Makale

ISID’den sonra Nasil Bir Suriye ve Irak?

28 Haziran günü Atatürk Havalimanina yönelik terör saldirisi sonucu çok sayida ölü ve yarali var. Hayatini kaybedenlerin sayisi bu satirlari yazdigimda 43’e ulasmisti, yüzlerce yarali da hala hastanelerde tedavi görüyor.

Bu insanlik disi saldiriyi lanetliyor, ölenlerin yakinlarina bassagligi, yaralilara da acil sifa diliyorum.

Saldiriyi ISID’in yaptigi söylendi. Bu, ISID’in Türkiye sinirlari içinde son bir yilda hayata geçirdigi bes kadar büyük eylemden biri. Suruç, Ankara Gar ile Istanbul’da Taksim ve Sultanahmet’teki turistlere yönelik eylemler bunlar arasinda.

Öyle anlasiliyor ki Suriye ve Irak’ta, egemenlik kurmaya çalistigi alanlarda giderek sikisan ve darbe yiyen örgüt bu tür çilginca eylemlerine devam edecek, böylece dehset salip taraftarlarina moral vermeye çalisacaktir. Avrupa Ülkeleri ve ABD’nin yani sira Türkiye’de artik bu hedeflerden biridir.

ISID bölge ve dünya ölçeginde hangi yanlis politikalarin ürünüdür, kimlerden destek gördü ve hangi ortamda büyüdü? Buna daha önceki yazilarimda deginmistim ve tekrara gerek yok. (Bu konuda bakiniz: 26 Mart 2016 tarihli ‘ISID’in Gelecegi ve Sykes Picot Çökerken’ baslikli yazim.) Ama baslarda ona su veya bu nedenle destek verenler ve hosgörü gösterenler de bu sapik ve acimasiz örgütün yaptiklarini gördükten sonra tavirlarini degistirdiler. Görüldü ki bu çilgin terör örgütü kendisi gibi düsünmeyen her kese düsman. Sözde Islam adina savastigi ve bir ‘Islam devleti’ kurma iddiasinda oldugu halde en büyük zarari da Islam’a veriyor, Islam’in dünyadaki imajini bozuyor ve Islamofobiyi güçlendiriyor.

Öyle olunca kisa zamanda ISID’e karsi bir cephe olustu. Bu cephede ABD, Rusya ve diger bazi Bati Avrupa ülkelerinin yani sira bazi bölge devletleri de var. Suudi Arabistan ve Katar, baslardaki açik desteklerini çekmis görünüyorlar. El altindan destekleri ise sürüyor olabilir. Öyle olmasa bu örgüt bu kadar silahi nereden bulabilir? Örgüt, uzunca bir dönem gelis-gidis, barinma ve lojistik bakimdan yararlandigi Türkiye’yi de karsisina aldi. Kürtler ise, Güney ve Güneybati Kürdistan’da yurtlari ISID’in vahsi saldirilarina hedef oldugu için onunla savasiyorlar.

Bu durumda ISID’in uzun süre ayakta kalmasi, bugün denetledigi bölgeler üzerinde egemenligini sürdürmesi beklenemez. Ama örgütün, kati ideolojik kosullanma nedeniyle inatla direndigi de açik. Ayrica o ideolojik ve örgütsel olarak birçok ülkeye dal budak salmis durumda. Öyle olunca, öncelikle yapilmasi gereken, bu örgütün su anda Irak ve Suriye’de denetledigi Sünni Arap bölgesinden sökülüp atilmasidir. Bu alanda Musul, Rakka gibi önemli kentler var. Bu basarildigi zaman diger ülkelerdeki uzanti ve yuvalarinin temizlenmesi ve örgütün giderek sönümlenmesi kolaylasacaktir.

Bunun için de hem uluslararasi, hem bölge planinda ciddi bir is ve güçbirligi gerekiyor. Bu isbirligi ayni zamanda ISID’den sonrasi için Suriye ve Irak’in yeniden düzenlenmesini de içermelidir. Evet, bu alan ISID gibilerine birakilamaz. Bu saatten sonra Esat’in da tekli iktidarini sürdürmesi mümkün degil. Öyle olunca ISID’den ve Esat’in Baasçi rejiminden sonra bu iki ülkeye nasil bir düzen verilecek? Bu, Irak ve Suriye halklarinin yani sira, artik ayni zamanda tüm bölgenin ve tüm dünyanin sorunudur.

Öyle bir düzen vermeli ki bu ülkedeki tüm halklar, farkli etnik gruplar, tüm inanç gruplari kendilerini özgür hissetmeliler. Suriye bakimindan, öteden beri söyledigim gibi, bu, federal ve demokratik bir sistemdir. Irak bakimindan durum daha farklidir. Irak Anayasasi 2005’ten beri eyalet sistemini benimsemistir ve federal sisteme açik. Kürtler buna dayanarak Güney Kürdistan’da kendi federasyonlarini olusturdular. Ama sistem, özellikle Sii ve Sünni Araplar arasindaki kanli bogusma nedeniyle yürümedi. Ayrica, Bagdat hükümeti, Saddam döneminde oldugu gibi Kerkük sorununu da çözmeye yanasmadi. Öyle olunca Irak daha derin bir bölünmenin esigine geldi. Bu nedenle Irak’ta ya Sünni ve Sii Arap bölgeleri ile Güney Kürdistan’dan olusan üçlü bir konfederasyon olusacak, ya da Irak üç ayri devlete bölünecektir. Tüm yasananlardan sonra Irak’ta artik Sünni ve Sii Araplarla Kürtlerin bir arada yasama sansi yoktur. Kürtler simdiden bagimsizlik için bir referanduma hazirlaniyorlar ve bu haklaridir. Kürtler bakimindan bu geçis sürecinin nispeten daha kolay ve hizli olmasi, ulusal güçler arasinda uyum ve birligin olmasina baglidir.

ISID’den veya Esat rejiminden rahatsiz olan uluslararasi büyük güçler (ABD, Rusya, AB); onlarin yani sira bölgedeki sözü geçen ve etkili devletler -Iran, Türkiye ve Suudi Arabistan- (Misir su dönemde etkisiz bir konumda) bölgenin yeniden sekillenmesiyle ilgili olarak ne düsünüyorlar?

Ne yazik ki bölge devletleri kisir çekismeler içindeler ve böylesi genis kapsamli bir vizyona sahip degiller. Sii blokunu olusturan Iran, Bagdat Rejimi ve Esat yönetimi, bölgede etki alanlarini koruma ve genisletme çabasinda. Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibileri ise tam tersine, Sünni etkinlik alanini genisletmek ve bizzat kendi rollerini arttirmak çabasindalar. Yani söz konusu bölge devletlerinin, kendi ülkelerinin yani sira, Suriye ve Irak’ta da özgür, barisçi, demokratik bir yasam insa etmek gibi bir dertleri yok.

Peki, ABD, Rusya, AB gibi bölge disi büyük devletlerin böylesi bir projesi, ya da vizyonlari var mi? Ne yazik ki onlarin da yok ya da simdilik görünmüyor.

Amerikalilar, Ruslar ve Bati Avrupalilar su dönemde, ISID’e karsi yürüttükleri fedakarca mücadele nedeniyle Kürtleri pek övüyorlar. Peki onlar bu ‘iyi savasçilar’ yani Kürtler için ne düsünüyorlar? Kürtler savasmayi çok mu seviyorlar? Kürtler ne istiyorlar? Is buraya gelince ABD sözcülerinin de Ruslarin da agiz birligi etmis gibi dedikleri su: ‘Irak’in ve Suriye’nin toprak bütünlügünden yanayiz!’ (Geo Biden gibi bölgeyi iyi taniyan birkaç ileri görüslü ve vicdanli kisinin disinda…)

Batililar yüz yil önce Sykes-Picot’la Ortadogu’yu gönüllerine göre kesip biçtiler; simdi bu isin sonu geldi. Bari bu saatten sonra uluslararasi hukuk ve adalet kurallarina göre davransalar. Bölgenin bir düzene girmesi, Ortadogu’da da barisin ve demokrasinin yolunu açmak buna bagli. Bu, bölge için de dünya için de iyi olur.

Yoksa kisa erimli, dar çikarlara dayali proje ve hesaplarla ortaya El Kaide ve ISID gibi ucubeler çikar ve bunlar hem bölgede hem dünyada herkesin basini fena halde agritir.

30 Haziran 2016

Kemal Burkay

Back to top button