ISID’in mezarlarla savasi
Musul’u ele geçiren ISID’in, uyulacak kurallara dair yayimladigi genelgenin bir maddesi topragin altindakilere dair: Mezar ziyaretleri artik yasak ve türbeler yikilacak.
Musul’u ve çevresini ele geçirerek ve Bagdat’a dogru ilerleyerek dünyayi ayaga kaldiran bir silahli örgüt, yasayanlari birakip ölülerle neden ugrasir? Ölülere karsi ilan edilen bu savas, uzun sürecegi anlasilan bir mezhep savasinin temel akslarindan birini gösteriyor. Sii lider Mukteda es-Sadr ISID’in yikma tehdidinde bulundugu türbeleri koruma yemini ediyor. Bagdat’in 70 km kuzeyindeki Samarra kenti, 12 imamdan ikisinin mezarina ev sahipligi yaptigi için, baslayan iç savasin stratejik mevkilerinden biri haline geliyor.
Bizim terk edeli henüz üzerinden bir asir geçmeyen Musul ve civarinda, ISID’in yikacagi mezarlarda yatanlarin bir kismi bizim ceddimiz. Sadece konsolosluk görevlilerine degil, mezardaki ölülere de sahip çikmamiz gerekiyor.
ISID’in Musul’u ele geçirmesi, sadece Irak ve Suriye’yi kapsayan genis çapli bir iç savasin ve bölgede dengeleri degistirecek gelismelerin baslangicindan ibaret degil. Mezarlarin yikilmasi, geçmisin, yani tarihin sifirlanmasi demek. Bizden sonraki kusaklara miras birakacagimiz kalin bir dosyanin ilk sayfasi yaziliyor. Gelecegi iste bu mezar, yani tarih düsmanligina anlam vererek okuyabiliriz.
ISID’in mezar düsmanligi, Suudi Arabistan merkezli Vehhabiligin karakteristik özelliklerinden biri. Selefilik, Ibn Teymiyye’den (ölümü: 1328) ilham alan Muhammed bin Abdulvehhab’in (1703-1791), Arap yarimadasinda yaygin olan mezhebine verilen isim. Bu mezhep aslinda çok basit, ancak keskin bir din yorumuna dayaniyor. Üç maddede özetlenebilecek bu prensiplerden ilki, Kur’an’in mecazî yorumlarini reddedip, lafzî yani literalist yorumunu esas almak; ikincisi Peygamber’den sonra hiç kimsenin sözünü dinî delil olarak benimsememek ve son olarak ‘ameli imandan bir cüz’ kabul etmek. Sonuncusu, ameli eksik olani, yani farzlari yerine getirmemeyi kâfir ilan etmeyi getiriyor. Böylece ‘el-emru bi’l maruf ve’n-nehyi ani’l-münker’in muhatabi, Selefilerin kafir ilan ettigi Müslümanlar oluyor. Selefi anlayisa dayali El Kaide ve ISID gibi örgütlerin bol bol Müslüman kani dökmeleri bu yorumun sonucu. Mezar ve türbe düsmanligi, Islâm’in tasavvufî yorumlarini reddetmenin eseri. Bu yorumlarin sonucunda özellikle Cihatçi Selefilik, farkli Islâm anlayislarina -hepsini kafir ilan ederek- savas açan, tahammülsüz ve siddeti zarurî bir araç olarak kullanan bir Islâm anlayisini temsil ediyor. Keskin bir Haricî yorumu bu.
Mezar düsmanligi, yani ölülere açilan savas aslinda pek parlak görünmeyen geçmise duyulan öfkenin eseri. Tarihe düsmanligin en kestirme yolu. Tarihte yasananlar hayal kirikliklari ile dolu olunca, yasanmis bir altin çaga yani ‘selefe’ geri dönmek, en kolay kaçis yolu oluyor. Selefiligin kurucusu olarak bilinen Ibn Teymiyye’nin Bagdat’in 1258’de Mogollar tarafindan yakilip yikilmasini gören biri olmasi tesadüf degil. Mezhebin kurucusu Muhammed bin Abdülvehhab’in mesajinin ‘bedavet ve vahset’ halindeki bedeviler arasinda kabul görmesi ayni sekilde anlamli.
Selefi ideoloji, tarihsizligi ve çok kötü olan sartlari bir hamlede asmayi, köksüzlügü iman haline getirerek mümkün kiliyor. Bu ideolojinin kurucu ve baris vaat eden bir özelligi yok. Radikal Islamciligin muhalif karakterini sert ve tavizsiz bir sekilde diger mezhepler karsisinda bir mevzide topluyor. Tepkileri derliyor, arkasina aliyor; ama hiç kimseye bir gelecek vaat etmiyor. Mezar yikiciligi ve hatiralara saygisizlik, geçmise duyulan bu öfkenin sonucu. Dayanacaklari bir tarihi olmayanlar, mezarlari yerle bir ederek geçmise sünger çekip kendilerince bir intikam aliyorlar. Ya baris, ya birlikte yasama, bir medeniyet insa etme çabasi?
Mekke’ye Medine’ye gidenler, kutsal yerler disindaki bütün mekânlarin en fazla on yillik oldugunu düsünür. Kökü olmayanin gelecegi olur mu?
Tarihsizlik, her zaman talihsizliktir. Yasayarak tekrar görecegiz.
—————————————————
Zaman-15 Haziran
Mümtazer Türköne