Makale

Islamiyet, Sosyalizm ve Kürt Sorunu

Islamiyet, Sosyalizm ve Kürt Sorunu

Yilmaz Çamlibel

90 yildan beri, tank, tayyare, tüfek ve süngüyle topluma dayatilan „Kemalist rejim’ yüzünden, ilkesiz, kiblesiz, çifte standartli acayip bir insan tipi ortaya çikmis bulunuyor.

Günümüzdeki bu tip insanlar, devletin uygar, demokrat, çagdas bir seviyeye gelebilmesi için, askeri, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda, ciddi bir degisim ve dönüsüm yoluna girmesini istiyorlar. Ama sira Kürt sorununa gelince 180 derece çark ediyorlar, gericilesip statükoyu savunmaya basliyorlar.

Kisacasi Kürt sorunu, insan haklari, demokrasi, hukukun üstünlügü, sosyal hukuk devletinin ölçü birimi, ana kriteri haline gelmis bulunuyor. Bu nedenle, insanlarin gerçek anlamda demokrat olup olmadigini anlamak için, Kürt sorununun çözümü konusundaki düsünce ve davranislarina bakmak gerekiyor. Kisacasi, Kürt halkinin ulusal kaderini tayin etme hakkini savunmayan bir insana, çagdas, uygar, demokrat, ilerici, devrimci denilemez.

Kürt sorunu, bireylerin, örgütlerin ve topluluklarin defolu yönlerini ortaya çikaran, hali altina süpürülen pislikleri gözler önüne seren, sahtekar ve demegoklari afise eden bir konuma gelmis bulunuyor.

Son günlerde Islami enternasyonalizme uygun sözler sarfetmeye baslayan dindarlarin sayesinde Kürt sorunu, islami kesimi de silkelemeye, defolu yönlerini ortaya dökmeye, afise etmeye baslamis bulunuyor.

TC’nin kurulusuyla birlikte Kemalist rejim, Kürtleri yok sayip yok etmeye kalkti. Türk komünistleri bu konuda sessiz kaldilar, göz yumdular. Oysaki ulusal sorunu çözmek, Marksizmin vaz geçilmez ana ilkelerinden birisidir. Ezilen uluslarin bagimsiz devlet kurma hakki basta olmak üzere, kaderini tayin hakkini savunmayan insanlar, Marksizme göre egemen ulus irkçilaridir.

Türk solu 1970’lerden sonra, Kürt halkinin varligini kabul etmeye, sorunun çözülmesi konusunda konusmaya, yazmaya ve proje üretmeye basladilar. Bu enternasyonalist tavir, toplumda çok önemli degisim ve dönüsümlere neden oldu.

1960-80 yillarinda, Türk ve Kürt solculari arasinda sicak iliskiler kurulmaya baslandi. Türk ve Kürt solculari kurduklari parti, sendika, dernek ve yayin kurumlarinda el ele, gönül gönüle çalismaya basladilar. Bu iki toplumsal dinamek es güdüm halinde, kurulu düzeni köseye sikistirmaya basladilar.

Türk solculari, üniter Kemalist rejimin Türk emekçi halkina enjekte ettigi Kürt düsmanligini geriletmek için çalistilar. Sosyalist enternasyonalin temel ilkesi olan „Isçilerin birligi, halklarin kardesligi’ siariyla düzenin üzerine yürüdüler.

Kürt solculari ise kendi halkina, Türk sosyalistlerinin diger Türklerden farkli oldugunu anlatmaya basladilar. Sosyalist Türklerin, Kürt varligini kabul ettiklerini, Kürt ulusal haklari için mücadele ettiklerini, bu kisilerin Kürt halkinin dostlari olduklarini anlatmaya, Kürt halki içindeki Türk düsmanligini törpülemeye basladilar.

Bu durum, Kürt yurtseverlerini derinden etkilemeye basladi. Kürt halki içinde sosyalizm sempatizanligi kitlesellesmeye basladi. Sosyalist Kürtler, parti, sendika ve meslek örgütlerinin en drijan, en kavgaci, en direngen unsurlari haline gelmeye, örgütlü mücadele içinde ustalasmaya ve önderlik yapmaya basladilar.

Kürt-Türk sosyalistlerinin bu enternasyonal dayanismasi, egemen çevreleri ürküttü. 12 Mart 1970 fasist cuntasi gidise müdahale etti, yönetime el koydu. Sol örgütleri bölücülük ve Kürtçülük yapma gerekçesiyle kapatti, kadrolarini ezdi.

Bu fasist müdahelenin yarattigi pismanlik ve yilginlik nedeniyle Türk sol çevreleri, Kürt ulusal sorunundan uzak durmaya basladilar. Türk solu rotasini sosyalist enternasyonaldan Kemalizme çevirdi. Güçlerini ulusal sol diye adlandirdiklari fasist kanala akitmaya basladilar. Olusan güvensizlik ortami nedeniyle, Kürtler Türklerden ayrilip kendi bagimsiz örgütlerini kurmaya basladilar.

Eger Türk solculari, sosyalist enternasyonalin temel ilkelerine uygun davranmaya, Kürt ulusal sorununu inatla savunmaya devam etselerdi, bu gün karsimiza ne PKK diye bir örgüt çikardi, ne de ülkeyi kaos ve iç savasa sürükleyen bir savas.

Kürt sorunu çözüm sürecine girer, ülkede demokrasi, insan haklari, sosyal hukuk devleti olusturma mücadelesi, çok daha saglam bir zemine oturtulmus olurdu. Ne yazik ki Türk solu bu tarihi firsati tepti, ideolojisine ihanet etti ve tarihi bir vebal altina girmis oldu.

Bu gün, Kürt ulusal sorunuyla islamiyet iliskisi, buna benzer bir konuma gelmis bulunuyor. Müslüman Türklerin çifte standartli yüzü, Türk-Islam sentezi, Milli görüs gibi irkçi projeleri, Kürt müslümanlarini ciddi sekilde rahatsiz ediyor. Eger Türk müslümanlari da Türk sosyalistleri gibi irkçiliktan arinmazlarsa, Islamiyetin enternasyonal ilkelerine uygun davranmazlarsa, ülkenin bir iç savasa sürüklenmesi kaçinilmaz hale gelecektir.

Islam dininin de, tipki sosyalizmde oldugu gibi, güçlü bir enternasyonal damari var. „Sizleri kabile kabile yarattik ki bir birinizi taniyasiniz. Komsun açken sen tok yatma. Çalistirdigin insanin ücretini teri kurumadan öde. Her seyi Allah yaratti, bunlardan birini begenmiyen Allahi begenmemis olur. Bir canliyi inciten Allahi da incitmis olur. Tüm Müslümanlar kardestir, esittir. Kavmiyetçilik yasaktir’ Ve benzeri ayetler, Islami enternasyonalinin önemli kilcal damarlarini olusturuyorlar.

Yani Allah diyor ki, Kürdü de Kürtçeyi de ben yarattim. Bunu begenmeyen, ona hakkini vermeyen, onu yok sayan ve yok etmeye kalkanlar bana karsi gelmis olurlar.

Sosyalist enternasyonal nedeniyle, sinif kimligi Türklerle Kürtleri birbirine yapistiran önemli bir insani iliskidir. Islami enternasyonale göre de, inanç kimligi bu görevi yerine getirmektedir. Ama sira Kürt sorununa geldiginde, islami kesim de tipki Türk solculari gibi ideolojisine ihanet ediyor, yan çiziyorlar, takkiye yapiyor.

Kisaca Türk solculariyla Türk müslümanlari, Kürt sorununda ayni zihinsel, ruhsal, ahlaksal, kaypaklik, demegoji ve ideolojik çarpiklik içindedirler.

Her iki taraf da ideolojilerinin enternasyonal ilkelerini kulak ardi ediyorlar.

Her iki taraf da Türk irkçiliga sariliyorlar. Birisi ulusal sol diyor, digeri Milli görüs.

Her iki taraf da zalimden yana, mazluma karsi oluyorlar.

Her iki taraf da dünyanin en uzak köselerinde yasayan yandaslarinin yardimina kosarken, iç içe yasadigi Kürtleri çettigi acilari görmemezlikten geliyorlar.

Özetle Kürt sorunu, kimin gerçek, kimin sahte müslüman veya solcu oldugunu gösteren bir ölçek haline gelmis bulunuyor. Solcular, ayaklarina gelen bu tarihi görevi yerine getirmediler. Hayat simdi de bu firsati Türk Müslümanlarinin önüne koymus bulunuyor.

Islami enternasyonale göre muminler, esit haklara sahip kardes kavimlerdir. AKP eger gerçekten müslümanligi referans alan bir parti ise, Türklerle Kürtleri hayatin her alaninda esit konuma getirmeyi, temel bir amaç haline getirmesi gerekir. Bu görevden kaçmak, islamiyete aykiridir. Bu durum açikça irkçiliktir, Allaha sirk kosmaktir, Allaha karsi çikmaktir.

Bakalim Türk müslümanlari da Türk sosyalistleri gibi yan mi çizecek, yoksa eline geçen bu tarihi firsati dogru degerlendirip, iki müslüman halki gerçekten kardes hale getirip akan kani durduracak mi? Bekliyelim, görelim.

Yilmaz Çamlibel

Back to top button