Makale

Ispanya’nin Yeni Solu ‘Podemos’

Kurucu lider Monedero anlatiyor:

Haber görseliIspanya’da bulundugum bir buçuk ayda, Avrupa’nin bu genç, bir yillik sol hareketi Podemos mansetlerden hiç inmedi…
‘Podemos ekonomi programini açikliyor!’, ‘Podemos düzenin iktidar ve muhalefet partilerini korkutuyor’, ‘Podemos kamuoyu yoklamalarinda 1. parti’ türü haberler, degerlendirmeler hep bunlardi.
SYRIZA’nin zaferinden sonra Ispanya’nin -eski sosyalistler, komünistler, Maoistler, Troçkistler, çevreciler ve krizzedelerden olusan- postmodern/yeni solu ‘Podemos’, gündemin en ayricalikli kösesine yerlesti.
SYRIZA’nin ruh ikizi diye adlandirilan parti, Yunan akraninin iktidara çikmasini firsat bilerek örnegin dün Ispanya baskentinde esi görülmemis bir gövde gösterisi düzenledi.
Sirada ‘Podemos’un oldugunu vurgulamak için Madrid’in Gezisi ‘Puerta del Sol’ meydanini taraftarlariyla teslim alan parti lideri Pablo Iglesias kürsüden -yerel, genel seçimlerin yapilacagi 2015 için- ‘Bu yil degisimin yilidir. Iktidari hayal edip kazanacagiz!’ diye seslendi.
Podemos’un ideologu ve Iglesias’la birlikte kurucularindan olan Juan Carlos Monedero ise Lorca ile baslattigi konusmasinda, ‘Duygularin en korkuncunun umudu yitirmek oldugunu’ belirtti.
Söylemlerini ‘siyasi-ekonomik egemenligi ele geçiren bir yeni modelin insaasi’ ve ‘umut’ üzerine kuran Monedero ile ilk bölümünü dün yayimladigimiz söylesinin devami söyle:
-Siyasi-ekonomik egemenligi ele geçirmek iddiasindasiniz; ama küresellesmeyle bunu nasil yapacaksiniz?
1981’de sosyal demokratlarin sergileyemedigi cesareti göstererek. Finans piyasalari, 1981’de göreve gelen ve sosyal demokrat bir program yapan Mitterand’la hemen bilek güresine girdiler. O da havlu atti. Problem orada basladi. Demokrasi ve neoliberal küresellesme arasinda bilek güresi oldu. Egemenlik ve piyasalarin diktatörlügü arasinda bilek güresi yasandi. Sosyal demokrasi de bu savasta ihanet etti.

‘AB’de Almanya’yi dengelemeliyiz’
-Ispanya’da ’80’lerde Gonzalez de Mitterand’in yolundan gitti…

Gerçekle yüzlesmek lazim: Ya demokrasinin olanaksiz oldugunu kabullenip teslim olacagiz ve teba konumuna indirgenecegiz, ya karsimizda 1936’daki Hitler kadar tehlikeli bir düsmanin varligini kabul edecegiz. Finans piyasalarinin gücünün biz de farkindayiz; ama sunun da farkindayiz: Ülkelerimiz ’80’li yillar Latin Amerikasi’na dönüsüyor. Tercih ortada: Ya üçte birin çok zengin oldugu, üçte ikinin kötü yasadigi, çok fakir oldugu bir sistemi kabul edeceksiniz, ya gerçekle yüzleseceksiniz. Biz yüzlesmeyi seçtik; ama saf degiliz. Problemleri bir basimiza çözemeyecegimizi biliyoruz. AB’yi yeniden icat etmemiz lazim. AB’de agirligin Almanya’nin gücüyle bas edecek ve sosyal Avrupa’yi tekrar sahiplenecek sekilde; Portekiz, Ispanya, Yunanistan, Italya ve hatta Fransa’ya kaymasi gerek. Sorunlarin ayirdindayiz ama teslim olmak istemiyoruz.

‘Sermaye kaçar efsanesi bos!’
‘Siyasi ve ekonomik egemenlik’ten bahsettiginizde size hemen ‘Sermaye Ispanya’dan kaçar!’ yaniti veriliyor. Bu risk yok mu?
Bu kismen efsane. Unutmayin vaktiyle Sovyetler’in yikilmaz, dev bir askeri güç oldugu söyleniyordu. Irak’in kitle imha silahlarindan söz ediliyordu. Bizi teslimiyete zorlamak için anlatilan bu masallar hep vardir. (Iktisatçi) Albert Hirschman’in ifadesiyle bu ‘gericiligin retorigi’dir. Zorluklarin farkindayiz. Ispanya’nin 4. Avro ekonomisi oldugunu da, kapitalizmin miyop oldugunu da biliyoruz. Finans sektöründen evet bir yanit gelebilir ama ben inanmiyorum; çünkü kurulu düzende hep daha çok ekonomist giderek borçlarin ödenemez oldugunu söylüyor. IMF içinde bile bunu söyleyenler var. Avrupa’da iyi teçhiz edilmis vatandaslar olmanin avantajina sahibiz. Bu avantajla kölelestirildigimizi görüyoruz. Borç verenlere bizi daha fazla sikarlarsa açliktan ölecegimizi, hiçbir sey ödeyemeyecegimizi söylemek durumundayiz. Daha çok insan giderek ‘Borçlarin bir kismini silelim, gerisini yeniden müzakere edelim!’ fikrini içsellestiriyor. Bir adim öteye giderek biz borçlari denetlemek istiyoruz. Borçlarin ne kadarinin mesru olmadigini anlamak istiyoruz.

‘Anayasa kadar devrimciyiz’
-Bir de ‘millilestirme’ meselesi var. Podemos lideri Iglesias: ‘Millilestirmeleri savunmuyorum ama elektrik faturalarini Ispanyollarin ödeyemeyecegi kerteye çikarirlarsa ve ben hükümetteysem sunu derim’ diyor: ‘Ya faturalari ödenebilir kilin ya elektrigi kamulastiririm. Bir elektrik oligopolü, yurttaslari isinma olanagindan mahrum birakirsa iki siktan biri olur: Ya Ispanyollar sogukta kalir, ya sirketinize el koyarim! Yurttasin çikari para kazanma hakkinizin önündedir. Asiri çare olan kamulastirilmaya basvurulacaksa, bu da yapilir!’ Bu sözler elektrik sirketlerince makul mü, devrimci mi bulunur sizce?
Tüm liberal Avrupa anayasalarinda -ki içinde ’78 Ispanyol Anayasasi da vardir!- su madde var: ‘Tüm zenginlikler sosyal çikarlari gözetir’. Bizim anayasalarimiz demek devrimci de bizim haberimiz yok. Yapilmasi gereken bu maddeleri uygulamak. Biz gerçekte ‘özellestirmeleri geri almak’tan bahsediyoruz; çünkü bu sirketlerin önemli kismi kamu sirketiyken hükümet yandaslarina çok düsük fiyatlara satildilar.

Sürecek

—————————————————-

Cumhuriyet-1 Subat

Nilgün Cerrahoglu

Back to top button