Makale

KCK!

Öcalan Türkiye’ye getirildiginde devlet yetkililerinin yeni Kürt konseptinin, Öcalan araciligiyla ‘Kürt hareketinin iplerini ele almak’ ve ‘Kullanilabilir her alanda kullanmak’ ardindan ‘Tasfiye etmek’ olacagi çok açikti.

Çünkü, Öcalan daha onu Türkiye’ye getiren uçakta gözlerini açar açmaz ‘Yukaridakilere söyleyin göreve hazirim’ demeye baslamis ve isbirligine hazir oldugunu deklere etmisti. O günden sonra, kesin olarak bilinen bir gerçek varsa o da, Kürt siyaseti ve bu siyasetin ortaya çikardigi bütün dinamikler Öcalan araciligiyla devletin kontrolü, yapilanmasi ve yönlendirmesi altinda oldugudur.

Kürt tarihinde görülen en büyük itirafçi olan Öcalan, önce örgütle ilgili bilinen veya bilinmeyen bütün bilgileri, tek tek PKK yöneticisinin kisisel özelliklerinden tutalim, nerede ne kadar paralari oldugunu, hangi bölgede ne kadar gerillanin bulundugunu ve nasil konumlandiklarini, uluslarasi iliskilerini ve bu iliskileri yürüten isimleri, Avrupa’da örgütün yöneticilerini, kamplarini, sahip olduklari gayri menkulleri, iliskide bulunduklari yabanci kurumlari vs. Herseyi anlatti. Çikarildigi mahkemede PKK’nin varlik nedeni olan, bütün temel siyasal argumanlarini red etti. Devletin Kürt resmi görüsünü savundu ve tutanaklara böyle geçmesini sagladi. ‘Cumhuriyeti kuran aziz sehitlerimizin önünde saygiyla egiliyorum” “Yaptiklarimiz büyük bir hataydi ama geçte olsa anladik’ diyerek büyük bir pismanlik gösterdi. Türk devleti, çözüp ipligini pazara çikardigi, resmi ideolojisini en ‘Karsit’ ve ‘Tehlikeli’ örgütün liderinin agzindan teyid ettirerek, kendince zafer kazandi.

Sira, Öcalan araciligiyla PKK’yi ve PKK’nin denetiminde bulunan dinamikleri kontrol etmeye, yeniden yapilandirmaya ve yönlendirmeye gelmisti. Öcalan’in örgüt üzerinde uzun yillardir her türlü gayri mesru yöntemle kurdugu otoritesini korumak üzere önlemler gelistirdi. Öcalan’in PKK’de çesitli yöntemlerle kendisine kayitsiz sartsiz bagladigi, Baskanlik Konseyi’ni hareket geçirdi. Örgütte yeni süreci begenmeyenlerin ‘Örgütü terk edebileceklerini’ söyledi. Kimi kadrolarin örgütten ayrilmasina müsaade ederek, Kimilerini kaçirtarak, kimilerini örgüte veya orduya infaz ettirerek mintika temizligi yapti. Böylelikle, yeni sürece muhalif olan veya olabilecek olanlari tasfiye ederek yeni devlet konseptinin PKK’ye egemen olmasini sagladi..

Öcalan ‘Demokratik Cumhuriyet’ projesi denilen içi bos safsatayla, yeni bir proje ortaya atti. Bu proje devletin siyasal konseptiydi. Buna göre, Kürdistan cografyasi yerini, Misak-i Milli ye terk etti. Devlet hem Türklerin hem de Türklerin ortak devleti oldu. Resmi dilin Türkçe olmasi kabul edildi. Kürtçenin, açilmasina izin verilen özel kurslarda isteyenlerce ögrenebilecegi ama, kesinlikle kamusal alanda kullanilmayacagi kabul edildi. Türk bayragi, Kürdün bayragi, istiklal marsi Kürdün marsi oldu. Kisacasi ‘Demokratik Cumhuriyet’ projesi, Türkiye Cumhuriyeti kurulurken kabul edilmis bütün esaslarin, yeniden güncellenmesinden ve zaman içinde bu esaslar disina çikmis veya çikma egilimleri göstermis kesimlerin, yeniden sisteme entegre edilmesinden baska bir sey degildi. Yani buna göre, Kürtler yeniden Türklestirilecekti.

Planin yeniden yürürlüge girmesini pratik sahada gerçeklestirecek devlet kadrolarinin PKK kurumlarina yerlestirilmesine ve içeride bulunanlarin devsirmelerinin zamani gelmisti.. Bu kadrolar örgütün, bütün kademelerine yerlestirildi. Örgüt içinden bu proje konusunda devsirilen bazilari cezaevlerinden veya legal alandan çikartilip Avrupa’ya örgütün basina gönderildi, Kimisi Avrupa’dan götürülüp orada gerekli ‘islemler’ yapildiktan sonra, tekrar Avrupa’ya örgüte gönderildi.

Kurumlarin tümü, alt üst edildi. Insanlarin kafasinda ideolojik depremler yaratildi, insanlar, hergün yeni bir parti, yeni bir amaç ve yeni bir eylem planiyla kiblesini sasirdi. Kürtler arasinda büyük bir inanç kirilmasi yaratildi. Umutsuzlasmis, güvenini kaybetmis ve bu nedenle Kürt yurtsever çemberinin disina çikmis Kürt sayisi, bugün o çember içinde kalanlarin belki bes mislidir. Örgütten ayrilmis insanlarin sayisi kalanlarin bir kaç mislidir. Sadece 2000-2005 yillari arasinda örgütten ayrilarak Güney Kürdistan’a gelenlerin toplami için telaffuz edilen sayi 3500- 4000 civarindadir.

Devlet Öcalan ile yeni konseptini adim adim yürürlüge koyarken uykularini kaçiran iki sey vardi. Birincisi: Mevcut yurtsever kitlenin içinden bagimsizlikçi güçlü bir alternatifin ortaya çikmasi. (Ki bu iki nedenden dolayi olanakli olmadi. PKK’nin içinden çikip sürece müdahale etmek isteyenler, çesitli nedenlerle bunu gerçeklestiremediler. PKK disinda kalan çevreler ise, genel olarak çok güçsüz düsmüs, kitlelerle baglarini büyük oranda yitirmislerdi. Yurtsever kitle ise, hem örgüt araciligiyla kontrol altinda tutuluyor, hem de siyasal manipülasyonlarla yanlis yönlendiriliyordu.)

Ikincisi: Büyük oranda kontrol edilip yönlendirilmesine ragmen, Kürt hareketinin, toplumsal hareketlerinin genel karakterinden ötürü kontrol disina çikmasi ve siyasallasmasi olasiligidir. Dagda birilerinin bulunmasi ve arasira eylemler yapmasinin günümüz konjonktüründe fazla bir önemi yoktur. Iç siyaseti dizayn etme açisindan yararlidir hatta.

Kürt hareketinin siyasallasmasinin bütün kanallarini tikamak her seyden önemlidir. Bu nedenle, devletin en önemsedigi alan sivil, legal alandir. Bu nedenle Kürt sivil siyaseti, devlet tarafindan hem düsünsel, hem iradi hem de kadro anlaminda isgal edilmistir. KCK bu isgalin en somut ifadesi olmaktadir. KCK, Öcalan’in Imrali’da verdigi talimatla, yapisi, programi, kuruculari, baskanlari, yönetim kurulu hepsi tek tek belirlenerek kuruldu. Isteyenler Öcalan’in Avukat görüsmelerine bakarak KCK ile ilgili söylediklerini görebilirler.

Düsünelim! imrali’da devletin kontrolünde kalan Öcalan, Avukatlarina talimat veriyor. KCK’yi kurun! Ismi bu olsun! Baskani bu olsun! Yürütmesi bu olsun! Merkezi kandile bagli olsun! Programi bu olsun! KCK denen yapi böyle kuruluyor. PKK ve BDP varken buna neden ihtiyaç duyuldu? Herkesin kendine sormasi gereken soru budur. Illegal alanda çalismak isteyenler için PKK, legal alanda kalmak isteyenler için BDP varken neden KCK?

Bana göre bunun bir kaç nedeni var.

Birincisi: Devletin fiili kontrolünde böyle bir kurum olusturarak, Kürt sivil siyasetinin enerjisinin bosa harcanmasi saglandi. Kafasi karistirildi. Devlete karsi muhalif bir olusum olmasi ve bu yönde aktif olmasi gerekirken, yaptigi islerle devletin hamlelerini kolaylastirdi. Örnegin Diyarbakir’da yapilan ‘Özerklik ilani’ gibi. (Hani nerede özerklik ne oldu?) Kürtlerin, kendi içinde devlete karsi iradi bir güç olarak olusmasini ve temsil yetenegi kazanmasi engellendi.

Ikincisi: Sivil siyasal alanda bulunan ve bu alanda çok faydali isler yapabilme potansiyeli tasiyan, Kürt yurtseverleri toplumsal pozisyonlarina aykiri illegal bir yapilanmaya çekilerek islevsiz birakildilar ve kitlesel olarak tutuklanmalarina sebep olacak yasal dayanaklarin olusmasina sebep oldular.

Bütün olan bitenlerin gösterdigi sudur: Kürt hareketi, Öcalan araciligiyla devlete baglanmistir. “Kürt hareketinin bagimsiz bir iradesi yoktur.’ Irademiz Öcalan’ demek ‘Irademiz Devlettir’ demektir ve bu maddi olarak gerçeklesmistir.

Devlet, Kürt siyasetinin iplerini eline geçirmis istedigi gibi oynamaktadir ( Eski MIT müstesari Sangal Atasagun’un ‘Apo’yu simdiye kadar herkes kullandi, simdi kullanma sirasi bizde.’ Demesi bosuna söylenmis bir söz degildi.) Mit kadrolarini KCK’de ortaya çikmis olmalari kimseyi sasirtmasin, onlar artik her yerdeler.

Son Söz:

KCK gerçegi, Devletin, Öcalan araciligiyla gerçeklestirdigi, Kürt sivil siyasetini ele geçirme, kontrol etme, yönlendirme ve zamani geldiginde tasfiye etmekten baska hiçbir sey degildir.

12.02.2012
www.kurdistanaktuel.org sitesinden

Murat Dagdelen

Back to top button