Kemal Burkay’in HAK-PAR’a üye olusu ve istifalar üzerine
1970 yillardan baslayarak Kürd siyasal mücadelesinde, edebiyat ve siir dünyasinda önemli bir yere sahip olan Kemal BURKAY’in sürekli tartisma ve elestiri konusu yapilmasinin yadirganacak bir yani yoktur. Ancak tartisma ve elestirilerin de, vicdani ve etik ölçüler içinde yapilmasi gerekmektedir.
Burkay, 30 yili asan sürgünden yurda gelir gelmez dogal olarak tartismalarin odagina oturdu. Siyasal yasami boyunca Kürd mücadelesini demokratik ve barisçil yöntemlerle sürdüren biri olarak, görsel ve yazili medyanin yani sira, siyasetçi, aydin ve sanat çevrelerinde kendisine gösterilen yogun ilginin temel nedeni; devletin Kürd sorununda bugüne kadar uygulamis oldugu ret-inkar ve siddet politikalarinin iflas etmis oldugu gerçeginin anlasilmasindan kaynaklandigini söylemek gerçekçi bir degerlendirme olur sanirim.
Bu ilgiden rahatsiz olan bazi kisi ve çevrelerden gelen haksiz saldiri, hakaret ve iftiralari elestiri çerçevesinde degerlendirmek mümkün degil, gerek Burkay’in kendisi gerekse bazi arkadaslari bunlara gereken cevaplari verdiler. Burkay’in ezeli düsmanlari ve rakipleri adet olmak üzere, yürüttükleri bu karalama kampanyalarini anlamak mümkündür.
Temel sorun, kurulusundan beri herkesten daha çok emek verdigi ve enerji harcadigi HAK-PAR’a üye olunca, daha sonra HAK-PAR’a katilarak yönetici olan bazi kisilerin, Burkay’i Parti üzerinde “vesayet ve hegemonya ” kurdugunu ileri sürerek, bu ibretlik gerekçe ile istifa etmeleri.
HAK-PAR Genel Baskan Yardimcilarindan Sait Aydogmus, Rizgarî adli sitede, uzun uzun ve tekrarlardan ibaret, ayni zamanda kendi geçmisi ile de alay eden tarzda yazdigi ve zihin bulanikligi da yasadigi anlasilan makalesinde, Kemal BURKAY’in gölgesinden bile ürktügü görülmektedir.
Adi geçenin en fazla dikkatimi çeken belirlemesi; “Lider kültüne dayali, dar grupçu ve ideolojik bir hareket olarak olusmasi ve halen de önemli oranda muhafaza ettigi bu nitelikleriyle HAK-PAR’i hegemonyasinda tutmaya çalismaktadir” (Kemal Burkay ve Özgürlük Yolunu kast ederek) diyor.
Türkiye’nin haziran 2012 genel seçimlerinden sonra, HAK-PAR’in Dersim-Pertek’te gerçeklestirdigi parti içi konferansta, Sait Aydogmus’un yapmis oldugu konusmadan kisa bir cümleyi buraya yaziyorum, konferans katilimcilarinin ve okuyucularin dikkatine sunuyorum: “Bu süreç PKK’ nin hegemonyasi ile sonuçlanacak ve bu sürecin desteklenmesi gerekir” (Demokratik Özerkligi kast ederek) demisti. Kaldi ki, demokratliktan, çok seslilikten ve çogulculuktan çokça dem vuran bu sahsin da içinde bulundugu ve en fazla da onun etkiledigine inandigim bir grup, konferansta çikan çogunlugun egilimi olan HAK-PAR’in, kendi özgün politik durusunu koruyarak, alternatif bir olusum olarak gelistirilmesi gerektigi yönündeki iradeyi nasil ipotek altina aldiklari ve parti üzerinde nasil bir vesayet olusturduklari sanirim halen unutulmamistir. Sonuç bildirisine de, konferansin iradesinin tersi o grubun görüsleri yansiltilmistir.
Günümüzün hiç bir yönetim tarzina uymayan, 1930 model Kemalizmin bile gerisine düsen, Kürd toplumuna kan, kaos ve acidan baska hiç birsey vermemis-vermeyecek olan, kirli ve karanlik bir gücün Kürd toplumuna dayattigi bir projenin hegemonyasina destek isteyen bu zatin, geçmisten günümüze pratigi ile demokratligini kurulusundan beri liderligini yaptigi partinin kendisine muhtaç oldugu halde, gençlerin önünü açmak için Genel Sekreterligi birakarak, ve de hiçbir sahsi çikar ve makam beklemeksizin kurulus sürecinde baslayarak HAK-PAR’a her türlü destegi ve katkiyi sunarak ispatlamis biri olarak Kemal Burkay’in HAK-PAR içinde, etkin ve belirleyici bir rol oynayacagi endisesini tasidigi açiktir. Belli ki, Burkay’in etkin ve belirleyici kisiligini “vesayet ve hegemonya” ile karistirmaktadir. Ya da vesayet ve hegemonyayi demokratik siyasete tercih etmektedir.
Eger amaç Kürd ulusal birliginin bir kisi ve partinin hegemonyasini kabul ederek saglanmasi ise, o zaman HAK-PAR’a ne gerek vardir? Zaten basindan beri PKK çevrelerince HAK-PAR’in varligi kabul görmüyordu. Gelirseniz birey olarak size yer veririz demiyorlar miydi? Böyle bir teklifin amaci, Hak-Par’i siliklestirmek ve bitirmek degil midir? Ben bu planin çok sinsice halen yürütüldügüne inanlardanim. Bunun somut örnegi de, 2-3 yil önce alanlara çikan ve kitlelerle bulusmaya baslayan ve iyi bir gelisim süreci yakalamis olan bir HAK-PAR varken, küçük bir grubun PKK’ye sirin görünmek ve sözde Kürd birligi adina, HAK-PAR’in yakaladigi bu ivmeyi sekteye ugratmalari. Baska bir deyisle HAK-PAR’i yolundan ettiler. Amacim bu grubun niyetini sorgulamak degil, kendimce gözlemledigim bir gelismeye dikkat çekmektir. Evet “HAK-PAR’a yazik edildi”
Elbeteki Kürd’ler bir ve beraber olmadan haklarina kavusamazlar, birlik ve beraberlik; ilkeli, çogulcu ve birbirlerinin varligini kabul ederek saglanabilir. Son dönemlerde birlik adina yapilanlarin birer sovdan ibaret oldugunu artik herkesin anlamasi lazim.
Sahsen, gönlümden geçen Kemal BURKAY’in HAK-PAR Genel baskanligi degil, daha genis kesimlere hitap edecek, kitlelerde yeni bir heyecan, cosku ve umut yaratacak, çözüme odakli yeni bir parti kurup, bir ya da ihtiyaç olmasi halinde iki dönem basina geçip siyasete yön vermesidir.
Çünkü HAK-PAR’la çok oynandi, heyecan, cosku ve umut zayifladi, ayni zamanda kendi tabaninda da itibarsizlasti. Bu partinin taban bulacagi konusunda çok ciddi kuskularim vardir.
Ancak, HAK-PAR yeniden dizayn edilip, kadro partisi olmaktan çikarilip kitle tabanina yönlendirilebilinirse, kitle destegi kazanarak, Türkiye’nin demokratiklesmesinde ve Kürd sorunun çözümü noktasinda etkin bir rol oynayabilir.
Fehmi Atmaca