Kemal Burkay’in dönüsünü degerlendiriyorlar…

Kemal Burkay’in dönüsünü degerlendiriyorlar…
7. ve son bölüm: Nilüfer Akbal, Bilge Acar, Kovan Amedi, Ozan Sêxo Kartal, Hasan Kilavuz, Seref Akgül, Macide Senem Çamlibel, Sükrü Gülmüs ve Halil Ibrahim Cengiz
Hazirlayan: Mehmet Ünlüdere
Evet sevgili okurlar, bir-iki haftadir periyodik olarak süren yazi dizimizin sonuna geldik. Bildiginiz ve tanidiginiz bazi dostlar, yoldaslar ve arkadaslar Kemal Burkay Agabeyimiz’in dönüsünü degerlendirdiler. Sürdürsek bu diziyi, bu degerlendirmelerin sayisi kisa süre içinde yüzlerce olacakti, lakin zaman kisitli. Kemal Burkay’in ülkeye dönüs tarihi olan 30 Temmuz’dan önce bitirilmesi planlanmis bir yazi dizisidir bu.
Önce de yazmis ve söylemistim. Karinca kararinca gazetecilige meyletmis, bu isin heveslisi de olarak firsat buldukça birseyler hazirliyor ve karaliyorum. Fakat bu yazi dizisini hazirlamayi özellikle çok istedim, zira konu Kemal Burkay. Birçok talebesine oldugu gibi benim de üzerimde emegi ve katkisi önemli ve büyük olan bu insan için elimden geldigi kadar bir vefa sergilemeye çalisiyorum ben de.
Sevgili okurlar, bu yazi dizisiyle, birçok yönüyle sembol ve örnek bir insanin çok uzun bir zorunlu sürgün hayatindan sonra dönüsünü bir kisim dostlari, yoldaslari, arkadaslari, talebeleri ve yakinlari olarak degerlendirdik. Kimsenin gözüne bir sey sokmak, ille de birseyler göstermek için degildi bu yapilan; buna basta Kemal Burkay olmak üzere buraya yazmis hiçbir insanin zaten ihtiyaci da yok.
Taninan, bilinen bir insan dönüyor. Kemal Burkay dönüyor. O’nu yazdik. Zaten bizim disimizda da çokça konusulan, yazilan ve çizilen bir konu.
30 Temmuz 2011’de, bazilarimiz O’nu Stockholm’den ugurlayacak ve özlemeye baslayacak; ülkedeki dostlar, yoldaslar, arkadaslar da Istanbul’da O’nu karsilayacak, yillarin hasretini gidermeye baslayacaklar.
Yazi dizisinin bu son bölümünde de gene muteber insanlar var. Nilüfer Akbal, Bilge Acar, Kovan Amedi, Ozan Sêxo Kartal, Hasan Kilavuz, Seref Akgül, Macide Senem Çamlibel, Sükrü Gülmüs ve Halil Ibrahim Cengiz konugumuz oldular.
Ve ben de son olarak söyle noktalamak istiyorum…
Güle güle Kemal Agabeyim. Yolunuz açik olsun! Size ugurlar olsun, ugurlar olsun!
Mehmet Ünlüdere
***
Nilüfer Akbal (Sarkici – Sanatçi)
Sevgili Mehmet,
Sayin Kemal Burkay’in ülkeye dönüyor olmasi çok anlamli ve sevindirici. Hele de böylesi kritik bir dönemde gelmesi ayrica daha önemli…
Kürt halkinin demokratik haklarinin kazanimi ve Kürt açilimiyla ilgili ciddi katkilari olacagina inaniyorum. Bu sorun hepimizin yillarini aldi ve gerçekten kendi adima yoruldum ve yorgunum. Ne zamana kadar bu böyle sürecek? Artik bir sekilde çözüme odakli siyaset ve fikir birligine ihtiyaç var.
Dilegim, Kemal Abi’nin bu sürece katki sunmasidir…
Kendisini karsilamaya gidecegim ve ayni aksam onuruna verilecek olan yemekte de olacagim.
Selam ve sevgimle.
***
Bilge Acar (Yazar – Sair)
Benden de ekler-eklemeler
Çok uzun bir sürgünlük devresinden sonra Sayin Kemal Burkay ülkesine dönecek.
Buna dayali memnuniyetî çok kimseler paylasti. Parelel olarak da bu sîtede bir çok insanimizin görüslerini yansitan fotografli yazilar çikti.
Bu fotografli ekran sayfalarinin, su yazima konu olacak Kemal Bey baglaminda bellegimde yer eden o müthîs kareyle çagrisim yapmasi, ancak bu kadar tesadûf olabilirdi..
12 Eylül’ün tek kanalli TV ekraninin gözümüze gözümüze soktugu o ‘aranilanlar’ listesîyle olan ilginç fotografli benzerligi bu deginmek istedigim
O listeyî her defasinda degisik dozda aci-korku-merak-hüzün esliginde seyrederken sira Kemal Bey’inkine geldiginde engelliyemedigim o gülme krizlerim .
Kaçinci ev aramalarindan birinde elde etmislerse artik o fototograf karesini!..
Neden-niçin arandigini bilmiyordum ama, ele geçirildiginde ne tür çarklardan geçirelecegini kestiremiyecek kadar da aval degildim.
Degildim de o fotografina da ne diyecegimi bilemiyordum ki Kemal Bey’in?..
Gördügüm anda bir salîse önce yasadigim o korkulu, endiseli, acimali, yanmali duyularimi bir sanîye sonrasi güldürü sahnesine çeviren o fotografina yanî..
Gülümsüyordu o karede Kemal Bey.. Ama öylesine kalender, cuntayla dalgasini geçen, onu girgira, alaya alan, hiçe, bata(t)ga sayan bir ‘gülümse’me’ tarziyla ki, kara mizaha bin rahmetler olsundu!..
Kaçmisti besbelli ülkesinden ki, aramalar listesinden inmek bilmiyordu fotografi..
Iyi de, bir insan, bir siyasi figür niye kaçardi sevgisi iliklerine islemis memleketinden?
Ne demekti durup dururken ‘mülteci olma’ kavraminin getirileri götürüleri?
Bir “kedisi bile olamama” garibanligindan, yersiz-yurtsuz bir “bardagi” bile olamama hallerine düsmelikleri?..
Elde valiz, o ev senin, bu ev benim günler-aylar boyu konuklanilan siginaklarda eziklik-utangaçlik-ürkeklik-yabancilik benzeri hazin duygularla kiyasiya bogusmak mi?
O iç bogusmalarin disa vurumunu önlenme pahasina katlanilan onca yürek kirikliklari mi?
Mültecilik bürolari kuyruklarinda sabah karanliklarinda tutulan nöbetler; resmi kurumlara yapilan bitmez tükenmez basvurular; aylar-yillar alan barinak talepleri; dil problemleri; geçim derdinden ucuz emek, çoook ise fit olma çaresizlikleri mi?
Bu hengamede askiya alinan sevdiklerini-yakinlarini bir dahalar görememe kabuslari; yanibasinda tetikte bekleyip depresiveren “vatan” ve “özlemi” travmalari mi?..
Sahi neydi bu içindeyken hiç rahat etmedigimiz, disindayken rüyalarimiza dadandirdigimiz adina “vatan” dedigimiz su mistik olgu? Bir gen miydi bu, hücre mi; yoksa hanî ana-baba kokulu , ced-ecdad patentli topragimsi bir doku mu?
Neden “onsuzlugu” hiç kabul etmedi-edemedi insanoglu da.. egemenin yemîni de onu hep oradan atmak, onsuz birakmak oldu?.. Sonra da basina bela diye “hasreti”ni sardi?
Neydi peki o hasret?!
Morfin mi, eroin mi?
Krizlerine girdigimizde bir nefesler çektirip daldirdigi sila umutlu rüyalarimiz’dan aglatarak uyandiran, uyusturamayan bir madde mi?… bilmiyorum ki!!
Bilmiyorum ki herkes nasil kaldirir, kaldiriyordu bu hüzün ayricalikli yükü?
Kemal Bey mesela, nasil yazmisti o hasret hasret gurbet siirlerini?
Ya sahi neden sokulmamisti o insanimiz memleketine yillaaar ve yillaaar boyu???
Sokmamislardi da ne murat etmislerdi ona o ettilklerinden?
Siyasi çalismalarini nadasa mi aldirtmislardi?
Davasini sattirtmis, Kürtlügünü unutturtmus, halkina, Kürdistan’a ihanet mi ettirtmislerdi?
Çalistirtmamis, ürettirtmemis, yazdirtmamis, okutturtmamis, o konferanstan bu konferansa; o toplantidan bu toplantiya kosturtmamis; partîsinin dünya görüsünü yansittirtmamislar miydi?
Demokrasi, özgürlük, esit insan haklarina, evrensel hukuk normlarina olan inancina çizik mi çektirtmislerdi?
Bütün mazlum halklar gibi Kürt halkinin da kendi kaderini tayîn hakkina sahip oldugu ilkesinden vaz mi geçirtmislerdi ?
Kan-ölüm-savas-yikim-döküm-felaket çigirtkani, baris düsmani mi yapmislardi onu.. ki dönebiliyordu simdi artik?
Bu dönüsü kimiler de AKP-Erdogan ‘sây-î hanesi’ne mi yazdiriyorlardi?. Varsin yazdirsinlardi, ne vardi bunda? Gidisi mubah etmislerdi de, dönüsü günahtan mi yazdiracaklardi bu defa ona?
O bunlari diyenler, kendi konumlarinin da kaaç bin kürtlü, kaaç bin gerillali ölümler “sayesinde” gerçeklestigini diyebilselerdi bir de ya!!..
Neyse! Bize neydi bunlardan kisi kendinden biliyorduysa isi, ama ya!..
Biz terecilerin bildigi de ama, Kemal Bey’in hep o “sâye”lerle hemhalligi degil miydi zaten?.
Egemenler “sâye”sinde sürgünlü Avrupalar’da kraallar gibi yasadigi.. AKP “sâye”sinde simdi Istanbullar’a inecegi.. Ötesi “Dersimî” için ise tere saticilarindan pasaport-vize gerekecegi.. bu lütfun da “Demokratik Özerk”çilerin HAKPAR’li sâyedarlari “sâyesi”yle halledilecegi malum-û âlîmiz degil miydi sanki!?.
Bu ‘sâyecik’lere bir de özel soförlü araba, bir kaç da korumali ‘say’ da ekleselerdi keske! Kendisininkileri getirmedigini o demez, söylemez de ..biliriz biz… Utanir.. Kemal Bey .
Size ugurlu gidisler diliyoruz Sayin Burkay!!
Bu halkin sizlere, sîz âkîllere, sizler gibi sîyasî yetiskin kâmillere ihtîyaci var.
Dünün hastalikli, kanli-irinli; bugünün olgunlasamamis, iflah olamamis sîyaset ve sîyasetçileriyle kala kala bozulmus genlerin, tîmara gereksinimi fazlaca .
Sevindirin bizi, lütfen!
***
Kovan Amedî (Serokê KOMKAR.eu)
Kî çi dibêje bila bêje, jiyan li welat xwestir e.
Belê pistî 31 salan rêzdar Kemal Burkay, dawî li jiyana surgûniyê tîne û vedigere welatê xwe. 31 sal di jiyana însanek da demek gelek dirêj e.
Ji welatê xwe yên surguniyê, ji gundê xwe, ji bav û birayê xwe, ji xizimên xwe, ji gelek hevrê û dostên xwe dûr borand. Lê ewî tu caran xebatê sist negirt. Umrekî dirêj serokatiya partiya xwe PSKê kir. Di nav toz û dûmana ku 12 îlona Cuntaya fasîst û li hember siyaseta tund û tûjiyê da, wî riya asîtî û diyalogê da pês PSK û hevrêyên xwe û gelê Kurd.
Di surgûniyê da vala nesekinî, li ser dîrok, ziman û siyastê bi dehan pirtûk nivîsand. Xwe ji xebata edebî jî dûr nexist, helbest û çîrokan nivîsand.
Bi salan li welatên Ewrûpayê bajar bajar geriya û li ser pirsa Kurd, civîn û konferansan da. Ji bo yekitiya Kurdan gelek civînan pêkanî. Li parlamena Ewrûpayê bû dengê Kurdan. Xebata wî ya aktîf ya 31 salan belkî jê ra bûbe wek 31 rojan. Siyasetmedarek dûrbîn e, di hemû rewsên aloz û kawis da siyaset dihulqan û hêvî dida me.
Ji bo min rêzdar Kemal Burkay, carna dibe Gandî, carna dibe Nelson Mandela û carna jî dibe Olof Palme, lê ya rastî Kemal Burkay jî yek ji wan hêjayiyan e Ew ne tenê ji bo der û dorên PSKê, bo gelê Kurd û hetta bo Tirkiyê jî hêjayiyek girîng e. Hêvîdarim ev hêjayiya li welat bas bê xwendin û fehimkirin.
Çewa ku dost û hezkiriyên wî, heval û hevrêyên wî bi heycan û bi cosek mezin li hêviya 30 Temuzê ne ku li Stenbolê pêsîwaziya wî bikin, em hevrêyên wî û dostên wî yên li Ewrûpa yê jî, bi heman heyecanê li benda roja birêkirina wî nin.
Rêzdar Burkay, wê xortên ji 17 – 30 salî bên pêsiya te. Gava te ji neçarî welat terk kir ewana hîn nehatibûn dinyê. Wê ken, kêfxwesî, keser û hesret, belkî ji kêfxwesiyê hêsirên çavan jî têkilî hev bin. Kî çi dibêje bila bêje, jiyan li welat xwestire.
Emê gelek bêriya te bikin. Ji ber ku tu ne tenê hevrê û rêberê me bûy. Carna bûy bav û carna jî bûy bira
Hêvîdar im her tist li gor dilê te biçe û tu bi xêr û xwesiyê biçî.
***
Ozan Sêxo Kartal (Kürt Halk Ozani)
KEMAL BURKAY GÜLÜMSEYEREK DÖNÜYOR
Kemal Burkay’in 31 yillik sürgün yasamindan sonra ülkesine dönmesi baris sürecine kazandirdiklari ve kazandiracaklari için umut vericidir, sevindiricidir.
Sürgün yasam tümüyle kötü degildir. Insan sürgünde ülkesini çok daha rafine ederek, tüm hassasiyetleriyle taniyabiliyor; hele bu Kemal Burkay gibi ender bir sair ise. Yurdunu gerçekten sevenler onun bagrindan zorla koparilanlardir. Yurdunda yasayanin yurt sevgisine ihtiyaci olmaz.
Kemal Burkay’in disariya yansiyan iki ana özelligi var: Siyasetçi ve sair. Siyaset insanin yalan söylemesini engellemez, ama siir hiçbir zaman yalan söyletmez insana. Tam tersine en insani dilin duygusudur siirler. Bu anlamda o, bir konuda esi olmayan bir siyasetçi oldugunu da göstermistir. Kurmus oldugu partinin genel sekreterligini gönüllü olarak devrettiginde Ortadogu’da bir ilkin sahibi olmustur.
Onu anlayabilene ne mutlu ‘ zira onun düsüncelerini anlayamamak mümkün degil: Siyaset de olsa yazdiklari ya da konustuklari, en sade ve en yalin dil. Onun dilini ve düsüncesini anlayan; insana, kendine, topraga, suya, atese ve nefese ne korkuyla yaklasir, ne kinle ne de düsmanlikla.
Siyasetçi Kemal Burkay ile sair Kemal Burkay arasinda büyük çatismalarin olmasi olasidir, ama gerçek sudur ki onun çizdigi siyaset aslinda bir özgürlük mücadelesinin destanidir, bitmeyen bir siirdir.
Iste nihayet büyük sair 31 yil sonra özlemini çektigi ülkesinin havasini solumaya geliyor. Yüreginde sakladigi, büyütüp besledigi 31 yillik dinamitlerle, hasretlerle, siirlerle ve düsüncelerle geri dönüyor. Yazdigi siirlerde dile getirdigi gibi…
Tasidim sancagini onurun
Güzel günlerin
Aldirmadim miskinlerin ninnilerine
Korkuya, zulme, ihanete
Yürekten inandim ben
Kavgamin boyverecek çiçeklerine
Ve yine baska bir siirinde diyor ki:
Ekmegimizi kardesçe bölüsmek için
Ozanca yasamak için su dünyada
Baris için
Bir mucize mi gerekli bize?
Tanri mi, kral mi, kahraman mi?
Masallarda olur bu sihirli isler
Bir keloglan çikar da
Suyun basini tutan devi vurur zayif noktasindan
Köylü kizi kurtulur..
Ama yasam ne masaldir, ne düs
Özgürlüge ve barisa
Ancak el emegi, alinteriyle varilir
Kadinlar, çocuklar, gençler
Bilge kisiler
Isin ve umudun ustalari’
Büyük saire en son 2009’da YOL TV’de Munzur Taniktir adli programda müziklerimle eslik etme firsatim oldu. “Prangalar”, “Yakilan Siirin Türküsü” (yayimlanmadi) ve “De Hora Hora” siirlerine besteler yaptim Kemal Burkay’in. Ve kayitlarina basladigim son çalismamda da onun “Dilek” siirine beste yaptim Diyor ki:
Bir dag etegine gömün beni
Çimen olayim
Günesli bir yamaçta
Üzüm olayim
Siramdan buruk sarap yapilsin
Kenger olup biteyim bahar günleri
Nevruz olayim
Umut çiçegi
Yaban gülü bitsin topragimda
Tarla kusu yuva yapsin koynumda
Dilindeki sarki olayim
Yel alip gitsin beni’
Yasamak, böyle günleri yasamak için, ne güzel.
***
Hasan Kilavuz (Alevi Dedesi / Pir’i)
O ÜLKESINDEN HIÇ KOPMADI
Onun çocukluk yillarini annemden duymustum. Babasi köyümüzde egitmenlik yaparmis. Kemal Burkay ilkokulu köyümüzde yani Canik’de okumus. Annemden çocuklugunu, ailemin diger fertlerinden ve köy muhtarimizdan gençligini ve mücadelesini dinlerdim hep.
Kendisiyle ilk defa 1964 yilinda ben Elazig Sanat Enstitüsü’nde ögrenciyken tanistim. Okulda Edebiyat hocamiz bir münazara konusu vermisti, bu konuda yardimini istemek için bürosuna gitmistim. O yillarda genç bir avukat olan Kemal Burkay ile tanismamiz bu vesileyle oldu.
Onu herkese yakin ve bir köy ekmegi kadar sicak bulmustum.
Çira mecmuasindaki Spartaküs siiri, biz ögrencilerin dilindeydi. Hem yurt içinde hem de yurt disindayken kitaplarini ve siirlerini hep büyük bir zevk ile okudum.
O uzun yillar elinde olmayan nedenlerden dolayi çok sevdigi ülkesinden bedenen ayrilmis olsa da ruhen hiç kopmadi. Birgün o topraklara kavusacaginin umudunu hiç yitirmedi. Ilikten kemige kadar hep o topraklarda oldugunu, oralarda dolastigini ve oraya olan özlemini hiç yitirmedigini 1992 yilinda yazdigi ‘Dirban’ adli siirinde söyle dile getiriyor:
Car caran li Govê, Kanîya sipî me
Li Kelemê Qerê, pozî Gulan im
Sawa û Kêslîng, Dara Bahîvê
Li Tata Sîlkê û serê Billan im
Xirêbe û Dostel û Goma Lotê
Hopik û Dêdar wek xewn û xeyal in,
Serê min li der e
Koka min li wir e
Wek dara berîyê, gûzeke kevn
Li welat im, li Dirban’im
Bazi insanlar vardir, dogarlar, yasarlar ve ölürler, yasayis sayfasinda bir izleri bile kalmaz. Insanlar vardir zaman alaninda bir sözleri bile söylenmez, sanki dogmamislar, sanki yasamamislardir. Insanlar vardir ki zaman onlar için akar, düsmanlik onlara saldirir, bir muhitte sevilmezken, bir muhitte bunlara tapilir, bunlar için zulme gögüs gerilir. Sayin Burkay öylesi bir insandir. Güven veren gül yüzü, umut dagitan yüregi, korkusuz haykiran dili, yangin yerinde dosta kenetlenen eli olan bir kisidir. Bu yetenekler ona tanri vergisi degil, bol mücadele ve alinteri ile olusmustur. O inandigi davanin uzun soluklu neferidir. Halkinin atan yüregi, konusan dili, gören gözü, söylenecekse söyleyen sözü olmustur.
Kendisine yürekten hos geldiniz der, saygilarimi sunarim.
***
Seref Akgül (Mele / Imam)
Özgürlük Yolu’nun Dönüsü
Basliktan da anlasilacagi gibi, Kütlerin özgürlük mücadelesinin mimarlarindan bilge kisilik sayin Kemal Burkay’dan bahsediyorum. Nereden baslayip nerede bitirecegimi kestirmekte zorlaniyorum. Zira yazi dizisi için istenilen degerlendirme hakli olarak kisa olsun dendi. Ben de mümkün mertebe bu konudaki duygu ve düsüncelerimi belirtmeye çalisacagim.
Ben Kemal Apabey’i ilk defa 1992 yilinda Almanya’nin Bremen kentinde yapilan bir konferansta gördüm. Almanya’ya yeni geldigim zamanlardi. Buradaki siyasi ortama henüz adapte olamamistim. Çok heyecanliydim. Her gün bir ütopyamin yikilip yerine yeni duygu ve düsüncelerin yerlestigi dönemlerimdi. Yillarca adlarini duydugum ama ulasamadigim sahsiyetlerle bir bir görüsme imkanina sahiptim artik.
Bu etkilesim çok hizli bir sekilde gelisti, kisa süre sonra, 1995’ten bu yana da o insanlarla organizeli çalismalar yürüttüm. Bunlar siyasetçiler, sanatçilar, yazarlar, edebiyatçilar, tiyatrocular, tarihciler ve hukukçulardi. Çalismalarimizi yürüttügümüz kurum KOMKAR’di. Ki bu kurumun da baslica mimari da bizzat Kemal Burkay’dir. KOMKAR çalismalarimizi yapmakla mükellefti. Bu çalismalarimizi birlikte yürüttügümüz kesimin içine elbet sosyologlari ve diger meslek dallarini da eklemek gerekir.
Ancak Kemal Burkay bu saydigim konularin çogunu içinde barindiran bir kisiydi. Kemal Burkay kendisine özgü bir çizgiye sahip, uzun yillar PSK Genel sekreterligi yapmis bir siyasetçi, Yalanlarla sürdürülen tarihi utandiran objektif bir arastirmaci, tarihçi; siirleriyle, skeç ve tiyatro oyunlariyla, Türkçe ve Kürtçe dillerinde yarattigi edebi eserleriyle kendisini kanitlamis usta bir edebiyatçi; asil meslegi olan, engin hukuk bilgisi ve hukuka olan saygisiyla ünlü bir hukukçu ve insan haklari savunucusuydu. Bütün bu özeliklerinin yani sira, beni en çok etkileyen özelligi mütevaziligi ve kararliligiydi. Anilarini 4 ciltte toparlayabilmis bir bilgenin ögrencisinden, -ki ben kendimi onun ögrencisi sayiyorum- onunla ilgili kisa yazmaya çalismak çok gerçekçi degil ve zor; henüz yayimlanmamis anilarinin son iki cildinde bahsi geçecek olan dönemi birlikte yasamis biri olarak hem de.
Yine de toparlamaya çalistim…
Evet Kürt halkinin özgürlük mimarlarindan biri ülkesine dönüyor. Hayal ettigi özgürlügü tatmak ve tattirmak umuduyla… Yalan olarak anlatilmis tarihi utandirmaya devam etmesini, yazi, siir, roman gibi çalismalarla bellegimizi aydinlatmaya devam etmesini, hukukun evrensel standartlara ulasmasi konusunda katki sunmaya devam etmesi temennileriyle; Kürt halkinin Özgürlük Yolu’nu yeniden aydinlatmak umuduyla, gözümüz ve kulagimiz sende olacak Kemal Agabey.
Ji te ra oxir be. Xwedê bi te ra be. Bimîne di xêr û xwesîyê de.
***
Macide Senem Çamlibel (Yazar ve KOMJIN Aktivisti)
Her zaman ilksiniz
Bir ay önce kizim Seyran, onun arkadaslari Medya ve Dilan’la birlikte biletimizi almis, gezimizi planlamistik. Önce Izmir’e gidip yegenimin dügününe katilacak, Izmir’den Elazig´a uçakla gidip Munzur Festivali’nin son iki gününe katilacaktik. Daha sonra Dogubeyazit, Agri, Van ve Diyarbakir’i gezecek ve geri dönecektik.
Kemal Abi’nin gidis haberini alir almaz yol arkadaslarimi telefonla, internet araciligiyla aradim. Onlara Istanbul Atatürk Havaalani’na gidip abimizi oradan karsilamayi teklif ettim. Sonuçta edindigim bilgilere göre ben aramasaymisim, onlar beni arayip ayni teklifi yapacaklarmis.
Hemen Izmir-Elazig biletimizi iptal ettirip, Izmir’deki arkadaslardan tutacaklari otobüste bize de 4 kisilik yer ayirmalarini istedim. Ben ve yol arkadaslarimin yüregi Kemal Abi’yi Istanbul’da karsilamak için atmaya basladi.
Her ne kadar böyle bir hazirlik içinde olsam bile, geçmiste bu geri dönüse karsi olanlardan biriydim. Buna ragmen, bu dönüsün Türkiye´deki Kürt, Türk ve diger halklarin baris, demokrasi ve özgürlük mücadelesine açilan bir kapi olmasini diliyorum.
Diyarbakir’da 13 kisinin öldürüldügü ve derin devletin cinayetlerinin sürdügü bir dönemde Kemal Abi Türkiye’ye dönüyor. Dogrusu Kemal Abi kuru ajitasyon, birbirine zit söylemlerin ve davranislarin oldugu karmasanin ortasina iniyor. Her ne kadar böyle durumlari birebir yasamissa da, bu tür olaylar geçmisten beri ona yabanci degil ve belki de benim bunu hatirlatmama gerek bile yok. Ama 31 yildan sonra devletin terör estirdigi bir dönemde degil de baris havasinin estigi bir ortamda geri dönmesini isterdim.
Bununla beraber Kürtler; diyalog, birbirlerini etkileme, beraberce kutsal dava ugruna mücadele etme adina, parlemento seçimlerinde -deyim yerindeyse- beraber çalistilar. Türkiye Meclisine girme seçiminde seçildikleri halde meclise gitmediler.. Simdi bu geri dönüsün yol arkadaslarimizin bazi yanlislardan dönmesine, ilkeli ve planli bir rotaya dönüsmesinde yardim edecegine de inaniyorum.
Ancak O’ndaki köklü ve güçlü birikim 74 yasinda olsa bile talebelerini motive edecek ve onlara yine yol gösterecektir. Biz yurt disindakiler seni özleyecek, yurt içindekiler ise 31 yillik hasretlerini giderecekler. Onlari kiskanmamak elde degil.
Kemal Abi’me yürekten basari, saglik ve umut dolu bir geri dönüs diliyorum.
***
Sükrü Gülmüs (Gazeteci – Yazar)
Sayin Kemal Burkay için yazi yazmak beni hep zorladi. Çünkü ben onu her seyden önce bir SAIR olarak gördüm. Ve sair gördügüm insani ne anlatabilir, ne de elestirmeye hakkim var. Su ifade benim yaklasimim ve felsefem oldu.
“Sevgi tek tanri, sair resulüdür.”
Yani sairler Sevgi Tanri’sinin resulü olunca; ne diyebilirsin ki?..
Lakin, yazacagim, ben ne not tutar, ne ön hesap yaparim. An gelmisse ve yüregim bana ‘yaz’ dediyse, geçerim bilgisayarin basina, tuslara vuruslar; beni nereye götürdüyse…
Kemal Burkay’in adini ben ilkez, 1972’lerde duydum.O zamanlar Berivan adinda bir siir kitabi elimden düsmezdi.
Özellikle de;
Açlik kötüdür
Yoksulluk kötüdür
Ama hiçbir sey
Tutsak olmaktan daha kötü degildir
Bu dizesi hep dagarcigimdaydi.
Yillar yili kovaladi. Yani, Akrep yelkovani soktu. Zaman yetim bir çocuk simdi ifadem gibi; yol aldik. Edebiyat, sanat, ask, ve sevda cephesinden; devrim, kavga ve mücadele cephesine hizla transfer olduk. Sair Kemal abimiz bizden bir kusak öndeydi.
Kader-i mükerat mi diyelim, yoksa trajedimiz mi diyelim… Ayni parkurda ama ayri kulvarlarda bulunuyorduk. Siir kitaplari elimden düsmeyen insan; benim mensubu oldugum mahallenin, gettonun bir baska yerindeydi. Gerçi ben onu hep sair görüyordum. Siyaseten elestirmek bir yana, onunla ilgili her olumsuz söyleme -haberdar olmus ve tanik olmussam- izin vermedim. Kem söz etmedim, ettirmedim.
Gün oldu devran döndü. Ben teskilatimin Firavun’u ile ters düstüm. Terk ettim onu da, tarikatini da. Yil MS 1993 falan diyelim. Bu gizli vurusma ta 1998’lere kadar sürdü. O Roma’ya gelince tuslara vurdum. Ve resmen ayrildim.
Benim Kemal abiyle karsilasmam bu tarihlerden sonra oldu. Ayri ve aykiriydim. Kimse ne bana selam verebiliyor ne kapisini açiyordu. Ancak, hakkini teslim etmek gerekir ki, PSK ve kitle örgütü olan KOMKAR bana her zaman kapisini açti. Etkinliklerine davet ettiler. Maddi ve manevi her türden yardimlarini yaptilar. Bu anlamiyla Sükran borcumu burda söylemek durumundayim.
Sanirim ve yanilmiyorsam, Almanya/Wupertal sehirinde bir etkinlikleri vardi. Kemal Abi Isveç’ten gelecekti. Ben ve Baran Fundermann davatliydik. Gittik.
Misafir locasinda oturuyoruz. Bir ara arkama baktim. Bir de ne göreyim, Kemal Abi arka tarafimda oturuyor. Ben durur muyum? Hemen yanina gitmek istedim. Ona ‘Merhaba Kemal Abi..’ dememe bir metre kala, bana engel oldular. Kemal Abi, bakarak gülümsedi. “Birakin arkadaslar, O’nu taniyorum. O bizim Sükrü Gülmüs’ümüz” dedi.
Merhabalastik, tokalastik ve ben O’na aynen; “Kemal Abi sen benim için siyasetçi ve parti baskani falan degil, sairsin ve keske hep öyle kalsaydin. Ben sizi hep sair olarak gördüm ve sevdim.” dedim.
Çok hosuna gitti. Simdi neler söyledigini hatirlamiyorum ama “Kader diyelim Sükrü, kader” babinda biseyler söyledi. Ben yine ‘Berivan’ kitabini ve o misrasini söyledim. “Dogrudur” dedi ve bir yanlisimi düzeletti, kitabin adinin ‘Prangalar’ oldugunu söyledi. Belki hala ben ‘Berivan’ diyorum. Çünkü ben öyle ögrenmistim.
Ondan sonraki zamanlarda çok yan yana geldik. Çok dinledim onu. Ve bazen siniri asarak, elestirilerde de bulundum. Sair olarak o hep beni hosgördü, bagisladi. Ehhh.. Abiydi. Kardesler hata isler, abiler bagislar. Küçügün haylazlik yapma dogasi geregi, abi de abilikten gelen olgunlukla bagislar.
Bir hatamiz olduysa affola Kemal Abi…
Evet, -yine benim dedigim noktada- Kemal Abi, sair olarak, 31 yil sonra, 30 Temmuz’da Türkiye’ye gidiyor. Ben ondan önce gittim. Hem de üç kez. Ama ben hâlâ ülkeme, Kürdistan’a, memleketim Hasankeyf’e gitmedim, gidemedim. Nedenine gelince; saymaya kalkarsam binbir neden var.
Son olarak…
Gideceksin. Hem de benim gidemedigim bir çok yere. Daha önce de söylemis ve yazmistim: OXIR BE KEK KEMAL, OXIR BE!..
Gidemedigim Kürdistan’ima, hiç görmedigim Dersim’e, her diyara ve yürekli her dosta selam söyle.
***
Halil Ibrahim Cengiz (HAK-PAR Gençlik Komisyonu Yöneticisi)
31 yil 4 ay önce ülkesinde yasama sansi taninmayan ve bu yüzden ülkeyi terk etmek zorunda birakilan Sayin Kemal Burkay ülkesine dönüyor
Kimi sabirsizlikla yolunu gözlerken, kimileri de gelisinden rahatsiz! Birçok haber sitesi, gazete ve tv kanali Sayin Kemal Burkay’in gelisinden bahsediyor, kimi art niyetli basin yayin organlari ise haberleri çarpitip kitlelere yanlis bilgiler sunarak, yaptiklari kara propagandayla Burkay’in gelisinin politik ve tarihsel zeminini zehirlemeye çalisiyorlar. Ve maalesef bu karsit propagandalara ve ortaya atilan safsatalara aldananlar da oluyor. Beni üzen bir nokta ise, yazilanlardan ziyade, 31 yil 4 ay gibi çeyrek asirdan bir on yil daha fazla olan bu bedeli, Burkay’in kendisine bu hakaretamiz üslubu kullanan kitle için ödemesidir.
Tabii ki oturup aglayacak degiliz, bu yeni birsey degil, kökleri eskidir ve bizi yildiracak da degil!
Sayin Kemal Burkay’in gelisi üzerine çok yazilip çizildi; kimi duygularini, kimi onun dönüsü üzerinden ‘sürgün’ kavraminin analizini, kimi bu dönüsün arka ve ön planini yazdi.
Bana göre bu dönüsün duygusal ve anisal boyutu basli basina edebi bir eserin konusudur. Yine bana göre ‘sürgün’ ise bir bumerang gibidir, ne kadar uzaga ve uzun süreli atilirsa dönüsü de bir o kadar güçlüdür.
Evet, Burkay gibi bir insanin ve fikir adaminin bu topraklara sigdirilabilmesi basli basina bir takdir ve kosullarin olumlulasmasi konusudur…
Bi xêr, bi asitî û bi azadî
***
26 Temmuz 2011
Dengê Kurdistan © 2011
Dengê Kurdistan