Kemallarin Isi Zor, Cilq Çikan Yumurta ve Gerçek
Sydney’den sevgili Dengê Kurdistan, Dengê Azad ve Dengê Agiri siteleri- nin okuyucularina ‘Merhaba’ diyerek yaziya baslamak istiyorum.
Sevgili okuyucular, bundan önceki yazim üç aylik bir gezimle ilgiliydi. O yazida nerelere gittigimin, kimlerle görüstügümün kisa bir özetiydi. Bu yazim ise gördüklerimin bir baska kapisini sizlere açarak ve sizlerle beraber o kapidan girerek, o kapinin ardinda nelerin oldugunu, kendi gözlerimle gör- düklerimi bilinç kapasitemle sizlere aktarmaya çalisacagim.
Önce yukaridaki basligin son ‘Gerçek’ sözcügüyle, gerçegin ne oldugunu anlatmaya çalisacagim.
Ben bir sosyolog, bu dalda derin ararstirmalar yapan, üniversitelerde bu bilimi okuyan uzmanlasmis bir kisi degilim. Ama hayatin içinde büyümüs, yasamin ne oldugunu bilen ve gören bir kisiyim. Benim uzmanligim gözle- rim ve yasadigim hayat, sahit oldugum olaylardir.
Insanin sosyal yasamiyla ilgili mutlak gerçekler yoktur. Bugün için dogru olan bir sey, yarin için yanlis olabilir. Çünkü insanin sosyal yasami degiskendir. Insanin fiziki yapisi ve düsünce duygusu da, yine bu degisken- ligin içindedir. Kosullar, kosullari kosul yapan insanoglu zaman-zaman güne uygun dogrulari görür, dogru isler yapar, ama, zaman-zaman da yanlislar yapar. Bu yasamin bir kuralidir. Örnegin bir ülkenin bütün hukuk- çulari, bilim ve akil adamlari oturup ülkeleri ve insanlari için bir Anayasa hazirlarlar ve ‘En uygunu budur’ derler, bir kaç sene sonra bakarlar ki o gün dogru bulduklari maddeler, yeni güne göre, yeni toplumsal yasama cevap veremez, yanlis bulunur ve güne cevap verecek nitelige getirmeye çalisirlar. -Ben bunu uygar ülkeler için söylüyorum, geri kalmis ve Islâm ülkeleri için söylemiyorum, çünkü bu ülkelerin durumunu çok iyi biliyoruz, buralar kan gölü, yönetimler fasist, baskici ve tek diktatörlük- Tabii Türkiye de bu gurubun içindedir, seçimler, meclis, parlamento göstermeliktir. Tek seflik ve Ittihat-Terakki, derin devlet, Islâm’in Tek Halifelik anlayisi bu ülkede de egemen. Erdogan bunun bir örneyi. Dedigi dedik, kestigi kestiktir.
Peki ne yaparlar uygar ülkelerin akli basindaki kendi toplumlarini yöneten siyasiler, akil adamlar, bilim insanlari?
Cevabi: Oturur toplumlari için yeni bir gerçegi arar, yeni ve demokratik bir Anayasa hazirlarlar. Tekrar ediyorum, yani insanin sosyal yasaminda mutlak dogrular, mutlak gerçekler yoktur. Ama gerçek ve mutlak olan çok seyler var.
Peki nedir bunlar?
Günes her yirmi dört saatte bir Dogudan dogar, Batidan batar, degismez.
Dört mevsim, Ilkbahar, Yaz, Sonbahar, Kis, degismez.
Dört kutup, Dogu, Bati, Güney, Kuzey, degismez.
Istisnalarin disinda bir insan annesinin karninda dokuz ay kalir, degismez.
Bir insan anasindan dünyaya geldiginde hayvandan daha hayvandir, dili yok konusmaz, kalkip yürüyemez; bu süreç içerisinde anne, baba, varsa kardes- lerini iki ayak üstünde yürüdüklerini görmez, onlarin dört ayak üstünde yürüdügünü görürse O’da aynisini yapar, degismez.
Gök rengi mavidir, degismez.
Su içmezse, yemek yemezse, hava almazsa insan yasamaz, degismez.
Insan kendini asiri sicak ve soguktan korumazsa yasamaz, degismez.
Kisacasi uzatmaya gerek yok. Bunlar degismeyen mutlak gerçeklerdir.
Evet, bir de biz Kürdlerin bir gerçegi var, ki O’da birbirimizi sevemeyisi- miz. Birbirimizin arkasindan kuyu kaziyoruz. Birbirimizi öperken, öpmeyi degil isiriyoruz. Em nizanin hevdu hez bikin, em hevdu gez dikin, gerçek.
Niye bunlari yaziyorum sevgili okuyucu? Çünkü iki aydan fazla bir zaman için ana vatanim olan Kuzey Kürdistanli kardeslerimle vakit geçirdim. Geçirdim ama, bir çok yerde de ‘Sukûtihâyale ugradim’ dersem, buna inanin. Insanlar somut gerçekleri görmüyor, gerçek olmayan bir sürü seyler söyler ve onlarin gerçek oldugunu sana anlatmaya çalisir. Örnegin Istan- bul’da yasayan çogu Kürtler Türklesmis. Türklesmis de ne demek, Türkten fazla Türkçü. Kendi halkinin celladi için ‘O bu ülkeyi ve bizi kurtardi, bu bir gerçek’ diyor. Solcu oldugunu söyleyen genç Kürd özgürlesen Güney Kürdistan’a kan kusuyor, sayim Mesud Barzani’ye küfreder ‘Amerika ve emperyalist usagi’ der, Kürdçe konusani ayiplar, hor görür. Kürd kadini Türkçe konusmayi medeni bir insan borcu olarak görür. Isin ilginç tarafi, konusurken de o dilin içine ….yor. Üç bes kisinin yasadigi her Kürd köyünde -özellikle de Dersim köyleri için söylüyorum- bile Kürdçe konusani görmek zor. Öte yandan sözümona okumus, kendini ‘Aydin, entel’ sanan kisilerin burnu çok yükseklerde. Bu tür kisiler kendilerini dev aynasinda görür, filozof zanneder. Bu tür insanlarla konustugun zaman hemen sana Kemal Burkay’dan bahseder. ‘Efemdim AKP onu getirdi, bayrak ve Mustafa Kemal portresi altinda resim çektirdi, bakan ona Kuran verdi, o AKP ve Erdogan’in adamidir’ falan, filan. Inanin bir çok yerde bu zirvalari dinleye, dinleye kafam sisti. Yahu adamlar bir türlü gerçekleri göremiyor, körler dünyasinda yasiyorlar. Kendine ‘Solcuyum, Sosyalist’im’ diyenler altmis yil önceki Kemalist solcular; Misto’yu antiemperyalist sanan, tarihi bilmiyen, okumayan, dünyayi tanimayan zavallilar. Ya Kemal Burkay’i suçlayanlar? Inanin diyorsun bunlar hiç Apo’nun iki bayrak arasindaki durumunu görmemis, dediklerini de duymamislar. Ayrica bunlarin otuz adamindan fazlasi bir gurup da zaten hergün Ankara’daki mecliste ve o bayrak altinda. Yakalarindaki rozet kirmizi Ay yildizli. Meclisteki kürsüde yapilan fasist yemin. Çocuklari okullarda hergün fasist yemini içiyor, ‘Varligim Türk Varligina armagan olsun’ diyor, bunlar bunu görmez ve duymaz, Kemal Burkay gibi bir Kürd bilgesini suçlarlar. ‘Yahu insafli olun ne olur gözünüzün önündeki mertegi görün, sonra baskasinin gözü önündeki kili kinayin diyosun, yine ayni telden çalarlar. Bunun için diyorum ‘Kemal ve Kemallarin isi zor’.
Sevgili okuyucular müsadenizle burada bir parentez açmak istiyorum. Uzun yillar hep Kürdçe yazayim dedim, belirli bir zamana kadar da öyle yaptim, ama sonra baktim ki kendi ana dilini kardesin dahi okuyamiyor. Kürd Ulusal Davasina soyunmus bütün örgütlerin önde gelen kadrolari kendi aralarinda, dernek ve parti toplantilarinda hep düsman dili Türkçe konusurlar. Kürdçe kitap, dergi ve gazete okuyanlarin sayisi bir elin bes parmagi kadar. Dengê Kürdistan’da yalniz sevgili Salah Omeri ve Yusuf Budak kardeslerim yazar, bunlari da kaç kisi okur bilemem. Bunun için ricam okuyuculardan beni bagislamalari. Çünkü perhizi hepten bozdum. Nedeni de gördüm ki Kürdçe okumak istiyen çok az kisi var, sende düsündügünü ve hislerini kitlelere ulastirmak istiyor ve bu konu da umuda kapiliyorsun. Tabi umut ne kadar gerçeklesiyor, O’da ayri bir konu.
Herneyse, gelelim cilk yumurta meselesine. Çünkü basligin bir bölümü de bu.
Sevgili okuyucular, biliyorsunuz bizim Kürdçe ana dilimizde cilq çikan yumurtaya ‘Hêka bêfis’ denir. Horoz ile tavugun sevismesine biz ‘Dîk di mirîskê da fis kir’ diyoruz. Gerçekten de fissiz yumurtadan civciv çikmaz, ‘Cilq’ denen sümügümsü bir kati su çikar. Biliyorsunuz önderligimiz ilk tavugu kümese koydugunda, herkese ‘Ben bu tavugun yumurtasindan Med Ruhuyla birlikte Büyük, Birlesik, Sosyalist Bir Kürdistan çikaracak ve onun Kral’i Astiyagers de ben olacagim’ dedi ve kisa bir zaman sonra tavuk bagira-bagira kocaman renkli bir yumurta yumurtladi, bunu gören önderli- gimiz herkese Astiyagersligini, yarattigi büyük umudu müjdeledi ve ‘Simdi tavugum 21 günlügüne kuluçkaya oturacak ve içinden Büyük, Birlesik, Sosyalist Kürdistan’ çikacak dedi ve gerçekten de tavuk kuluçkaya oturdu, zaman geldi, 21 gün bitti, ‘Koca yumurta’ denen yumurtadan ne bir civciv çikti, ne de Büyük, Birlesik Sosyalist Kürdistan. Çika-çika Kiryosun dedesi Astiyagers ile birlikte siyah bir cilq, tahrip edilen bir cografya çikti, fakar önderligimiz cilqi kimseye göstermek istemedi ve ‘Taktiktir, deniyoruz, inanin bu tavuk daha çok renkli yumurtalar yumurtlayacak, içinde Ortadogu Konfederalizm’î ve Cihangir bir Kral çikacak, hepiniz de göreceksiniz’dedi, bi rastî jî demîngirtî toplulugu inandi. ‘Inandi’ ne demek Önderlik, Kral Astiyagers bir Tanri yapildi. Tanri, ‘Kürdistan Meclisi’ dedi, alkis, alkis, alkis, yer-gök inledi ‘Bi can, bi xwîn em bi te ra ne ey Cihangir Serok’ dedi hoyandînokên me; sonra meclis-meclis kalmadi, bu sefer ‘Yurt Disi Kürd Parlamentosu’ dedi, alkislarin sesi yeri gögü inletti, sonra soguk bir dus. Olsun, sicakta soguk dus iyidir, dus yapildi ve gün geldi Önder, Cihangir Kral bir savas ve oyun sonucu Harpagos ve dayilari tarafindan yakalandi, demîngirtîler yakalandigini görmedi: ‘Bu o degil, onun kiligina giren bir seytandir’ dediler, dediler, dediler, ülke tahrip, 4000 köy yerle bir edildi, 5-6 milyon insan yerinden, yurdundan ayrilarak asimilasyon çarkinin önünde siraya girdi, cilq yumurtadan civcivin çikamiyacagini, Astiyagers’in çagimizda yeri olmadigini ne yazik ki yogun bir demîngirtî kitlesi göremedi, inanmadi. ‘Yumurta fissizdir Astiyagersleri kabul etmiyoruz’ diyenler de, yine ne yazik ki ya öldürüldü, ya da susturuldular.
Evet sevgili okuyucular, böylesi bir atmosfer hava içinde gerçekten de Kemallarin isi çok zor. Yani sartlandirilmis bir topluma gerçegi söylemek, o toplumu dogruya ve gerçege yönlendirmek hiç de kolay bir is degil diye düsünüyorum. Ayrica su gerçegi de görmek zorundayiz. Kürd sorununu bu zorba Kral ve sartlanmis takim çözülmeyen bir Gordiyom -Türkler buna ‘Kör dügüm’ diyor- dügümü haline getirmisler, ki Kemal Burkay’in elinde de Iskender’in kilici yok ki dügümü param-parça etsin, çözsün. Isin diger bir ilginç yani, hergün Kemal ile bulusan kisilerin tek sorulari Önderlik, Kral Astiyagers ve onun komutanlari. Yani bu sorun nasil halledilir, bunun için hukuksal yol, çare ne, dünyadaki mevcut siyasi durum nasil, uluslararasi güçler dengesi, dünyadaki mevcut sinirlari yeniden dizayn eden büyük devletler, Mirlesmis Milletler Kurumu ne yapmali sorusu yok. Kemal’i her televizyon kanalina çagiran kanal sahiplerinin spikerlerinin, gazete için söylesi yapan gazetecilerin sorulari hep Astiyagers. Sanki baska sorulari yokmus gibi. Kemal arkadas beni bagislasin, O’da demiyor ki ‘Beyler lütfen bana baska sorular sorun, bu konu da defalarca konustum, dilim de tüy bitti, yazdim, kalemimde de mürekkep kalmadi’ diyemiyor. Iste bu, Kemal yoldasimin açisindan hos olmayan bir durum ve yaklasim.
Son verirken Kemal yoldasimdan bir ricam olacak. Lütfen Astiyagers ismini hiç agzina almasin. Radyo, televizyon spikerlerine, gazete muhabirlerine ‘Bana Kürd ve Kürdistan için sorulariniz ne ise onu sorun. Bu konu için kirk yil önce ne demis ve Parti programina ne koymussam onu sorun’ desin ve kargalardan da uzak dursun. Dilerim beni hos karsilayacaktir Kemal yoldasim ve hemserim. Bira can, karê te gelek zor e hevrê û hevalê hêja. Xizirê Kal ji te ra alikar be, li tev te be, te biparêze. Bu da bizim Dersim duamiz.
En güzel günler tüm insanseverlerin ve okuyan okuyucularin olsun.
Riza Çolpan