KKTH Kürtelerin en dogal hakkidir

KENDI KADERINI TAYIN HAKKI KÜRTLERIN EN DOGAL HAKKIDIR
Latif EPÖZDEMIR / Gazeteci/Yazar
Türkiye degisiyor ve artik eski ayiplarini gizleyemeyecek durumda. Görünen o ki hiçbir sey eskisi gibi sürüp gidemeyecek.
Türkiye’nin en temel sorunlarindan biri kusku yok ki Kürtlerin yillardir kanayan yarasi durumundaki temel hak ve özgürlüklerinin taninamamasi sorunudur. Bu nedenle artik her kes bu sorunu tartisiyor ve çözüm konusunda görüs beyan ediyor. Kürt sorunu insan haklari ihlalinden öte bir ulusal demokratik sorundur.Bu artik gizlenemeyecek kadar açiktir. Öyle ya da böyle bu sorun artik aydinlarin, akil adamlarin, siyasetçilerin gündeminde ve üzerinde tartisma ve görüsmeler yapiliyor.
Bu önemli birinci firsattir.
Çünkü yillarca bu sorunun tartisilmasi bile yasakti. Kürt demokrasi güçleri ve barisçi çevreleri basindan beri bu sorunun poligonlarin disinda özgür bir biçimde tartisilmasina vurgu yaptilar. Bu ugurda ciddi bedeller ödediler.
Bu gün artik bu sorun tartisma düzlemine kavusmus durumda ve bu süreçten geri dönüs olanaksizdir. Statükonun en önemli temsilcisi durumundaki CHP bile artik günesin balçikla sivanamayacagini gördü ve kabul etmek gerekir ki Kiliçdaroglu da bu konuda cesur bir adim atmis durumda. Bu önemli bir olanak sagliyor.
Sorunun toplumsal düzlemde tartisma zemininde olmasi çözüm konusundaki ilk ciddi firsattir.
Ikinci olanak da kuskusuz sivil anayasa konusundaki toplumsal uzlasinin yakalanmasi konusudur.
Yeni ve sivil bir anayasa Kürtlerin de temel haklarini anayasal güvence altina almak konusunda da bir uzlasi yaratmalidir. Parlamento bu sorunu çözebilecek kudrettedir.
Yeni anayasa insan haklarina saygi ile birlikte insan haklarina dayali olmalidir.
Kürtlere vatandaslik bilinci ve bu ülkeye baglilik ve aidiyetini saglamak için Kürt ulusal haklarinin çagdas demokratik ve uygarlik düzeyine uygun olarak güvenceye kavusturulmasi gerekir.
Artik bu ülkede Sayin Bülent Arinc’in da dedigi gibi Türklerin neyi varsa Kürtlerin ve diger etnik kesimlerin de aynisinin olmasi gerekmektedir. Bu durumu kabul etmekle ise baslanirsa sorun çok kolay düzeyde çözülür.
Bu durumu kabul etmenin yolu kiyas, merhamet ve vicdan muhasebesi ile mümkün olur. Tek bir sorunun yaniti verilebilinirse vicdanlar ise koyulur. Acaba Kürtlere yillardir reva görülen bunca haksizlik size yapilsa ne yapardiniz. Bu sorunun yanitini verebiliyorsak soruna karsi daha hosgörülü olabiliriz.
Örnegin; Meclis bu ise baslarken baslarken önce su adimlarla baslayabilir:
Kürt yerlesim alanlarinin adlarinin Türkçelestirilmesini öngören o meshur ve kadim ‘kararname’ degistirilirse Kürtçe isimler özgürlesir. Bu sorunun çözümü konusundaki içtenlik konusunda güven verici önemli bir adim olur.
Devlet toplum yasamindaki müdahaleci yapisindan kurtulup çok kimlikli ve çogulcu bir yapi ile aslina rücu eder ve farkli kimliklerin korunup gelistirilmesini anayasal güvenceye kavusturursa bu da önemli bir baska adim olur.
Keza merkeziyetçilik kurali daraltilip yerel yönetimlere ve sivil toplum kurumlarina daha çok yetki ve daha çok insiyatif tanirsa bu da çagdas bir adim olur.
Buradan hareketle yerel halklar kendi geleceklerini kendileri demokratik bir biçimde kurabilirler bu da önemli ve ciddi bir atilim olur.
Kürt cografyasindaki yerlesim yerlerinde resmi dil ana dil olmalidir. Türkiye düzeyine dagilmis olan Kürt nüfus dikkate alindiginda ise Kürtçenin egitim dili olmasi ve hatta ikinci derecede resmi dil olmasi kaçinilmazdir.
Seçilmisleri atanmislarin mezaliminden ve de yönetiminden kurtaramadikça devletin kilici halkin tepesinde sallanmaya devam eder. Zaten bu gidisat ile demokrasi de tecelli etmez, hele ileri demokrasi hiç gelisemez.
Türkiye kamburlarindan kurtulmak zorundadir ki bölgesel bir güç olabilsin, önü açilsin, kalkinsin ve de büyüsün.
Halkin kendi seçtigi yöneticileri yine halkin kendi seçtigi yargiçlar ve halk meclisleri görevden alabilmelidir. Yani yerel bazda halk meclisleri olusturulmali ve bunlar anayasal güvence altinda olmalidir.
Geçmiste Kürtler kendi siyasal partileri ile seçimlere özgürce katilamadiklari için bölgede elde edilen seçim sonuçlari halkin gerçek iradesini yansitamadi. Bu nedenle Kürtler ‘selfdeterminasyon’ haklarini da kullanamadilar. Oysa ki bu hak uluslar arasi sözlesmelerle bagitlanmis ve tüm halklar ve uluslar için vazgeçilmez ve devir edilemez olarak tanimlanmistir.
Özetleyecek olursak hazir tüm kosullar Kürt sorununun çözülmesi konusunda olgunlasmisken daha fazla zaman kaybi daha fazla aci ve elem anlamina gelecektir.
Hal böyle iken algilarin degismesi kaçinilmaz hale gelmistir.
Yeni anayasa yazilimina baslanmisken Kürt halkinin kendi kaderini tayin hakki dogal ve temel bir hak oldugu anayasaya konulmalidir. Yeni anayasa mutlaka Kürt halkinin özgür, esit ve adil bir yasama kavusmasini öngörmeli ve bagitlamalidir.
Dahasi yeni anayasa Kürt kimligini tanimali Kürtlerin kendi kendilerini yönetme hakkini güvence altina almalidir.
Kürt dilinin egitim dili olarak kabul edilmesi, Kürtçenin kamusal alana yayilarak özgürce kullanilmasi saglanmalidir.
Kürtlerin kendi özgün kimlikleriyle kendi ulusal örgütlerini kurabilmeleri yeni anayasada güvence altina alinmalidir.
Kürt halkinin kendi özgür partileri ve örgütleri ile siyasal sürece özgürce katilabilmeleri için gerekli tüm olanaklar saglanmalidir.
Elbette ki, Kürt toplumu da bu süreçte kendi iç barisini saglamasi gerekir. Kürtler kendi iç hukuklarini ve iç demokrasilerini gelistirip kurmalidir. Kürtler de, birbirleri ile karsilikli isbirligine açik ve farkliliklari barindiran bir anlayisla bu sürece katki sunmalidirlar.
Kürtler silahli mücadeleden ve siddet içeren yöntemlerden hizla vazgeçmeli ve tek tarafli da olsa kesinlikle silahlari gömmelidirler. Çünkü silahli mücadele demokratiklesmeye, diyaloga ve tartisma zeminine zarar veriyor. Hazir özgürlesme sürecine girmisken silahin Kürt özgürlügüne artik zarar verdigini anlamak ve silahli mücadeleden vazgeçme kararini olgunlukla karsilamak gerekir.
Kürtlerin kendileri için , esit, özgür, adil ve onurlu bir yasam talep etmeleri son derece dogaldir. Bunu olgunluk ve metanetle karsilamak gerekir.
Bu nedenle yeni anayasa özetle:
Kürt halkinin kimligi taninmali ve anayasal güvence altina alinmalidir.
Kürt dilinin bölgede resmi dil olmasi, Türkiye çapinda ise ikinci resmi dil olmasi saglanmali ve anayasaya bu biçimde konulmalidir Kürtçe egitim ve ögretimin gerekli olan her yerde yapilabilmesi anayasal bir hak olarak güvence altina alinmasi gereklidir.
Yeni anayasa Kürt halkinin kendi kaderini tayin hakki, yani kendini yönetme hakkini içeren siyasal bir yapilanmaya götürmelidir.
Keza yeni anayasa örgütlenme hakkini tanimali ve evrensel normlara uygun hale getirilmesini önüne koymalidir.
Yeni anayasanin, Kürt ve Kürdistan isimlerine her alanda özgürlük saglamali, bu adlarla her türlü örgüt ve siyasi parti kurulmasini güvence altina almasi gerekir.
Kürtlerin siddete ve teröre yönelmemesi, akan kanin durmasi sonsuza dek gerçeklesebilir .Bu bir düs olmaktan çikabilir.
Dahasi, özgür ve demokratik bir Türkiye ile özgür ve demokratik bir Kürdistan’in kurulmasi ancak bu kosullarda yasam bulur.
Kendi kaderini tayin hakki böylece yasama geçebilir. Bu her kes için en hayirlisi olur, bölünme korkusu da tarihe karisir.
Simdi tam zamani. Güçlü bir ülke için ileri demokratik bir yasam için cesarete ve metanete gereksinme var.
Latif Epözdemir