Makale

Komplo ve izan

Ülke çapinda protesto gösterileri baslayip, ortaya agir bir bilanço çikinca ‘Türk Büyükleri’ ve sözcüleri birkaç kavram üzerinden olanlari açiklamaya çalistilar: ‘Uluslararasi komplo’, provokasyon’ (kiskirtma) veya ‘önceden planlanmis hain plan’ yani vatana hiyanet. Dikkat edilirse bu kavramlarin hepsinde fail, dissal bir varlik; bizden degil. Zaten hep Türk’ün mahvi için çabalamis ve biz yok olmadan hain mesailerini sonlandirmayacak ezeli düsmanlarimiz. Yüzleri pek seçilemeyen karanlik güçler…

Bu tarz bir tahlil sebep-sonuç iliskisi aramaz. Daha bastan hakliligina inanir. Özelestiri kabiliyeti olmadigi için yaptigi veya yapilan hatalari fark etmez; onlari düzeltemez. Patlak veren her sorun, basarisizlikla sonuçlanan her girisim, hep baskalarinin/düsmanlarin haince müdahalesine baglanir. Bu mantik, emme basma tulumba gibi ayni akil suyunu zihin ile agiz arasinda dolastirir ve yeni bir sey üretmez; sürekli suçlar.

Olaylar

Kobane için verilen ölüm kalim mücadelesini herkes yürek çarpintisi ile izlerken ‘ha düstü ha düsecek’ sözlerinin insanlarda müjde ile duyarsizlik arasinda bir etki birakacagi öngörülebilmeliydi. Hele bu sözler, en yüksek düzeyde söylenince sonuçlarinin ne olabilecegini kestirmemek mümkün degildi. Kestirilemiyorsa, o sözleri sarf edenler kendi hakliliklarina, geri kalanlarin haksizligina ve kötü niyetine o derece inaniyor olmalilar ki engellenebilecek bir katliamin faturasinin kendilerine hatta ülkelerine çikarilabilecegini göremiyorlar demektir.

‘Kürtler’le barisacagiz’ dedikten sonra yapilmasi gereken iki sey vardi: 1- Uzlasmazligin nedenlerinin ayrintili bir envanterinin çikarilmasi. Barismanin bu envantere uygun olarak kurgulanmasi. Bu yapilmadi. Kürt itirazi hep bir terörizm eylemi olarak görüldü. Bu nedenle baris, hükümetin öngördügü, yeterli buldugu kadarinin Kürtler’e verilmesi sartina baglandi. Türk devleti lütfedecek, Kürtler de verilene razi olacaklardi. Özetle adalet lütfa, riza verilen sadakaya minnete indirgendi. Böyle esitsiz bir demokrasinin, barisin ruhuna uygun olmayan bir iliskinin sürdürülebilmesi zordu.

2- Kürt taleplerinin temel haklar, esitlik, kültürlerine saygi ve gelismis bir demokrasinin sunabilecegi seyler oldugu gerçegini benimsemeyip, silahli mücadele ile koparilacak ayricaliklar olarak görmek iki vahim sonuç dogurdu:

Kürt ve terörizm birbirinden ayristirilamadi. Kürt (aslinda yurttaslik) haklarinin mücadelesi’terörist listesi’nden düsürülmeyen bir örgüte birakildi. Özetle hem hükümet hem de Kürtler, hak ve demokrasi mücadelesinde ‘terörist’ olarak nitelenen bir örgütün araciligina mahkûm edildiler.

O örgüt Türkiye’de oldugu kadar Suriye’de de Kürtler’in varlik, özgürlük ve siyasete katilma mücadelesinde öncülük edince, Suriye Kürtleri ecelleriyle bas basa birakildilar.

Bu fiili durumu öfkeden eyleme dönüstüren söylemler pes pese gelince ve ölümle bas basa birakilan Kobane müdafileri için bir sey yapilmayacagi anlasilinca öfke sokakta patladi. Bunun için ne ‘komplo’ ne ‘yabanci güçler’in katkisina gerek var. Biraz kitle psikolojinden anlamak ve tüm hatalarin baskalarinca yapildigina iliskin bir teflon ahlak anlayisindan uzak olmak (buna vicdan da diyebilirsiniz) yeter.

Son bir nokta: ‘Sokak eylemlerinin çözüm süreci ile ilgisi yoktur’ dendikten sonra alelacele MIT Müstesari’ni terörist örgütün basiyla görüsmeye gönderip onun etkisiyle sokak isyanini bastirmaya çalismak nasil bir mantik

—————————————————

Bugün-12 Ekim

Dogu Ergil

Back to top button