Kötülügü seçmek
Rejim tarafindan, en hafifinden itilip kakilmasina ragmen gidip hep AKP’ye oy veren kitle muammasi tanzim satis üzerinden hortladi. Kuyruklardaki yüz kizartici konusma, tartisma, hakaret, saldirilardan geriye memleket çapinda bir magduriyet tablosu ve bir o kadar da kafa karisikligi kaldi.
Salt hileyle açiklanamayacak seçim sonuçlari gibi salt nesnel verilerle açiklanamayacak bir durumla karsi karsiyayiz.
Kimi yorumcular yine mâlum sinif analizlerini piyasaya sürdü. Insanciklarin hayatlarinin bu hâlde olmasinin nedenini toplumsal determinizmle açiklamayi seçtiler.
Sözkonusudeterminizm öyle kocamandir ki, genlerden baslayip, aile, okul, kisla, mahalle, ulus, düsmanlar, gökteki yildizlar, televizyon, medya tarafindan sekillendirilirsiniz. Enva-i çesit çevre o kadar belirleyicidir ki insankizi ve insanogluna göz açtirmaz; kisiye hiçbir özerk alan birakmaz.
Alinyaziniza toplumyazisi eklemlenir. Toplumsal olaylarin tahlilinde hiçbir cevapsiz soru birakmaz. ‘Truism’ yani su götürmez gerçek öyledir ki gerçek olmaktan çikar.
Insanin varliginin kendi disindaki etkenler tarafindan belirlendigini yadsimak mümkün degil elbet. Sorunsal, bu denli belirlenme sonrasinda insana kalan özerk alanin ne oldugu, ne kadar oldugu ve insanin tavrini nasil ve ne kadar belirledigi.
Birkaç zamandir sosyal medyada muhalif sesler ‘millî kötülük salgini’ karsisinda hayretten hayrete düsen paylasimlarda bulunuyor. Gerçekten de kötülükle beslenen, kötülükle yasayan, kötülükle bakan hatiri sayilir bir kitle mevcut. Kötülüge, siyaseten hukukdisilik da diyebiliriz.
Kötülüge asina, digerini hiçe sayan ve dolayisiyla digerinin (bu ‘digerine’ günü geldiginde kendisi bile dâhil) hakkini külliyen reddeden bir kitle var. Kitleninki bilinçli bir seçim, dayatilmis filan degil!
Üstelik, birakin AKP’ye devamli oy vermeyi, ya da tanzimden memnun olmayi, ya da rejimin her icraatina sevinç çigliklari atmayi, kötülügü yasayan da, yasatan da, görmezden gelen de bu kitle. Kadin, çocuk, isçi, hayvan cinayetleri, issizlik, açlik, fakirlik, her türlü melânetin agirlikli olarak cereyan ettigi yer
Mümkün mü bu gönüllü kullugu sadece sinifsal determinizmle açiklamak? Ya da kötülük de determinizmin sonucu!
Galiba çürümüslügü siniftan, magduriyetten, yoksulluktan, rehbersizlikten, rolmodellikten de öte bir yerlerde aramaliyiz.
Türkiye’nin toplumsal kontrati artik yok, aslinda epeydir yok. Cumhuriyetle dayatilan toplumsal kontrat çoktan iflas etti ve yerine yenisi koyulmadi, koyulamadi muhtemelen de rejimin tanimladigi sekilde koyulamayacak.
Ara bir dönemde oldugumuz hissediliyor. Bu ara dönemin temel özellikleri rejimce tesvik edilen hukukdisilik, çürümüslük, kötülük ve vicdansizlik. Bunlarin alici kitlesi var, her seyin farkinda olan ve bu fitrati bir hayat tarzi hâline getirmis olan.
Üstelik, tekrar edelim, bu kötülük ve ahmaklik deryasinin hem failleri hem kurbanlari hem de vurdumduymazlari kendileri. Gerekçeler hep hazir: Sabik dönem, tekparti, yikilan camiler, allahsizlik, emperyalizm, dinini yasamak, Yahudiler, ABD, AB, küffar, terörizm
Rejim karsiti egitimli kitlenin ise hukukdisilikla ve dolayisiyla kötülükle arasi en az egitimsiz kitle kadar. Afrinisgâline destan diyen, sehide rahmet okuyan, vatan sag olsun diye tepinenler okumamis degil. Bu okumuslar islerine gelmeyen herhangi bir konuda kötü olmaya, hukuk disina çikmaya, digerinin hakkini gasp etmeye hep hazir.
Milyonlarca örnegi var. Dolayisiyla mesele egitimsizlik degil. Kaldi ki bunlar arasinda rejimle organik iliskiler içinde olan veya olmaya can atan, yani kendi çaplarinda kötülük yarisina dâhil sayisiz okumus var.
‘Yanlis egitim’ diyenler çikacaktir. Bunun tembellik hatta küstahlik oldugunu düsünürüm. Alalim gayet nazik bir konuyu, Ermeni Soykirimi’ni. Egitimsizleri mazur görelim, egitimlilerin isteseler emrinde her dilde onbinlerce cilt kitap, bilgi, veri var. ‘Oxford vardi da okumadik mi’ diyecek hâlleri yok.
Dünyanin kâbul ettigi bir olguyu insan bir nebze olsun merak etmez mi? Sakatlik herhalde baska derinlerde Ve belki o derinlerdir bu topraklarin kötülügünü belirleyen.
Determinizmle her seyi açiklayanlarin besledikleri bagnaz bir iyimserlik vardir. Dis etkenler iyilestirildiginde, misâlen yanlis egitimden dogru egitime geçildiginde kötülügün, yerini iyilige birakacagini varsayarlar.
Ayni minvalde, kitlelerin aldatilmis olduklarini farzedince siyasî kavramlar sadece tek tarafli isler. Misâlen otoriterlik kavrami agirlikli olarak yöneticiye isaret eder; degismez bir asimetrik yöneten-yönetilen ayrimi ifade eder.
Kötü olan yönetici yönettiklerini istismar eder ama özünde yönetilenler iyidir demeye getirir. Bu varsayimin siyasî uzantisi, otoriter kötü yönetici günün birinde gittiginde her seyin güllük gülistanlik olacagidir.
Tarihte bunun örnegi neredeyse yok. 2. Dünya Savasi’ni kazanan devletlerin dayattigi Nazisizlesme olmasa bugün parmakla gösterilen Almanya ne olabilirdi anlamak için soykirimci tarihiyle yüzlesmemis bir Polonya’ya bugün bakmak yeterli.
1900’lerin basinda Avrupa’yi kasip kavuran totalitarizmin sagduyulu gözlemcisi Wilhelm Reich’in dedigi gibi, ne Marksist yaklasimin sosyal siniflara dayanan ekonomici izahi, ne Hitler ve Stalin’de vücud bulan kisi kültü, ne saf kitlelerin kötü niyetli politikacilar tarafindan aldatildiklari iddiasi, ne olan bitenden bihaber olduklari safsatasi fasizmi anlamak için yeterlidir.
Reich’a göre, fasizm arzulanir. Kitle, tarihin bir evresinde kosullar elverdiginde arzuladigi fasizmi yasama imkâni bulur. Mim koyalim ve Nâzim’a kulak verelim:
Dünyanin en tuhaf mahlûku
Akrep gibisin kardesim,
korkak bir karanlik içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardesim,
serçenin telasi içindesin.
Midye gibisin kardesim,
midye gibi kapali, rahat.
Ve sönmüs bir yanardag agzi gibi korkunçsun, kardesim.
Bir degil, bes degil, yüz milyonlarlasin maalesef.
Koyun gibisin kardesim,
gocuklu celep kaldirinca sopasini
sürüye katiliverirsin hemen
ve âdeta magrur, kosarsin salhaneye.
Dünyanin en tuhaf mahlûkusun yani,
hani su derya içre olup deryayi bilmeyen baliktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eger
ve hâlâ sarabimizi vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin, demege de dilim varmiyor ama
kabahatin çogu senin, canim kardesim!
————————————————————————————–
Haberdar ‘ 6-2-2019
Cengiz Aktar