Makale

Kürt, Kürtçe sarki söylüyor ve opera sanatçisi, olacak is mi!

Toplumsal bunalim dönemlerinde, demokrasinin mucidi burjuvazinin zorda kaldiginda kendi icadini terk edip basvurdugu rejimin adi, fasizm. Simdilerde, kapitalist sistemin bu kez hayatî bir kriz yasadigi günümüzde yeniden popülerlesiyor ve söz konusu krizin sekli semailine bakilirsa, daha da ragbet görecek. ‘Otoriterlesmeyi’, üretim biçim ve iliskilerindeki degisimle iliskilendirmeden ‘betimleyen’ görüsleri anlamiyorum ve anlayabilecegimi sanmiyorum.

20. yüzyili kan revan içinde birakan fasizmin, sosyalizm ve liberalizm gibi özgül bir kurami yok. Fasist rejimlerin çoklukla ‘karsitliklar’ üzerine kurulu ortak nitelikleri var kuskusuz, ancak belirgin ve baskin tarafi kuramsal incelikler degil, karsitlik ve eylem. Sinif mücadelesi gerçegi üzerine insa edilen sosyalizm karsitligi, kisilerin hukuksal esitligini hedefleyen liberalizm karsitligi, yönetimin belirlenmesini yiginlarin eline birakan demokrasi karsitligi, bir etnik kökene/inanca karsitlik, bir cinsel yönelime düsmanlik vb. Fasizmin benimsedigi degerler, büyük ölçüde söz konusu düsmanliklardan damitilir. Örnegin fasizmin degeri olan devlete-güce tapinma, muhtelif mitlere, efsanelere siginip kendi üstünlügünü bu mitlere dayandirma gibi özellikler, ancak o karsitliklar sayesinde mümkün olur. ‘Seçkinlerin’ yönetimi, ancak çogunlugun ise yaramazligi kabul edilirse makbuldür. Bir cins ya da kökenin üstünlügü, ancak digerleri bes para etmez, hatta ‘insan disi’ görülürse makul karsilanir. Bir sefe mutlak itaat, ancak hukuksal ve ekonomik esitlik düsüncesi bütünüyle terk edilirse anlasilir hale gelir ve bu sayede, sefin sözü/buyrugu yasa mertebesine yükselir.

Fasizm(ler) üzerine koskoca bir literatür ve her dalda sanat eseri var. Ben o literatür deryasinda yer alan birkaç damladan haberdarim. Fasizmler üzerine okudugum çalismalar ve seyrettigim oyunlar, filmler, edebiyat, zihnimde ayni sözcüklerin dolasmasina neden oldu ve onlardan biri, belki de en sik hatirladigim sözcük, ilkellik. Acimasiz, insanlik disi yöntemlere basvurmaktan kaçinmayan, gerek gördügünde son derece ‘bilimsel’ olabilen fasizmin, son derece ilkel bir yani var. Hatta, gülünç. Alçakça araçlarla insani ezen böyle bir rejim gülünç olabilir mi, herhangi bir boyutu bu sözcükle açiklanabilir mi, evet; güldürmeyen, aci veren, zavallilik anlamina gelen, ‘gülünçlük.’ Yasi yetenler, 12 Eylül fasizmini anlatan Uçurtmayi Vurmasinlar filmini hatirlar. Ceberut cezaevi müdürünün soytarica talimatlarini. Daha yakin dönemden, Beynelmilel. Ya da, CostaGavras’in Sikiyönetim filminin o meshur sahnesinde, ögrenciler karsisinda çaresizce saga sola kosturan polisin halini hangi sözcüklerle anlatmali.

Tüm tarihsel, hukuksal tartismalar bir yana, bir kisinin diline yönelik müdahaleleri de ilkellik sözcügüyle tanimliyor, her seyden önce gülünç/acinasi buluyorum. Insani insan yapan, benliginin ayrilmaz parçasi olan diger niteliklerine müdahaleleri zavallica buldugum gibi. Bir bebegin annesinden ninni dinledigi dili, o bebek yetiskin oldugunda sakincali bulmak için, ilkel olmak, gülünçlesmeyi göze almak gerekir. Birine, ‘sen oldugun insan olma’ demek, olsa olsa kendilerini gülünç duruma düsürmekten hicap duymayan zavallilarin isidir. Tanik olani mahcup eder, yüzünü kizartir.

Kürt opera sanatçisi Pervin Chakar, geçen hafta Kadiköy Süreyya Operasi’nda bir konser verdi, CHP’nin yeni genel baskani, bazi Kürt siyasetçilerle yan yana oturup konseri dinledi ve ardindan, zarif bir reveransla Chakar’in elini öptü. Siyasetçilerin her eyleminin siyasi hedef gözettigi varsayilir, farkli anlamlar çikarilir; buna mukabil Özgür Özel’in Chakar’in elini öpmesi, muhtemelen yalnizca nezaketten kaynaklaniyordu. Ve su, ‘dar kisa paça pantolonlu nargileler’ devrinde pek karsilasmadigimiz türden, ferahlik veren bir davranisti. Özgür Özel’i kutlamak gerekir, davranisi ve geri adim atmadigi için.

Nitekim sonrasinda yasananlar ve gösterilen tepkiler, tepki gösterenlerin kumasi ve öfkenin içerigi, Özel’in, hesaplamadan iyi bir sey yaptiginin kaniti. Dizginleyemedikleri Kürt karsitliklarini ‘aydinlik yüzleriyle’ ambalajlama konusunda çoklukla çuvallayan kalem erbabinin, ‘Hah oldu mu simdi, bu fotografla yerel seçimde AKP’ye koz verdiler,’ seklindeki, bunca seçim yenilgisi ardindan artik isiten herkesin tepesini attirmasi gereken saçma sapan kaygi gösterilerini geçelim… Derdin bu olmadigini tahmin edebiliriz. Daha ziyade bir kültürü, dili ve insan toplulugunu yok saymak; Kürt ve Kürtçe ile ‘iddianamelerde’ karsilasmak yerine kamusal yasamda rastlasmanin huzursuzlugu ve insanî olan karsisindaki her öfke krizi gibi, ilkel.

Otoriterlesen ve totaliterlesen rejimlerde, topragin ve mahsulün gelismislik seviyesine göre sik araliklarla ya da nadir, fasist ‘an’lar oluyor. Bu ‘an’lara irkçi ya da fasist rengini veren nitelikler, her ülkenin tarihinde, kültüründe, oradaki sinif mücadelesinin içeriginde, genel kabul görmüs hâkim degerlerde gizli. Örnegin ABD’de bir polisin bir siyahin boynuna herkesin gözü önünde basarak öldürdügü an gibi. Örnegin, daha birkaç gün önce yine ABD’de Obama’nin eski danismanlarindan birinin, bir sokak saticisini Islam düsmani ve irkçi ifadelerle simarikça taciz edisi gibi. Örnegin tarihi boyunca bu nevi ‘an’lar konusunda hayli bereketli bir toprak olan Türkiye’de yillar önce Ahmet Kaya’ya yapilanlar (bugün utançla hatirlanan) gibi; simdilerde kimi siyasetçilerin yabancilari (özellikle Araplari) hedef alan ve kontrolsüz göçe iliskin kaygilarla açiklanamaz ifadeleri gibi; Israil karsitliginin bir anda Yahudi karsitligina dönüsüvermesi gibi; fasizmin alametlerinden biri olan farkli cinsel yönelimleri fasizmin hedefi yapmak gibi…

CHP Genel Baskani’nin, Pervin Chakar’a davranisina gösterilen ve azimsanmayacak orani iktidar çevresi disindan gelen tepkilerin de, bu ‘an’lardan biri oldugunu varsayiyorum. Kuskusuz, digerleri gibi anilmaya, günü geldiginde utanarak hatirlanmaya mahkûm bir ilkellik gösterisi. Özgür Özel’in jestiyle fenalik geçiren, günlerdir neye ve nereye satasacagini bilemeyenlerin, yukarida örnek verdigim CostaGavras filmindeki o sahnede polislerin saga sola çaresizce kosusturmasini bir kez daha seyretmesini öneririm. Iste o kadar güçlü ve sedit, o kadar tehlikeli, o kadar gülünç ve o kadar ilkel görünüyorlar.

Belki bos bir temenni, buna mukabil, bacak kadar çocugumun, büyüdügünde, anne babasinin devrine ve tartistiklari konulara bakip bizi ilkellikle itham etmesini çok isterim.

MURAT SEVINÇ

Back to top button