KÜRT NÜFUSU ERIYOR MU?

Aydin Günesli
Bu gün Kürt nüfusunun neredeyse yarisi bati illerine göç etmis durumda.
Konu üzerine bir kez daha düsünmek ve mevcut verileri analiz etmek yarali olacaktir.
Anlasilan o ki; Osmanlinin son döneminde baslatilan ve cumhuriyet döneminde de israrla sürdürülen Kürtlerin bati illerine göç ettirilmesi önemli bir basariya ulasmis.
Son kirk yilda bölgede yasanan, ancak bir türlü sona ‘erdirilemeyen’ ve hep düsük yogunluklu tutulan savasin da, Kürdistan’da sömürgeci devlet politikalarinin hayat bulmasina, Kürtlerin bati illerine göçmesine ivme sagladigi görülüyor.
Malum, Kürdistan cografyasi sürekli olarak ‘savas’ alani halinde tutuluyor.
Son yillarda yakilan binlerce köy hafizalarda tazeligini koruyor.
Kirsal alanlardan göçertilen Kürtler önce yakin kentlere oradan da, sehirlere tasinan siddete paralel olarak bati illerine göç etmek zorunda birakiliyor.
Buralarin güvensiz, yatirim yapilmasi riskli halde tutulmasi, batida kentlerin varoslarini olusturan, yoksulluk içindeki Kürt mahalleleri vs. sadece tesadüfen olusan dramatik bir süreç mi, yoksa bilinçli bir politikanin sonuçlari mi?
Öyle oldugu görülüyor.
Kürdistan’in Kürtsüzlestirilmesi politikasi yeni degil.
Ittihat terakki 1916 da 800 000 kürdü batiya sürmüstü. Bosalan yerlere ise Kafkasya,Orta Asya, veya Balkanlardan gelen/getirilen farkli etnik gruplar yerlestirilmisti.
Cumhuriyet kadrolari ayni politikayi sürdürdü. Hazirladiklari raporlar ve islahat planlari, Mecburi iskan kanunlari, dogum oraninin düsürülmesi kampanyalari vs. kamuoyunun bilgisi dâhilinde artik
Kuskusuz Kürt kentlerinin ekonomik olarak da geri biraktirilmasi, nüfusu bölgede tutacak, is olanaklari saglayan yatirimlarin eser miktarda ve daha çok ham madenin batidaki sanayiye tasinmasi üzerine insa edilmesi, çok ciliz da olsa Kürt sermayesinin batiya yatirim yapmaya tesvik edilmesi, ögrenim çagindaki nüfusun batida bulunan ‘önemli’ üniversitelere yönlendirilmesi vs gibi pek çok neden de Kürtlerin batiya göç ettirilmesi politikasina hizmet eder durumdadir.
Her halükarda, araliksiz olarak Kürtlerin ata topraklarindan koparilarak, batidaki illere dagitilmasi ve asimile edilmesi devam ediyor.
Kürtler hem topraklarini terk ediyor hem de gittikleri yerde birkaç nesil sonra asimile olarak eriyor.
Bu durum önlenebilir mi?
Neler yapilmali, nereden baslamali?
Öncelikle bölgenin göçü zorunlu hale getiren, tesvik eden ‘savas’ alani olmaktan çikarilmasini saglamak gerektigi ortadadir.
Siyasetin ana eksenine bu strateji oturtulmalidir.
Zira savas ‘oyunu’ Kürtleri vuruyor.
Bölgede 40 yildir sürdürülen, Kürtlere her hangi bir faydasi olmayan saibeli, ‘düsük yogunluklu savas’, ‘terörle mücadele’ perdesi ile örtülüyor ve göçertme politikasinin sürdürülmesi için devlete hem maliyeti düsük imkan hem de uluslar arasi alanda mesruiyet sagliyor.
Kusku yok ki Kürt nüfusunun kendi topraklarindan koparilarak bati illerine serpistirilmesinin Kürt siyaseti üzerinde de etkileri oluyor. Kürt siyasetçileri politik stratejilerini belirlerken bu durumu dikkate almak zorundadirlar.
Kürtlerin batiya göçünün ulastigi durumu tespit etmek için
TÜIK (Türkiye Istatistik Kurumu) Adrese Dayali Nüfus Kayit Sistemi verilerine bir göz atalim;
Kürt illeri sayabilecegimiz 24 ilin; (Sanliurfa, Gaziantep, Diyarbakir, Kahramanmaras, Van, Mardin, Malatya, Erzurum, Sivas, Adiyaman, Batman, Elazig, Agri, Sirnak, Mus, Bitlis, Siirt, Kars, Hakkari, Bingöl, Erzincan Igdir, Kilis, Tunceli, ) 2019 yilindaki toplam nüfusu 15 958 387 dir.
Bu rakama 24 ilde yasayan ve yaklasik 3 milyonun nüfusa ulasan Türk, Türkmen, Arap, Azeri, Gürcü, Terekeme vs. tüm etnik guruplar da dahildir.
Yani yaklasik 25/26 milyon oldugu kabul edilen Kürtlerin Kürdistan’da kalan nüfusu en çok 13 milyon kadardir.
Bu Illerin kütüklerine kayitli kisiler memleketlerinde yasasaydi toplam nüfus 26 507 209 olacakti.
Yani 10 548 822 kisi kendi kentini terk ederek baska illere göç etmis.
Bu illerin ezici çogunsugunun bati illeri oldugunu söylemeye gerek var mi?
il il nüfus rakamlarina üsenmeden göz gezdirilirse isin vahameti daha net anlasilir
Türkiye Istatistik Kurumu tüm iller ile ilgili verdigi haritanin altina su notu düsmüs;
‘ Türkiye’de herkes kendi ilinde yasasaydi Türkiye’nin en kalabalik ili artik Istanbul olmayacakti. Türkiye’nin en kalabalik ili Sanliurfa olurdu. Ikinci en kalabalik ilimiz Konya olurdu. Istanbul ancak en kalabalik üçüncü sehir olurdu ve nüfusu sadece 2.540.686 olurdu. Diyarbakir dördüncü, Ankara besinci ve Izmir altinci kalabalik sehir olurdu.2018 yilinda nüfusu 82.003.882 kisi olan Türkiye’nin nüfusu daha dengeli dagilmis olurdu.
Türkiye’de herkes kendi ilinde yasasaydi Türkiye’nin en kalabalik 10 ili ve bu illerin nüfuslari su sekilde olurdu: 1-Sanliurfa: 2.839.823 kisi; 2-Konya: 2.603.448 kisi; 3-Istanbul: 2.558.075 kisi; 4-Diyarbakir: 2.294.058 kisi; 5-Ankara: 2.016.454 kisi; 6-Izmir: 1.976.581 kisi; 7-Samsun: 1.976.178 kisi; 8-Sivas: 1.950.281 kisi; 9-Erzurum: 1.893.946 kisi; 10-Bursa: 1.826.285 kisi
’
Kürt nüfusunun göçe zorlanmasi karsisinda yapilacak bir seyler olmali
Öncelikle Kürt siyasetçileri; sadece sömürgeci devlet politikalarini teshir etmek ve karsi durmakla yetinmemeli, PKK eliyle yürütülen saibeli ‘savas’ karsisinda da net tutum almalidir.
Bu savasin Kürt halkinin özgürlük mücadelesiyle bir alakasi olmadigini, aksine özgürlük mücadelesini zorlastiran, Kürt yurtsever potansiyelini baskilayan, islevsizlestiren hatta ‘Türkiyelilestirme’ hedefiyle dejenere eden islevi oldugunu,
Israrla izlenen siddet politikalari nedeniyle devletin ‘Kürdistani Kürtsüzlestirme ‘ politikasinin bir aparati haline geldigini Kürt halkina anlatmalidir.
Kürt is adamlarinin Kürdistan’da yatirim yapmalari için güvenli bir ortamin yaratilmasina çaba harcanmali, istihdam yaratan ve nüfusu bölgede tutacak yatirimlari tesvik edilmelidir.
Bu konuda Kürt siyasi kadrolarinin çok etkili olamayacagi ortada.
Ancak akademik çevrelerden yardim alarak da bir bilinç, duyarlilik yaratilmasi mümkün.
Kürt siyasetinin hiç olmazsa bundan sonra strateji ve taktiklerini, Kürt nüfusunun erimesine yol açan göçü durdurmayi, bölgeyi bir cazibe merkezine dönüstürmeyi düsünerek de sekillendirmesi saglanabilir.
Bu, büyük, görkemli sloganlar atmaktan daha acil bir görevdir.
Aydin Günesli