Makale

Kürt Siyasal Tarihinde Sykes- Picot veya Küçük Asya Antlasmasi -1916

Ortadogu’da, 19.yüzyilin ikinci yarisindan beri ekonomik zenginlikleriyle, stratejik öneme sahip sinirlariyla,enerji kaynaklariyla, renkli kültürleriyle, çesitli dinsel/ mezhepsel yapisiyla, geleneksel örgütlenen toplumsal siyasetiyle, Ortadogunun diger bölgelerinden farkli bir siyasal konuma sahip olan sömürge Kürdistan ve Kürtler, 20.yüzyilin basinda Bati Avrupa ülkeleri ve Rus Çarligi/daha sonralari Sovyetler birliginin etkin siyasal ve diplomatik çabalariyla dört devlet arasinda paylastirilarak, Kürt ulusunun devletsiz birakilmasi saglanmis idi. Ortadogu’da, Kürtlerin, 20.yüzyil boyunca devletsiz bir cemaat olarak birakilmasinin en etkin siyasal veya diplomatik faktörlerinden biri, 1916’da birinci dünya savasi esnasinda Ingiltere, Fransa, Rusya ve Italya arasinda Osmanli hakimiyeti altindaki topraklari paylasmak için gizlice yapilan Sykes-Picot yani Küçük Asya antlasmasidir. Ondokuzuncu yüzyilin basindan beri baslayan tarihi Kürt meselesi, agirlikli olarak II.Mesrutiyet (1908-1918) ve sonrasinda Türkiye cumhuriyetine geçis döneminde Ingiltere, Fransa, Almanya ve Rusya tarafindan ortadoguda çikarlarini koruma adina yürütülen siyasi çalismalarla uluslararasi siyasi antlasma-diplomatik iliskilerin disinda tutularak, bertaraf edilmesi saglanmisti. Sykes-Picot anlasmasi 1918-1938 yillarinda Türkiye cumhuriyeti ile yapilan bütün uluslararasi siyasal antlasmalara zemin olusturmus ve bir yönüyle bu antlasmadan uluslararasi diplomatik destek alan Türkiye Cumhuriyeti, Kürtlere karsi yürütülen inkarci politikalarinda etkili olmus idi.

Bu yazimda, yüzyil önce Ortadogunun tarihi kaderini çikarlari dogrultusunda degistiren Ingiltere, Fransa, Rusya ve Italya arasinda gizli tutulmak kaydi ile yapilan ve Kürtleri de dogrudan dogruya ilgilendiren Sykes-Picot antlasmasi (1916) hakkinda kisaca sözedecegim. Bu yazinin amaci, Kürt Diplomasi ve siyasal tarihini yakindan ilgilendiren Sykes-Picot antlasmasi (1916) hakkinda bilimsel verilere dayanarak, Ingiltere, Fransa, Rusya ve Italya’nin Osmanli devletinin hüküm sürdügü cografik alanlara yani Ortadoguya yönelik bazi bilgileri vesikalar isiginda kisaca ortaya koymaktir. Çünkü 21.yüzyilda Otadoguda olusan/olusabilecek’ yeni siyasal kosullarin sinirlari çerçevesi içinde sömürge Kürdistan ve Kürt diplomasinin tarihinde Sykes-Picot anlasmasinin etraflica bilinmesi, yaklasik yüzyildir sömürge Kürdistan’da, Kürtlerin, Türk unsuru karsisinda diplomasiden yoksun birakilmalari olgusu dikkate alindiginda, Kürtlerin tekrardan ayni siyasi hatalara düsmemesi açisindan önemli bir örnek teskil etmektedir. Son yillarda Ortadogunun yeniden yapilandirilmasi Kürtler ve Türkiye için çok önemli siyasal anlam ifade etmektedir. Son yillarda Kürtlerin diplomatik çabalarla devlet kurma düsüncesini dile getirmeleri, Türkiye’nin birtakim siyasal kaygi ve korkularini açiga çikartmaktadir. Kürtler, Ortadogu’da ortaya çikan bu siyasal degisimleri, bölgesel dengeleri belirleyen ve küresel rekabete yol açan savaslarin neden ve sonuçlarini ancak diplomatik çabalarla kendi lehlerine çevirerek,bununla bir Kürdistan devletini kurabilme amacina ulasabileceklerini düsünmek mümkündür. Ayrica 1916’da yapilan Sykes-Picot ve benzeri gizli antlasmalarin içinde yasadigimiz yirmibirinci yüzyil da da yapilmis/yapilma ihtimali çok yüksektir. Onun için yüzyil boyunca diplomasiden yoksun birakilan Kürtler, bu yoksun birakilmaya dair yüzyillik tarihi „diplomatik hafizalarinda’ „diplomatik arsivlerinde’ canli tuttuklari sürece, devlet kurma imkanlarina kavusabilmeleri imkanli hale gelebilir.

Bu uluslararasi siyasi iliskiler içinde (1913-1923) Osmanli sinirlarinda Türk unsuru yönetim mekanizmasinin önemli bir toplulugu olarak öne çikarilirken, Kürtler gibi osmanli devletini olusturan diger cemaatlerin ise diplomatik iliskilerde öne çikarilmasi engellenerek, dikkate alinmamislardi. I. Dünya savasi esnasinda ve savasin bitiminde olusturulan diplomatik platformlarda, Kürdistan’in paylasilmasi yönünde kararlar alinarak, degisik gizli/açik antlasmalarda Kürtlerin devlet kurmamasi yönünde diplomatik tedbirlerin alinmasi da dile getirilen kararlar arasinda yeralmisti. Örnegin; 1915’te Sir Maurice Bunsen baskanliginda „Asya Türkiyesini inceleme komisyonunun’ 30 Haziran 1915’te hazirladigi rapora bagli olarak Ingiliz hükümetinin önerisiyle 1916’da gizli tutulmasi kosuluyla yapilan, Sykes-Picot-Sazanov anlasmasi (bu antlasma asya Türkiyesini inceleme Komisyonu tarafindan hazirlandigi için, tarihte Küçük asya antlasmasi olarak da anilmis ve arsiv vesikalarinda bu sekli ile de geçmektedir) Kürdistan’in paylasilmasiyle ilgili önemli bir diplomatik taslaktir. Savas sonrasinda Ingiltere ve ITC’nin bölgedeki kadrolari arasinda gelistirilen iliskiler belirleyici bir sekilde Türk unsurunu temsil eden kesimlere güç kazandirmisti. Ingiliz subaylari olan ve Ingiltere yönetimi adina Kürtler hakkinda etüt çalismalari yürüterek istihbarat raporlari hazirlamak ile de görevlendirilen binbasi Noel ve yüzbasi C.L.Woolley, Türk tarihçilerinin iddia ettigi gibi Kürtlere siyasi güç kazandirmak için degil, görevleri arasinda Kürtlere karsi alinacak siyasi-askeri tedbirlerle birlikte Kürdistan’in bagimsizligini engellemek için bölgeye gönderilmislerdi. Örnegin Kürtlerin ulusal haklari için Ingiliz ordusuna karsi savas açan Seyh Mahmut Berzencinin 1919’da Ingiltere tarafindan cezalandirilarak,Kürdistanin da bagli bulundugu Hindistan sömürgeler valiligine sürgüne gönderilmesi, Britanya kralliginin Kürtlere karsi olan siyasal bakisina iyi bir misal teskil etmektedir.

Ingilizlerin, Kürtler hakkinda yürüttügü etüt çalismalarinin bir benzerini 1913-1918 yillari arasinda Ittihat ve Terraki cemiyeti kadrolari da yaparak, Kürdistan’da etnik temizlik planlamalarinda kullanmislardi. Örnegin; 1918’den sonra Ingiltere, Kürdistan ve kafkasya politikasina yön verebilmek için Albay Rawlinson’u itilaf komiseri sifatiyla bölgeye yollayarak, bölgede söz sahibi Osmanli bürokrat ve subaylariyla iliskiler gelistiriyordu. Itilaf Komiseri sifatiyla Ingiltere’nin Kürdistan, Osmanli ve Kafkasya siyasetinde 1919-1921 tarihlerinde yasanan ekonomik, politik ve askeri sorunlari Talat Pasa’ya bagli olarak çalisan Kazim Karabekir ve M.Kemal gibi kisilerle görüserek, çözmeye çalisiyordu. Ingiltere’nin 1920’de Ankara’da kurulan büyük millet meclisine Kürtlerin (Erzurum ve Sivas Kongreleriyle) dahil olmasini saglayan ve 1919-1921 tarihleri arasinda düzenli olarak Kürdistan’in Erzurum vilayetini kendisine merkez üs olarak seçen Albay Rawlinson, kuzey Kürdistan’lilarin Ankara’da kurulabilecek bir yönetim altinda yasamalarini uygun görmüstü. Çünkü Ingiltere Sykes-Picot gizli antlasmasina çikarlari geregi sadik kalarak Ortadogu haritasinda Kürdistan devletini görmek isteginde degildi. (bkz.A.Rawlinson, The Adventures in The Near East, London 1923, Halil Pasa, Ittihat ve Terakki’den cumhuriyete bitmeyen savas, Peter Hopkirk, Istanbul’un dogusunda bitmeyen Oyun, K.Karabekir, Istiklal harbimiz, General Harbord’un Anadolu gezisi ve Ermeni meselesine dair raporu,Gotthard Jäschke, Kurtulus savasi ile ilgili Ingiliz Belgeleri). Albay Rawlinson Erzurum’u kendisine mesken yaparak, Ankara ve Londra arasinda sorun teskil eden Kürdistan’in paylasimi konusunda raporlar hazirlayarak, Ingiltere ve Osmanli pasalari arasindaki iliskileri düzenlemeye çalisarak, Kürtler üzerinde ikili denetimi kontrol altinda tutma siyaseti izliyordu.

Yüzyil önce Ortadogu sinirlarinin ve bu sinirlara dahil ulusal devletlerin olusturulmasinda önemli bir siyasal vesika niteligini tasiyan Sykes-Picot antlasmanin Kürt tarihçiler tarafindan bugüne kadar etraflica arastirilip bilimsel verilerle incelenmemis olmasi, geç kalmis Kürt tarihçiliginin önemli bir eksikligini ortaya koymaktadir. Sykes-Picot antlasmasi süreci ile ilgili bati Avrupa ülkelerinin (Fransa, Ingiltere,(Almanya karsi güç olarak antlasmayi yakindan takip ediyordu) Italya vs.) yani antlasmanin mimari olan devletlerin arsivlerinde genisçe bilgiler bulunmakta ve Sykes-Picot’u ilgilendiren bütün vesikalar arastirmacilara açik tutulmaktadir. Birinci Dünya savasinin en hareketli döneminde ve zorunlu Kürt sürgününün Ittihatçilar tarafindan iç ve bati Anadaluya tanzim edildigi bir tarihte (Mayis 1916), gizli tutulmak kaydi ile kaleme alinarak, anlasan devletlerin çikarlari dogrultusunda imzalanan Sykes-Picot antlasmasi, Ortadogudaki Osmanli cografyasinin taraflar arasinda nasil paylastirilacagina dair çok genis bilgilerde aktarmaktadir. Sykes-Picot antlasmasinda gizlice anlasan devletler, çikarlari dogrultusunda ve çikarlarini rahatsiz etmeyen Arap asiretlerinden ulus-devletler olusturma iddiasini ortaya koyarak, siyasal gücü bölünmüs ve parçalanmis bir Arap ulusçulugunu esas aliyordu. Kürtler ve Kürdistan ise, hiç bir sekilde ulusal ve siyasal anlamda dikkate alinmayarak, Sykes.Picot gizli antlasmasina göre yeni çizilen Ortadogu haritasinda Kürtlere yer verilmemisti. Osmanli sinirlari içinde 1520-1914 yillari arasinda belli bir siyasal düzen içinde idari yapisini sürdüren Kürtler, 1916’da yapilan Sykes-Picot antlasmasi ile Kürdistan cografyasinin dogal, siyasal ve idari düzenlerini tamamiyle kaybederek, bu antlasma ile Kürdistan’da yüzyil boyunca sürmüs olan devletsizlestirme politikalarina, soykirim felaketlerine ve 20.yüyzyil boyunca Kürt cografyasindaki ulusal, siyasal ve ekonomik kaoslara maruz kalmislardi.

Örnegin:Sykes-Picot antlasmasinin (1916) temel siyasal zemini 19.yy’in ikinci yarisindan itibaren Osmanli topraklarinda yapilmaya baslanan demiryollari (1856) ilk bakista Osmanli cemaatlerinin sosyal,ulasim ve ekonomik ihtiyaçlarini kolaylastiran bir araç oldugu izlenimini de verebiliyordu.Fakat Kürdistan’da demiryollarinin yapildigi cografik alanlara ve oradaki uygulama biçimleri gerçek anlamda dikkatle arastirildiklarinda, demiryollarinin buradaki „toplumsal hizmet’yönü tamamiyla anlamini yitirmektedir. 19.yy.’in ikinci yarisindan itibaren Kürdistan sinirlarinda yapimina agirlik verilen demiryollari, asayis, vergi toplama, zengin maden yataklarini Ingiltere, Fransa, Almanya pazarlarina açmak ve Kürdistan’daki toplumsal-ulusal tepkileri bastirmak için askeri sevkiyat ve mühimat demiryolu araciligiyla hizli bir sekilde yerine ulastirma gibi amaçlarda kullaniliyordu. Diger taraftan Almanya, Ingiltere ve Fransa’nin bir tarim ülkesi olan Osmanli devleti sinirlarinda ve özellikle Kürdistan’da demiryolu imtiyazlarini alma girisimleri ve imtiyazlara gizli bir sekilde dahil edilen (demiryolu güzergahinin sag ve sol taraflarinda 25 km maden arama arastirmalari yapmalari) maden ve petrol arama arastirmalarini da yürütmeleri, demiryolu ile ilgili daha farkli siyasal amaçlari karsimiza çikarmaktadir. Demiryollari imtiyazlariyle ilgili vesikalara bakildiginda, bu haklarin Ingiltere ve Fransa tarafindan tamamiyle Sykes-Picot gizli antlasmasina yansitilgi ve Kürdistan cografyasi üzerinde yapilan paylasiminda buna göre yapildigi görülmektedir.

Birinci dünya savasi esnasinda ve sonucunda Osmanli-Ingiliz ve Osmanli Fransiz diplomatik iliskilerinin önemli siyasal sorunlarindan biri, Kürt meselesi ve Kürdistan topraklarinin nasil paylasilacagi konusu teskil ediyordu. Ingiltere, öncelikle güney Kürdistan, Kürt topraklari üzerindeki ekonomik (Musul-Kerkük petrolleri) ve siyasal çikarlarini koruyabilmek için Sykes-Picot gizli antlasmasi ile Kürt topraklarinin, Irak’taki Arap asiretlerine birakilmasini saglamisti idi. Kürdistan üzerinde gizli görüsmelerle yapilan bu paylasim pazarliklari 1838’de Inglitere-Osmanli Ticaret (Balta Limani-Ingtere kraliçesi Viktoria ve Sultan 2.Mahmut tarafindan onaylanmistir) antlasmasiyle Dicle-Firat nehirleri üzerindeki tasimacilik imtiyazlarinin Ingiltereye verilmesi ile Kürdistan’in sömürgelestirilmesi süreci baslatilmis, 1878 Berlin kongresinde siyasal oyunlarla Ermenilerin, Kürtlere karsi korunmasi adi altinda Kürtlere karsi olan siyasal tepki, 1880’de demiryollari imtiyazlari ile dogrudan dogruya baslamis olan sömürge süreci, 1895’de Kürdistan’da yasayan Ermeniler ele alinarak yapilmasi istenen islahat plani ve 1914’deki ‘Sark Islahat plani’ ile Ermeni azinlik haklari kullanilarak, Kürdistanin Kuzey ve güney firat/dicle nehirleri arasinda bölünmesi ve son olarak Kürt topraklari üzerindeki pazarliklar 1916’da yapilan Sykes-Picot gizli antlasmasi ile Kürtlere yönelik bu siyasal/diplomatik anlayislar bir adim daha ileriye götürülerek, Kürdistan cografyasi Ingiltere,Rusya ve Fransa arasinda paylastirilmisti.

Ortadoguda bölgesi 1918’e kadar büyük ölçüde Kürtlerin de ortagi oldugu Osmanli imparatorlugunun hakimiyetinde idi. Birinci dünya savasindan sonra Osmanli devletinin dagilmasi ile bölgede Ingiltere ve Fransa’nin çikarlarina göre yani Sykes-Picot antlasmasinda alinan kararlara dayanrak, Arap asiretlerinden olusan ve daha sonralari kurulan Türkiye cumhuriyetide dahil edilerek, yeni devletlerin kurulmasi saglanmisti. Bölgenin siyasi haritasi ve çikari olan devletlerin egemenlik alanlarinin belirlenmesi 1916’da Ingiltere, Fransa ve Rusya arasinda imzalanan gizli Sykes-Picot anlasmasi ile sekillendirilmisti. Fakat Ortadogunun siyasi kaderinin uluslararasi diplomatik alanda belirlenmesi ise büyük ölçüde 1919 Paris ve 1920 San Remo konferanslarinda belirlenerek, bir yüzyila damgasini vuracak sekilde kayit altina alinmsti. Kürdistan topraklarinin bölünmesi ve 20.yy. boyunca Kürtlerin devletsiz birakilmasi ise temel siyasal zemini Sykes-Picot gizli antlasmasinda olustrulan Lozan antlasmasinda (1923) sonuçlandirilmisti. Ayrica Ortadoguda Ingiltere ve Fransa tarafindan çikarlari dogrultusunda Sykes-Picot antlasmasina göre keyfi olarak insa edilen devletlerin, komsu diye bildikleri kardesleriyle (Araplarin kendi aralarindaki sinir sorunlari) büyük sorunlar yasayarak, yüzyildir sinir çatismalarini araliksiz bir sekilde devam ettirmektedirler. Kürtler ise, paylastirildiklari sömürge ülkelerle 20. yüzyil boyunca ve hala içinde yasadigimiz 21.yüzyilda da büyük sorunlar yasamakta ve sonuçlari büyük felaketlerle ortaya çikan çatismalar içinde yasamlarini sürdürmektedirler.

Birinci dünya savasinda ve sonrasinda Ortadogu bölgesinde Ingiltere ve Fransa’nin destekleriyle ulus-devlet biçiminde ortaya çikan yeni siyasi olusumlar,Türk, Arap ve Fars milliyetçiligine devlet olma yolunda güç kazandirmis idi. Kürtlere ise 1916’da yapilan Sykes-Picot yani Kücük asya gizli antlasmasinda yer verilmeyerek, Küdistan cografyasinin Ingiltere, Fransa ve Rusya arasinda paylastirilmasi öngörülmüstü. Sykes-Picot antlasmasi, ayni zamanda 19.yy.’dan beri birbirleriyle çikar çatismasi içinde olan Ingiltere, Rusya ve Fransa’nin birbirlerinin müttefik güç olmalarini saglamis ve Kürt topraklari üzerinde birbirlerinin çikarlarini tanima belgesi olarak da kabul etmek mümkündür. Örnegin Kürt cografyasina nüfuz etme mücadelesine girisen Ingiltere, Rusya ve Fransa bölgede yaklasan Alman tehdidine karsi 1907’de ve 1915’de yapilan birer antlasma ile anlasmislar idi. 1907’de yapilan Ingiliz-Rus antlasmasi iki tarafin Tibet,Afganistan, Iran ve Dogu-Kuzey Kürdistanin nüfuz alanlarini belirliyordu. (bkz. Djalili Mohammad-Reza, Kellner Thierry, Iran’in Son Iki Yüzyillik Tarihi, Bilge Kültür Sanat Yayinlari, Istanbul, 2011).

19.yy’in baslarindan itibaren Osmanli devleti ile anlasarak/savasarak Ortadogu’ya sömürgeci anlayisla yerlesmeye çalisan Fransa ve Ingiltere, yaklasik yüzyil sonra Ortadogu’yu aralarinda hangi siyasal kosullarda paylastiklarini, 1914-1920 arasinda periyodik sekilde yaptiklari gizli/açik antlasmalarla ifade etmeye çalisyorlardi.Osmanli devleti ile çikarlar esasina göre gelistirilen iliskiler,yapilan savaslar ve antlasmalar birinci dünya savasinda sonuç alma asamasina gelmisti. Ingiltere ve Fransa’nin Ortadogu’yu paylasma konusundaki siyasi sonuç alma faaliyetleri, imparatorlugun dagilmasini da önemli oranda etkilemisti.Birinci dünya savasi esnasinda Ortadogu’ya yönelik yürütülen bu sömürgeci faaliyetler,1913’ten sonra Kürdistan’da, Kürt ve Ermeni uluslarina yönelik siyasi ve askeri önlemler almaya çalisan Ittihatçilara, bu iki ulusu soykirima ve Tehcire tabi tutma firsatini saglamisti. Örnegin: Ingiltere, Fransa, Almanya ve Rusya, ITC kadrolarinin talimatlariyla 1915-1918 arasinda Kürdistan’da gerçeklestirilen soykirimlari görmezlikten gelerek sessizce izlemeleri, Kürt ve Ermeni uluslarina yönelik düsmanca tavirlarini belgeleyen siyasi bir olgudur. Özellikle savas sonrasinda Kürt ulusuna yönelik gerçeklestirilen tehcirin (1916) uluslararasi kamuoyunda yaklasik yüzyildir gizli tutulmasi, Bati Avrupa ülkelerinin, Kürtlere karsi siyasi yaklasimlarina isaret etmekte ve Kürt dis siyasi tarihinde incelenmesi gereken önemli konular arasinda yeralmaktadir. Sykes Picot antlasmasinin yapildigi Mayis 1916’da Kürtlerin bati Anadoluya yani Kücük asyaya soykirim niyetiyle (Mayis 1916’da ) sürüldükleri tarihe tamamiyle denk gelmektedir.

Ingiltere ve Fransa, bir yandan Almanya’nin Ortadogu üzerindeki siyasi ve ticari nüfuzunu sinirlamak/ortadan kaldirmak için ugrasirken, diger taraftan Kürdistan’in da dahil oldugu Osmanli devletinin hakimiyeti altindaki cografyayi aralarinda paylasmak için, birinci dünya savasina katilmislardi. Ingiltere, Kafkasya ve Ortaasya’ya hakim olabilmek için, Rusya ile iyi geçinmeye çalisarak, ayni ortakligi Almanya karsi da kullanma amacini tasiyordu. Bu ortakligin en belirgin biçimini Sykes-Picot antlasmasinda görmekteyiz. Ingiltere, Fransa ve Rusya kendi aralarinda gizli görüsmeler yürüterek, bu görüsmeler sonunda gizli tutulmak kosuluyla Mayis 1916’da Sykes-Picot antlasmasini imzalamislardi. Bütün bu açik ve gizli siyasi olusumlarda, Ingiltere’nin Ortadogu’ya ve uzak doguya yönelik geleneksel sömürge siyaseti önemli oranda rol oynuyordu. Bu antlasma dis boyutuyla 20.yy. boyunca Kürdistan topraklarinin parçalanmasini, Kürt devletinin ortaya çikmamasini,Kürdistan’in sömürge olusunu etkileyen önemli siyasi faktörler arasinda yerlamisti. Ayrica antlasmanin bir diger önemli özelligi de, 1916’da Kürtlerin yogun bir sekilde tehcire tabi tutuldugu bir zamana denk gelmis olmasidir.Savaslarda tesadüflere firsat verilmedigini düsünürsek, bu durumun bilinçli bir siyasi eylem oldugunu söylemek mümkündür.

Sykes-Picot antlasmasi, Ingiltere ve Fransa’nin 1915’de olusturdugu De Bunsen Komitesi ve Kücük Asya komisyonunun etüt çalismalari sonucunda saglanmistir. Örnegin; Ingiltere ‘De Bunsen’ ve Kücük Asya’ komitesinin çalismalarinin basina savas bakani Lord Kitchener kendi temsilcileri olarak Sir Maurice De Bunsen ve Mark Sykesi, tayin etmis ve bu komisyonlar Ingiltere’nin, Osmanli devletinin Asya’daki topraklari üzerindeki taleplerini belirlemek üzere çalismalar yürütmüslerdi. (bkz.Aaron S. Klieman, Britain War Aims in the Middle East in 1915, Journal of Contemporary History, Vol. 3, No. 3, The Middle East- July 1968). James Barr, A Line in the Sand, The Anglo-French Struggle for the Middle East, 1914-1948, W.W. Norton-Company, New York, 2012. Shane Leslie, Mark Sykes His Life And Letters, Cassell And Company, London, 1923). Mark Sykes, 1913-1915 yillari arasinda Ortadogu ve buna bagli olarak Kürdistan’da yaptigi etüt çalismalarinin mahiyetini su cümle ile tariff etmistir: Londra’dan Kalküta’ya kadar uzanan alanda Ingilizlerin sonsuz çikari vardir. Barista ya da savasta karadan, denizden veya kanaldan olan iletisimimiz asla kopmamalidir (bkz. Shane Leslie, Mark Sykes His Life And Letters, Cassell And Company, London-1923). Örnegin: Sykes-Picot gizli antlasmasi ile Kürdistanin Ingilterenin Hindistan sömürgeler valiligine baglanmasi, bu siyasi anlayisin bir sonucudur.

De Bunsen Komitesi, 29 sayfalik nihai raporunu 1915 Nisan ve Haziran aylari arasinda yapilan 13 ayri toplanti sonunda tamamlamistir. Raporda Iskenderun’un, Fransa’ya birakilmasi öngörülürken, Hayfa, Britanya’nin nüfuz bölgesinde yer alacak, Iskenderun Mezopotamya’yi Akdeniz’e baglayacak demiryolunun liman kenti olarak düsünülmüstür. Komite, Fransiz emellerini önlemek için geleneksel Ortodoks Rusya ve Katolik Fransa rekabetine güvenirken, Hicaz’in kaderi ise, Mekke Serifi Hüseyin’in itilaf güçlerinin yaninda yer alip almamasina göre degisecegine dair düsünce hakim idi. Ayrica Filistin, ya Ingiliz himayesinde olacak ya da özel bir yönetime devredilecektir.Komite,bunlarin yaninda dokuz alt baslikta bazi talepleri de siralamistir. Bu basliklar maddeler halinde su sekilde özetlenebilir: 1. Iran körfezinde Ingiltere’nin pozisyonunun taninmasi ve saglamlastirilmasi, 2.Osmanliya ait olacak bölgelerde Ingiliz ticaretine dezavantaj olusturacak ayricaliklarin önlenmesi, 3.Ingiliz ticaretinin mevcut pazarlardaki konumunun güçlendirilmesi, 4. Mekke Serifi Hüseyin’e ve diger Arap Seyhlerine verilen sözlerin tutulmasi, 5.Sulama islerinin insasi ve nehir ulasimi, petrol üretimi gibi konulardaki isletmelerin gelisim güvenliginin saglanmasi, 6.Hindistan kolonisi için de muhtemel tarim alani olabilecek sulanan Mezopotamyanin tahil arzinin gelistirilmesi, 7. Dogu Akdeniz ve Iran körfezinde Ingiltere’nin stratejik pozisyonunun ve Ingiliz iletisim güvenliginin korunmasi, 8.Arabistan ve kutsal yerlerin bagimsiz Müslüman idareye tabi olmasi, 9.Ermenistan sorununun çözümü ve Hiristiyan aleminin kutsal yerleri ve Filistin konusunda uzlasilmasi (bkz. Aaron S. Klieman, ‘Britain War Aims in the Middle East in 1915’, Journal of Contemporary History, Vol. 3, No. 3, The Middle East-July, 1968. V. H. Rothwell, ‘Mesopotamia in British War Aims, 1914-1918′, The Historical Journal, Vol. 13, No. 2 -Jun., 1970. David Fromkin, Barisa Son Veren Baris, Modern Ortadogu Nasil Yaratildi 1914-1922, Çev., Mehmet Harmanci, Sabah Kitaplari, Istanbul, 1993).

Komite (De Bunsen), Mark Sykes’in muhtemel etkisiyle Osmanli devletinin savas sonrasinda öngörülen siyasi yapisinin alternatiflerini su sekilde açiklamistir:1 Osmanli devletinin itilaf devletlerince ilhaki, 2. Imparatorlugun nüfuz bölgelerine ayrilmasi. 3. Osmanli imparatorlugunu oldugu gibi birakmak ama hükümetini tabi kilmak, 4. devletin federe yapilara bölünerek yerinden yönetilmesi. Dönemin baskin politik yapisi, Osmanli devletinin ilhaki planini arzulamasina ragmen komite, öncelikle müttefikler arasinda sürtüsmelere neden olabilecegi ve sonrasinda özellikle Ingiliz tarafina fazladan ek sorumluluk ve maliyet getirecegi kaygisiyla, bu planinin uygulanmasini uygun bulmamistir. Bunun yerine Komite, merkeziyetçi yapisi bulunmayan Osmanli devletinin asyadaki topraklarinda; Suriye, Filistin, Ermenistan, Anadolu ve Mezopotamya olmak üzere bes federe devletin kurulmasini önermistir. Burada dikkat çekici olan siyasal olgu ise, Kürdistanin hiç bir sekilde ele alinmamis olmasidir. Son planin esnek olusu, taraflara birçok avantaj saglayacaktir. Buna göre Ingiltere, bu planin uygulanmasi durumunda herhangi bir ek mali ve askeri bir yükümlülügün altina girmekten kurtulacak, ilerde olusabilecek sartlara göre Filistin ve Irak eyaletlerinin kendi kontrolünde bagimsizligini veya ilhakini ilan edebilecek..’ (bkz. V. H. Rothwell, ‘Mesopotamia in British War Aims, 1914-1918’. The Historical Journal, Vol. 13, No. 2 -Jun., 1970). C. M. Andrew, A. S. Kanya-Forstner, ‘The French Colonial Party and French Colonial War Aims, 1914-1918’, The Historical Journal, Vol. 17, No.1, 1974. David Fromkin, Barisa Son Veren Baris, Modern Ortadogu Nasil Yaratildi 1914-1922, Çev., Mehmet Harmanci, Sabah Kitaplari, Istanbul, 1993).

Fransizlar, 1914’ten önce Musul bölgesindeki petrol varligi ile ilgili olarak yaptiklari arastirmalarin ve yazilan raporlarin sonuçlarina göre,bölgenin zengin petrol kaynaklarindan haberdar oldugu bilinmektedir. Ancak,20 Mart 1915’te disisleri Bakani Delcasse’nin, Londra ve Roma’daki Fransiz elçiliklerine gönderdigi Osmanli imparatorlugunun taksimiyle ilgili görüslerini içeren bilgi notunda, Musul bölgesinin ilhak hedefleri arasinda gösterildigine dair bilgiler de mevcuttur. Aralik 1915’de Ingiltere ve Fransa arasinda yapilan bir toplantida daha çok Kürdistan topraklari dahilinde bulunan Musul ve Kerkük üzerine tartismalar yapilmis ve Fransiz nüfuzunda olup olmamasi durumunu sonraki toplantilarda görüsülmesi karari alinmisti. Fransa yönetimi ise Musul iddiasina ek olarak, etki alanini Kerkük’e dogru uzatmak isteyerek, bölgedeki zengin petrol yataklarina sahip olmak isteginde idi. Ingiliz tarafi da ayni bölgeyi hem ekonomik hem de stratejik gerekçelerle elinde tutmak istemistir. Sonuc olarak Mezopotamya’nin yani Kürdistan’in büyük bir kismi Ingilizler tarafindan isgal edilerek, Ingilterenin Hindistan genel sömürge valiligine baglanmisti. Rusya’nin, Istanbul ve çevresinden daha fazla toprak talebinde bulunacagi ve Ingiltere’nin Firat ve Dicle Irmagi bölgesini Mezopotamya’nin kuzey sinirina kadar isteyecegi görüsüne karsilik Fransa, Konya’dan baslayarak Anadolu platosu boyunca uzanan Bagdat hatti istikametinde olan merkezi bölgeleri, Kuzey Mezopotamya sinirina kadar almak istemistir. Fransa’nin bahsi geçen çikarlarinin müttefiklerce tescil edilmesi gerektigini içeren görüsme teklifi, Fransa’nin Londra büyükelçisi Cambon araciligiyla Ingiltere disisleri bakani Grey’e 23 Mart’ta iletilmistir. Ancak Grey, hükümetinin bu konuda hazirligi bulunmadigi ve zamanlamayi erken buldugu gerekçesiyle teklifi geri çevirmistir. Cambon tarafindan yapilan teklif ile De Bunsen Komitesi’nin kurulmasi, kronolojik bakimdan ardisiklik göstermektedir. Bu açidan bakilacak olursa Cambon’un teklifi, Ingiliz tarafinda bu konuda hazirliklar yapilmasi için, De Bunsen Komitesi’nin kurulmasi sürecini baslatmis olabilir. (bkz.C. M. Andrew, A. S. Kanya-Forstner, ‘The French Colonial Party and French Colonial War Aims, 1914-1918’, The Historical Journal, Vol. 17, No.1-1974. V. H. Rothwell, ‘Mesopotamia in British War Aims, 1914-1918’, The Historical Journal, Vol. 13, No. 2 -Juni 1970). Jonathan Schneer, Balfour Deklarasyonu, Arap-Israil Çatismasinin Kökenleri, Çev. Ali Cevat Akkoyunlu, Kirmizi Kedi Yayinevi, Istanbul, 2011. Elie Kedourie, England and The Middle East, The Destruction of the Ottoman Empire 1914-1921, Mansell Publishing Limited, London, 1987. Edward Peter Fitzgerald, ‘France’s Middle Eastern Ambitions, Sykes-Picot Negotiations, and Oil Fields of Mosul, 1915-1918’, The Journal of Modern History, Vol. 66, No. 4-1994).

Ingilizler 1915’te Mekke Serifi Hüseyin ve Arap milliyetçiligini temsil eden örgütler ile anlasarak, onlari Almanya ve Osmanli devletlerine karsi destekleyerek, paylasim amacina ulasmaya çalisiyordu. Ayrica Mekke Serifi Hüseyin, Irak ve Filistin topraklari üzerinde kendisine bagimli bir Arap devleti kurmak için, Misir’daki Ingiliz yüksek komutani McMahon ile gizli bir antlasma da imzlamisti. Fakat bu gizli antlasmaya Fransa, Rusya ve Italya karsi çikmisti. Ortadogu konusunda yeni bir antlasmya varmak için, Ingiltere, Fransa ve Rusya arasinda 16 Mayis 1916’da Sykes-Picot antlasmasi imzalanmisti. Antlasmaya göre:1-Rusya’ya, Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydogu anadolunun bir kismi, 2-Fransa’ya, Dogu Akdeniz bölgesi, Adana, Antep, Urfa, Diyarbakir, Musul ile Suriye kiyilari, 3-Ingiltere’ye Hayfa ve Akka limanlari, Bagdat ile Güney Mezopotamya verilmisti. Antlasmanin ek maddelerine göre ise, Fransa ile Ingiltere’nin elde ettigi topraklarda Arap devletleri konfederasyonu veya Fransiz ve Ingiliz denetiminde tek bir Arap devleti kurulmasi öngörülüyordu, Iskenderun serbest liman olarak kalacakti, Filistin’nin, kutsal yerlesim yeri olmasi nedeniyle, burda uluslararasi bir yönetimin kurulmasi öngörülüyordu. Daha sonra Italya’nin itilaf devletleri safinda savasa katilmasi ve Sykes-Picot’tan haberdar olmasi sonucunda, Italya ile St. Jean De Maurienne’de yapilan görüsmeler neticesinde,1916 antlasmasina dahil edilerek, Antalya, Konya, Aydin ve Ege bölgeleri kendisine birakiliyordu.

Sykes-Picot antlasmasina göre,Kürdistan topraklari tipki 1914 ‘Sark Islahat Projesinde’ oldugu gibi paylasiliyordu.Bu antlasma’Sark islahat Projesinin’hangi amaçlar için yapildigina dair iyi örnektir. Kürdistan’nin Kuzey vilayetleri Rusya’ya birakiliyordu, Güney vilayetleri ise, Ingiltere ve Fransa arasinda paylasilmisti. Kürt ulusunun devlet olusumundan yoksun birakilmasinin ilk önemli adimi bu antlasma ile atilmisti. Ingiltere ve Fransa, Sykes-Picot antlasmasi sürecinden 1926’ya kadar, Kürdistan devletinin kurulusunu engellemek için çaba sarfediyorlardi. Örnegin: Mondoros Mütarekesinin 24.Maddesine göre:Kürdistan’nin Erzurum, Sivas, Harput, Van, Bitlis ve Diyarbekir vilayetlerinde herhangi bir karisiklik çikmasi halinde buralari isgal etme hakkinin dogacagini..’yani Kürt devletinin ortaya çikmasina karsi olduklarini ilan etmislerdi.

Ortadoguya yönelik 20.yy’da yapilan siyasal antlasmalarin nedenleri ve sonuçlariyla birlikte inceledigimizde, ulusal, bölgesel, kitalararasi iliskilerde, toplumlar üzerinde fazlasiyla etkili olduklarini ve Ortadoguda varliklarini sürdüren uluslar/etnik gruplar arasinda tarihsel düsmanliklara baslangiç teskil ettiklerini görebiliyoruz. Yani 19. yüzyilin sonu ve 20.yüzyilin baslarinda Ortadoguya yönelik yapilan görüsmelerle, konferanslarla, sözlesmelerle hakli veya haksiz suni cografik sinirlar olusturulmus, devletler kurulmus, ülkeler paylasilmis ve Kürtler gibi bir çok ulusun topraklari bölünerek sömürgelestirilmisti. Geçen yüzyilda, dünya genelinde yapilan siysal antlasmalarin en çarpici özelliklerinden biri ise gizli ve açik bölümlerden olusmalari idi. Gizli yapilan siyasal antlasmalarin tipik örneklerini Ortadogu bölgesinde Kürt topraklarini da aralarinda paylasan ülkeler nezdinde görmek mümkündür. 1917′ de açiga çikmis olan Sykes-Picot (1916) yani küçiük asya antlasmasi (adini kücük asya incelemesi komisyonundan -1915- almaktadir) Kürt ulusu üzerine yapilan gizli antlasmalara iyi bir örnek teskil etmektedir. Sykes-Picot antlasmasinin esaslari ve sartlari ele alinarak , 1918 Mondros Mütarekesi, 1919 Paris Konferansi, 1920 Sevr antlasmasi, 1920 San Remo konferanslari, 1923 Lozan antlasmasi ve 1926 Ankara veya Musul antlasmasi yapilarak, Kürdistan’in yüzyillik talihsiz kaderi belirlenmisti. 20.yy’in ilk çeyreginde Kürdistan’i, mezepotamya bölgesi adi altinda anarak aralarinda paylasan Ingiltere ve Fransa gibi güçlü ülkelerin destek ve üst yönetimlerinin kararlariyle, daha sonraki yillarda Kürdistan’i Türkiye, Iran, Irak ve Suriye gibi devletler arasinda paylastirarak, Kürdistan’i sonu gelmeyen yüzyillik savaslarin ve felaketlerin içine sürüklemislerdi.

Sonuç olarak, Ingiltere,Fransa Rusya ve Italya arasinda 1916’da yapilan Sykes-Picot antlasmasi,bir yandan Ortadogunun paylasimini öngörürken, diger taraftan antlasmaya bagli olarak 1919’den sonra baslayan uluslararasi siyasal antlasmalar sürecinde Arap,Fars ve Türk milliyetçiliklerinin devletlesmelerine önemli siyasi firsatlar sunmustu. Kürt ulusu, uluslararasi diplomatik iliskilerde tabu olarak kalmisti. Sykes-Picot gizli antlasmasinin dikkat çeken önemli siyasal noktalarindan biri, antlasmanin hazirlik asamasinda, antlasma metninde ve antlasma sonrasinda ne Kürt kavramindan nede Kürdistan cografyasindan bahsedilmekte, sadece kuzey Mezepotamya, Musul, Kerkük ve osmanlinin sark bölgeleri olarak dile getirilmektedir. Ingiltere ve Fransa özellikle bu kavramlardan uzak durarak, Kürdistan’i ve Kürt ulusunu tamamiyle yok sayan 1923 Lozan antlasmasina giden siyasal sürece önceden hazirlikli davranarak zemin hazirlamislar idi. Yaklasik yüzyildir Kürdistan’da yasanan soykirim felaketlerine karsi sessiz kalmayi tercih eden bati avrupali devletler ve Rusya, Türkiye’ye destek ve güç kazandiran bu siyasi ve diplomatik anlayislarini içinde bulundugumuz 21.yy.’da da sürdürmektedirler. Kürtlere yönelik gelistirilen bu siyasi anlayis, Ingiltere, Fransa ve Almanya’dan siyasal/insani tepki görmekten çok, tam aksine desteklenmisti. Ittihatçilarin, birinci dünya savasi esnasinda Kürtler üzerinde yok etme niyeti ile denedigi soykrimlar, 20.yüzyil baslarinda Ortadogu’da etkili olan ve Kürdistan devletinin kurulmamasinda birinci derecede siyasal rolleri olan Ingiltere, Fransa, Almanya ve Rusya arasinda (Türkiye, Iran, Irak ve Suriye’ninde dahil oldugu) 1918-1939 yillarinda yapilan uluslararasi siyasal antlasmalarda, konferanslarda, parlamento oturumlarinda hiç bir sekilde gündeme getirilmemisti. Sykes-Picot antlasmasiyla Kürdistan üç parçaya bölünerek, Kürt milliyetçiliginin önüne geçilmeye çalisilmis, bu siyasi tavir ile 20.yy’in basinda Kürtlerin ulusal bir devlet kurmalari engellenmisti. Sykes-Picot veya kücük asya antlasmasi 20.yy. boyunca Kürdistan’in devletsiz kalmasinda etkin rol oynayan Ingiltere, Fransa ve Rusya’nin Kürtlere karsi olan siyasal ve diplomatik yaklasimlarina iyi bir örnek teskil etmektedir.

Ali Haydar Koç

Back to top button