Makale

Kürtçe egitim için siyasi mücadele

Temel bir hakkin henüz yasal hale gelmemis olmasi, onu hak olmaktan çikarmaz. Toplumlar da meclislerin insafa gelip haklarini yasal hale getirmeleri için ila nihaye eli bögründe bekleyemez; hakki için mücadele eder; propaganda eylemleriyle toplumun diger kesimlerini yanina almaya çalisir; bu ittifaklara dayanarak baski olusturur; barisçi gösteriler, pasif direnisler yapar; sivil itaatsizlik eylemleriyle hakkini fiilen kullanmaya çalisir; yani en genis anlamda siyaset yapar.

Ana dilde egitim de temel bir haktir.
Türkiye bu hakki çok konustu. Geçen yil kadük hale gelen Anayasa degisikligi çalismalarinin bas konularindan biriydi anadilde egitim hakki. MHP ve CHP degisiklige geçit vermedi, Anayasa’nin 42’inci maddesi degisemedi. Tek basina kalan Ak Parti de ara çözüm arayisina girdi. Kürtçe egitim yapan özel okullarin önünü açti. Ama bu ara çözüm Kürtleri de, siyasi temsilcilerini de tatmin etmedi. Dolayisiyla Meclis, sadece Kürtlerin degil, toplumun büyük çogunlugunun haksizlik olarak gördügü bir yasagi kaldirmayi basaramamis oldu.

Meclis çözemeyince…

Meclisin çözüm üretemedigi bu alanda baska türlü çözüm arayislarinin gündeme gelmesi son derece dogaldi ve nitekim geldi.
PKK, ders yili baslangicinda bir hafta süreyle okullari boykot karari aldi. Çesitli yürüyüsler ve gösteriler planladi. Ayrica Güneydogu’nun çesitli yerlerinde Kürtçeyi egitim dili olarak kullanan okullar açmaya karar verdi. Dün, Diyarbakir, Sirnak’in Cizre ve Hakkari’nin Yüksekova ilçelerinde 260 ögrenci Kürtçe dilinde egitim görmek üzere bu okullarda dersbasi yaptilar.
Bunlarin hepsi özünde hakli, demokratik ve barisçi mücadele yöntemleridir.
Anadilde egitim hakki için baslatilan okul boykotu hiçbir siddet içermiyor, hakli ve mesru bir zemine dayaniyor; genis kitlelerin talebini yansitiyor; ayrica biliyoruz ki ortaya atilan talep uluslararasi hukukun en temel metinlerinde; Insan Haklari ve Çocuk Haklari Evrensel Bildirgeleri’nde en temel insan hakki olarak nitelendiriliyor ve özel vurgu yapiliyor.
Kendi okulunu açma girisimine gelince…
Bu girisimin esas itibariyle sembolik bir girisim, bir tabunun kirilmasi amaciyla yapilan bir sivil itaatsizlik eylemi oldugunu söyleyebiliriz.
Bilindigi gibi, Kürtçe egitim veren özel okul açmak, Ak Parti’nin yaptigi son degisiklikle mümkün hale geldi. Ancak dün açilan okullar gerekli prosedürleri tamamlamadiklari ve mevzuata uygun olmadiklari için resmen ‘okul’ sayilmiyor. Bu yüzden de ‘okul olmayan bu okullar’ muhtemelen önümüzdeki günlerde çesitli sorusturmalara ve idari tedbirlere muhatap olacaklar; belki devam edebilecek, belki de kapatilacaklar.
Ama surasi kesin ki, her iki durumda da varliklariyla bir hak arayisini etkili bir biçimde gündeme getirmis ve uzun süre gündemde kalmasini saglamis olacaklar.

Okul yakarak ‘demokratik özerklik’ insasi

Ne var ki kullanilan mücadele yöntemleri bunlardan ibaret degil. Okularin açilmasindan önceki günlerde Lice’de Kürtçe egitim verilecegi açiklanan bir okulun binasini denetlemeye giden yetkililere yapilan silahli saldiri; ardindan önceki gece Mus’ta üç okulun atese verilmesi; öte yandan bir haftalik okul boykotuna katilimi arttirmak için velilere baski yapildigina dair gelen haberler, bütün bunlar zor içeren, hakli bir mücadeleyi haksiz hale getiren eylemler…
Kürtçe egitim veren okullar açilmasinin, Öcalan’in direktifi ile baslayan ‘Demokratik Özerkligi Insa Süreci’nin bir parçasi oldugunu biliyoruz. Ama yine biliyoruz ki demokratik bir sürecin insasi antidemokratik yöntemlerle gerçeklesemez. Eger PKK, belediye yönetimini elinde tuttugu bölgelerde kah yetkilerini kullanarak, kah o yetkileri genisletmeye çalisarak yeni bir insaya girisiyorsa, bunu demokratik yöntemlerle, iknaya dayanarak, kendi kitlesiyle uyum içinde, ayrica genel kamuoyunun duyarliliklarini da dikkate alarak yapmak zorunda.
Türkiye’de, Kürtler dahil hiç kimse okul yakilmasini hos görmez; tasvip etmez, hatta korkunç bulur.
Bunu da söylemis olayim.

————————————————

Aksam-16 Eylül

Gülay Göktürk

Back to top button