Kürtler ve müttefiklik iliskileri
Aydin GÜNESLI
SSCB’nin çökmesinin ardindan, Sosyalist blogun nüfuz alaninda ki bölgelerin Batili güçlerin istahini kabarttigi, bu alanlardan biri olan Ortadogu’nun da yeniden paylasilmasi için amansiz bir kavgaya tutustuklari sir degil.
Bu çerçevede batili güçlerin bir kesiminin Ortadogu’da kimi degisikliklere öncülük ettigi, bölgeyi paylasirken sinirlara dokunmamaya azami özen gösterdiklerini, daha çok rejimleri degistirmeye yöneldiklerini, her halükarda bu alanlarda Kürt halkinin da aleyhine olusmus statükonun sarsildigini tespit etmek yerinde olur.
Alti çizilmesi gereken nokta; bu degisikliklerin merkezinde batili güçlerin kendi çikarlarinin oldugudur ki bu çikar çatismasi, her an uzlasmalara, is birliklerine de dönüse bilmektedir.
Kürt halkinin mesru haklarini elde etmek ancak, bölgede meydana gelen kaostan/ firsattan yararlanma ustaliginin gösterilmesine, sogukkanli, duygusalliktan uzak realist bir politika izlenilmesine baglidir.
Bu hassasiyeti gerekli kilacak çokça aci deneyimi geride biraktik çünkü.
200 yili askin bir süredir araliksiz sürdürülen özgürlük mücadelesinin her ani zengin bir kütüphane gibi Kürt siyasetçilerinin belleklerinde olmalidir.
Kürtler hakli ve mesru mücadelelerini sürdürürken zaman zaman destek sözü aldiklari emperyalist devletlerin veya tesvik eden bölgedeki sömürgeci devletlerin pek çok kez ‘ihanetiyle’ karsilasti; bu devletlerin soy kirim politikalarinin, katliamlarinin, asimilasyon çarklarinin dislileri arasinda ölümlerden ölüm begendi.
1.Dünya savasinin ardindan, ülkesi parçalanan, bölge devletlerine pay edilerek statüsüz birakilan Kürtler, bizzat bu kaderi yaratan ABD, Fransa, Ingiltere, Rusya gibi emperyalist ülkelerin bölgeyi bir kez daha kendi çikarlari geregi yeniden sekillendirme çabalarini asiri iyimserlige kapilmadan dikkatlice analiz etmelidirler.
Yine parçalanmis bir ülkenin her parçasinda mücadele eden siyasetçiler, Kürdistan’in bir parçasini egemenligi altinda tutan zalim rejimlerin, bölgesel egemenlik, sinir anlasmazliklari, su kaynaklarinin paylasilmasi gibi sorunlari, kendi lehlerine çözmeye çabaladiklarini, kendi parçasindaki Kürt halkina kan kustururken diger parçadaki Kürt hareketine yine kendi istedikleri zamanda ve sinirli bir çerçevede ilgi gösterdiklerini, Kürt hareketin harlandigi dönemlerde ise, aralarindaki tüm çeliskilere ragmen isbirligi yaparak Kürt hareketini bogduklarini her an akilda tutmalidirlar.
Onlarin kendi egemenlik alanindaki Kürtlere soy kirim ve katliamlar uygularken, zaman zaman diger parçadaki Kürtlerle ‘dost’ olmalarinin altinda kendi çikarlarinin oldugu; ‘Kürt karsiti’, Kürdistan’in mevcut parçalanmis ve sömürgelestirilmis statüsünün muhafazasi politikalarinda ittifak ettikleri unutulmamalidir.
Ne ABD, Rusya ne de diger büyük devletlerin bölgedeki çekismeleri, Kürt halkinin mesru haklarini teslim etmek, Kürdistan’da bir devlet insa etmek için degildir.
Onlar kendi çikarlari için çatisiyor veya uzlasiyorlar. Bölgedeki yerel güçleri de kendi amaçlari için kullanmaya çabaliyorlar.
Elbette Kürtler kendilerini dünyadan, bölgesel güçlerden soyutlayarak veya onlarla her halükarda düsmanlasarak, çatisarak özgürlüge kavusamazlar.
Kürtler adina siyaset üretenler bu gerçegi bir an olsun akillarindan çikarmadan, kendi ulusal çikarlari, milli hedefleri penceresinden bakarak, müttefiklerini seçmeli, bu devletlerin kendi aralarindaki keskin çeliskilerden de yararlanma yolunu izlemelidirler.
Bu mesru ve realist bir tutumdur.
Aksi halde emperyal devletler ile bölgenin sömürgeci/despot devletlerinin çikarlarinin birer ‘kahramani’ olmaktan, ardindan büyük yikim ve acilar birakarak, hayal kirikligi ile yeniden statüsüzlüge saplanmaktan kurtulmak mümkün olmayacaktir.
Kürtler, bu türden hayal kirikliklariyla, yenilgi ve katliamlarla çokça yüz yüze geldi.
Bölgede bu gün ‘dost’ olan ülkenin yarin karsit/düsman hale gelebildigi defalarca görüldü.
Kürtler, bir dönem özgürlük mücadelesini hararetle destekleyenlerin, hareketin basariya ulasmak üzere oldugu en görkemli aninda nasil saf degistirerek çöküsün mimarlarina dönüsebileceklerini aci deneyimlerle ögrendi.
1975 tarihinde Iran ve Irak arasinda ABD ve Israil’in arabuluculuguyla gerçeklesen Cezayir antlasmasi sonrasi Güney Kürdistan’da yasanan felaket bu anlamda çok ders vericidir.
Bu olayi kisaca hatirlayalim;
11 Mart 1970 tarihinde Irak’ta BAAS rejimi Ile KDP/Barzani arasinda otonomi antlasmasi yapilmisti. Mesud Barzani bu antlasmayi Su sözlerle özetliyor; ‘
11Mart 1970 Anlasmasi Kürt problemine iliskin ilerici ve adil bir çözümdür. Genelde irak halki için özelde de Kürt halki için büyük bir zafer, devrim ve parti için muazzam bir basaridir. Anlasmada herhangi bir ayip ya da kusur yoktu; Ancak uygulamada aksamalar oldu.’ ‘Mesud BARZANI (BARZANI ve Kürt ulusal özgürlük Hareketi Cilt II Sayfa 241)
Bu olumlu gelisme Iran Sah rejimini rahatsiz ediyor ve Irak ile aralarindaki sinir sorunlarini kendi lehine çözmek için Kürt hareketinin BAAS rejimi ile savasmasini istiyordu.
Basta Misir ve Suriye olmak üzere Arap ülkeleriyle savasan ve zor durumda olan Israil ‘de Irak’in iç isleri ile mesgul, istikrarsiz bir halde bulunmasini arzuluyor ve Kürtlerin savasmasini istiyordu.
Mesud Barzani o günleri su sözlerle aktariyor. ’06 Ekim günü ani bir saldiri ile Misir ve Suriye kuvvetleri büyük zaferler kazandi. Israil zor durumda kaldi. Bunun üzerine Israilliler devrimden Pesmergeleri harekete geçirip Irak ordusuna saldirmasini talep ettiler. Hem kendi adlarina hem de Amerika adina bir çok vaat de bulundular’ Mesud BARZANI (BARZANI ve Kürt ulusal özgürlük Hareketi Cilt II sayfa 286
Özetle hem Iran sah rejimi hem de Israil ve ABD Kürt hareketinin savas pozisyonuna geçmesini istiyordu. Bu süreci Mesut Barzani’nin söz konusu kitabindan okumaya devam edelim;
‘Öte yandan Barzani hiçbir zaman Sah’a güvenmiyordu. Her an onun ihanetini bekliyordu. Bu yüzden Sah’a kendisini arkadan hançerleme firsatini veremezdi. Her zaman, bir sakinma refleksi olarak kendisiyle Sah arasina mesafe koyuyordu. Ancak, Barzani 1972 yilinda ABD den kesin bir söz aldi. Konjonktürde ne tür bir degisiklik olursa olsun Sah her zaman Kürt devrimini destekleyecektir diye güvence verdiler. Barzani bu vaade inandi. Fakat daha sonra anlasildi ki. Disisleri bakani Kisinger’in ABD adina verdigi söz dogru degilmis. Bu yüzden son zamanlarda Kürt devrim hareketine karsi takindigi tavir alçakligin ve hainligin en somut göstergesiydi.
1974 yazinda Kürdistan’da savas iyice kizistigi sirada istihbarat örgütümüz Irak rejimi ile Iran arsinda gizli görüsmelerin yapildigini ve iki taraf arasinda bir anlasmanin imzalanmasinin an meselesi oldugunu bildirdi. Bunun delili iki ülkenin dis isleri bakanlari Sadun Hamedi ve Abbas Ali Halatbari’nin Istanbul’da bir araya gelmesiydi. Bu toplantidan sonra da görüsmeler devam etmisti. Yine istihbarat örgütünün bildirdigine göre bu görüsmelerde Israil’de rol oynuyordu.Oysa o sirada Israilli yetkililer Sah’in asla Kürt devrimine ihanet etmeyecegini vurguluyorlardi.
Bu arada Kürt devrim önderligi Irak ve Iran arasinda bu yakinlasmanin amacini ögrenmeye yönelik bazi girisimlerde bulunduk. Bu amaçla ABD’ye bir mektup gönderdik. Mektupta bu konuda elde ettigimiz bilgileri sunduk ve verdikleri sözlere bagli kalmalarini ve hareketimizi ortada birakmamalarini istedik.
ABD yönetimi iki ülke arasinda her hangi bir yakinlasma olmadigini Kürt mücadelesine zarar verecek her hangi bir siyasetin bulunmadigini kesin bir dille belirtti.
Mesud BARZANI (BARZANI ve Kürt ulusal özgürlük Hareketi Cilt II sayfa 336’
Devam edelim;
‘Daha önce Israil de Sah sinirlari kapatsa bile devrime yardim edecegini, bu yardimlari hava köprüsüyle ulastiracagini belirtmisti. Hatta bunun için iki nokta da belirlenmisti. Bir Qesri ovasinda, bir de Heret Ovasi’ndaydi. ABD bu konuda yapacagi bir sey olmadigi bildirdi. Bundan sonra ABD ile münasebetlerimiz kesildi. Israil de verdigi sözleri tutmayacagini, çünkü bunu engelleyen teknik ve stratejik engeller oldugunu söyledi.
Bunun zerine Barzani su degerlendirmeyi yapti;
‘korkarim bu vicdansizlarin tamami bizim aleyhimize birlesmisler. Bizi savas meydaninda yapayalniz biraktilar. Bu ise davamizin tamamen bitmesi ve halkimizin tasfiye dilmesi anlamina gelir ‘
Mesud BARZANI (BARZANI ve Kürt ulusal özgürlük Hareketi Cilt II sayfa 338-339
‘Bununla beraber Amerikan politikalarinin bu mazlum ve mücadeleci halkin kaderi aleyhine komplolar kurmayi gerektirecegini ya da baskalarina bu mazlum halka kalleslik etmelerinin yolunu açacagini aklimizin kösesinden bile geçiremezdik. Ama aklimizdan geçirmedigimiz bu ihanet gerçeklesti.
Iran Sahi 06 Mart 1975 günü Kürt halkini arkadan biçaklarken Amerikan yönetimi Kürt halkina arkasini döndü. Bu halkin çagrilarina kulaklarini tikadi. Bu trajedide en büyük günah Henry Kisinger’in omuzlarindadir. Sebep odur.
Mesud BARZANI (BARZANI ve Kürt ulusal özgürlük Hareketi Cilt II Sayfa 370-
‘Bu yüzden bana göre 1975 yilinda Halkimizin yasadigi felakette, Israil’in sorumlulugu komploya taraf olanlarin hiç birinden az degildir. Israil, ne kadar ihtiyaç duyarsa duysun, en basit bir çikarini Kürt halkina feda edecek bir sekilde yardim elini samimiyetle uzatacak bir devlet degildir.
Mesud BARZANI (BARZANI ve Kürt ulusal özgürlük Hareketi Cilt II Sayfa 373-
Bütün bu anlatimlar Kürtlerin özgürlük mücadelesi sürecinin paha biçilmez deneyimleridir.
Elbette Kürtler hakli ve mesru mücadelelerini sürdürürken kendilerini dünyadan tecrit etmelerini önermiyorum
Bu esyanin tabiatina ters ve büyük bir hata olur.
Kürtler, hem büyük devletlerle, hem de bölgenin sömürgeci devletleri ile iliskiler kurabilirler. Hatta kimi dönemler bu türden iliskiler zorunlu dahi olabilir.
Dikkat çekmek istedigim nokta Kürt hareketinin ulusal çikarlarini temel alan, realist, sorumlu politik manevralar yaparken çok dikkatli olmasi gerektigidir.
Büyük bir hassasiyetle müttefiklik politikasinin belirlemesi ve bu günkü müttefiklerin her an karsit pozisyonlara geçebileceginin de akilda tutulmasidir
ABD, Israil, AB ülkeleri veya su ya da bu bölgesel devlet ‘bizim dostumuzdur’ gibi hayal kirikliklariyla sonuçlanabilecek platonik yaklasimlardan uzak veya bu devlet/halk bizim ‘düsmanimizdir’ gibi kati, gerçekçi olmayan, Kürt hareketini yalnizlastirmaktan baska sonuçlar üretmeyen tutumlardan kaçinmak gereklidir.
Bilinmelidir ki; devletlerarasi iliskiler ‘çikarlar’ üzerine kurulur.
Geçmisin deneyimlerinden dersler çikararak bu günü ve gelecegi iyi tahlil etmek ve yürütülecek mücadelenin zamanini, seklini, müttefikliklerini ona göre belirlemek daha dogru olacaktir.
Her Kürt siyasetçi Ülkemizin bölünme süreçlerini, Kuzey Kürdistan’da 1920 /1938 arasi süreci, Mahabat Kürt cumhuriyeti süreci, Iran/Irak savasi ve sonrasinda Dogu Kürdistan’da yasananlari, dersler çikarmak amaciyla objektif bir analize tabi tutmalidir.
Yine, ardindan çok zengin deneyimler birakarak bagimsiz devlet olmanin esigine ulasan Güney Kürdistan’in mücadele deneyimlerini, son dönemlerde, referandum sürecinde yasananlari, bölge devletlerinin ve ‘müttefiklerin’ tutumunu analiz etmeli, dikkate deger yeni derslerle dolu bu süreçleri ‘müttefiklik’ iliskileri açisindan bir kez daha degerlendirmelidir.
Yine tam bir kaosun içinde sürekli ‘müttefik’ degistiren, Suriye Rejimi, Rusya, ABD ile bölgesel devletlerin arasinda gidip gelen, onlarin ‘kahramanligina ‘soyunan Bati Kürdistan’daki Kürt siyasetçilerin sicak deneyimlerini de amigoluga soyunmadan ulusal çikarlar perspektifinden degerlendirilmelidir.
Kürt siyasetçileri ancak realist politikalar izleyerek halkimiza yararli olabilirler.
Aydin Günesli