Kürtleri kim temsil ediyor?
Gazete adiyla çikan bir takim yayinlarda yazilar yaziyorlar.
Gazetecilik yapmiyorlar.
Bölgeden haber kaynaklari yok.
Devletin istihbarat organlarindan ‘bülten’ alip bilgi diye döseniyorlar.
Buna ragmen sabah aksam PKK ve HDP’ye hitaben yaziyorlar.
40 yildir söylenen sözleri tekrar ediyorlar: PKK zalim. PKK terör yapiyor. Savasin müsebbibi PKK.
40 yildir böyle söyleyerek, meseleye buradan, yani devletin bakilmasini istedigi yerden bakinca ne olmus? Kan durmus mu?
**
Yok ama
Onlar daima ve sadece terörist dedikleriyle konusma halindeler.
Bos bir konusma. Içinde yeni bir bilgi yok. Aydinlatacak bir bakis açisi yok.
Sadece PKK’ye hitap etmekteler. Bakiniz PKK’nin tarihine, stratejisine, iliskilerine, iç siyasetine dair akla yarayacak metinlerden söz etmiyorum. Onlarda öyle birsey yok. Olsa zaten bir miktar gazetecilikten söz edebilecegiz. Hayir ama
Rahatlikla söyleyebilirim ki: Türkiye basininda bu kadar PKK ile konusan, PKK’ye hitap eden sadece yandas medya var.
Kusura bakmayin ama sizin derdiniz baris ise, çatismanin sonlanmasi ise niçin vatandasi oldugunuz, hatta tüm etik kurallari altüst eden iliskiler içine girdiginiz devletle konusmuyorsunuz?
Niye devletinizi degil de yasa disi bir örgütü muhattap aliyorsunuz?
Ayip degil mi?
Kusura bakmayin ama PKK’yi mesrulastiran biri varsa, onlar sizlersiniz.
E tabii öyle.
**
Içlerinden bir tanesi Üstelik iktidar partisinin de milletvekili Üstelik Kürt Diyor ki, hain zalim PKK, sen beni temsil etmiyorsun.
Bu bir saka olmali.
Etmiyor tabii. Kürtleri sen temsil et iste o zaman. Senin partin etsin.
Git partine de ki; ‘Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silopi’de Kürtler bogulmak üzere, Kürtler çok zor durumda. Temmuz ayindan beri operasyon yapiyoruz, çözemiyoruz. Demek ki operasyonla bu is olmuyor. Gelin baska bir yöntem bulalim.’
Git partine de ki; ‘Elimizde tüm devlet imkanlari var. Bir çok iletisim kanali mevcut. Gelin masaya oturalim. Madem HDP’yi begenmiyoruz. Kürtleri biz temsil edelim, çatismanin tarafiyla yeniden diyalog kuralim.’
Git partine de ki; ‘Silahla yol alamayiz. En makul bakis açisina sahip oldugunu defalarca belirttigimiz Öcalan ile yeniden irtibat kuralim. Bu isi ancak böyle çözeriz. Kürtleri iki arada bir derede cehennem hayati yasamaktan kurtaralim.’
Desene
Niye kendi partine demiyorsun da, sürekli HDP’ye hitap ediyorsun? Niye kendi partinle konusacagina PKK ile konusuyorsun?
Ayip degil mi?
**
Ayni kanli nehirde bir kez daha yikaniyor tüm ülke.
Bile bile.
Öyleyse bu akilsizlikla degil, vicdansizlikla açiklanabilir.
Çünkü ortada çok basit bir denklem var: Devlet ile Kürt hareketi müzakere ettigi, hatta o bile degil, diyalog halinde oldugu zaman çatisma yok. Ne zaman ki eski askeri sözler ve yöntemler devreye giriyor, o zaman kan akiyor.
Hepimizin gerçekten istedigi baris ise gidilecek yol bellidir.
Heralde bunun için de kendi devletimizden ‘ricaci’ olacagiz. Öyle degil mi?
Ayrica Bazi noktalari da hatirlatmakta fayda görüyorum.
Diyorlar ki ‘Kürt hareketi, çözüm sürecini içsavas hazirligi olarak kullandi.’ Benzer bir seyi de Kürt tarafi devlet için söylüyor.
‘Hükümet çözüm sürecini oy hesabiyla baslatti, hemen kalekollar yapmaya basladi çünkü asil niyeti çözmek degil, oyalamak ve zaman kazanmakti.’ Böyle diyorlar.
Halbuki Bir baris müzakeresi için taraflarin ‘gerçek niyetlerinin’ ilk nefeste hiç bir önemi yoktur. Eger müzakere sistematigini iyi olusturursan Elbette bizde o sistem oturtulmadi, o nedenle tüm süreç iki dudagin arasindan çikacak iki kelimeyle pamuk ipligine baglandi. Yoksa hayati olan niyet degil, sistematiktir.
Ikinci bir husus da su: Amaci iç savas olan bir örgütün neden o savasi çikarmak için devlet yöneticilerinin ‘Dolmabahçe görüsmesini tasvip etmiyorum. Kürt sorunu yoktur!’ açiklamalariyla baslayan dönüsünü bekledigine de cevap bulmak hiç kolay degildir.
**
Bugün hiç bir sey için çok geç degil ama yarin olabilir.
Yukarida saydigim onlarca nedenden dolayi devleti, ülkenin neredeyse yüzde 70’inin destekledigi baris sürecine ikna etmek hepimizin yegane görevidir.
Lütfen devletinizle konusun. Hadi, Kürtleri siz temsil edin.
NOT: Dün, Yeni Özgür Politika’da Kürt sair Hicri Izgören’in yazdigi yaziyi da hendek ve barikatlarin ardindaki gençlerin ve onlara söz geçirebilenlerin okumasini öneririm. Söyle diyordu Izgören: ‘Henry David Thoreau’nun sivil itaatsizlik olayi yankisini Gandhi ve onlari izleyen binlerce adalet yanlisinda bulmustur. ( ) Gandhi’nin izledigi politika; baski ve siddetten uzak, sahsi kararlara saygili, dürüst ve azimli olmaktir. Ona insan dogasinin en çok nesini begendigi soruldugunda cesaret der ve hemen ekler: Siddet disilik cesurlarin silahidir. Ondan ögrenilecek en büyük ders ise siddet göstermeyerek bir siyaset yürütmenin en büyük erdem oldugudur.’
——————————————–
Radikal-25 Aralik
Ezgi Basaran