Makale

Kurtlukta Düseni Yemek Kanundur

Geçenlerde basina ve sosyal medyaya, 5 kisilik bir ailenin, ‘FETÖ’ sorusturmasindan kaçarak, derme çatma bir botla Yunanistan´a geçmeye çalisirken Ege sularinda bogularak öldü(rüldü)güne dair bir haber çikti.

Son derece trajik bir olay; neyse ki bogulanlar ‘Fetöcü’ymüs… Öyle diyormus gazeterler. Ben ne bu, ne de onun karisti gibi görünen ve gerçekte türdes olan öteki basini izlemedigimden olayi ‘duyulan geçmis zaman kipi’ kullanarak aktariyorum.

40 yasinda fizik ögretmeni bir baba, 36 yasinda ana okulu ögretmeni bir anne, en büyügü 13 yasinda ikisi kiz, üç kardesten olusan ve artik geçmis zaman kipiyle anilacak olan bir ‘Fetöcü aile’…

Baba, ayrilirken kendisini yolculayan arkadasina, ‘hiç gidesim yok ama baska çarem de yok. Tanidik yok. Bir bilinmeze dogru gidiyoruz’ demis. Suçunu, ´bilinmeze dogru´ giden bir yolda üç çocuk ve bir kadina paylastirmak zorunda birakilarak…

Cinnet halindeki bir toplumun isledigi kollektif cinayet için Fetöcülük ya da PKK´ciliktan daha iyi hafifletici bir neden bulunabilir mi?

Rahat uyuyun beyler, bayanlar… Onlar sizin çocuklariniz degil; üstelik bu ülkeden kaçmaya çalisirken bogularak cezasini bulan birer hain onlar.

Çocuklardan birinin Yunan gümrük görevlisinin elinde çuval gibi tasinan küçücük bedeni, birkaç yil önce Suriye trajedyasinin simgesi haline gelmis Aylan Kurdi olayini çagristirsa da bana o sinrlari ayni yollarla bir zamanlar bizlerin de geçmek zorunda kaldigimizi hatirlatti.

Sinir boylari, mayinli araziler, dikenli teller, yasak yollar, azgin sular, kabaran dalgalar…

Bu ülkenin en dinamik, en yetenekli, egitimli, birikimli insanlariydi onlar.

Sanatçilar, müzisyenler, yazarlar, siyasiler, bilim insanlari, sendikacilar, meslek örgütleri yöneticileri, ögrenciler, ögretmenler, onlarin yakinlari, çocuklari…

Bu ülkede düsman algisi degisse de iktidar sahipleri düsmansiz asla yapamiyor.

„Mevcudiyetlerinin ve istikballerinin yegane temeli budur!’

Dicle kiyisinda kaybolan bir koyunun hesabini kendi iktidarindan soran Hz. Ömer´in adaletinden dem vurup iktidarlarinda bu adaletten bir „Kurt Kanunu’ çikarmak bu ülkenin hiç degismeyen yasasidir.

Kemal Tahir´in „Kurt Kanunu’ romanini okuyanlar bilir. Izmir Suikastini bahane edip, onu „Allahin bir lütfu’ olarak degerlendiren M. Kemal, kendisine biat etmeyen herkesi bu suikastin içine katarak Istiklal Mahkemeleri´nde „yargilar’. Asilanlarin çogunun olaydan haberi bile yoktur.

Romanin kurgusu her ne kadar Ittihatcilarin kara kutusu, komitaci Kara Kemal etrafinda dönse de Kazim Karabekir Pasa bile bu tezgahtan asilmaktan zor kurtulur. Maasina el konur, rütbeleri sökülür, ömrünün sonuna kadar izlenerek perisan biçimde yasar. Ismet (Inönü) Pasa´nin bile paçasini zor kurtardigi rivayet edilir.

Eh, olacak o kadar. Tursu kurmuyorsunuz, „laik, demokratik, çagdas bir cumhuriyet’ öyle kolay kurulmuyor…

Bu ülkede hiçbir siyasi dava hukuk kurallari çerçevesinde yürütülmemistir. Bir öç alma, imha ve devleti ele geçirme operasyonudur sözkonusu olan.

Izmir Suikasti da, Menderes davasi da, TIP, THKP-C, TKP, PKK, Özgürlük Yolu, DEV-GENC, DEP, HADEP de öyle. „Ergenekon da, HDP de, ‘Fetö’ denilen dava da… (Bunun resmi bir adi var mi, onu dahi bilmiyoruz.)

Duvarlarinda „adalet mülkün temelidir’ yazsa da yürülükte olan kanun, kurtlukta geçerli olan „düseni yemektir!’

Sistemi degistirme iddiasiyla yola çikip magdur rolleri oynarken Hz. Ömer´in adaletine sarilanlar, son yillarin moda deyimiyle „fabrika ayarlarina’ döndükçe, bu ülkede adalet denilenin seyin, düseni yemekten ibaret olan bir kurt kanunundan baska bir sey olmadigini bir kez daha görsek bile zaten biliyorduk.

Bosuna mi 3 çocuk yetmez, bes çocuk deyip duruyorlar. O çocuklardan üçünü alip götürecek Ege´nin sulari hala çok dalgali ve Meriç hala çok azgin akiyor!

Ziya Laçin

Balkêş e ?
Close
Back to top button