Makale

Kuru gürültü

Bir toplanti, bir konferansa veya bir seminerin amaci, bir konunun detaylari ile tartisilmasidir ama bazen onu yönetenler, öylesine kötü yönetirler ki, her kafadan bir ses çikar. Toplanti bir hengameye dönüsür ve toplanti bittiginde asil konu unutulur ve baska seyler tartisilir.

Toplantiya katilanlari farkli grublara bölmek mümkün.

Toplantiya katilanlarin büyük bir kismi, kisa bir süre sonra, toplantinin amacini unutur ve baska seyler tartisir.

Diger bir kismi, bir süre toplantinin asil amacini korumaya çalissa da, bir süre sonra kendini akintiya kaptirir ve birinci gruba katilir.

Üçünçü grup bu duruma tepki gösterir ve toplantiyi terkeder, kösesine çekilir.

Dördüncü grup toplantinin özüne dönülmesinde israr etmeye devam eder ama bu kuru gürültüde, onlarin sesini isitmek çok zordur.

Ama birde besinci bir grup vardir. Bu grup toplanti baslamadan planini yapmistir ve amaci asil konunun tartisilmasini engellemektir. Bu grup en hararetli gruptur ve ne yazik ki çogu zaman baskin çikar ve konuyu amacindan saptirir.

Iste hal ve durum bundan ibaret.

Sorun, Kürt sorunu. Bunun tartisilmasi ve soruna çözüm bulunmasi ama yillardir öylesine bir kuru gürültü var ki, asil konu yerine baska seyler tartisildi ve hala hengame ve kuru gürültü devam ediyor.

Su hale bakin bir kere!

Yillarca sorunun özü yerine, Türk tarafinda askerlerin kahramaligi, kaç terörist öldürüldügü tartisildi ve sehit cenaze törenleri, edebiyati yapildi.

Kürt tarafinda, gerillanin kahramanligi, kimilerinin nezlesi, burun ve bogaz akintisi ve cenazelerin ne kadar kalabalik oldugu edebiyati yapildi.

Bu kuru gürültüde, sehit’in niye sehit oldugu ve gerillanin niye canini feda ettigi ve ne kazanim saglandigi unutuldu.

Anneler ve babalar, çocuklarini için aglamayi unuttu ve intikam ve kinle doldu.

Çocuklarini kaybetmeyenler, bir gün siranin kendi çocuklarina gelecegini düsünmeden, bu kuru gürültüye destek verdi, saksakçi oldu.

Yaklasik 30 yil, dile kolay!

Bunca zamanda, bunca insan ve emek kaybi! Kaç kisi geriye bakip bunu düsünüyor?

Olup bitenlere bakinca, malesef, bunlarin sayisinin fazla olmadigini görüyoruz.

Hele bir bakin, hala neyi tartisiyoruz?

Kürt tarafinda,
Kim muhattap olacak? Ada mi, dag mi, sehir mi, kir mi, yoksa göl mü, nehir mi?
Adaya kim gidecek? Ahmet mi, Mehmet mi, yoksa Saxo mu, Mamo mu?
Bir taraftan anadilde egitim isteyeceksin ama öte taraftan, mümkün olan iki saatlik Kürtçe egitime sadece 5 bin kisi basvurucak! Niye 5 milyon basvurmuyor?
2 saat komik deniyor. Evet, komik ama bunu kullaninca, daha fazlasini istemek mümkün degil mi?
5 bin yerine 5-10 milyon, 2 saatte olsa, kaydini yaptiginda, çocuk Kürtçe okuma yazma ögrenecek ve dünya da, Kürtler haklarini istiyor diyecek.
Kürtçe için basvuranlarin sayisi, cenazeye katilanlarin sayisindan çok daha önemli ama kuru gürültüden bunun farkina varan yok.

Türk tarafinda,
Kim görüsüyor? Hükümet mi, MIT mi, müslüman mi, laik mi yoksa Amerika, Rusya ve belki de Çin mi?

Yeter artik bu kuru gürültü!
Sorun Ahmet, Mehmet, Saxo, Mamo yada bogaz veya karaciger iltihabi degil, sorun KÜRT SORUNU!

Sorun Hükümetin mi, MIT’in mi görüsecegi yada Kürt kardes yada baci,nin sorunu degil, sorun KÜRT SORUNU!

Bu kuru gürültüyü birakip, sorunun özüne gelelim!
Irak, Suriye, Libya ve diger benzerleri, yillarca kuru gürültü yaptilar.
Ergenekon, Ecevit, Demirel ve benzerleri, yillarca kuru gürültü yaptilar.
Ne oldu onlara?

Hüseyin Kizilocak

Back to top button