Makale

Lafi anlamayanlar ve bilerek çarpitanlar üzerine

Okurlarin bildigi üzere, dün (29 Kasim) Kanal-A’da Mehmet Toprak’in yönettigi ‘Sinir Ihlali’ programina katildim. Programin diger konuklari ise gazeteci Bayram Zilan ile, Yavuz Delal idiler.

Izleyenlerin bildigi üzere programin konusu esas olarak Tahir Elçi cinayeti idi. Nasil oldu, kim yapti, niçin yapti?.. Elçi çatisma sirasinda arada kalip rastlantiyla mi vuruldu, yoksa birileri tarafindan hedef mi seçildi?

Bu arada YDG denen gençlik örgütlenmesinin durumu ve bölgede yasanan siddet sarmalinin nedenleri de konusuldu. Ben özellikle bu siddet ortamina yol açan nedenleri, devletin yanlis Kürt politikasinin yol açtigi sonuçlari dile getirdim. Bugünkü hükümetin de bir çözüm projesi olmadigini söyledim ve her zamanki çözüm önerilerimi bir kez daha tekrarladim.

Tahir Elçi olayina gelince… Elçi’yi kim ve niçin vurdu? Bunun henüz aydinliga kavusmadigini söyledim ve söyle dedim: ‘O kadar insan arasinda Yalnizca Elçi’nin ensesinden bir kursunla vurulmasi rastlanti olamaz. Kanimca cinayet önceden planlandi ve basin toplantisi sirasinda hayata geçirildi, bu arada iki polisin vurulmasi gibi beklenmedik olaylar da yasandi. Bunu yapanlarin amaci ortaligi daha da germek, kaos ortami yaratmaktir. Bu türden karanlik odaklar içte de, dista da var.’

Bu arada, ‘eylemi devlet yaptirmis olabilir mi?’ sorusuna karsilik, ‘gerçi öteden beri devlete güvenimiz yok; ama böyle bir eylem bugünkü hükümetin isine gelmez, tersine onu zor durumda birakir,’ dedim.

Ayrica sunlari da söyledim: Eylemi kim yapmis veya yaptirmis olursa olsun, Elçi de yillardir süren siddet ortaminin, kirli savasin kurbani oldu. Bugüne kadar böylesine binlerce kayip verdik. Sözü edilen siddete bulasmis gençlik kusagi da bu ortamin ürünüdür. Bu tür cinayetlerin son bulmasi, siddet ortaminin nedenlerini ortadan kaldirmaya, Kürt sorununu çözmeye baglidir.

Simdi bakiyorum, bazi vicdansizlar, sosyal medya üzerinden ‘Kemal Burkay devleti savundu’ diye yaygara kopariyor, çirkin bir kampanya yürütüyorlar.

Bu bana yönelik ilk kampanya degil, besbelli sonuncusu da olmayacak.

Söz konusu programda da açikça dile getirdim: Türkiye’de siyasal ortam asiri derecede kutuplasmis. Taraflar önyargilari ve ezberleriyle konusuyor, her kötülügü karsi tarafin üzerine atiyorlar. Olaylara objektif bakanlari, her bakimdan kendileri gibi düsünüp konusmayanlari ise suçluyorlar. Bazilari ise tetikçi, siz ne derseniz deyin, size saldirmak için firsat kolluyor, herkesin gözü önünde olup bitenleri bile bu denli çarpitiyorlar.

Gerçekte onlar, benim devleti hiç de savunmadigimi, aksine devletin baski politikalarini teshir ettigimi ve Kürt halkinin temel haklarini bir kez daha cesaretle savundugumu pek iyi biliyorlar. Ama onlari bu derece kudurtan, PKK’ye yönelttigim elestirilerdir.

Evet, PKK bir kez daha, Kürt halkinin temel haklarini savunmadigi, aksine, ‘demokratik özerklik’ ve benzeri bos taleplerle Kürt halkini oyaladigi, son olarak da Kürt halkinin hakli davasini bir devlet projesi olan ‘Türkiyelilesme’ projesine pazarladigi halde, silahli eylemlerle barisçi-siyasal süreci tikadigi, son olarak, ‘halk savasi’ diye bu kirli savasi Kürt kent ve kasabalarina tasidigi ve oralarin yasanmaz hale gelmesine, yikima ve yeni bir göç dalgasina yol açtigi için, PKK’yi elestiriyor ve suçluyorum.

Bu elestiri, bu yanlis politikaya karsi çikmak, her namuslu Kürt aydininin, bu gerçegi gören, anlayan her insanin görevidir.

Bana yönelik alçakça saldirinin asil nedeni budur.

Öte yandan, PKK’li olmadigi halde benzer durumlarda, takim tutar gibi PKK-HDP kesiminin yaninda yer almayi yurtsever bir tutum sanan Kürtler de var. Bunlara göre PKK-HDP bizim takimdir ve ‘bizim takim’ yanlis oynayip karsi tarafa zafer hediye etse bile, hatta bazilari ‘oyuncular ve teknik adamlar karsi tarafla anlastiklari için- bu yanlislari bile bile yapsalar bile, ses çikarmayacaksiniz. Bir papagan gibi kendi takiminizi övecek, yenilginin tüm suçunu karsi tarafa ve hakemlere yükleyeceksiniz!

Ötekileri, yani bile bile gerçegi çarpitip bize saldiranlari, isleri ve görevleri bu olanlari anladik, ama bu ikinci gruptakilere ne diyecegiz, onlara nasil laf anlatacagiz?.. Dogrusu isimiz zor!

Su uzun siyaset hayatim boyunca, bir aydin ve sosyalist olarak yalnizca sömürücülerle, zalimlerle, onlarin baski çarkiyla ve usaklariyla mücadele etmedim; ayni zamanda kendi cephemizde görünen, ama ufuklari dar, akillariyla degil duygulari ve önyargilariyla davranan, bu nedenle sik sik yanlis yapan ve yaptiklari yanlislarla bizzat ugrunda mücadele ettigimiz insanlarin davasina, özgürlük ve demokrasi mücadelemize zarar verenlerle de cebellestim.

Toplumsal olaylarin neden sonuç iliskileri çok bilinmeyenli denklem gibidir. Olaylarin bir görünen yüzü vardir, bir de iç yüzü. Iç yüzüne nüfuz etmek bilgi ve deneyim ister.

Ama siyasette bilgiye gerek duymayan, deneyimi önemsemeyen insanlar duygularinin, diger bir deyisle burunlarinin dogrultusunda giderler. Onlar için her sey siyah ya da beyazdir. Önyargilari ile konusurlar. Onlar için insanlar dost ve düsman diye ikiye ayrilirlar. Her konuda sizin gibi düsünmeyenler düsmandir.

Bir futbol takiminin taraftarini andiran bu fanatikler yalniz siyasete yeni adim atan deneyimsiz gençler arasinda degil, yasini basini almis kisiler arasinda da çok görülür.

Böyleleri, sik sik yanlis yapar ve uyarilara aldiris etmezler. Öfkeli ve heyecanlidirlar. Emeginize, ürünlerinize, çektiginiz çilelere bakmadan size ders verir, siyaset ögretirler. Ancak böylelerinin çogunun siyasetteki ömrü uzun olmaz. Ya bir okul bitirip iyi bir ise kapagi atinca, ya evlenince kenara çekilir, siyasete tövbe ederler. Bazilari ise siyasette kalsalar bile, oradaki kulvarlarini degistirir, bir düzen partisine kapagi atar, para ve post için kapi asindirir; belediye baskani, milletvekili olmak, bürokraside iyi bir yer kapmak, yüklerini tutmak için yol yordam gelistirirler.

Ben bu durumlari çokça gördüm ve artik kaniksadim.

Ne diyeyim! Kötü avukat insana hakli davasini kaybettirir, cahil din adami da insani dinden imandan eder, derler… Ama biz yine de böylelerinin yaptigina biyik altindan gülümseyip yolumuza devam edelim.

Onlara bakip yolumuzdan dönecek halimiz yok ya!

30 Kasim 2015

Kemal Burkay

Back to top button