Mattis ziyareti ve ‘Türkiye ABD Kürt’ üçgeni
ABD 2014 sonbaharinda YPG ile askeri isbirligine girdiginden bu yana, ABD, Kürtler ve Türkiye iliskileri su söylemler etrafinda dönüyor: ‘ABD Kürtleri Türkiye’ye tercih ediyor’, ‘Kürtler Türkiye’ye alternatif olacak’ veya tam tersi ‘ABD Kürtleri kullaniyor’, ‘ABD Türkiye’yi kaybetmek istemez eninde sonunda Türkiye’ye döner’.
Bir de tabii AKP iktidarina yakin medyanin sürekli yumurtladigi, ABD’nin Türkiye’ye yönelik kötü niyetini baz alan binbir komplo teorisi.
Bu argümanlari çürütecek en ufak bir görüs veya bilgi aktardiginizda hemen o argümanlarin sahibi olan tarafin hismina ugruyorsunuz.
Örnegin ABD’nin Türkiye ile iliskilerini düzeltmek istedigini yazdiginizda hemen ‘AKP yalakasi’, ‘fasist’, ‘Türk milliyetçisi’ilan ediliyorsunuz.
ABD’nin Rakka operasyonunu YPG’nin öncülügündeki Suriye Demokratik Güçleri’yle yapacagini öngördügünüzde ise bunun sizin ‘temenniniz’ oldugu ve bu vesileyle ‘PKK’li terörist seviciliginiz’ yeniden tescil edilmis oluyor.
McGurk hiç olmadigi kadar güçlü
Birincisi ABD ne Türkiye’nin ne de Kürtlerin çikarlarini kolluyor. Elbette öncellikle kendi çikarlarini kolluyor. Bunlara en iyi nasil hizmet edilir? Bu konuda ABD yönetimi içerisinde Obama döneminden süregelen derin çatlaklar var.
Bir tarafta YPG ile isbirligini savundugu için AKP iktidarinin nefret objesi haline gelen Brett McGurk var
Hedefe kilitlenmek ve hedefe ulasana dek sagina soluna bakmamakla ünlü McGurk, Trump iktidarinin yarattigi idari bosluklar sayesinde hiç olmadigi kadar güçlü.
Ogul Bush döneminde Irak politikasini insa edenler arasinda bulunan McGurk an itibariyla ABD’nin Suriye ve Irak politikalarindaki en etkin isim.
Irak ve Suudi Arabistan arasindaki buzlarin erimesinde kisisel payi büyük. Suriye’de ISID’e yönelik öngördügü strateji için de YPG’nin. Suriye’de Ruslarla zimni de olsa is birligine inananlardan.
Savas Irak sinirina yakin, Suriye’nin Arap yogunluklu bölgelerine dogru ilerledikçe Twitter hesabi üzerinden Arap asiret liderleriyle fotograflar paylasmaya basladi.
Rakka kampanyasindan sonra yönetimden ayrilacagi konusulurken McGurk’ün daha da etkin bir göreve gelebilecegi dillendiriliyor.
‘Karsi safta’ ise Disisleri bakanliginin Türkiye’yi de içeren Avrupa dairesi yanisira, Beyaz Saray, Pentagon ve CIA içerisinde Türkiye’nin ABD açisindan halen çok önemli bir müttefik oldugunu düsünen ve ‘kaybedilmesinden’ endise duyanlar var.
Bu görüsün en çiplak ifadesi ise Türkiye’den sorumlu disisleri bakanligi müstesar yardimcisi Jonathan Cohen’in geçtigimiz mayis ayinda Washington’da bir panelde YPG’ye herhangi bir söz verilmedigi, iliskilerin taktiksel ve geçici oldugu yönündeki açiklamasaydi.
Ancak Türkiye’nin YPG’ye herhangi alternatif sunamamasi ve sürekli sorun ve engel üretmesi su ana kadar Türkiye taraftarlarinin argümanlarini bosa çikardi.
Türkiye’ye baktiginda otoriterlik görmüyor
Fakat bir de çarsamba günü Türkiye’ye gelen ABD Savunma Bakani Mattis var.
Mattis an itibariyla ABD’nin dis politikasindaki en önemli figür sayiliyor. Disisleri bakani Tillerson’un ancak Mattis’le ayni görüste oldugu zaman etkili olabildigi iddia ediliyor. Her ikisi de Türkiye ile iliskilerin ivedilikle onarilmasi gerektigi konusunda hemfikir.
Tarihe merakiyla nam salan ve gençlik yillarinda soguk savas ideolojisiyle sekillenen Mattis Türkiye’ye baktiginda Erdogan’i, insan haklari cehennemini, otoriterligi görmüyor.
Haritayi görüyor. Karadeniz’i, bogazlari, Incirlik ve Kürecik üslerini görüyor. Türkiye’nin Rusya ve Iran’la flörtünden rahatsizlik duyuyor.
Istihbari isbirligi yeniden gündemde
Türkiye’nin ‘gazini almak’ için önerilen yöntemlerden biri PKK’ye karsi istihbari ve askeri isbirligi. Güvenilir kaynaklara göre Mattis’in Türkiye ziyaretinde ana gündem maddelerinden biri buydu.
Bu yönde, Obama yönetimi zamaninda ilk ortaya atilan ‘fikir’ise PKK’nin Kandil’deki üst düzey yöneticilerinden birinin yerinin tespit edilmesi için yardimda bulunmak. Türkiye de bunun üzerine harekete geçip tespit edilen kisiyi karsi suikast düzenleyebilecek. Türkiye’nin de bu yönde ABD’den talebi oldugu zaten biliniyor. Bu konu yeniden gündemde ancak sadece öneri olarak.
‘YPG safini belirlemek zorunda’
Peki farz edelim ki Washington, Kürt sorununun çözümüne en ufak fayda saglamayacak, tam tersi hale getirecek böyle bir operasyona araci oldu, YPG ne yapar? Rakka operasyonu ve akabinde planlanan Deyr ez Zor operasyonu ne olur?
‘PKK ve YPG ayri’ söylemine kendileri de inanmasa da Trump yönetiminin cevabi ‘YPG safini belirlemek zorunda’ ki bu YPG ile isbirligi savunanlar arasinda da gittikçe yayginlasan bir kanaat.
Ancak YPG’nin asla böyle bir seçime giremeyecegini, çünkü PKK kadrolari ve örgütün küresel aginin destegi olmadan YPG ve Rojava yönetimin ayakta kalamayacagini iddia edenler var. Türkiye taraftarlarinin canina minnet. Böylece YPG’ye veda etmenin kilifi hazir olacak.
Bir de ‘Hayir YPG bizimle isbirligi gelistirerek farkli ve bagimsiz bir kimlik kazandi’ diyenler var. Birinci degerlendirme daha gerçekçi.
Her halükarda YPG Kandil’le arasina net bir çizgi çekmedikçe, ABD Rojava yönetimiyle iliskilerini siyasi düzeye tasimak niyetinde görünmüyor.
Ve son kertede YPG’nin Suriye’nin merkezi hükümetiyle bir sekilde anlasmaya varmasi ve sigorta olarak ABD’yi degil Ruslari görmesi gerektigi anlayisi gittikçe agirlik kazaniyor. Bu zamanla bir dayatma halini alir mi? Esas kritik soru bu.
—————————————–
27 Agustos
Amberin Zaman