Haber

Mesud Tek: ISID’in Maliki yönetimindeki Bagdat’a karsi yürüttügü savas bizim savasimiz degil

Aso Zagrosi: 10 Haziran 2014 tarihinde ISID olarak bildigimiz „Ad-Davla Al-Islamiyya fi al-‘Iraq wa-sh-Sham’ adli olusum tarihi Kürdistan sehri Musul’u ele geçirerek tümden dünyanin gündemine oturdu. Ardindan örgüt Irak Sünnilerin yerlesik oldugu bir dizi sehri denetim altina aldi. ISID’in bu ani çikisi ile ilgili bir hayli komplo teorileri ortaya atildi… Sizin bu konuya iliskin düsüncelerinizi ögrenmek istiyoruz.

ISID adi bazilari için yeni olabilir ama özellikle biz Kürdler için hiç de yeni degil. ABD’nin isgaline karsi “Sünni Üçgeni”nde yürütülen direnis sürecinde adindan çok bahsedilen örgütlerden biri, sonradan Irak Sam Islam Örgütü adini alacak olan Irak Islam Devleti idi. Baslangiçta üniversiteler de dahil genis halk kesimlerinin içinde yer aldigi bu direnise, giderek Irak Islam Devleti ve öteki radikal Islamci guruplar damgasini vurdular. ABD ve Bagdat Irak Islam Devleti ve öteki radikal guruplari ancak Sünni Arap Asiretleri’nin olusturdugu Sehva Birliklerinin yardimiyla yenilgiye ugrattilar. Bu gelisme üzerine Irak Islam Devleti eylemlerini Musul, Kerkük ve 140. Maddenin içerdigi öteki Kürd bölgelerine tasidi. Özellikle Musul ve çevresinde basta Yezidi ve Sebek Kürdler olmak üzere bölgede bulunan gayrimüslimlere yönelik terör saldirilarinda bulundu. ISID son 6-7 yil içinde Musul’da öldürülen yaklasik 2 bin Sebek Kürd ile yüzlerce Yezidi’nin katilidir.

ISID’in son eylemi ile ilgili olarak spekülasyonlar yapiliyor. Vahsi, insanlik disi uygulamalara imza atan asiri dinci bir örgüt olduguna kusku yok. Ben bir gazetecinin degimi ile O’nu BAAS dönemindeki iktidarlarini kaybeden “Sünni Araplarin intikam koalisyonu” olarak nitelemenin daha dogru olacagini düsünüyorum.

Ayrica ISID’in çikisi ani degil, aksine göstere-göstere geldi. 2013 yilinin ortalarinda Sünni Araplarin yogun olarak yasadigi yerlerde baslayan ve baslangiçta barisçil olan gösterilere yönelik Bagdat’in tepkisi çok sert oldu. Bagdat askeri güçleri harekete geçirerek gösterileri önledi, onlarca kisi öldü ve yaralandi, binlerce kisi tutuklandi. Göstericiler, Bagdat’in siddetine karsi siddete basvurdular ve bu yilin baslarinda ise bir kisim Sünni Arap asiretlerinden destek gören ISID bazi Sünni Arap yerlesim birimlerini ele geçirdi ve buralarda fiili hakimiyetini olusturdu. Daha sonraki gelismeler ise biliniyor.

Aso Zagrosi: Kürdistan Baskani Kek Mesud Barzani ve diger bazi yetkililer ISID’in Musul’a yönelik çalismalari konusunda Irak Merkezi iktidarini uyardiklarini, fakat kendilerini dinlemediklerini söylüyorlar. Ayrica ABD yakin dost gördükleri devlet baskanlarin ve basbakanlarin (Almanya Basbakani Merkel gibi) telefonlarini dahi dinliyor. Nasil oluyor da ISID’in girisimlerinden habersiz oluyor?

Basta Kürdistan Bölge Baskani Mesud Barzani olmak üzere öteki yetkililer yaptiklari açiklamalarda Bagdat’i ISID konusunda uyardiklarini söylediler ve aldiklari cevabi da kamuoyu ile paylastilar. Sizin de dediginiz gibi dünyadaki tüm haberlesmelerden haberdar olan ABD’nin ISID’in planlarindan habersiz olmasi ve bunu simdiye kadar destekledigi Maliki ile paylasmadigi düsünülemez. Kanimca paylasmistir. Kaldi ki ABD’nin uyarmasina gerek de yok. Musul yetkilileri de Bagdat’i defalarca uyardiklarini ve gerekli önlemlerin alinmasini istediklerini açikladilar. Öyle ise ISID niçin bu kadar kisa sürede böylesine büyük zafere imza atti?

Bu sorunun cevabi Musul’un sosyolojisi ve bölgede görev yapan ordunun yapisinda. Musul Arap milliyetçiligin, Sünni Arap siyasetinin en önemli merkezlerinden birisi. Geçmiste BAAS’in kalesi olarak biliniyordu, Saddam rejiminin yikilmasiyla birlikte bu noktada belirli bir sarsinti geçirse de bu özelligini korumaya devam ediyor. Musul’da iktidarin fiiliyatta BAAS yanlilari ve ISID’in elinde oldugu, bu kesimlerin vergi topladiklari, devlet ihalelerinden pay aldiklari, bölgeyi yakindan takip edenlerin bildigi bir sir!

Öte yandan bölgede bulunan Irak ordusundaki Sünni asker ve subaylarin hiç bir direnme göstermeden ISID’e teslim olduklarini bizzat Maliki açikladi ve yakalanmalari halinde yargilanacaklarini söyledi. Orduda görev yapan Sii er ve subaylar ise hemen her gün kendilerini istemediklerini dile getiren bölge halki için savasmak yerine silahlarini birakarak Hewlêr üzerinden evlerine dönmeyi tercih ettiler. Bir baska ifade ile ISID burnu kanamadan, hiç bir direnisle karsilasmadan ve bölge halkinin destegi ile Musul’u kisa bir süre içinde ele geçirmeyi basardi. Bu noktada bazi senaryolar yazmak ve bunun arkasinda komplolar aramak dogru degil diye düsünüyorum. Çünkü Sünni Araplarin hakli talepleri için Maliki’nin sahsinda Bagdat yönetimine karsi verdikleri mücadele birkaç yildir durmadan sürüyor. ISID’in Musul’u ele geçirmesini bu mücadelenin bir asamasi olarak görmek daha dogrudur diye düsünüyorum.

Aso Zagrosi: Ingiltere ve Fransa’nin Kürdistan’i ve bölgeyi kendi aralarinda Sykes picot-Antlasmasi ile bölüsmelerinin 2016 yilinda 100. Yilina giriyoruz. Bu antlasmadan en çok zarar gören, ülkeleri yeniden parçalanan ve jenosidlere ugrayan Kürdlerdir. ISID 10 Haziran’da sinirlari hiçe saydi ve Sykes-Picot Antlasmasini yirtip atti. Bu antlasmanin 100.yilina dogru gittigimiz bu süreçte ondan en çok zarar gören Kürdler ne yapiyor?

ISID’in adini andiginiz anlasmayi yirtip atmak gibi bir amaci var mi, bilmiyorum. Musul’un ele geçirilmesindeki amacin da bu oldugu konusundan emin degilim. Elbette ISID Musul’u ele geçirmekle, istemeden de olsa bazi önemli siyasal sonuçlara neden oldu. Ülkedeki siyasi denge ve talepler degisti. Bunlarin basinda da ISID’i destekleyen Sünni Araplarin Irak’ta Sünni Bir Bölge’nin olusturulmasi talebi geliyor ki, geçmiste Sünniler bu talebe en sert biçimde karsi çikiyorlardi, Kürdistan Bölgesi’nin kurulmasini bölücülük olarak görüyor, ortadan kaldirilmasini istiyorlardi…

Kürdler sadece uluslararasi bir mesruiyeti olmayan Sykes Picot’u degil, ayni zamanda ülkelerini 4 parçaya bölen “mesru” Lozan Anlasmasi’ni da çöp kutusuna atmak için mücadele ettiler ediyorlar. Kürdler hiçbir zaman Kürdistan’ bölen sinirlari mesru görmediler, tanimadilar. Kürdistanli örgütlerin önemli bir bölümü Bagimsiz devlet kurma hakkindan vazgeçmedi. Özgürlük mücadelelerinde bagimsiz ve birlesik Kürdistan hedefini göz ardi etmediler. Bu amaca ulusal, bölgesel ve uluslararasi sartlarin uygun olmasi halinde ulasabileceklerini asla unutmadilar. Güney Kürdistan siyasi önderliginin tavri da Musul öncesi ve sonrasi dönemde bu yönde idi. Bagimsiz devlet hakkina vurgu yaptilar, bu konuda halkin görüsüne basvuracaklarini her firsatta yinelediler.

Aso Zagrosi: Geçenlerde Irak savasina katilan Amerikali bir subay George Bush’un Irak’i Güney Kore olarak gördügü ve 60 yil alanda kalacaklarini söyledigini, fakat Baskan Obama’nin Irak’i Vietnam olarak gördügü ve askeri güçleri çektigini yaziyordu. ABD’nin alandan ayrilmasindan sonra (2011) Irak Basbakani Nuri El Maliki’nin ilk isi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklastirmak oldu. Cumhurbaskani yardimcisi kaçti, Maliye Bakani zindana atildi ve bir çok Sünni ordu ve devlet kurumlarindan uzaklastirildi. Nuri Maliki Kürdlere karsi Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêsmergelerin maaslarini dahi göndermedi. Irak Anayasa’sinda Kürdlere iliskin esas maddelerden, (Kerkük ve diger isgal altindaki bölgelerin gelecegine dair madde de dahil) hiç birini uygulamaya sokmadi. Nuri El Maliki Bagdat merkezli tam bir Sii diktatörlügü kurdu. Aktüel durumda yasanan çatismalar konusunda Kürdler nasil bir tavir almalilar?

Maliki’nin ikinci dönem iktidarina yol açan uzlasma Bölge Baskani Mesud Barzani’nin inisiyatifi ile Hewlêr’de yapilan bir toplantida gerçeklesmis, toplantida Hewlêr Mutabakati katilimcilar tarafindan imzalanmisti.

Ama Maliki bu mutabakata uygun davranmadi. Mutabakat hükümlerine aykiri davrandi, Sünni Araplari devlet aygitindan uzaklastirmaya basladi. Merkez Bankasi ve Istihbarat gibi önemli kurumlari kendine bagladi. Sadece kendisinden emir alarak hareket eden askeri birlikler olusturdu. Savunma ve içisleri gibi önemli bakanliklara bakan atamadi, bu bakanliklari vekaleten kendisi yürüttü. Bir baska ifade ile bir diktatör gibi davranmaya basladi ve Kürdler ile yasanan Pesmerge, 140. Madde, bütçe, Petrol ve Gaz yasasi gibi sorunlarin yanina bir de Maliki’nin bu davranislarinin yol açtigi sorunlar da eklendi.

Kürdistan Bölgesi Siyasi Önderligi, bu sorunlarin görüsmeler ve diyalog yolu ile çözülmesini istedi. Görüsme yapmak amaciyla Bagdat’a defalarca heyetler gönderdi. Kürdlerin anayasal haklarindan taviz vermeyeceklerini, Irak’in bütünlügü içinde kalmalarinin anayasanin eksiksiz uygulanmasina bagli oldugunu deklere etti. Bunun, dogru ve zamanin ruhuna uygun bir tavir oldugunu düsünüyorum. Kürdistan Bölgesi Siyasi Önderligi bir farkla su anda da ayni tavri gösteriyor. Bu fark ise, “yeni Irak”ta siyasal ve idari yapinin Musul sonrasi döneme uygun olarak planlanmasi ve hayata geçirilmesi talebidir.

Yasanan çatismalar konusunda uygulanan politikanin dogru oldugunu düsünüyorum. ISID’in Musul’u ele geçirmesinin sonuçlarindan birisi de Pesmerge güçlerinin Irak ordusunun terk ettigi üslere yerleserek Kürdistan Bölgesi Anayasasi’nda belirtilen sinirlarda kontrolü ele geçirmesidir. Bir baska ifade ile 140. maddenin fiiliyatta hayata geçirilmesini sartlari olusmustur. Bu nedenledir ki Bölge Baskani Mesud Barzani, artik 140. Maddeden bahsetmeyeceklerini, hayata geçirmek için çaba sarf edeceklerini ve bu amaçla referandum yapip halkin bu konudaki görüslerine bas vuracaklarini, çikan sonuca saygi gösterip hayata geçireceklerini deklere etti. Bu tavrin, tüm Kürdler tarafindan desteklenmesi gereken ve ülkenin gerçeklerine uygun bir tavir oldugunu düsünüyorum.

Bununla birlikte, Sayin Barzani daha yurtdisinda iken Pesmerge güçlerine Kürdistan Bölgesi sinirlari disinda askeri operasyon yapmayi veya yapilanlara katilmayi yasaklamis, Kürdistan bölgesi’ne yönelik her saldiriya karsi cevap verilmesini emretmisti. Bildigim kadariyla bu tavir bugün de devam ediyor ve bana göre devam etmelidir. Pesmergeler Kürdistan sinirlari disindaki askeri operasyonlara Irak’in birligi korumak” adina kayitsiz sartsiz katilmasini dogru bulmuyorum. Bunun için Kürdlerin “yeni Irak”a yönelik taleplerinin kabul edilmesi ve uluslararasi güvenceye kavusturulmasinin sart oldugunu düsünüyorum. Elbette bu konudaki karari Güney Kürdistan’daki siyasi yapi verecektir. Ben Güney Kürdistan Siyasi Önderligi’nin Güney Kürdistan halki için en dogru karari verebilecek deney ve bilgi birikimine sahip olduguna inaniyorum.

Aso Zagrosi: Geçenlerde General David Petraeus yaptigi bir açiklama da eger Amerika hava saldirilariyla ISID’i vurursa ‘Sii milislerine hizmet eder’ diyordu. Diger yandan ISID, Sünni mezhebi ideoloji olarak kullanan Arap irkçisi bir yapilanmadir. Eski Baasçilarin yogun bir sekilde bu hareketin içinde yer almasi bu gerçekligin açik bir ifadesidir. Bazi Kürd çevreleri ‘bu savas bizim savasimiz degildir’ diyorlar. Eger ISID vb yapilar bölgede dikis tuttururlarsa Kürdistan ile dogrudan komsu olacaklar. Ayrica Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diger isgal altindaki Kürd bölgelerini kendi topraklari olarak görüyorlar. Yarin çikacak olacak çatismalarda Türkiye dahil bir dizi Arap ülkesi onlarin yaninda olacaktir. Kürdistan yönetimi yarinlari da düsünerek simdi nasil bir tavir takinabilir? Beyaz Saray son günlerde dogrudan Kürdistan Baskani Kek Mesud Barzani, Irak Sünni ve Sii yöneticileriyle iliskiye geçerek „teröre karsi ortak mücadele’ ve „Bagdat yönetimini Sii, Sünni ve Kürd ekseninde’ yeniden yapilanmasini istiyor. Eger Kürdler Amerika’nin bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bagdat’ta gitmeliler? Güney Kürdistan yöneticileri sik sik Kürdistan’in bagimsizligindan söz ediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun ISID güçlerinin karsisinda aldigi yenilgilerden sonra bosaltigi Kerkük vb yerlere Pêsmerge güçleri yerlesti. Niçin Pêsmerge güçleri Hemrin’den baslayarak tüm Kürdistani bölgeleri denetim altina almiyor? Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasinin tatbikini mi bekleyecekler? Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel iliskiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bagimsiz Kürdistan’i ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanimayan Türkiye Güney Kürdlerin bagimsizligina karsi tavri ne olur? Geçenlerde Kürdistan Basbakani Neçirvan Barzani’nin basinda bulundugu bir KDP ve YNK delagasyonu Iran yetkilileriyle görüstü. Iran yetkilileri tüm görüsme boyunca ‘Kürd-Sii Ittifakini’ islediler. Acaba günümüzde Ikinci Çaldiran mümkün mü? Eger mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasil hareket edecekler? ISID de facto sinirlari ortadan kaldirirken Kürdler hala kendi aralarinda duvar/sinir/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanimlari tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlasmasini çöpe atmak için tarihsel bir imkan sagladi. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu olustugu zaman hemen karsisina „Botan ve Behdinan Savas Hükümetini’ çikardi. Bugün ise Bati Kürdistan’da „Kanton „ile Kürdlerin karsisina çikiyor. Bu girisimleri nasil yorumluyorsunuz? Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatismalar içine girerse yada Bagimsiz Kürdistan’i ilan ederse Kürdistan’in diger parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?

Dogrusunu söyleme gerekirse kendi içinde birkaç soruyu barindiran bu kadar uzun bir soru ile ilk kez karsilasiyorum. Dilimin döndügü kadariyla her birine cevap vermeye çalisacagim.

Ben de ISID’in Maliki yönetimindeki Bagdat’a karsi yürüttügü savasin “bizim savasimiz” olmadigini düsünüyorum. Ama Sünni Araplarin bazi hakli talepleri var ve bu talepler de karsilanmadan Irak’in birliginin korumak, huzur ve güveni saglamak mümkün degil. Bir baska ifade ile ISID ve yaptiklariyla Sünni Araplarin taleplerini birbirine karistirmamak gerekir.

Kürdistan Bölgesi’nin Sünni Araplar ile komsulugu ISID ile ortaya çikmadi. Bu komsulugun tarihi çok ama çok eskilere gider. Bilebildigim kadariyla bugüne kadar Kürdler Sünni Araplar ile ciddi bir çatismaya girmediler. Sünni Araplarin BAAS diktatörlügünün en önemli sütunlarindan birini olusturdugu dönemde de bu böyleydi. Ayrica unutmamak gerekir ki Güneyli Kürdlerin hatiri sayilir bir bölümü de Sünni ve Islami Kürd partilerin ülke politikasinda azimsanmayacak etkileri var.

Sünnilerin Kerkük’te hak iddiasinda olduklari bir gerçek. Ama bugün 140. maddeyi hayata geçirmede ayak direten Sünniler degil, Maliki yönetimi. Ayrica Kürdistan Bölgesi siyasi Önderligi Sünni Araplarin taleplerini destekledigini defalarca deklere etti, 2013 yilinda Irak askeri birlikleri gösteri yapan Sünnilere saldirdiginda onlara kapilarini açti. Tüm bunlar ve benzeri faktörlerin, Sünni Araplar ile Kürdlerin çatismadan çok isbirligi yapmalarina zemin hazirladigini düsünüyorum.

Kürdleri Sii ve Sünniler ile birlikte davranmaya tesvik eden sadece ABD degil. Iran ve Türkiye de ayni seyi istiyorlar. Güney Kürdistan Siyasi önderligi ise prensipte bu talebe karsi degil. Ama Musul sonrasi yeni dönemi ifade eden bir idari ve siyasi yapinin olusturulmasini, Kürdlerin taleplerinin eksiksiz karsilanmasini istiyorlar ki, bu kanimca gerçekçi bir politikadir.

Yukarida da söyledim. Pesmerge Kürdistan Anayasasi’nda belirtilen ve Kürdistan Bölgesi’ni Arap bölgelerinden ayiran sinirlarin hepsinde kontrolü saglamis bulunuyor. Ve Bölge Yönetimi, “yeni Irak”in kurulma sürecine katilmasi için bu durumun kabul edilmesini de bir sart olarak ileri sürüyor ve Pesmergenin geri çekilmeyecegini söylüyor. Yani öyle Anayasanin uygulanmasini beklemek diye bir durum simdilik sözkonusu degil.

Güney Kürdistan’in Türkiye ile ekonomik, siyasal ve kültürel iliskileri ve bu iliskilerin gelisip güçlenmesi her iki ülkenin de yararina olan bir durumdur. Güney Kürdistan hükümetinin bu iliskileri kurarken “ileride bagimsizlik ilaninda yardimi olur” diye düsündügünü zannetmiyorum. AK Parti hükümeti için de ayni sey sözkonusudur. Iliskilerin kurulmasi bölgesel ve uluslararasi gelismelerin ve her iki ülkenin ihtiyaçlarinin dogal bir sonucudur.

Bununla birlikte Güney Kürdistan Siyasal Önderligi, bagimsiz devlet ilani konusunda kafa yorarken elbette Iran ve Türkiye gibi bölge politikasinda etkin bir konuma sahip olan ülkelerin tavirlarini da dikkate almak zorundadir. Türkiye ile kurulan iliskiler bu noktada olumlu bir rol oynayabilirler.

Iran, tarihi, kültürel ve cografi nedenlerle her zaman Kürd siyasetinde önemli bir yere sahip, göz önünde bulundurulmasi gereken bir faktör olmustur. Ne yazik ki Iran devleti bu pozisyonunu hep Kürdlerin aleyhine kullanmis, kendi Kürdlerinin haklarini tanimadigi gibi, öteki parçalarin içislerine müdahale etmis, bu parçalardaki ulusal kurtulus mücadelesinin bastirilmasi için öteki sömürgeci devletlerle isbirligi yapmaktan kaçinmamistir. Kürd siyaseti gelecege yönelik bir politika belirlerken bu pozisyondaki Iran’i dikkat almak zorundadir.

Iran’in, Güney Kürdistan Siyasi Önderligi’ ile O’nu kendi cephesine çekmesi için görüsme yapmasi ve bu amaçla bazen tavizler verip vaatlerde bulunmasi, bazen de baski ve tehditlere basvurmasi sasirtici bir durum degil. Önemli olan Kürdlerin bu görüsmelerde ne dedigi ve bu noktada aldigi tavirdir. Ki, son gelismelerde Kürdlerin Iran’in baskilarina boyun egmedigini, ricasina kulak asmadigini gösteriyor. Güney Kürdistan’dan böylesi olumsuz bir pozisyonda bulunan Iran ile gerginlik yasamasi, onunla çatisma içine girmesi beklenmemelidir.

Basta PKK olmak üzere, bazi Kürd siyasi hareketlerin Iran’in önerdigi Sii-Kürd ittifakina sicak baktigi ve bu dogrultuda politika yaptiklari biliniyor. (Öcalan’in son dönemde PKK’yi Sii cephesinden kopartip Sünni cepheye eklemek için çaba sarf ettigini, bu arada belirtmek gerek.) Buna bakarak “Ikinci bir Çaldiran yasanabilir” demek asiri bir yorum olur. Çünkü Kürdler sömürgeciler arasindaki çatismalarda bir nesne olma pozisyonundan giderek uzaklasiyorlar. Bu noktada önemli bir mesafe kat edildigini görmek mümkün.

PKK’nin yeni ve eski politikalarina yönelik görüslerimizi defalarca dile getirdik. Duyarli kamuoyunun yeterli bilgiye sahip oldugunu düsünüyorum. Bu nedenle hosgörünüze siginarak bu konudaki sorularinizi cevapsiz birakacagim. Ama sunu da söylemeden edemeyecegim. Ben bardagin dolu tarafina bakilmasi, PKK’nin, paradigmasi ve Güney’e yönelik olumsuz ve bazen de düsmanca tavrindan bagimsiz olarak, ISID’e karsi birlikte savasma önerisinin ele alinmasi gerektigini düsünüyorum. Çünkü Güney Kürdistan Siyasi Önderligi’nin kendine uzatilan hangi eli tutacagini, uzatilan elin arkasindaki gerçek niyeti bilecek kadar deney sahibi olduguna inaniyorum.

Aso Zagrosi: Sorularimiza cevap verdiginiz için tesekkür ediyorum

Ben de bana görüslerini dile getirme firsati verdiginiz için size tesekkür ederim.

Not: Sayin Mesud Tek’e sorular gönderilirken son 4 soru birlesmis ve tek soru imajini vermesine ragmen, sonuçta gereken cevap verilmistir.(Aso)

Kaynak: newroz.com

Dengê Kurdistan

Back to top button