Makale

METIN YALÇININ ARDINDAN

En son görüstügümüzde anlamistim; çok hastaydi. Ama, o nayif durusu ve gurur dolu gülüsü ile yine bizi ilk tanistigimiz günlere götürdü.

Bilemedim. Metin Xoce mi desem, Mustafa mi, Simal mi desem ya da Sengal mi.? Bir insanin bu hayatta kaç adi olur ki.?

Mustafa’dan baslayayim.

Tatvandayim. Bir gün Diyarbakir’dan bir haber geldi. Çok önemli bir konuk gelecek onu karsilamam ve bir süre saklamam gerektigi söylenmisti.

Kimdi, neden bana gönderiliyordu, sormadim,sorusturmadim.Benim zaten böyle bir hakkim da yoktu.Bu konuda görevim vardi. Gelen kisi belli ki çok önemli biriydi. Adini Mustafa olarak bana bildirdirmislerdi.

Ve nihayet konugum geldi. Ben daha önceden onun için gerekli hazirliklari yapmistim. Yatili bölge okulunda bir ögretmen arkadasimin evine yerlesecekti. Arkadasim da esi de ögretmendiler, ikisi de Türktü. Ikisi de TÖB-DER ( dönemin ögretmen örgütü) üyesiydi.Ben durumun önemini kendilerine izah etmistim.Sag olsunlar onlar da büyük bir özveri ve cesaret göstererek konugumu misafir etmeyi kabul etmislerdi.

Tatvan çarsisinda otobüs firmasinin önünde bekliyorum. Otobüsten iki kisi araliklarla indi. En son inen arkadasi taniyordum. Bana göz isareti ile konugu gösterdi.Sonra hiç konusmadan yanimdan uzaklasti. Yolcu otobüsü hareket ettikten sonra,ben konuga yanastim ve belirlenmis parola yi yanindan geçerken fisildadim.O da pesimden gelerek arabaya bindi ve biz dogruca yatili bölge okuluna, kalacagi eve gittik.

Yolda çok az konustu. Gerektigi kdar dersek daha dogru olur.Kendisine Mustafa demem gerektigini söyledi. Ben de biliyorum dedim,onu ev sahipleri ile tanistirdim,sonra çikipkendi evime geldim.

Yaklasik üç ay kaldi orada. Ben haftada birkaç kez ziyaret ediyordum.Ama her gün de konuk oldugu ev sahibinden onu soruyordum.Sagligi yerindeydi. Kitap istemisti,göndermistim.Ne isterse büyük bir titizlikle yerine getiriyorduk. Onun Tatvanda oldugunu bilen kisi sayisi dördü geçmiyordu.

Bir gün gndüz ziyaretine gittim. Evde ondan baska kimse yoktu. Pencereden geldigimi görmüs ve kapiyi açmisti bana. Girer girmez basladi Kürdçe konusmaya.’ Yahu neredeyse dilimi unutacagim. Brada Türkçe konusa konusa dilim sisti. Gel otur biraz konusalim’ dedi bana. Oturdum karsisina o anlatti ben dinledim. Sonra o sordu ben cevapladim.Saat ikiden altiya kadar söylestik.Bir ara bir istegin var mi diye sordum.Var dedi bana.’ Yahu bizim yemekleri özledim. Burada yapilan yemekler benim damak tadima yanit vermiyor. Söyle bir ‘Tirsik’ yanidada bir bulgur pilavi olsa ne iyi olurdu.Bari nereye ait oldugumu yad edecektim’ dedi. Ben tamam dedim .

Eve geldim. Anneme ‘çok önemli bir misafirim var. Yarin aksam eve yemege gelecek.Sen Tirsik,Savar, Salata ve Mehir hazila.’dedim.Annem biraz sasirdi ama konugumun kim oldugunu nereden gelecegini sormadi. Sadece ‘oglum misafire ayip olmasin bu yemekler günlük yemekler.Baska bir seyler hazirlarsak daha iyi olmaz mi’ dedi. Ben yok dedim. Annemle anlastik. Ertesi gün karanlik çökünce gidip Mustafa abiyi bulundugu yerden alip bizim eve getirdim.

Aslinda yaptigim çok tehlikeli ve temayüllere aykiri bir seydi. Üstelik de bizim evimizin yakininda MIT bölge müdürlügü binasi vardi ve bizim evimiz de belirgin, bilindik bir evdi.Yinede tüm riskleri göze almistik bizim evde aksam yemegini birlikte yiyecektik.

Eve girdik direk benim adama geçip oturduk.Annem yemekleri bir bir kapidan bana verdi,odadaki masanin üstünde yemek yedik. Mehir, Savar, Tirsik ve Salata.Ve bir de bir bas sogan ile bir sürahi su vardi masamizda. Annem o gün tandir ekmegi pisirtmisti komsumuza.Tandir ekmegi de soframizda bas kösedeydi.Yemek yedik,ben sofrayi toplayip anneme verdim yemek tabaklarini sonra çay yapmasini söyledim ve tekrar odaya döndüm.

Biraz sonra babam eve geldi. Sesini duydum Babam benim odamin isigini yanik görünce anneme sormus ‘misafiri mi var odada’ Annem evet demis.Babam bu durumlarda odamin kapisini aralayip her seferinde içerdeki misafire nezaketen hos geldin deyip kendi odasina çekilirdi.Kisa bir süre sonra babam kapiyi açti. Birden Mustafa abi ile yüzyüze gelince,ikisi de sasirarak birbirlerine bakip kucaklastilar.Babam gayri ihtiyari ‘Metin Xoce tu van dera.?’ Diyerek basladi konusmaya. Ben hayretle onlar bakiyordum.Bu arada misafirin baska bir adini da ögrenmis oldum.mustafa abi de’ Yahu Eli ka temasa vê qederê bike. Pistî çend salan, liv ir, li mala te û ez mêvanê kurê te.’

Ben bu iki eski dostun sicak ve heyecan dolu sohbetleri karsisinda geri planda kaldim. Sonra odadan disari çiktim. Belki konusacak anilari vardir diyerekten.Bir süre sonra babam beni çagirdi.Içeri girdim. Babam sert bir eda ile ‘Madem Metin yani Mustafa kaç gündür buralarda neden bana haber vermiyorsun’ dedi..Ben nasil haber verecektim ki.? Onlarin eski iki dost ve yoldas olduklarini nereden bilecektim ki. Ben babama cevap vermedim. Babam ‘bundan sonra ben onunla ilgilenecegim’ deyince Mustafa abi’ yok yok Eli sen bu isten uzak dur.Çocuk gereken her seyi yapiyor zaten’ deyince babam ‘ tamam o zaman en ufak bir sorun olursa mutlaka haberim olsun’ diyerek ayaga kalkti ve Mustafa abiye dönerek ‘ belki sizin konusacak meseleleriniz vardir ben çikayim sizi yalniz birakayim.Tekrar seref verdin,seni gördügüme çok sevindim hocam’ diyerek odadan çikti.

Basbasa kalinca ben Babam ile olan bu dostluklarini hiç sormadim. O ‘ Yahu su hayata bak.Nerden nereye..Uzun yillar sonra sen gel eski bir yoldasini onun oglu olan yeni yoldasinla ayni evde bir araya gel. Olacak sey midir bu.? Biliyorum simdi sen diyeceksin ki babamla nereden tanisiyorsunuz.’dedi. Ben ‘yok abi anlatmak zorunda degilsin dedim ama o yine de anlatti bana.’ Biz KDP’den tanisiyoruz. Ben KDP Kulp sorumlusuydum, baban ise Baykan sorumlusuydu. Bizde o zaman kardes örgütler vardi. Bölge komitesi Kulp ve Baykani kardes komite olarak ilan etmisti. Bu nedenle bizi tanistirdmislardi. Biz sik sik görüsüp beldelerimizin örgütsel çalismalari konusunda yardimlasirdik.Dostlugumuz oradan geliyor.’ Deyince ben gülümsedim.’ Babamin eski yoldasi benim yeni yoldasim’

Saatler onbire geliyordu.Biz disari çiktik ve misafiri kaldigi eve geri götürdüm. Babam her gün bana soruyordu.’ Misafire ugruyormusun, bir seye ihtiyaci var mi.* yeri rahat degilse degistirelim…? Ben her sey yolunda diyerek her seferinde babami uzak tutmaya çalistim.

Tatvanda bir ara bir gerilim yasandi. Ben önlem olsun diye onu yakin bir köye götürdüm. Köyde dernek üyelerimiz vardi.Onu misafir etmislerdi.O da kaldigi evin erkekleri ile her sabah tarlaya gidip onlar gibi çalisiyormus.Bir hafta kaldi orada. Bir gün köylünün biri tarlada yanina gelmis onu tanimak istemis.O bu durumdan tedirgin olunca haber gönderdi ben gidip onu alip Tatvanda kaldigi eve eve getirdim.O siralar ögretmen arkadaslarim kari-koca arasinda bir tartisma çikmis,bu nedenle birbirlerine küsmüslerdi. Mustafa abi bu durumun sorumlusu olarak kendisini suçlamisti. ‘Ben de sikildim, onlar da sikildilar,mümkünse baska bir yere gönder beni’ dedi. Ben de ‘tamam’ dedim.Sonra gerekli hazirliklari yaparak bir aksam üstü onu bir kurye gözetiminde Musa gönderdim. Musta onbes gün kaldi. Köylüler kuskulaninca yine yerini degistirmek zorunda kaldim.

Aslinda siniri geçip Iran Kürdistanina gitmesi kararlastirilmisti ama henüz kosullarini olusturamamistik.Ben bu kez de onu kayseriye göndermeye karar verdim. Kayseride bir bayan polis memuru arkadasim vardi.onu aradim Tatvana geldi. Yolculugu planladik ve ertesi gün Mustafa abiyi ona emanet ettim. Sag salim Kayseriye, polis arkadasimizin evine gitti.Üç aya yakin orada kaldi. Oarasi hosuna gitmisti. Kendini güvende his ediyordu. Daha da önemlisi misafir oldugu ev sahipleri Kürdtü.Düzenli olarak haberlesiyorduk.Derken kosullari olusturduk. Ben ona haber gönderdim yine ayni sekilde kadin polis arkadasimin refakati ile bu kez Van’a kadar geldi.Hiç beklemeden yeni bir kurye ile at sirtinda karanlikla beraber Çukurcadan karsi tarafa geçti.Gittigi yer tamamen özgür yasayacagi güvenilir bir yerdi.Orada elliye yakin yoldasi mevcuttu.Onlarin yaninda yeni bir hayata baslayacakti.

Aylar sonra ben de ayni sekilde yanina gittim.Bu kez bana Simal olarak tanittilar.Ona Apê Simal demeye basladim. Iyi bir dosttu. Onda babami görüyordum.Ara sira bana takilirdi.Dertlesirdik. Babam ile olan anilarini anlatirdi.Kayserideki cesur kadin polis arkadasi, yatili bölge okulunu anlatirdi zaman zaman.Sonra Siwar’dan konusurdu. Belli ki evini özlemisti.

Birlikte üç yil kaldik. Ben Türkiyeye döndüm o da yurt disina gönderildi.Yurt disinda bu kez de Sengal olarak tanindi.Bir kaç yil orada kaldi gazetemize iyi yazilar yazdi. Hepimiz zaman asimindan medet umuyorduk. Derken zaman asindi.O da ülkeye döndü.Artik onun Metin Yalçin oldugunu ögrendim.Ona gerçek ismi ile hitap etmeye bir türlü alisamadim. Son görüstügümüzde de Apê Simal diye hitap etmistim.Onunla birlikte yan yana oldugumuz zamanlarda adi Simal’di. Benim için hep de öyle kalacak.

Ben, o dönmeden, Dorsin ile, Semir ve Siwar ile tanismistim. Keza doktor Kendal ile de dostlugumuz gelismisti. Onlar ile de yoldaslik iliskilerimiz vardi. Hala da devam ediyor.Bir aile gibiyiz.

Diyarbakira döndükten sonra hep hastaliklarla bogustu. Metin abê hem çok yaslanmisti, yorgundu hem de ne yazik ki o amansiz hastaliga yakalanmisti. Fakat hiçbir kosulda yüzünden gülümseme eksilmemisti. O güzel adam,o sefkatli baba, o azmin ve inancin örnek insani, simdi aramizda yok. onu yitirdik. Ruhun sad olsun apê Simal,yani,Sengal, yani Mustafa ve elbette ki Metin Xoce, Metin Yalçin…Ruhun sad olsun.

Latif Epözdemir

Back to top button