Muammalar Serisi
Turuncu esir önlügü Muammalar Serisiyle diz çökmüs bir rehinenin çaresiz son sözleri ve basinda dikilen siyah kar maskeli ISID militaninin küstahça sallayip esirinin boynuna dayadigi biçagi…
Bu görüntüyü izledikçe hepimiz, önce bunu izleyen yakinlarinin neler hissetmis olabileceklerini düsünüyorduk; sonra kendi rehinelerimizin ailelerinin ruh halini…
Hele hava operasyonu baslayinca, rehinelerin kalkan olarak kullanilabilecegi kuskusu herkesin, ama yine en çok ailelerinin beynini desiyordu.
Aileler tepkiliydi; resmi kaynaklardan bilgi alamamaktan yakiniyorlardi. Yakinmalarinin haber yapilmasi bile yasakti.
Hükümet, yayin yasagi ile konsoloslugun neden vaktinde tahliye edilmedigi sorusunun sorulmasini da engellemis oldu.
***
Dünkü ‘mutlu son’ elbette sevindiricidir. Kutlanmalidir.
Ancak ardinda biraktigi bir dizi soru da mutlaka yanitlanmalidir.
Basta biraz önce sözünü ettigim tahliye etmeme karari…
Ilk sizan bilgiler, MIT’in uyarisina ragmen Disisleri’nin ‘Çikmasinlar’ karari verdigi yolundaydi. MIT Müstesari’nin Davutoglu kabinesine girmemesini bile buna yoranlar oldu.
Ardindan Baskonsolosun söz dinlemedigi iddiasi ortaya atildi.
Davutoglu’nun baskonsolosu birkaç kez alnindan öpmesi tekzip yerine geçer mi; bil-miyorum. Ancak yayin yasagi, varsa vahim bir hatanin ortaya çikmasini engelledi, yoksa insanlarin yok yere suçlanmasina yol açti.
***
Ikinci muamma, ISID’le neyin pazarliginin yapildigi…
Bati basini aylardir Türkiye’nin ‘cihatçilara otoban’ dösedigini, militanlari egitip hasta-nelerde tedavi ettigini, petrol alip karsiligin-da silah verdigini yaziyor. Egitim yerlerinin adreslerini veriyor, fotograflarini yayimliyor. Bati’nin itibarli gazeteleri de, uysal Türk basinini taklit etmedigi için firça yiyor.
Bu arada biz sinir ötesine silah sevk edildigini, Hükümet-Cemaat çatismasi sa-yesinde ögrenebiliyoruz. Silah yüklü TIR’lar sinirda durduruluyor, skandal belgeleniyor, mahkemeye intikal ediyor; ama Ankara ‘Yok öyle bir sey’ deyip çikiyor.
Türk yetkililerin silah ticaretine aracilik ederken ISID’e karsi kararli tavir almaktan çekinmesi, uluslararasi koalisyona girme konusunda ayak diremesi de -rehine-leri koruma kaygisiyla oldugu söylense de- mezhepsel ve ideolojik yakinlik olarak yorumlaniyor.
Simdi rehinelerin serbest kalmasiyla bunu test edebilecegiz, ancak silah-mühimmat destegi meselesi hâlâ sir olarak duruyor.
***
Tabii sirlar arasina simdi, ‘Nasil serbest kaldilar’ sorusunu da eklemek gerek…
Ankara’nin sabah erkenden, kendine ya-kin gazetecilere ‘Valla fidye vermedik, hiçbir pazarliga girmedik’ haberi sizdirmasindan, bu konudaki rahatsizlik anlasildi.
Disisleri, Cumhurbaskani’nin ‘basarili bir kurtarma operasyonu’ açiklamasini düzelt-mek için de epey ter döktü.
‘Operasyon degil, bir dizi temas’ türü izahat, iyice kafalari karistirdi.
Sahi, nasil bir ‘operasyon’ yapildi?
***
Göremedigimiz çok sey var, ama gördüklerimiz de yabana atilir cinsten degil:
Uzak bir tehlike gibi görülen ISID’in, ne kadar yakin bir tehdit oldugunu gördük.
Yayin yasaginin hatalari örtbas etmede ne kadar islevsel oldugunu gördük.
Özgür basin olmayinca, hayati sorular sorulmayinca, boslugun nasil uluslararasi basin tarafindan dolduruldugunu gördük.
Devlet birimlerinin ne kadar daginik oldugunu gördük.
Bir devleti ve dis politikasini rehin almanin ne kadar kolay oldugunu gördük.
Rehineler kurtuldu; darisi Türkiye’nin rehineligine…
—————————————————-
Cumhuriyet-21 Eylül
Can Dündar