Muhafazakâr demokratliktan radikal Islamciliga, devlet eliyle toplumu dindarlastirmaya…
Cumhurbaskani Erdogan dün Besinci Din Sûrasi’nda bir konusma yapti.
Bu konusma, Türkiye’nin nasil devlet eliyle dindarlasma yörüngesine oturtulmakta oldugunun yeni bir göstergesidir.
Türkiye’nin nasil Bati’dan Dogu’ya döndürülmekte oldugunu, Erdogan’in ‘Bati degerleri’ne dönük nefretinin gün geçtikçe nasil açiga çiktigini, radikal Islamcilik yolunda nasil kararli adimlarla yüründügünü sergileyen bir konusmadir.
Erdogan’in bu konusmasi, Türkiye’yi bekleyen son derece tehlikeli altüst oluslarin yeni bir habercisidir.
Tayyip Erdogan’in, ‘Isteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlica ögrenilecek ve ögretilecek. Bu dinin bir sahibi var. 200 yildir sorulmayanlari artik soruyoruz. Bize dayatilan ezberleri bozuyoruz’ cümleleri bu tehlikenin altini kalin olarak çiziyor.
AKP, 14 Agustos 2001’de, Milli Görüs çizgisinden Erbakan’a isyan ederek kopan Tayyip Erdogan, Abdullah Gül, Bülent Arinç ve Abdüllatif Sener öncülügünde ‘muhazakâr demokrat’ kimlige vurgu yapilarak kuruldu
Yolun basinda ‘Islamci etiketler’ reddedilmisti
Özellikle Bati platformlarda AKP’nin kimliginin ‘muhafazakâr demokrat’ diye açiklanmasina özen gösterilmis, Islamci etiketler reddedilmisti
Oysa, AKP kurulurken bir ara kendini, Avrupa’daki Hiristiyan demokrat partilerden de esinlenerek, Müslüman demokrat diye tarif etmeyi düsünmüstü.
Ama saniyorum Islamci parti, dinci parti gibi çagrisimlar uyandirir düsüncesiyle bundan vazgeçilmis, ‘muhafazakâr demokrat’likta karar kilinmisti.
AKP yönetimi özellikle Bati platformlarinda kendi kimliginin ‘muhafazakâr demokrat’ diye açiklanmasina özen göstermis, Islamci etiketler reddedilmisti.
AKP’nin muhafazakâr demokratligi, Bati baskentlerinde de genel olarak kabul görmüstü.
Islam’la ‘demokrasi’nin bulusabilecegi, demokrasinin bir ‘Islam ülkesi’nde de gerçek olabilecegi görüsüne güç kazandiran AKP ya da Türkiye örnegi Islam âlemine model olarak gösterilmeye baslanmisti.
Bu konuda ABD ve AB’nin önde gelen liderleri, Erdogan-Gül ikilisinin arkasina ciddi destek koymuslardi.
Türkiye’de, asker içindeki 2003-2004 darbe tezgâhlarinin çöpe gitmesinde, özellikle Washington’un ‘muhafazakâr demokrat’ AKP hükmetine dönük desteginin önemli payi vardi.
Amerika’nin bu destegi Obama’nin baskan seçilmesiyle birlikte daha da belirginlesmisti.
Avrupa Birligi’yle 2005 yili sonunda tam üyelik müzakerelerinin açilmasi, AKP hükümetinin bununla ilgili demokratiklesme adimlarini atmasi, Islam ve demokrasi konusunda Türkiye’nin modelligini biraz daha ön plana çikarmisti.
O muhafazakâr demokrat döneminde AKP’yi benim gibi destekleyenler arasinda Nuray Mert de vardi.
Sevgili Nuray, elestirel yani da olan bu destegini zaman içinde -ve saniyorum benden önce- çekmeye baslamis, sonra da tümüyle kesmisti.
Basbakanlik ve Cumhurbaskanligi’nda halef-selef olan Gül ile Erdogan, kurulduktan yaklasik 1,5 yil sonra katildigi ilk seçimde iktidara gelen AKP’nin TBMM’deki ilk grup toplantisinda
Muhazakâr demokratliktan radikal Islamciliga
Nuray Mert geçen hafta Diken’deki yazisina su basligi koymustu:
‘Muhafazakâr demokratliktan radikal Islamciliga: Tehlikenin farkinda misiniz?..’
Evet, farkinda misiniz?
Degilseniz, Nuray Mert’in su satirlarini lütfen okuyun:
Türkiye’de giderek daha belirginlesen otoriter siyasetleri ve ‘yeni düzen’i, uzunca bir süredir, Batici-laikçi otoriter düzenin yerini muhafazakâr otoriter düzen’in almasi olarak tanimliyorum.
Bu süreçte, iktidar çevresi muhafazakâr kavramini zorlar bir anlayisla öne çikmaya, koyulasan otoriter siyaset de muhafazakâr taniminin disina tasmaya basladi.
Zira muhafazakârlik sanildiginin aksine otoriter, devletçi, tek tiplestirici siyasetlerden belli bir noktadan sonra farklilasan bir siyaset üslubudur.
Muhafazakârlar, toplumda yaygin degerler dünyasina, tarihsel, kurumsal birikime karsi radikal, yikici degisim siyasetlerine karsidir.
Her tür radikalizme karsi dururlar.
Islamcilik ise farkli tonlarda da olsa, ‘modernizm’e karsi radikal bir tepki. Ama tam da bu nedenle kendisi de modern bir ideolojidir.
MUHAFAZAKAR DEMOKRAT
DEGIL, ISLAMCI
‘Biliyorum, iktidardan korkuyorsunuz. Ama bir toplumun savrulusunun getirecegi yikim daha korkutucu degil mi? Sahi hâlâ ‘tehlikenin farkinda degil misiniz?..’
Giderek daha net bir sekilde anliyoruz ki mevcut iktidarin siyaset perspektifini artik muhafazakâr demokratlik degil, Islamcilik düsüncesi belirliyor.
Daha önce de yazdim.
Insanlar istedikleri görüse, ideolojiye inanabilirler.
Ancak kendilerini uzunca bir süre muhafazakâr demokrat diye tanimlayip mutlak güç sahibi olma yolunda belli bir mesafe aldiktan sonra Islamcilik siyasetine soyunmalari, maalesef laikçi çevrelerin dindar/muhafazakâr siyaset ve siyasetçilere karsi, yillarca karsi çiktigimiz önyargilarini dogrular bir hâl aliyor.
Böylesi bir durum, muhafazakâr/dindar kesim için de son derece rahatsiz edici olmali.
Eger öyle degilse, biz toplumun bir kisminin, diger bir kismini kandirmayi mesru buldugu, bizim gibi hak mücadelesi yapanlari amaçlarina ulasmak için kullanmaktan hiç rahatsiz olmayan bir ülkede yasiyoruz demektir.
Inanin, böyle bir toplumun sonu hayirli olmaz.
MÜTHIS BIR KAVGA IHTIMALI
Iktidarin perspektifi belli oldu.
Artik belli ki amaci devlet eliyle toplumun dindarlastirilmaya çalisilacagi, egitimin ve devletin diger baski araçlarinin bu amaca hizmet etmek üzere devreye sokuldugu/sokulacagi bir iktidar perspektifine sahibiz.
Beni kimse ‘Türkiye Iran olacak’, ‘Bu adamlar din devleti kuracak’ gibi ‘pesin fikirler’le dogru bildiklerimi savunmaktan alikoyamadi, korkutamadi.
Nitekim mesele din devleti kurulmasi bile degil.
Ben asil bu toplumun, bu gidisle kendini müthis bir kavganin içinde bulmasindan kaygiliyim.
Bugün sesini çikarmayan, sorgulamayan, tartismayan, demokratik tavir koymayan herkes bu gidisten sorumlu olacak.
Biliyorum, iktidardan çok korkuyorsunuz.
Ama bir toplumun savrulusu, o savrulusun getirecegi çözülme ve nihayet yikim çok daha korkutucu degil mi?
Sahi hâlâ ‘tehlikenin farkinda degil misiniz?..’
——————————————————
T 24-9 Aralik
Hasan Cemal