Muhalefetin içerigi

Tayyip Erdogan esip savuruyor: ‘Eyyy Amerika!’ diye haykiriyor, onaylayan muhtarlar arasindan; ‘PYD’yi nasil muhatap alirsiniz? O bir teröristtir vb Kemal Kiliçdaroglu da muhalefet ediyor (MHP ile birlikte). Nasil muhalefet ediyor? ‘PYD’yi sen davet etmedin mi? Sen muhatap almadin mi?’ diyerek. Bu ampirik olarak dogru; evet, AKP iktidari (basinda tabii ki Tayyip Erdogan) PYD’yi muhatap aldi. Müslim Salih birkaç kere Türkiye’ye geldi. Ayni sekilde, CHP ile MHP, Erdogan’a ve AKP’ye Abdullah Öcalan’la müzakere yürüttügü, Kandil’le temas ettigi için de elestiri yöneltiyorlar.
Tayyip Erdogan’in tutarsiz davranislari, yüz seksen derece dönüsleri artik iyiden iyiye alistigimiz seyler. Bu konularda da birbirleriyle uzlasmayacak davranislari oldugu dogru. Onun bu tutarsizliklarini sergilemek ve elestirmek siyaset yapmanin bir geregi olabilir.
Ama ne olmaliydi? Hükümet Öcalan’la müzakere yürütmemeli ve Kandil’le temas etmemeli miydi? Kobane’yi daha da fazla izole birakmak için bütün delikleri tikamali miydi? PYD’yi muhatap almayip Müslim Salih’i kapidan içeri sokmamali miydi? CHP’nin konusma tarzina bakilirsa (MHP de ayni), evet, dogrusu bu ikincisiydi.
Böyle düsünüyorsak, Tayyip Erdogan’a bizim yanimiza gelmekte geç kaldigi için sitem edebiliriz. Ama su andaki durusuyla Tayyip Erdogan muhalefetin savundugu ‘dogru çizgi’ye gelmis sayilir.
Bu konuda da (baska birçok konuda oldugu gibi) bölünmüs durumdayiz ve bu bölünme durumunda ben kendimi ‘her zamanki gibi’ azinlik içinde görüyorum.
Bana göre Türkiye Cumhuriyeti kendi sinirlari içinde yasayan Kürtler’le ve komsu ülkelerde yasayan Kürtler’le içtenlikli dostane iliskiler kurmalidir. Çünkü Kürtler, dünyanin bir tür ‘Magdurlar Kitasi’ olan Ortadogu’nun en ‘magdur’ halklari arasindadir, belki en bastadir. Bunun ilânihaye böyle devam etmesi beklenemez ve gidecegi üzerine hesap yapilamaz.
Ama burada egemen görüs, ‘Kürtler güçlenirse bizden toprak götürür’ diye, bes kelimede özetlenebilir.
Tayyip Erdogan da, aslinda ayagini bu siyasî noktaya basiyor: ‘Kürtler’e avantaj kazandiracak hiçbir sey yapilmamali.’ Oraya bastiktan sonra da, ‘ISID’le PYD arasinda fark yoktur’ vezninden, herhangi bir inandiriciligi da olmayan (yani, dünyada) retorik geliyor.
Tayyip Erdogan ‘Baris Süreci’ diye ortaya çiktigi zaman da aklinda baska türlü düsünceler yoktu. ‘Baris’tan kasti, PKK’nin silâh birakmasiydi; bunu, Türkiye hükümetinden önce, bu ülkenin Kürt kökenli halkinin PKK üstünde baskisiyla gerçeklestirmek istiyordu. Yoksa, medeni bir devlet ve toplum çerçevesinde birarada yasayan, farkli etnik temele bagli iki toplulugun hangi hukukî temeller ve kurumlarda gerçek bir esitlik saglayacagini düsünmüslügü yoktu. ‘Din kardesligi’ gibi bir formül ona yetiyordu.
Ve bu noktada, kendisinin sabah aksam sövdügü, kendisini kiyasiya elestirmek isteyen ‘ve elestirdigini sanan’ muhalefetle bulusuyor. Çünkü o muhalefete göre de Kürtler aslinda bir tehdit, PYD’ye göz açtirmamali vb., vb.
Bana göre bugün AKP’ye ciddi ve uzun-vadeli muhalefet, önceki politikalarini niçin yürürlüge koydugunu sorgulayarak yapilacak bir muhalefet degildir. Tersine, o politikalari niçin bugün tersine çevirdigini sormak gerekir. O politikalari onaylamak, desteklemek, devamini talep etmek ve aslinda o politikalarin içtensizligini elestirmek gerekir.
Ortadogu’da Türkiye’nin Kürtler’le kuracagi dostane iliskiler politikasi Suudi Arabistan’la, Katar’la vb. iyi geçinme politikasindan çok daha önemlidir.
Süphesiz Kürtler’in kendi aralarinda bir yigin anlasmazlik çikmasi beklenebilir’ nitekim çikiyor. Orada da ölçüt, evrensel ilkelerdir’ hangisinin bizim için daha faydali olacagi degil.
———————————————————–
Taraf-13 Subat
Murat Belge