Makale

Müzakeredeki prestijini çözümün önüne kosmak

Bugüne degin hiçbir hükümet, siyasi riskini üstlenmeyi göze alamadigi için Kürt sorununda siyasal çözüm alternatifine yanasmadi.

Neticede kirli savas, en naif demokratiklesme ve sivillesme adimlarinin bile önünü tikadi. Iktidarlarinin ‘gerçek kaynagi’ olan derin devleti kizdirmak istemeyen hükümetler de bu ‘bahaneye’ dört elle sarildi…

Derken bir hükümet, halktan aldigi yetkinin hakkini verip gerçek iktidar olmaya cüret etti. Bu cüret, yalnizca idealist bir perspektiften kaynaklanmiyordu. Söz konusu tavir, dogru bir okumayla, ayni zamanda siyaseten getirisi olan bir hamle olarak da görüldügü için geçici heves olmadi.

Oslo ve Habur derken içinde bulundugumuz Çözüm Süreci de iste bu devamliligin meyveleri.

Ne var ki tüm dünyanin hakkini verdigi Çözüm Süreci’nde taraflarin tavrina baktikça, yukarida tanimladigim ‘bahaneye sarilma’ halinin yalnizca hükümetlerin karakteristigi olmadigini görüyoruz.

Zira askerî çözümün tek geçer akçe oldugu dönemlerde ön kosul olarak ‘siyasal çözüm’ talep eden egemen Kürt siyasi hareketi, hükümet bu adimi atinca neredeyse tüm enerjisini söz konusu zemini degersizlestirmeye, yok saymaya vakfetti.

Insan tepkilerine bakip, sormadan edemiyor: Yoksa bunca yil siyasi çözüm alternatifini gerçeklesmeyecegini umduklari için mi böyle cani gönlünden talep ettiler? Acaba, gönülsüzlükleri, kendilerine müthis bir siyasi konfor saglayan yillarin askin tavrinin esiri olmalarindan mi kaynaklaniyor?

Görmüyor musunuz, müzakeredeki prestijinizi, çözüm sürecinin kazanimlarinin önüne kosmaniz, bizzat diyalog zeminine zarar veriyor artik?

Bakin, Basbakan Erdogan’in, BDP’nin Adalet Bakanligi ile iliskisine dair ‘zorunlu’ mesaji üzerine her kesimden ölü sevici ellerini ovusturmaya basladi bile. Bu üzücü durumdaki payinizi görüyor olmalisiniz.

Yerel seçim sürecinde, ‘bölücübasiyla pazarlik yapiliyor’ naralari atan CHP’yle bile fiili ittifaklari müzakere edebilecek kadar kalender mesrep olabiliyorsunuz. Çözüm sürecinde, açlik grevleri zamani cezaevine gidip eylemcileri ikna etmeye çirpinacak kadar barisin altina elini sokmus bir Adalet Bakani ile saglikli bir diyalog zemini kurmak daha mi zor?

AK Parti’nin tabanini ve parti içindeki bazi unsurlari çözüme ikna etmek için harcadigi çabanin binde birini sizden niye göremiyoruz? Alanlari, Kandil’den gelen ‘bak silah surada’ tehdidini çogaltmak yerine, kitlenizin potansiyel enerjisini pozitife evriltecek mecralar olarak görmeniz gerekmez mi?

Kaldi ki tabaniniz, Kürtler sizden afili restler degil, baris ve çözüm adina jestler görmek istiyor. Cani yanmis acili insanlarin yaralarina merhem olmak, romantik çikislarinizin nedeni parti içi iktidar mücadeleleri ve koltuk sevdanizdan daha mi önemsiz? Görmüyor musunuz, çözümü gözünden sakinan kamuoyu, sizin olumsuz ve tehditkâr çikislarinizin Imrali tarafindan tekzip edilmesini bekler hale geldi?

Hiç olmazsa, örnek gösterdiginiz Irlanda Barisi’nin aktörlerinden Jonathan Powell size ne diye sesleniyor, kulak verin:

‘Kamuoyu önünde müzakere edemezsiniz. Olmaz… Taraflar kamuoyu önünde taviz vermez. Ancak çok dar kapsamli, gizli görüsmelerde mümkündür bu. Ama müzakereler gizli sürerken, sokaktaki insani da birlikte tasiyabilmeniz lazim.’

Evet, ’50 yil sonra ülkeniz için en önemli sey baris olacaktir’ diyen Powell çok hakli.

Ama o kadar uzaga gitmeye de gerek yok. Hiç süpheniz olmasin ki, daha kisa bir vadede, çözüm süreci basariya ulassin ya da ulasmasin, bu halk hepimizin yakasina yapisip soracak:

‘O gün baris için ne yaptin?’

———————————————-

Türkiye Gazetesi-18 Ekim

Melih Altinok

Back to top button