Makale

Ne sürpriz, ne mazeret

AMIYANE bir tabirle baslayacagim: Esekten düsmüs karpuza dönmenin âlemi yok!

Zaten bana sorarsaniz da esas sasirtici olan seyi kamuoyu taramalarindaki yanilgidan ziyade onlarin tahminlerine bu derece bel baglanilmasi olusturdu.

***

ÖYLE, çünkü gerek yöntemsel açidan, gerekse Bati’daki pek çok emsalden biliyoruz ki o tahminler illâ dogru çikmaz. Adi üstüne, sondaj… Yani deneme, arastirma, sorgulama…

Kesinlik mevcut degildir ve meselâ daha dün, Mayis 2015’teki Ingiltere seçimlerinde bütün anketler çogunlugu Isçi Partisi’nin elde edecegi yönünde sekillenmiyor muydu?

Oysa oylama günü Muhafazakârlar en iyimser yüzdenin bile 6,5 puan üstüne çikarak David Cameron iktidarini tekrar yenilediler.

Çünkü sonucu belirleyen yegâne olgu sandiga atilan pusulanin rengidir.

Müneccim olmadiklari için de hiçbir kamuoyu sirketi bu rengi tam öngöremez.

***

ÖTE yandan, nasil ki yukaridaki saskinligin mantiki zemini yok, AKP’nin 1 Kasim zaferini seçim öncesindeki yari- anti-demokratik tedbirlerle açiklamanin da inandiriciligi yok!

Ama tabii ki bunlar mevcuttu… Iktidar partizanlari hariç kim inkâr edebilir?

Hot zot önlemleri teker teker sayacak degilim… Hiç kuskusuz, 1983’teki kadar olmasa bile Pazar günkü oylamaya yakin tarihimizin en agir ve en otoriter ortaminda gidildi.

Fakat gerçekler inatçidir ve yüzde 49 gibi muazzam bir orani sözkonusu mazerete indirgemek ancak zügürt tesellisi olur ki, kendimizi kandirmayalim!

***

HAYIR, sonuçlar ‘derin Türkiye’nin genel ve nesnel tablosunu ortaya koyuyor.

Yukaridaki yari- anti-demokratik kampanya süreci de dâhil gerisi ancak teferruattir.

Aritmetik degisiklik, yani bir bölüm MHP seçmeninin AKP’ye kaymasi ise iki parti tabani arasindaki sosyolojik ve kültürel ortakligin sandiga yansimasindan baska bir sey degildir.

Sematik olarak söyleyeyim: Asagi yukari toplumun üçte ikisine tekabül eden o ‘derin Türkiye’ dün oldugu gibi bugün de muhafazakâr- mütedeyyin- milliyetçi eksene oturuyor.

Tabii bu yelpaze de kademe kademe o muhafazakârliktan gericilige; o mütedeyyinlikten yobazliga ve o milliyetçilikten irkçiliga uzanan bir spektruma dagiliyor.

AKP’nin ve bilhassa Recep Tayyip Erdogan’in son zaferi de özellikle istikrarsizlik tehlikesini ön plana çikartarak bütün bu unsurlari cezbedebilmis olmalarindan kaynaklaniyor.

Maceraperest, sorumsuz ve ufuksuz bir Kandil PKK’sinin ayni ‘derin Türkiye’nin kaygilarini derinlestirmesi, dolayisiyla da iktidar degirmenine su tasimasi ise isin cabasi…

Ama bunlari da asan en hayati faktörü es geçersek 1 Kasim’i yine açiklayamayiz!

***

O da su ki AKP yeni, yepyeni bir orta sinif yaratti. En azindan orta sinif özlemlerini geçmistekinden çok daha genis bir kitleye yaymayi basardi. Ve onlari görece refahla donatti.

On üç yil önceki binek otomobili sayisina, çamasir makinesi oranina, dört seritli yol kilometresine, metro duragi adetine, tatilci oteli gecelemesine bakin… Simdiyle de karsilastirin.

Hastane vizitesi, sigortali primi, fakirlik yardimi rakamlarini alin… Bugünle kiyaslayin.

Çagimiz toplumlarinda temel unsur addedilen ve gündelik hayatta an be an hissedilen bu degisimlere burun kivirmak yalniz ‘derin Türkiye’yi degil, laik yahut dindar; Dogulu ya da Batili, modern insani belirleyen ‘derin özlemi’ de kavrayamamis olmak anlamina gelir.

Kaldi ki sivil toplum refleksleri tarihî olarak gelismemis o ‘derin Türkiye’nin kendisi disindakileri de kollayacak demokratik degerleri pek umursamadigi zaten bir vakia olusturuyor.

Dolayisiyla tüm bunlari alt alta siraladigimiz takdirde, ne sondaj yanilgisi, ne kampanya mazereti, AKP’nin ve Erdogan’in zaferinde sürpriz mucizeler degil inatçi gerçekler yatiyor.

——————————————–

Taraf-4 Kasim

Hadi Uluengin

Back to top button