Makale

Nerede o Eski CHP?

Yildiray Ogur

CHP, 37. Olagan Kurultayi’nda sonuç beklendigi gibi oldu ve Kemal Kiliçdaroglu yeniden genel baskanliga seçildi.
Ama genel baskanlik seçimi kurultayin en az ilginç kismiydi.
Kurultayda delegelerin oybirligiyle, açilista Kiliçdaroglu’nun okudugu ‘Ikinci Yüzyila Çagri Beyannamesi’ kabul edildi.
Beyannameler CHP tarihinde önemli belgeler.
Ilk akla gelen 1946 seçimlerindeki usulsüzlüklerin tekrar edilmeyecegine güvence veren Inönü’nün 1947’deki 12 Temmuz Beyannamesi. O beyanname ile Türkiye, parlamenter demokraside bir ileri asamaya geçmisti. 1959’daki kongrede kabul edilen demokrasi için ittifak çagrisi yapan Ilk Hedefler Beyannamesi, 1961’deki Temel Hedefler Beyannamesi, 1967’deki kongrede Ortanin Solu anlayisinin kabul görmesi üzerine yasanan istifalar gibi örnekler siralanabilir…
Cumhuriyet’in ve CHP’nin yüzüncü yilina üç kala yayinlanan ‘Ikinci Yüzyila Çagri Beyannamesi’ 13 maddeden olusuyor.
Ilk üç maddesi söyle:
‘Güçlü Demokratik Parlamenter Sistem için öncelikle genis bir toplumsal mutabakat saglanacak, her türlü vesayetten uzak, darbe hukukundan arinmis, gücünü milletten alan yeni bir Anayasa yapilacaktir.
Basta Kürt sorunu olmak üzere, tüm toplumsal sorunlarimiz demokrasi temelinde ve TBMM’nin öncülügünde çözülecek; Türkiye’nin tam bagimsizligi, demokrasisi ve üniter yapisi güçlendirilecektir.
Devlet yönetiminde ve toplumsal düzende liyakat sistemi hâkim kilinacaktir.’
Beyannamenin girisinde de söyle deniyor:
‘Kendisini tek basina millet olarak, tek basina devlet olarak görenlerle mücadele edecegiz. Cumhuriyetimizin üzerinde kurulmak istenen hiçbir vesayeti kabul etmeyecegiz. Bu ugurda her bedeli ödemeye hazir oldugumuzu da tüm dünyaya ilan ediyoruz.’
Sonunda ise söyle:
‘Asagida imzasi olan bizler, 37. Kurultayin delegeleri olarak yukarida saydigimiz vaatleri gerçeklestirecegimize, Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandiracagimiza söz veriyoruz.’
Beyannameyi özetleyen ‘Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandirmak’ hedefi.
Kiliçdaroglu bu sözü uzun bir süredir tekrarliyor.
Cumhuriyet’in demokrasi ile taçlandirilmasi gerektigini söylemek, aslinda adi konmadan yapilmis bir özelestiri.
Cumhuriyet’in demokrasiyle tamamlanmasi gerektigi, muhtemelen hala CHP’lilerin tüylerini diken diken eden 90’lardaki Ikinci Cumhuriyetçilerin de çikis argümaniydi.
Beyannamede dört farkli güçlü cümlede geçen bir kavrami ise CHP’den duymaya çok alisik degiliz; Vesayet.
Askeri vesayet, yargi vesayeti, bürokratik vesayet, Kemalist vesayet gibi versiyonlari olan bu kavram, AK Parti’nin ve liberallerin en kritik elestirilerinden biri olmustu.
Hatta CHP, vesayet derken kastedilenlerden biriydi.
AK Parti iktidari devletle esitlenip, neredeyse parti-devlet haline gelince vesayet elestirisi de el degistirmis görünüyor.
Beyannamede vesayetten sikayet edilen cümleler o yüzden çok tanidik gelecek:
‘Kendisini tek basina millet olarak, tek basina devlet olarak görenlerle mücadele edecegiz. Cumhuriyetimizin üzerinde kurulmak istenen hiçbir vesayeti kabul etmeyecegiz.’
‘Yasama, yargi ve medya bir kisinin vesayeti altindadir.’
‘Güçlü Demokratik Parlamenter Sistem için öncelikle genis bir toplumsal mutabakat saglanacak, her türlü vesayetten uzak, darbe hukukundan arinmis, gücünü milletten alan yeni bir Anayasa yapilacaktir.’
‘Hâkimler ve Savcilar Kurulu, Anayasa Mahkemesi, yüksek yargi organlari ve mahkemeler üzerinde yasama ve yürütmenin dogrudan ya da dolayli vesayetine son verilecektir.’
Türkiye beyannamelere, yazili vaatlere, güzel sözlere inanmayacak kadar çok sey yasadi.
Ama CHP’nin degisimi kagit üstünde kalan bir vaat degil.
Uzun bir süredir gözlerimizin önünde gerçeklesen bir vaka.
Bundan 10 yil önce laiklikle kalkip, üniter devletle yatan CHP ile bugünkü CHP arasinda daglar kadar fark var.
En son 31 Mart seçimlerindeki aday seçimleri, kimlik siyasetinden kaçinan siyasi dil, CHP’nin basörtüsü yasaklarina verdigi destek için Kiliçdaroglu’nun net özelestirisi ve son olarak partinin Ayasofya’nin yeniden camiye çevrilmesine karsi çikmamasi bu somut politika degisikliginin sonuçlari.
Özellikle Ayasofya meselesinde CHP’nin gösterdigi tavrin degeri tam teslim edilmemis olabilir.
Altinda Atatürk’ün imzasi olan bir kararname iptal edildi ve CHP buna ses çikarmadi. Hatta Muharrem Ince gibi Atatürkçülügüyle nam salmis partinin son cumhurbaskani adayi Ayasofya’ya namaza bile gitti.
Fakat tam da Ayasofya’daki ilk Cuma namazinda yasananlar nedeniyle CHP’deki bu degisimi savunmak için en zor zaman bu hafta sonuydu.
CHP’nin sessiz kalarak verdigi onaya ragmen Cuma günü Ayasofya’daki ilk cumada Diyanet Isleri Baskani, ad vermeden de olsa, muhatabi Atatürk olan lanetleme cümleleri kurdu.
Tam CHP, geçen yüzyilin tartismalarini kapatip, yeni bir yüzyila çagri yapmaya hazirlanirken eskinin tartismalari geri döndü.
Genel baskanliga aday olan Ilhan Cihaner, kongrede ‘Dün yasanan cumhuriyetin ve laikligin cenaze namaziydi, dün Ortaçag’a gittik’ dedi. Babacan ve Davutoglu ile ittifaka karsi oldugunu söyledi.
Diger aday Aytug Atici, partinin yeni çizgisini ‘Yeter ki iktidar olalim, ilkemiz olmasin’ diye elestirdi.
Bir baska aday Erdogan’in diplomasinin pesinin birakilmasina kizdi.
Fakat Ayasofya’daki hutbeye öfkeyle açilan kurultayda günün sonunda bu üç aday da genel baskanlik için yeterli 100 imzayi toparlayamadilar.
Rahatça genel baskanliga yeniden seçilen Kiliçdaroglu, basörtüsü ile ilgili yaptigi özelestirisini tamamlayan bir sürpriz yapti ve Parti Meclisi’ne CHP’nin Istanbul teskilatlarinda yöneticilik yapan genç bir basörtülü avukati aday gösterdi.
Parti yönetimindeki daha sekter, sahin isimleri ise liste disi kaldigi görüldü.
CHP degismeye çalisiyor.
Önceki gün Karar’da Ali Bayramoglu’nun yazdigi gibi CHP yönetimi, AK Parti’nin bosaltmaya basladigi toplumsal merkeze girmek için adimlar atiyor.
Bu degisim taktiksel bulunabilir, samimiyeti sorgulanabilir. Refah Partisi’nin, AK Parti’nin degisim, demokrasi söylemleri de bir zamanlar CHP’liler tarafindan takiyye olarak görülürdü.
Yillarca bu takiyye suçlamasiyla mücadele edenlerin önemli bir kismi CHP’nin degisimine kredi açmak istemiyor.
Belki degeri kisa vadede iktidar yarisi içinde teslim edilmeyebilir ama bu degisim, ülkenin, siyasetin normallesmesi ama en çok da Türkiye’deki muhafazakarlarin uzun vadeli çikarlari için hayirli bir gelisme.
Iktidar ise CHP’deki bu degisimden, Kiliçdaroglu’nun kimlik siyasetinde ona düsen rolü oynamamasindan pek memnun gözükmüyor.
Neredeyse ‘ah nerede o eski CHP’ yakarislari duyuluyor.
Peki sahiden nerede o eski CHP’liler?
Gün geçmiyor ki iktidar medyasinda bir köse yazisinda ya da bir televizyon programinda Baykal ve onun CHP’sinin yerli ve milligine özlem ve övgü dile getirilmesin.
Sadece övgü ve özlemle de kalmiyorlar, bizzat Baykal dönemi CHP’sinin önde gelen isimleri artik sik sik Ahaber, CNNTürk ekranlarinda CHP’yi yerden yere vururken görülüyor.
Hafta sonu CHP Kurultayi’ndan yayin yapan Ahaber’in yorumcusu CHP’nin eski yöneticilerinden Mehmet Sevigen’di.
28 Subat’i, e-muhtirayi, 367 kararini, basörtüsü yasaklarini, AK Parti kapatma davasini CHP’nin hararetle savundugu günlerdeki yöneticilerinden olan Sevigen, Ahaber ekranlarinda partisinin duygusal olarak bölündügünü, fiziksel olarak da bölünebilecegini anlatiyordu.
Yine son dönemde Ahaber, CNNTürk ekranlarinda sik sik görünen eski CHP’lilerden biri de Yilmaz Ates.
Baykal’in kurmay kadrosundan Ates de yeni CHP’yi FETÖ’cülükle, PKK’ya göz kirpmakla, Ermenicilikle suçluyor, çiktigi kanallar sözlerini ‘Kiliçdaroglu’nu topa tuttu’ diye sevinçle veriyorlar.
Halbuki, ayni Ates bir zamanlarin en atesli basörtüsü karsitlarindan biriydi. Hatta bir keresinde ‘Çok özür diliyorum ama Sayin Erbakan’in esi niye öldü biliyor musunuz? Gittigi hastanede bayan doktor yok gece diye erkek doktora el sürdürmedi ve kadincagiz öldü’ gibi bir yalani bile dillendirmekten çekinmemisti.
Özlenen Baykal CHP’sinin bir baska yöneticisi Onur Öymen’i de yerli ve milli CHP’li kontenjanindan ayni ekranlarda Kiliçdaroglu’nun ABD projesi olup olmadiginin tartisildigi programlarda görmek mümkün.
Öymen’in 2007’de e-muhtira için tvlere baglanip ‘Genelkurmay’in tespitleri bizim tespitlerimizden farkli degildir. Altina imzamizi atariz’ demesi, ABD gazetelerine ‘türban Nazi gömlegi gibi’ açiklamalar yapmasi yerli ve milligine halel getirmiyor.
Baykal’in laikçi CHP’sinin en atesli yöneticilerinden Savci Sayan, artik makam odasinda Ismailaga cemaatinden hocalari agirlayan ayni ateslilikte bir AK Partili belediye baskani.
Yine Baykal’in kurmaylarindan Korkmaz Karaca, Cumhurbaskanligi ekonomi kurulu üyesi.
O yillarin en hararetli laiklik sampiyonu, CHP’nin potansiyel genel baskan adayi Metin Feyzioglu da Ayasofya davetiyesi alacak kadar güvenilir isimler listesine adini yazdirmis durumda.
Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandirmaktan bahseden, basörtüsü yasaginda yanlis yaptik diyen Kiliçdaroglu’na açilmayan krediler, en ufak bir özelestiri yapmamis eskinin bu laikçi CHP’lilerine açiliyor.
Aslinda sadece bu kadro degisimi bile CHP’nin degistigini gösteriyor. Ayni zamanda degisenin sadece CHP olmadigini da…
————————————————————-
Karar-27 Temmuz 2020

Yildiray Ogur

Back to top button