Makale

Nükleer maceraya hazirliksiz atiliyoruz

Gazetelerde yazmaya basladigimdan beri nükleer enerjinin riskleri konusunda kamuoyunu uyarmayi görev biliyorum. Bu konuda ilk kapsamli yazim, Mayis 1984’te Cumhuriyet’te yayimlandi.

Demek ki, neredeyse 30 yildir bu görevi yerine getirmeye çalisiyorum. Bugün Türkiye halkinin yaklasik üçte ikisinin nükleer enerjiye karsi olmasina bir katkim olmus mudur? Bir nebzecik bile olsa, bundan büyük mutluluk duyardim. Ama halk açisindan uyan borusu, muhakkak ki, 1986 Çernobil ve 2011 Fukusima facialariyla çaldi. Ne var ki, AKP iktidarinin gözü karaligi, nükleer lobinin etkisi altinda olan medyadaki korkutucu umursamazlikla birlesince Türkiye, halkin büyük çogunluguyla karsisinda olmasina ragmen nükleer maceraya hazirliksiz, baliklama atiliyor.

Ekonomi ve Dis Politika Arastirmalar Merkezi EDAM’in bu alanda yegane ciddi çalisma olan ‘Nükleer Enerjiye Geçiste Türkiye Modeli’ (2012) baslikli raporunda bakin ne deniyor: ‘Genellikle nükleer enerjiye geçen ülkelerde hükümet bunun nasil olacagina dair bir strateji belgesi hazirlar. Nükleerin niçin gerekli oldugunu, teknolojinin risklerini, buna karsi ne önlem alacagini bu belgede açiklar. Kamuoyunda tartismaya açar. Tartismanin seffaf ve katilimci olmasi gerekir. Bizde bu yok. Nükleer, bu eksikligi kesinlikle kaldiracak bir sey degil. Nükleer ‘ben yaptim oldu’ anlayisini kabul edemez.’

Geçen hafta Sinop’ta yapilacak santral için Japon-Fransiz konsorsiyumu ile yapilan anlasmayla ilgili olarak bilinmesi gerekenler medyada yer bulmuyor. Santraldaki reaktörleri kuracak olan Fransiz sirketi Areva. Sirketin Finlandiya’da insa etmekte oldugu, bugüne kadar hiç denenmemis (EPR tipi) reaktörün insasi 7 yil gecikti, yapilan masraflar bütçesini 3,6 milyon Euro asti. Sirketin Fransa’da kurdugu reaktörün insasi da 5 yil gecikti, maliyeti 8,6 milyar Euro’ya firlayinca ortaklardan biri projeden çekildi. Areva, Türkiye’de yine hiç denenmemis Atmea-1 tipi reaktör kurmayi tasarliyor. 22 milyar dolar tutacagi beklenen bu yatirimin maliyeti de dramatik bir sekilde artabilir.

Basbakan, güvenlikle ilgili her türlü tedbirin alinacagini söylüyor. Çernobil ve Fukusima vakalarinin yol açtigi felaketlerin boyutlari herkesin gözü önündeyken, ‘Kaza yapabilir diye uçaga, arabaya binmeyecek miyiz? Patlayabilir diye tüpgaz kullanmayacak miyiz?’ diyen bir zihniyetle alinacak güvenlik önlemlerinin ne olabilecegini kestirmek zor degil. Madem Basbakan her türlü güvenlik önleminin alinacagini söylüyor, santrallari insa edecek sirketlerden yol açabilecekleri her türlü kazaya karsi bunlari sigorta etmelerini niye istemiyor? Hindistan hükümeti santral insa edecek sirketlere bunu sart kosuyor. Siz niye öyle yapmiyorsunuz? Niye hükümetten ve sirketlerden bagimsiz bir denetleyici kurul olusturulmuyor? Niye böyle bir kurula Çevresel Etki Degerlendirmesi (ÇED) raporu hazirlatilmiyor?

Gerçek su ki, nükleer enerjinin ne ucuz, ne güvenli, ne de temiz oldugunu; binlerce yil saklanmasi gereken nükleer atiklar sorununun çözülemedigini artik akli basinda bütün dünya biliyor. Biz de bilmeliyiz. Nükleere degil, giderek ucuzlayan yenilenebilir enerji kaynaklarina yatirim yapmaliyiz. Zengin dogalgaz ve petrol kaynaklarinin bulundugu bir bölgenin tam ortasindayiz. Yenilenebilir enerji üretimini yeterli hale getirene kadar, rahatlikla bu kaynaklardan yararlanabiliriz. Türkiye’nin bölgesinde ‘lider ve stratejik konumunu güçlendirmek için’ nükleer silah edinmesine de kesinlikle ihtiyaç yok. Türkiye’yi güçlü kilan demokrasisi ve çaliskan halkidir. [email protected]

—————————————————-

Zaman-11 Mayis

Sahin Alpay

Back to top button