Makale

Nükleer özlemler

Murat BELGE

Epey uzun bir süreden beri, zaman zaman gelip aklima takilir: Acaba Türkiye’nin nükleer silah üretmek üzere üstü örtülü bir faaliyeti var mi? Siyasetle ilgili birçok kisinin zihninde böyle bir özlem bulundugunu bilmiyorum ama kuvvetle tahmin ediyorum. Nükleer rüyasi görenlerin ille su ve su partilere ya da ideolojilere bagli olacagini da düsünmüyorum. Türkiye gibi tek geçerli ideolojinin milliyetçilik oldugu (onun koyuluk derecesi ve bazi ayrintilari farklilasiyor olabilir—olsa da) bir toplumda böyle bir konunun bir ‘milli koalisyon’ zemini olusturabilecegini daha akla yakin buluyorum.
Malum oldugu üzere, öncelikle de nükleer silaha sahip olan ve muhtemelen simdiye kadar bunun yiginaklarini gerçeklestiren ülkeler, baskalarinin bunlari üretmesini istemiyorlar. Bu da hep gündemde olan bir olgu; iste Iran ve Iran’a karsi birçok ülkenin besledigi endise! Onun için, ‘ben de isterim’ diyen milletler bunu kisik sesle söylemek ve hedefe erismek için yaptiklari isleri de gizli tutmak durumundalar. Simdi orta yerde ‘süpheli’, ‘olagan süpheliler’den Iran ama kim bilir baska hangi ülkeler alttan alta çalismalarini yürütüyorlar.
Çalismasini ‘alttan alta’ yürütme geregi duymayanlardan biri de Kuzey Kore. Kuzey Kore ‘demokrasisi’ni biliyoruz. Kim hanedaninin üçüncü kusagi demek olan simdiki baskanini da—muhtemelen ne yaptigini, ne istedigini anlamiyoruz ama—izliyor, gözlüyoruz. Bu adami bir elinde atom bombasiyla göz önüne getirmek ciddi bir kabus. Ama adam yürüyor yolunda. Böyle birine ‘dur’ demenin yolu nedir, onu da bilmiyoruz.
Bunlar bu silahlari edinmek üzere yola çikmis olanlar. Henüz yola çikmamis ama çikmak için firsat, zaman, imkân, uygun konjonktür v.b. bekleyenler, ‘nükleer güç’ olma kuyruguna girmis olanlar, öyle tahmin ediyorum ki bayagi kabarik bir rakam olusturmaktadir.
Çünkü ‘nükleer’ demek, ‘güç’ demek; dünyada, gücün bu türlüsüne düskün olanlar da herhalde çogunlugu olusturuyordur.
Örnegin Pakistan nükleer bir ‘Arsenal’e sahip. Pakistan’in ‘güçlü bir ülke’ oldugunu söylemek pek akil kâri bir sey degil. ‘Istikrarli’ bir ülke oldugunu söylemek de öyle. Etliye sütlüye karismadigi söylenebilir mi? Kuzeyinde, Afganistan’da bitmek bilmeyen kavgada Pakistan da bir biçimde var. Güneyinde ezeli düsman Hindistan ve bugünlerde gene isler karisik. Nereden baksan daha ‘güçlü’ görünen Hindistan’a kafa tutuyor Pakistan, çünkü nükleer silahi var.
Neyse, dünyada buna benzer seyler olmaktayken Tayyip Erdogan bu konuda da ‘içinden geçenler’i disavurdu. Tayyip Erdogan yalnizca bir ‘nükleer güç’ olma istegini dile getirmedi. Bu konuda çalismalara baslandigini da bildirdi.
‘Netameli’ bir konu. ‘Böyle bir girisim var mi?’ diye sorsaniz, AKP türü bir parti ‘ulusal sirlari fas etti!’ diye isi hiyanet-i vataniyeye kadar getirebilir. Öyle olduguna inandiklarindan degil, ‘düsmana karsi’ puan kazanmak için. Ama isin kötüsü, bu ideolojiye egitilmis ve yetistirilmis toplumda böyle kampanyalara hak verecek çok kisi de bulunur.
Ama simdi Cumhurbaskani açikladi ki biz de kuyruga girmisiz.
Haydi hayirlisi.
Tayyip Erdogan epey bir süredir uluslararasi siyasette var olan hegemonyaya kafa tutma yöntemini benimsedi. Yani böyle bir konuda, diyelim Amerika, ‘O çalismayi durdurmanizi tavsiye ederim’ diyecek olsa, ‘Sende var da, niye bende olmasin?’ anlaminda bir cevap verecek.
Buna da ‘haksiz’ denemez. Zaten olayin ‘hak’la, ‘hukuk’la bir ilgisi yok, ‘güç’le iliskisi var. O ‘Amerika’ oldugu için nükleer silah bulundurma hakkinin da, baskalarina ‘Sakin ha!’ deme hakkinin da kendisinde olduguna inaniyor. Bu inancindan kolay kolay vazgeçecegini ummak da gerçekçi olmaz.
Dolayisiyla hukukun gerçekten belirleyici oldugu bir ortam kurulabilse, Amerika’ya ‘Sen bu hakki nereden aldin?’ diye sormak mümkün; hatta, Japonya’nin iki kentinde onca sivilin, çocugun vb. ölümüne yol açmanin hesabini sormak da mümkün. Bunlari sormaya simdiden (yani hukukun belirleyici olmadigi bir ortamda) sormanin da herhangi bir sakincasi yok. Ama,
‘Sende varsa ben de yapacagim’ demek bir çözüm degil, yani global bir çözüm degil; var olan nükleer depolarin yarattigi tehlikeye karsi doyurucu bir uluslararasi çözüm degil; aslinda sorunu büyüten, yayan, daha çetrefil bir sekle sokan bir sey.
Ben nükleer silah üretimine karsiyim (malumu ilam); ama yalniz silah degil, ‘nükleer santral’ falan gibi ‘barisçil’ kullanimlarina da dostane bir gözle bakamiyorum. Bunlarla (silah veya santral) mücadele edenlerden yana oldum hep. ‘Yana oldum’ dediysem gidip CND’nin o görkemli Trafalgar mitinglerine katilmadim ama o tarihte orada olsam mutlaka giderdim.
‘Santral’e de karsiyim çünkü daha güven verici bir teorik donanima ulasmadan isin pratigini baslatmayi tehlikeli buluyorum. Bir tarafta Çernobil dururken anlamsiz bir sey mi söylemis oluyorum? Bu yakinlarda Japonya’da olanlar bir kenarda dururken. Çernobil komünist rejim ayaktayken, onun teknolojisiyle oldu. Japonya kapitalist dünyanin aslarindan.
Tabii denebilir ki, bir pratigi baslatmadan, o çerçevede olabilecek kazalari da bilemezsin. Eyvallah, bu da dogru. Ama o zaman ben de geçenlerde gene yazdigim gibi ‘büyüme’ türünden konulara girerim, is uzar ve karisir.
Simdiye kadar nükleer üretimini kurmus ülkeler, su kösede duruyorlar. Kurmamis (kuramamis) olanlar da öbür kösede. Derken Türkiye köselerin birinden ayaklanip öbür köseye gidiyor. Bu olunca ne oluyor, ne çözülüyor? Devam edelim metafora: bir ay sonra Polonya ayni seyi yapiyor; derken Arjantin köse degistiriyor. Sira geliyor Misir’a. Devam: Angola, Guatemala i-lh. Ne oluyor? Çözülen ne?
‘Güçlü’ olmanin silahlarla, bombalarla ya da vinçler ve ekskavatörlerle saglandigina inananlardan degilim. Bu türden bir ‘güçlü olma’nin ‘gerekli’ olduguna da inanmam. ‘Deger’lere inanirim. Bir köseden öbür köseye geçerek hesapça ‘paçami kurtarma’nin bir ‘kurtulus’ olduguna da inanmam. Bombali ve bombasiz dünyalarda bombasiz yasama idealini ve bilincini yaymak üzere, ‘bombasizlar bloku’nun içinde bulunmaya inanirim.
Bunun günümüzde bir azinlik tutumu oldugunu biliyorum, ama bu dünyada özgürlük ve esitlige yol açmis bütün düsünceler baslangiçta azinlik tutumuydu.

Marmara Yerel Haber-10 Eylül 20i9

Murat Belge

Back to top button