Makale

O dosyalar kapandi ama nasil kapandi?

ABD’deki 17-25 Aralik (2013) dosyalarinin ‘yardimci malzeme’ olarak kullanildigi Iran’a yönelik ambargoyu delme davasinin karar asamasindayiz; jüri hükmünü her an açiklayabilir…

Kararin tam da 17-25’in yildönümüne isabet etmesinin (ettirilmesinin?) sembolik bir anlaminin olduguna isaret edenler var; bilmiyorum, hakli olabilirler.

Öyle veya böyle, her durumda, 17-25 Aralik dosyalarinda suçlanan dört bakanin Yüce Divan’da yargilanmasi tartismalari sirasinda ‘Yüce Divan’a gitmezlerse tartismalar sürer durur’ (Habertürk, 26 Aralik 2014) diyen Meclis Baskani Cemil Çiçek hakli çikmis görünüyor.

17-25 Aralik dosyalarinin ABD’de bir kez daha canlandirilmasini elestirirken iktidar kanadinin basvurdugu, ‘O dosyalar Türkiye’de hukuk süzgecinden geçti ve kapandi’ savunmasinin seklî hukuk açisindan bir anlami olabilir, fakat ‘kapandi’ hükmünün ikna edici de olabilmesi için asil o seklin içinin nasil doldurulduguna bakmak gerekir.

Seklî hukuk o kadar önemli olsaydi, mesela iktidarin ABD’deki davanin muhtemel olumsuz sonucuna yönelik elestirilerde bulunma hakki olmazdi. Öyle ya, ortada bir mahkeme var ve sürecin sonunda bir karar verilecek. O karar Türkiye’yi sinirlendirecek bir karar olursa ve Türkiye’nin gösterecegi tepkilere karsi ABD tarafi ‘Dosya hukuk sürecinden geçti ve kapandi’ derse, ne olacak?

Demek ki mesele bir mahkemenin kurulmasindan ve onun isletilmesinden ibaret degil, mesele, mahkemenin gerçekten hukuka ve adalete uygun bir biçimde isletilip isletilmemesinde…

Yani, ABD’nin ‘kapandi’ hükmü hukuk ve kamu vicdaninda karsilik bulabilir ya da bulmayabilir. Bulursa, mesele gerçekten de kapanir, bulmazsa kapanmaz.

Peki, Türkiye’nin ’17-25 Aralik yargilandi, yargilananlar suçsuz bulundu ve mesele hukuken kapandi’ tezi hukuk ve kamu vicdaninda karsilik buldu mu? Bulmadi ve bulmadigi için de bu mesele bir türlü kapanmiyor.

Türkiye, beraat ettirdigini simdi suçluyor

Bugünkü yazinin konusu degil ama, söylemeden geçemeyecegim: Türkiye’nin ‘Burada yargilandilar, suçsuz bulundular, o is bitti’ savunmasi, ABD’deki davanin ilk günlerinde, ücretleri Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’nden ödenen savunma avukatlari tarafindan çökertildi. Hatirlayalim: Savunma, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’in ‘utanmazca’ rüsvet alan biri oldugu halde onun degil, hiç rüsvet almadigi kesinlesmis Hakan Atilla’nin suçlandigini söyleyerek itirazda bulundu.

Süleyman Aslan kim? Iktidarin ‘Bagimsiz yargi yargiladi, suçsuz buldu, mesele kapandi’ dediklerinden biri. Sonrasinda da, evinde ayakkabi kutularinin içinde bulunan ve rüsvet diye el konulan parasi faiziyle birlikte iade edilen biri… Bu durumda, ‘yargilandilar, mesele kapandi’ savunmasi ne kadar inandirici, ne kadar ikna edici olabilir?

‘Süpheli’ girip ‘suçsuz’ çiktilar ama…

Artik bu yazinin konusuna gelebiliriz…

Bu yazinin konusu, 17-25 Aralik davalarina ‘süpheli’ olarak girip ‘suçsuz’ olarak çikan dört eski bakanin Yüce Divan’da yargilanmalari yönündeki girisimler ve bu girisimlerin basarisizlikla sonuçlanmasi süreci…

Bu süreç de tipki yargi süreci gibi pek çok tartismaya ve itiraza yol açti, fakat neticede TBMM’de kurulan komisyon, iktidar partisinden üyelerin oylariyla bakanlarin Yüce Divan’a gönderilmesi talebini reddetti.

Yani 17-25 Aralik dosyalari yalniz yargida degil parlamentoda da aklandi ve simdi demokrasinin üç gücünden biri olan yürütme, öteki iki gücün (yargi ve yasama) kararlarini hatirlatarak, ‘o mesele kapandi’ diyor.

Yargilama safhasini ve oradaki problemleri simdilik by-pass edelim ve 2014 yilinin tam da bu günlerinde büyük bir tartismanin konusunu olusturan dört eski bakanin TBMM tarafindan Yüce Divan’a gönderilmesi sürecine odaklanalim.

Bakalim, Yüce Divan süreci, ‘Bagimsiz yargidan sonra yüce Meclis de suçsuz buldu, Yüce Divan’i gereksiz gördü, daha ne isteniyor’ savunmasini hakli çikartacak bir süreç mi olmus, yoksa yargi sürecindeki kuskulara ilaveler getiren bir süreç mi?

Yargidan sonra sira yasamada…

17-25 Aralik dosyalarinda rüsvet almakla suçlanan dört bakan, operasyonun yildönümü gelmeden önce yargilandiklari davalardan beraat etmislerdi… Yildönümü (17-25 Aralik 2014) yaklasirken, bu defa da dört bakanin Meclis’te kurulan komisyondaki akibeti merak edilmeye baslanmisti. Çogunlugunu iktidar milletvekillerinin olusturdugu komisyon ya bakanlari Anayasa Mahkemesi’ne gönderecek ya da buna gerek duyulmadigini açiklayacakti.

Aralik ayi basindan itibaren basinda AK Partili komisyon üyelerinin, yolsuzlukla suçlanan dört bakani Yüce Divan’a gönderme egiliminde olduguna dair haberler çikmaya baslamisti. AK Parti’ye yakin gazete ve televizyonlar, haberleri, böylece partinin üzerindeki saibenin kalkacagi umuduyla ve dolayisiyla hosnutlukla izliyorlardi ki, bu kategorideki gazetelerin ‘amiral gemisi’ hüviyetindeki Sabah’tan kontra bir çikis geldi. Gazete, 3 Ocak 2015 tarihli nüshasinin mansetinde (Yüce Divan Tuzagiyla Kaos Hedefleniyor) söyle dedi:

‘Paralel yapi ve isbirlikçileri, 17-25 Aralik darbeleriyle basaramadiklari Türkiye’yi kaosa sürükleme hedefine simdi de Yüce Divan tezgâhiyla ulasmaya çalisiyor… Dört eski bakanla ilgili olarak ‘Yüce Divan’da yargilansinlar’ gibi masum görünen taleplerin ardinda kirli bir hamlenin yattigi ortaya çikti. Paralel Yapi, Yüce Divan üzerinden yeni bir komplo planini yürürlüge sokmaya çalisiyor.’

Manset haberin içine iki de yorum gömülmüstü: Tulu Gümüstekin’den Yüce Divan: Darbe Girisiminin Son Perdesi ve Okan Müderrisoglu’ndan Karar…

(Sabah, evet, iktidara en yakin gazete sayilirdi ama bu âni çikis, o günlerin ruh hali içinde Sabah için bile tuhaf kaçmisti. Çünkü, henüz iki gün önce gazetenin yilbasi sayisinin birinci sayfasinda (1 Ocak 2015) Salih Memecan’in hediye alisverisinde bulunan iki çizgi karakterini söyle konusturmasina bile ses çikarilmamisti: ‘Ayakkabi kutusuuu…’, ‘Sevinme çok, içinde ayakkabi var….’)

3 Ocak’taki Yüce Divan Tuzagiyla Kaos Hedefleniyor mansetini, 5 Ocak’taki oylamadan önce 4 ve 5 Ocak’ta iki hararetli manset izledi…

4 Ocak 2015: Yüce Divan Kumpasi Darbenin Son Halkasi.

5 Ocak 2015 (oylama günü): Yüce Divan Degil Siyasi Bir Kapan.

Mansetlerin perde arkasi

Pespese gelen bu üç mansetin perde arkasi birkaç hafta sonra ortaya çikacakti. Çünkü, kamuoyu, o mansetlerden üç hafta sonra Hüriyet’in Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek tarafindan yazilan ve hiçbir zaman yalanlanmayan bir haberle ögrendi ki, Sabah’in o mansetlerinden bir hafta kadar önce, Aralik’in son haftasinda bizzat Basbakan Davutoglu dile getirmisti bu ‘masum görünüslü kirli talebi…’:

‘Çaglayan, Bagis, Güler ve Bayraktar, AK Parti grup baskanvekilleri Mustafa Elitas ile Mahir Ünal, sorusturma komisyonu karar oylamasindan bir gece önce Basbakan Davutoglu ile bir araya geldi.

’21 Aralik gecesi 2.5 saat süren toplantida AK Partili komisyon üyelerinin ‘Yüce Divan’a gönderme’ egilimini ögrenen Davutoglu, 4 eski bakana, ‘Kendiniz gitmek istediginizi açiklayin’ dedi. Bir bakanin AK Parti’yle ilgili çok sayida bilginin ortaya saçilacagini söylemesi üzerine de Davutoglu, ‘Saçilacaksa saçilsin’ diye sert tepki gösterdi. Ancak 4 eski bakanin temsilci seçtigi Çaglayan, Cumhurbaskani Erdogan’la görüsünce, komisyon üyelerinin tavri degisti.’ (Yüce Divan Karari Nasil Degisti, Deniz Zeyrek, Hürriyet, 23 Ocak 2015).

Partideki o günkü havayi anlatabilmek için hatirlatalim: 21 Aralik gecesi yapilan toplantinin katilimcilarindan, Grup Baskanvekili Mahir Ünal (simdi AK Parti sözcüsü), iki gün sonra verdigi bir televizyon söylesisinde, her ne kadar muhalefetin Yüce Divan hamlesinin sinsi bir siyasi hamle oldugunu söylese de, israrli sorular karsisinda ‘Ben olsam aklanmak için Yüce Divan’a giderdim’ diyecekti.

Fakat iste AK Parti içindeki egilim böyle olmasina ragmen yine her zamanki gibi Erdogan’in iradesi üstün gelmis, dört eski bakanin Yüce Divan’a gönderilmesi mümkün olmamisti.

Kararinizi verin…

TBMM’de kurulan komisyon, 5 Ocak’taki karar toplantisinda iktidar partisine mensup üyelerin oylariyla bakanlarin Yüce Divan’a gönderilmesini reddetti. Reddetti ama iste yukarida anlattigim süreç sonunda reddetti.

Simdi bütün bu tabloyu göz önünde bulundurun ve kararinizi verin: Sizce, bu süreci ‘Yüce Meclis bagimsiz iradesiyle Yüce Divan seçenegini reddetti, tipki bagimsiz yarginin, dört bakanin suçsuzluguna karar vermesi gibi’ diye tanimlamak mümkün mü?

Buna bagli ikinci soru: 17-25 Aralik’in yargidaki ve Meclis’teki serüvenine bakarak, ‘Hukuk da siyaset de bu meseleyi ele aldi, süphelilerin masum olduguna karar verdi ve bu is kapandi; herkes bu sonuca saygi duymali ve kendi kafasinda da kapatmalidir’ denebilir mi?

—————————————————-

Düzce Yerel Haber-22 Aralik 2017

Alper Görmüs

Balkêş e ?
Close
Back to top button