Ögretmen olmak

Ögretmen olmak zorlastirilacakmis.
Ögretmen olmak zaten zordur.
Ögretmen maasiyla geçinmenin zorlugu ya da buna benzer seyleri kastetmiyorum.
Ögretmen olmaya yetecek kadar bilgi edinmenin zorlugundan da söz etmiyorum.
Ögrenmekten zevk aldiracak sekilde ögretmenin zorlugundan söz ediyorum. Bilgiyi, sevilesi bir sey olarak sunmanin zorlugundan söz ediyorum.
Bunun okulu da yok. Bir ‘teknik’le olabilecek bir sey degil. Öylesinin yapayligi hemen siritir. Oysa su anlatmaya çalistigim alisverisin gerçeklesmesi her seyden önce dogal ve içtenlikli olmali. Bir kisilik olgusu olmali.
Dedigim türden ögreticiler dünyanin her yerinde azdir. Burada özellikle azdir. Çünkü burada egitim anlayisi kendisi daha bastan sakattir. Burada ‘egitim’ adi altinda sözünü ettigimiz nesneye baska birçok yerde ‘beyin yikama’ diyorlar.
Simdi ‘ögretmen olmak zorlasacak’ diye haberler çikiyorsa, bunun anlami, ‘Bizim ögretilmesini istedigimiz seyleri ögretmeyen, baska konulardan, baska üslûpla söz eden, kafaca bize bagli olmayan, sözümüzü dinlemeyen kisilerin ögretmen olmasina imkân vermeyecegiz’ demektir.
Peki, yani onlara bagli olmayan bu ögretmenler yukarida anlattigim biçimde ögreten, yani bilgiyi bir sevgi nesnesi haline getiren kimseler de, onun için mi onlarin isteklerine uymuyorlar? Hayir. Dedim ya, öyleleri zaten çok az. Onlarin degil de baskalarinin sözcüsü olduklari için ‘makbul’ degiller. Yani X takimi gözünde ‘makbul’ olduklari için Y takiminin gözünde yamuk duruyorlar. Baska bir ideolojinin gereklerine göre beyin yikiyor, beyin masaji yapiyorlar.
Daha önceleri dindar olmayan nesil yetistirmeye kararli olanlar bu egitim çarkini ellerinde tutuyorlardi. Onlarin da bilgi vermekle beyin yikamak arasindaki farki anlamayan kadrolari vardi. Tabii o devasa Millî Egitim Bakanligi’nin ögretmen kadrolari arasinda her türlü insan vardi: dindar ve Türkçü nesiller yetistirmek isteyenler, ‘cemaat’ degerlerine bagli nesiller yetistirmek isteyenler, ayiptir söylemesi, solcu nesiller yetistirmek isteyenler bile vardi.
Vardi var olmasina, ama bir düzeyde sagci- solcu, sagcinin dizdizcisiyla sagcinin bizbizcisi falan filan diye ayrilirken, ‘nasil beyin yikanir?’ temel platformunda aralarinda öyle kayda deger ayrimlar yoktu. Ögrenciler, ekilecek bir tarla gibi önlerine konuyordu; onlar da ellerine tohumlari alip serpiyorlardi taze dimaglar üstüne. Hareket ayniydi. Tohum, birinde arpa, öbüründe bugday vb. olabilirdi.
Simdi ülkede bir büyük ideolojik kavga var. ‘Dindar nesiller yetistirmek isteyenler’ kesimi siyaseten ele geçirdikleri mekanizmalari toplumun geleceginin ‘hendese’sini çikarmak üzere isletecek konuma geldiklerine inaniyorlar. Dindar nesil yetisecekse, yetistireceklerin de bu ise uygun olmasi gerek. Dolayisiyla oralara el atacak, o kadrolari söyle bir altüst edip kendi mizaçlarina uygun olanlarini bulup seçecekler, yeniden yapilandiracaklar.
‘Ögrenci’, bu insanlarin gözünde, edindigi bilgilerden kendi sentezlerini yapmayi ögrenmis bir ‘özne’ degil de, bizim geçerli olduguna inandigimiz dogma ve düsünceleri yansitan bir ‘nesne’ olarak varoldukça, bu ülkenin egitim/ ögretim sorunlarinin sonu gelmeyecektir. Bu yaklasimla ‘nitelik’ denen hedefe hiçbir zaman varilmaz.
Ama belli ki böyle sorular sormamiza ve böyle çözümler bulmamiza daha çok zaman var. Biz simdi, hâlâ, ‘Neyi ezberletecegiz?’ kavgasi yapiyoruz. ‘Ezberletmeyecegiz’ asamasina ne zaman geliriz ‘gelir miyiz?’ hiç belli degil.
Ama bu ideolojinin daha çok zarar vermeye devam edecegi belli. Besbelli.
—————————————-
21 Nisan-Taraf
Murat Belge