Makale

Okun çok da, yayin yok!

06 Eylül 2014 Cumartesi, 00:29:52Güncelleme: 08:48:04

Bu bir ‘Kurultay’ yazisi degil.

O yüzden sandigin öncesine düsmedi.

Bu birazcik, ‘Neden sol degil’ yazisi.

***
Çünkü 6 ok, birbirine saplaniyor önce.

Yahut en iyi ihtimalde, her biri bir baska yöne gidiyor.

Paralel bile degil yani!

Tarifinde ‘elitist-popülizm’ var.

Istiklal Savasi’nin destek aldigi ‘Sovyet devrimi’nden ziyade, hatta en çok ondan çekinerek, hemen onun ardina dizilmis ‘karsi devrimler’den, fasizmin yükselisinden de etkilenmis bir yol çünkü.

Hem ‘nasyonalist’ hem ‘popülist’!

Fakat tarihi geçelim.

Neden 12 Mart sonrasinda, ‘o günkü’ Ecevit ‘her günkü’ Ismet Inönü’yü hem de sandikta yenebildi ve CHP’nin tarihinde ilk ve tek kez ‘sol’ rüzgar esti; en azindan 1978’e kadar?

(Belki 1974 Kibris’a kadar, demeliyiz… Ama 1977-78 patlamasi ve sonra infilaki de var)

Elbette dis konjonktürde de o rüzgarlar, dünyadaki bagimsizlik savaslarindan ve 1968’den beri yine baska türlü esiyordu; içeride de ‘CHP’nin de solu, sollari’ bile hatiri sayilir noktadaydi.

Fakat lafta ve afaki de olsa ‘Toprak isleyenin, su kullananin’dan ‘Halklar’a kadar, CHP gövdesinin alisik olmadigi ‘açilimlar’ ortaya çikti o dönemde.

CHP çalisanlara, isçilere, köylülere, dislananlara yakin olmaya çalisti.

O kadar ki, ‘gövde’nin ‘mürteci’ sayageldigi Erbakan ve partisi ile koalisyon da dahil.

Katliamla dümdüz edildigi sanilan 1 Mayis 1977 Taksim Meydani’nda, kisa süre sonra, suikast tehditlerine ragmen, bu kez CHP mitinginde yüz binleri toplamacasina.

***
Fakat ‘Türkiye’nin kurucu babasi’ ya…

Ne milletin hamisi ordudan, ne sivasiz hanelerin efendisi sermayeden kopabildi.

Sonraki macerasinda, 12 Eylül ardindan bir Halkçi Parti popülizmi, biraz da SODEP’in hafif sosyal-demokrat rüzgari disinda, CHP sürekli ‘Is Bankasi’nin, Pasabahçe’nin ortagi’ ve Genelkurmay’in fahri pasasiydi!

Siradan sayilan, çalisan, kosturan, horlanan gazeteciler yerine medya patronlariyla ve aristokrasisiyle…

Ezilen askerler yerine pasalarla…

Isçiler yerine ‘laik’ sermaye ile…

Varoslar yerine hali vakti yerinde mahallelerle…

Diyarbakir’in, Agri’nin, Hakkari’nin acisi, kani, sicagi yerine…

Izmir’in, Istanbul’un esasen ciddi kismi sagci, ulusalci, seçkinci, klimali mahalleriyle.

Sonuçta AKP karsisinda ‘lokal savunma hatti’ olmaktan öte, bir ‘Türkiye partisi’ olma vasfini çoktan kaybetmis, adalara ve modalara sikismis bir parti.

***

O vakit ne oluyor Hocam?

Sen pasaci oluyorsun, ordunun yüzde 80 ezileninin çogu AKP’ye oy veriyor…

Sen patroncu oluyorsun, ezilen isçiler kendine benzeyenleri AKP’de buluyor…

Sen çok sehirli oluyorsun, köylü, agasi da olsa, yanindakini görüyor…

Sen kendini hala merkez saniyorsun, çevre merkezi çoktan yutuyor…

Sen ‘Cumhuriyeti biz kurduk’ diyorsun, cumhuriyet tarihinin ne kadar dislanmisi varsa, Alevilerin daimi tereddüdü ve mecburen destegi disinda, kendini ‘dislanmislik’ üzerinden siyaset yapan öteki partide buluyor…

Sen ‘Kirmizi çizgi’ diyorsun; o çizgiyi Kürt illerinde yok olarak kendin siliyor, kendi ruhunda Türkiye’nin tamamini çoktan yitiriyorsun.

Birlik,beraberlik dediginde, bir bakmissin sen orada yoksun!

***
Bilmiyorum, açikça söylemem gerekir mi; ben ‘reel siyaset’ten, oyunlarindan, sandigi sözde kutsayip iktidarda ve muhalefette bin çesit tezgah ve cambazliklardan; kimi gazetecinin çok bilmis Ankara ve siyaset fetvaciliklarindan pek hoslanmam da, çok anlamak istemem de.

Bu yazi o yüzden, kurultay sabahi yazildi, yayini seçim sonrasina geldi.

Özetleyeyim:

‘Sosyal demokrat’ olma iddiasindaki bir partinin alti oku olmaz…

Ille ok atacaksan…

Bir oku sosyaldir, bir oku demokrasi!

Sosyal demek, öyle sosyal medya sosyallesmesi gibisinden degil, bildigin sinifsal bir seydir.

Inadina, sinifsal seylere de dairdir.

Avrupa sosyalist ve sosyal demokrat partilerinin de, sermayeye yapisarak çoktandir yitirdikleri ve isçileri de, isçiyi isçiye düsman eden ‘fasizan’ partilere dahi kaptirdiklari bir sürece de inat.

‘Devrimcilik’ de öyle kabristan ziyaretiyle pek yeterli olmaz sanirim!

***

‘Demokrat’a gelince; zaten adi üstünde.

Ya harbiden olursun, ya bir ok olamazsin!

Çünkü…

Okun çok ama…

Atacak yayin yok!

Not: Yukarida söyledigim üzre, bu yaziyi Kurultay sabahi yazdim; yayini da elbet sonrasina kaldi.

Ilginç bir nokta, Kiliçdaroglu’nun da ‘rakili elitizm’den sikayet etmesiydi.

Eskiden ‘viskili’ idi bu sikayetler.

Kurultay’da Ince’nin aldigi pek de ince olmayan oy, Genel Baskan’in hakimiyetine ragmen, ciddi rakam. Ve ayni zamanda gösteriyor ki, ne dersen de, CHP hakikaten 6 okludur! Yani delege ve seçmen temelinde, ‘sol olmayan sollar’ ile zaten öyle bir derdi bile olmayan yollar boldur.

O yüzden de… Oklarin bir kismindan siyrilip hedefe yönelmis bir ok olmasi da zordur!

Bu kadar çok ok olunca da…

Önce birbirine saplaniyor…

Öyle olmuyor iste!

Bir de unutmadan; tabii öyleydi söyleydi de, anamuhalefet partisi sonuçta bir kongre yapti; Genel Baskan’in karsisinda bir aday vardi.

AKP’ninki çok daha basarili geçti; çünkü aday, delege imzasiyla degil, seçilmis cumhurbaskani tayiniyle, halef olarak tayin edilmisti tek aday.

Kime oy atsak diye kafa yormaya bile gerek kalmadi!

——————————————-

HaberTürk-6 Eylül

Umur Talu

Back to top button