Makale

ÖKÜZ ISLERI…

Yeni bir seker bayrami ve bu kez tam 9 gün süren…

Insanlar bunu firsat sayip, arabalarina atlayip yallah tatil yerlerine, ya da kendi memleketlerine…

Böyle yapmalari son derece dogal. Bulunduklari kentte isle ev arasinda gidip gelmekten bunalmislardir. Biraz hava almak, denize girmek, ya da dogup büyüdükleri yerlerde hasret gidermek…

Üstelik Istanbul ve Ankara gibi her Allahin günü damarlari tikanan, trafik kaosu ve gürültü içinde bir kentte yasiyorlarsa…

Ama o trafik kaosu tatilde de yakalarini birakmaz ki. Hatta asil olarak su bayram tatillerinde doruga çikar, yollar tikanir, kazalar rekor yapar, yollar mezbahaya döner.

Tatilin daha öncesinden baslayarak Istanbul ve çevresinde, Bolu yolunda, Çanakkale’de yasananlar ortada.

Çünkü sehirler çok büyümüs, ama plansiz büyümüstür. Iyi bir kent plani olmadan, saglam bir altyapi kurmadan; tarihi dokuyu, dogayi, yesil alanlari korumadan; park ve bahçe yaratmadan, olanlari da yok ederek…

Plan yalniz her bir kente degil, tüm ülkeye gereklidir. Nüfusun belli metropollere yigilmasini önlemek için bölgeler ve kentler arasinda dengeli gelisme olmalidir. Bu da tüm ülkeyi kapsayan ve uzun dönemleri gözeten bir planlamayla olur.

Ayni zamanda, daha aileden ilkokul çagindan baslayarak insani egitmekle olur.

Bir araba alip ehliyet ayarlamakla is bitmiyor. Kurallari bilmiyor ve onlara uymuyorsaniz, dünyanin en iyi caddeleri ve otoyollari da ise yaramaz.

Lafi uzatmayayim. Bana bu yaziyi yazdiran asil olarak Bolu Tüneli girisinde kaza yapip ailesinden bes kisinin ölümüne yol açan Tir sürücüsüdür.

Aslinda kaza demek dogru degil, düpedüz cinayet. Adam 9-10 kisilik ailesini, esini, gencecik çocuklarini tira doldurmus güya Istanbul’dan Zonguldak’a tatile götürüyor. Dördü ön bölmede kendi yaninda, besi ise tiner yüklü arka bölümde…

Bolu tüneline giriste kontrolü kaybedip tünel duvarina çarpiyor, alev alan tiner ortaligi cehenneme çeviriyor ve arkadaki, 10-17 aslarindaki bes çocugu yanip kül oluyor, öndekiler de yarali…

Adamin uykusuz oldugu ve kaza sirasinda uyukladigi söyleniyor…

Bu olayi televizyon haberlerinde dinledikçe öfkemden tekrar tekrar haykirdim: Öküz!..

Sen aileni tira doldur, tinerin yanina yerlestir, üstelik uykusuz uykusuz sür!.. Böyle adama baska ne denir Allah askina?!

Aslinda ‘öküz’ demekle, dogaya uygun yasayan, böyle saçmaliklar yapmayan zavalli hayvanlara haksizlik ediyoruz.

Adamin biri de, sanirim Mersin’de, ayri yasadigi ve tartistigi karisini silahla vurmus, sonra da basinda durup ‘sakin ölme!’ deyip aglamis…

Böylesine ne denir Allah askina?

Bu memlekette böyle akil almaz olaylar ve böyle adamlar (adam denirse tabi) öyle çok ki!..

Ne yapmali bu durumda? Televizyon mu izlememeli, sokaga, yola mi çikmamali? Kulagimiza bez tikayip gözümüze perde mi germeli? Yoksa bu memleketten çekip gitmeli mi?..

Ama nereye? Herhalde Suriye’ye, Irak’a, Afganistan’a, Suudi Arabistan’a degil. Avrupa’ya desen, onlar da bizi artik istemiyor, bizden korkuyorlar. Belki Antartika’ya, pelikanlarin yanina, belki Kuzey kutbuna, beyaz ayilarin diyarina…

Ama topragi, suyu, atmosferi öylesine bozduk ki onlarin da hayat alanlari kurumakta…

Ne yazik, su akilli denen insanlarin yaptigina bir bakin hele!

3 Temmuz 2016

C E M A L Î

Back to top button