Ölümü Kutsamak
‘Komutan Veli’ye..
Ve Veli gibi, kaybettigi düslerinin, organlarinin,
güveninin ve dahi her seyinin hesabini sormadan bu dünyadan,
sesiz sedasiz giden tüm kara çocuklara”
Kejé Bémal
Hangi tarihe tekabül eder ölümü kutsamamiz? Hangi tarihin ürünüdür acaba yasayana degil de ölene sevdalanmamiz? Geçmisi yeni midir? Yoksa çok çok eskilere mi dayanir? Nerde ve hangi tarihte sadece ölenlerin kahraman olabilecegi ögretildi bizlere? Ne zaman ve hangi tarihte saibe ile bakmaya basladik yasayanlara? Hangi tarihin eseri sadece yasadigi için halkindan özür dilemek zorunda kalan çocuklar? Biz ne zamandan beri ölüme tapar olduk? Hangi tarihten beri ölüm meleginin yardimcilari kesildik? Ne zaman dilimize ve beynimize islendi ölenlerin kahramanlik hikayeleri? Kim bize kayip evlatlarimizin çürüyen bedenlerinin üzerinden topladigimiz kengerleri yemeyi reva gördü? Hangi tarihten beri topragimizin altindan kayip çocuklarimizin hayaletleri analarina seslenir? Neler oldu bu cografya ya? Neler oldu bizlere? Ne zamandan beri kavram kargasasina düstük? Tüm kavramlarin yeri ne zamandan beri degisti? Kafamiz ne zamandan beri karisik? Dilimiz ve yüregimiz ne zamandan beri farkli seslenir oldu? Biz her ölümü kutsadikça akin akin ölüme kosan çocuklarimizin kirk ve yarim hikayesine ne zamandan beri kulaklarimizi tikar olduk? Ne zamandan beri kulagimiza kan kaçti?
”Savasin ne demek oldugunu en iyi savas çocuklari bilir!” demistim. Ben bu cümleyi ezbere degil, yüzlerce savas çocuguyla konusarak, onlarin yasamlarina girerek, onlari gözlemleyerek söyledim. Peki sizler bu cümleden ne anladiniz? Hiç akliniza geldi mi sayisal rakamlardan ibaret görünenlerin herhangi birinin yasamina projektör tutmak? Ne yer, ne içerler? Ne düsünürler? Kirilma noktalari neler? Nasil bir yasam sürerler? Ne düsünürler? Gelmez! Gelmemeli! Çünkü bizim ”Biji çocuklar”deyip, onlarin kahramanlik hikayeleri ile yeni atesböceklerini ölüme göndermemiz lazim! Bize intikam, kan, kin yeminleri ile yeni kurbanlar lazim. Bize fukara düslerimizi besleyecek, yeni fanteziler lazim! Birileri ölecek! Birileri ölmeli! Atese kosmali!Uçuruma kosmali! Birileri yanmali ki bizim fukara ve korkak dünyamiz isinabilsin! Birileri ölmeli, ölmeli ki bedel ödedik diyebilelim! Insan içine çikacak yüzümüz olsun! Birileri ölmeli, parçalanmali ki, yok olmali ki, boynu bükük saçlari bembeyaz anayi isaret edip ”bak, bak dört oglunun dördünü de kaybetti? Ne yapalim iste savas, yiyecek ekmegi yok. Ne yapalim iste hayat!”diyebilelim! Birileri ölmeli, ölmeli ki o analar, kahraman ogullarinin arkasindan o sokak senin bu sokak benim, kafalarina ogullari yasindaki insanimsi üniformali pustlardan joplar, gaz bombalari, baldirlarina tekmeler yesin! Sonra bakip bakip”iste kitleye bak! Bu halk bu davanin ardinda!” diyebilelim! Ne kadar ocak sönerse o kadar çok kalabalik! Peki ya sonra? Bu topraklarda yikilmamis ev, cigeri yanmamis ana, sönmemis ocak kalmadiginda? O zaman sarilin kahramanlik hikayelerine! Kürd analarinin rahimleri bereketli size yeni cengaverler dogurur! Yüklenin kahramanlik sarkilarina! Kutsayin ölümleri! Kutsayin! Yasasin ölenler! Yuh yasayanlara! Korkaklar sürüsü yasayanlar! Utanin yasadiginiz için! Hatta utanmayin gidin ölün acilen! Gidinin vicdansizlari, tam otuz yil!
Hiç unutmuyorum ”günlerce su bulamadiktan sonra, dag basinda susuzluktan idrarimi içtim Kejê. Ve bunu sana söylerken hiç utanmiyorum, utanç duydugum tek sey hala bir ülkemin olmayisi”demisti bir karaçocuk. Bir digeri açip vücudunu yara izlerini gösterdiginde,”bedenim ülkeme döndü Kejê, paramparça”demisti Yoldan geçen kengerciye özlemle bakip, cebinde bir kilo kenger alacak parasi olmadan. Bir digeri ”ITÜ mezunuyum Kejê,bitirdigim yil çiktim,bitirmeyi özellikle bekledim,çünkü yarim biraksaydim düzenin basit sistemi içerisindeki bir okulu bile bitiremedi kaçti diyeceklerdi,bitirdim ve bu yasami ben gönüllü tercih ettim”demisti, protez bacagina piril piril zekasinin yansidigi gözbebekleri ile bakarak. Hepsinin ortak duygusu yasadiklari için utanç duymakti? Sahi ne zamandan beri yasamak suç ve kusur oldu benim ülkemde? Ne zamandan beri hainlikle, kahramanlik bu kadar sik ve yersiz kullanilir oldu bu topraklarda? Kim kimin adina verdi bu payeleri bu çocuklara ve böylesine beles dagitarak? Ne zamandan beri sahi her seyi bilen ama konusmaya cesaret edemeyen bir toplum olduk? Ne zamandan beri devrimin tek kosulunun mutlak silahli mücadele olduguna inandik? Ne zamandan beri vicdanlarimizla degil,sadece agizlarimizla konusur olduk?Her sey bir tarafa biz ne zamandan beri bu kadar KORKAK olduk? Ne zamandan beri bildiklerimizi hiç duymamis, görmemis gibi davraniyoruz?
Beyler, Nato’nun en güçlü ve donanimli ordularindan birine karsi, çiplak bedeni ve elindeki silahiyla, doganin en acimasiz kosullarinda direnmeye çalisan her çocuk zaten cesaret konusunda rüstünü ispatlamistir, peki bu çocuklarin sahibi olan sizlerin neyi var? Niye bu kadar korkaksiniz? Niye bu kadar sorgulamaktan ölesiye çekiniyorsunuz? Niye bu kadar onaycisiniz? Sorgulayin, arastirin, ögrenin biat edecekseniz yine edin ellerinizden tutan yok! Dilediginiz kadar tapinabilirsiniz güce, silaha, iktidara ama sorgulayin! Kaldirin gözünüzdeki perdeleri. Yani basinizdalar, çogu yarali, sakat, travmatik, inanilmaz zor kosullarda yasayan binlerce çocuk burnunuzun dibinde Güney Kurdistan’da yasamin içerisinde sesiz sedasiz hayaletler gibi dolaniyor.Varliklarindan bile utanmis,mümkünse kalabaligin içine kaynayip,hiç görünmeden ömür tüketme çabasindalar.Gidin baslarini yerden kaldirin! Kim dedi size onlarin hain oldugunu? Bir kez de hikayeyi onlardan dinleyin. Kaçiniz bu çocuklari birakin anlamaya çalismayi dinlemeye ihtiyaç duydu? Peki bu çocuklar kimin için savasti? Niye ellerinden, gözlerinden, ayaklarindan, ömürlerinden oldular? Bu çocuklar dünün kahramanlari bu günün hainleri mi? Nasil bu kadar ince olabildi bu çizgi? Ne zaman bu kadar keskinlesti?
Madem ki kahramana ihtiyacimiz var o zaman dünden bu güne Kürdistan’in özgürlügü için bir tasi bir tasin üstüne koymus her birey benim kahramanim
Hiç hak etmedigi bir biçimde, yokluk ve çaresizlik içinde kendini ifade edememenin küskünkügü ile bu dünyadan göçüp giden her karaçocugu yüregime gömdüm. Ve unutarak yasamak niyetinde degilim.Aksine her zaman acilarini diri tutacam yüregimde. Asil cesaret aciyi kaniksayarak yada unutarak yasamak degil, acini bilerek, kanayan yanlarini görerek hayata devam etmektir. Ölümü kaniksayan herkes ölüm meleginin bas yardimcisidir!..Göçüp giden her çocugun vebali onun da boynunadir!Kaniksamayin! Red ya da kabul etmeden önce bu çocuklarin yasanmamis ömürlerinin hatirina sorgulayin!
Son sö ;Kazaklarimizi parmaklarimizin ucuna kadar çekip,kelesimizi tutmaya çalistigimizi fark eden köy odasindaki köylülerin”Kahramanlar üsüyor musunuz,oysa içerisini sizin için isittik,niye hepinizin elleri kazaklarinin içinde”sorusuna,”Biz köyün girisinde ceviz agacini görünce dayanamayip, saldirdik cevizlerinize, ellerimizin ceviz kinasini, görür de anlarsiniz diye utancimizdan sakliyoruz” diyebilecek cüreti gösteremedik ugruna bedenimizi ve ruhumuzu berdel ettigimiz bu topraklara ve halka.
Budur ol hikaye Kejê!..
Kejê Bêmal