Ölümü kutsayarak bir gelecek kurulamaz (*)
Son dönemlerde iki önemli hadise hakkinda PKK tarafindan yapilan iki açiklama var. PKK’nin topluma, insana ve siyasete bakisini ve gelecek tasavvurunu açik bir sekilde resmettigini düsündügüm bu açiklamalara biraz daha yakindan bakmak istiyorum.
Açiklamalardan ilki açlik grevlerine dairdi. Daha o vakit not almistim, yazacaktim ama biraz tembellikten, biraz islerin yogunlugundan ve biraz da gündemin sik ve çabuk degismesinden dolayi bugüne kaldi.
Hatirlayacaksiniz, HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven, Kasim 2018’de Öcalan’in üzerindeki tecridin kaldirilmasi ve Öcalan ile görüsmelerin yapilmasi talebiyle açlik grevlerine baslamisti. PKK, Güven’in eylemini desteklemisti. Bazi HDP’li milletvekilleri ile cezaevlerindeki PKK’li hükümlü ve tutuklularin bir kisminin da katilimiyla greve gidenlerin sayisi üç bine çikmisti.
Açlik grevlerinin baslamasindan bir süre sonra, önce Zülküf Gezen, ardindan da bazi kadin hükümlülerce, ‘Öcalan’in üzerindeki tecridin son bulmasi için fedai eylemi’ yapilan 200 günün sonunda açlik grevi bitirildiginde, yasamini yitirenlerin sayisi 8’di.
Büyük bir dram yasaniyordu ama Türk kamuoyu mevzuyla pek alâkadar degildi. Medya görmezlikten geliyor, siyaset konuyu gündemine almaktan imtina ediyordu. Lâkin kelimenin gerçek manâsinda can alan ve can yakan bu mesele Kürtler arasinda hararetle tartisiliyordu. Mevcut sartlarda açlik grevlerinin dogrulugu-yanlisligi masaya yatiriliyor, PKK’nin ‘fedai eylemleri’ diyerek olumladigi hayata son verme eylemleri tartisiliyordu. Elestirel degerlendirmeler artiyordu.
Önder Apo’ya borçlu Kürtler
Tam bu esnada PKK’nin üst yapilanmasi KCK’den bir açiklama geldi. Öcalan’in dogum günü vesilesiyle yayinlanan mesajda ‘Eger bugün Kürt kadinlari ve gençleri Önder Apo için kendini feda ediyorsa, ‘Gençlik Apo’nun fedaisidir’ sloganlari atiliyorsa, bunun nedeni Önder Apo’nun kadina ve gençlige kazandirdiklaridir. Kadini, genci ve tüm Kürt insani için de bu gerçeklik geçerlidir’ deniliyordu.
Böylece KCK, aralarinda herhangi bir ayrim gözetmeksizin bütün Kürtleri Öcalan’a borçlu çikariyordu. Ve bu o kadar büyük bir borçtu ki, gerekirse Kürtlerin Öcalan için kendilerini öldürmelerini gerektiriyordu. Nitekim cezaevlerinde hayatlarina son verenler için kullanilan ifadelerde bu ‘gereklilik’ açik bir biçimde dillendiriliyordu: ‘Leyla Güven, zindanlardaki ve Avrupa’daki yoldaslarimiz kendilerinin gerçek dogumunu saglayan Önder Apo’ya borçlarini yerine getirmek için yasamlarini feda etmektedirler.’
‘Kendilerinin gerçek dogumunu saglayan Önder Apo borçlarini yerine getirmek için yasamlarini feda etmek Önder Apo’nun kadina ve gençlige kazandirdiklari ’ vesaire Gerçekten, okundugu anda insanin tüylerini diken diken eden korkunç ifadeler bunlar. Çoktan tarihe gömülmesi gereken bir anlayisin bu kadar rahat ifade edilmesi, sorunun derinligini ve vahametini göstermesi açisindan önemli.
‘Bütün anneleri sevindirmeliyiz’
Benzer nitelikteki ikinci açiklama ise, HDP Diyarbakir Il Binasinin önünde oturma eylemi yapan ve çocuklarinin daga kaçirildigini iddia eden ailelere iliskindi. Ailelerin eylemine karsi HDP, aileleri anlayisla karsiladigini söyledi. Toplumsal bir baris için herkesin elini tasin altina koymasi gerektigini belirtti ve çözüm için de parlamentoyu adres gösterdi. Meclis bünyesinde olusturulacak bir komisyonun annelerin taleplerini ele almasini ve bu talepleri karsilamak için çalismalar yapmasini önerdi. HDP’li Meclis Baskan Vekili Mithat Sancar, Meclis’teki partilere ‘Gelin bütün annelerin acisini dindirecek bir çalismayi ortak bir komisyonla birlikte yapalim; baris için çözüm için, adina ne derseniz deyin, aciyi dindirmek için ne gerekiyorsa yapalim’ diye çagrida bulundu.
Demirtas da cezaevinden yaptigi açiklamada, ailelerin çocuklarina kavusma istegini ‘ön kosulsuz, amasiz ve ancaksiz olarak hakli ve mesru’ olarak niteledi. Anne ve babalarin talebini ‘her türlü niyet sorgulamasindan azade bir sekilde saygiyla karsilanacak, son derece dogal bir istek’ olarak tanimladi:
‘Bir annenin yavrusuna kavusmayi istememesi anormal, sira disi ve dogaya aykiri olurdu. Dolayisiyla annelerin bu beklentisinin, her türlü siyasi çikar tartismasinin üstünde ayri ve özel bir yerde tutulmasina özen gösterilmelidir. Kanimca meselenin bu yönünün tartisilacak bir tarafi yoktur. Isin özü ve esasi da budur. Geri kalan bütün tartismalar meselenin siyasi yönüdür. Ve tamami da isin özünü iskalar niteliktedir.’
Demirtas’a göre, hiçbir sey annelerin hakliligina halel getiremezdi. Ailelerin sorumlu olarak HDP’yi göstermeleri de, yanlis yerde oturmalari da onlarin beklentisini haksiz duruma düsürmezdi. Evet, asil sorumluluk iktidardaydi ama bu, meselenin özünün iskalanmasini gerektirmezdi. Yapilmasi gereken ‘Sadece HDP önündeki anneleri degil, eli yüreginde bekleyen tüm anneleri sevindirecek, ülkeye demokrasiyi ve barisi getirecek girisimlerin önünü açmak’ti. Bunun için ‘HDP’nin serinkanlilikla, ilkeli ve ahlâkli durusunu korumasi ve kalici çözümlere odaklanmasi,’ çözüm isteyen siyasetçilerin de ‘cesur ve atak olmasi’ lâzimdi.
‘Mücadele vermiyorsan niye doguruyorsun?’.
Hülâsa HDP, hakli bir talebe karsi dogru ve makul bir siyasi pozisyon üretme çabasi içindeyken PKK, hem HDP’ye hem de ailelere sert çikti. PKK Yürütme Komitesi Üyesi Mustafa Karasu, aileleri ‘özel savasin parçasi’ olarak damgaladi ve HDP’nin yaptigi gibi onlari anlayisla karsilamalarinin söz konusu olmadigini belirtti. ‘Böyle bir sey yok. Ne anlayisla karsilanmasi? Neyini anlayisla karsilayacagiz? Anlayisla karsilamiyoruz. Onlar özel savasin parçasi olarak geliyorlar. Kandirilmislar. Kandirilmislar anlayisla karsilanir mi?’
Karasu’ya göre ailelerin yaptiklari evlât sevgisi olarak da görülemezdi. Çünkü evlâdini sevenler, ‘özgürlük mücadelesi’nin yaninda durmaliydilar. Evlâdin nasil sevilecegini ve bu sevginin neleri içerdigini PKK bilirdi; onun belirledigi davranis modelinin disinda kalanlar evlat sevgisinden bahsedemezdi. Hem zaten ‘Önderlik’ de Kürt halkini elestiriyordu. ‘Özgürlük mücadelesi vermiyorsan niye doguruyorsun? Özgür vatan yoksa özgürlük yoksa niye çocuk doguruyorsun?’
Insanî hiçbir tini yok bu sözlerde. Bütün bir halki bir örgüt ve liderine kurban etmekte herhangi bir beis görmeyen bir akil bu. Kendisinin mutlak saydigi çözüm disinda bir çözüm tanimayan, hakliligina dair kesin bir inanç tasiyan, tuttugu yolun dogruluguna iman eden ve siyasetinin mükemmelliginden zerre kadar süphe duymayan bir zihniyet.
Sürekli ölümü kutsayarak bir gelecek kurulamaz. Böyle totaliter bir zihniyetin Kürtlere kazandiracagi bir sey yok, ama tecrübeyle sabit oldugu üzere, kaybettirecegi çok sey var.
(*) Kürdistan 24, 18.09.2019
———————————————————
Serbestiyet-24 Eylül 2019
Vahap Coskun