Ölümüne
Son otuz yildir Türkiye’nin iç ve dis politikasini Kürt sorunu belirliyor.
‘Milliyetçilik’ etiketi altinda Kürtlerin esitligini kabul etmeyenler, devletin çürümesini tercih ediyorlar nedense.
Ülkede iktidari elinde tutmak ya da eline geçirmek isteyenler de Kürt sorununu sonuna kadar sömürüyorlar, bütün iktidar çatismalari Kürt sorunu çevresinde sekilleniyor.
Bazi Kürtlerle Türklerin çesitli kiliklara girerek bu savasin sürmesi için birlikte çalistiklari da her gün biraz daha belirginlesiyor.
Su anda yasadigimiz ve mizah tarihine mi yoksa trajedi tarihine mi geçecegini kestiremedigimiz garabetin merkezinde de gene Kürt sorunu var.
Polis ve yargi bir yanda, hükümet ve MIT bir yanda.
Polis ve yarginin, kisaca ‘cemaat’ denen Gülen Cemaati’nin kontrolünde oldugu söyleniyor, bu konuda bir yalanlama da yapilmiyor.
Bundan sonra yapilacak bir açiklamanin bu algiyi degistirebilecegini de sanmiyorum.
Anlayacaginiz, Cemaat çok sert bir siyasi kavgada simdi bas aktör olarak sahnede.
Karsisinda da hükümet var.
Polis ve yargi, MIT Müstesari Hikmet Fidan’in pesinde gözüküyor ama Fidan’i suçladiklari anda otomatikman onu görevlendiren Basbakan Erdogan’i da suçlamis oluyorlar.
Bunun mantiki sonucu, olaylarin böyle devam etmesi halinde Erdogan’in da sanik sifatiyla mahkemeye çagrilacak olmasi.
Basbakan Erdogan’in gelecegini belirleyecek bir kavganin çok yumusak geçmeyecegi açik.
Kavganin bir asamasinda anlasacak olsalar bile taraflardan biri çok ciddi bir güç ve prestij kaybina ugrayacak, bu da kesin.
Ya Erdogan ve taraftarlari ya da Cemaat ve onun üyeleri devletin içinden sürülecek.
Onun için de ölümüne bir kavga bu.
Genellikle daha ilimli ve kavgadan uzak bir görüntü çizen Cemaat’in kendini bu kadar açikça ortaya koyup, riske girerek kavganin içinde yer almasinin nedenlerini bilemiyorum dogrusu.
Ya kazanacaklarina çok eminler ya da her seyi kaybetmeyi göze almalarini gerektiren bir tehditle karsi karsiya olduklarini düsünüyorlar.
Cemaat’e bagli oldugu söylenen polis-yargi ittifakinin MIT Müstesari Fidan’i neyle suçladiklarini kimse tam bilemiyor.
Fidan, PKK ile yapilan Oslo müzakerelerine devletin ve Basbakan’in temsilcisi olarak katildigi ve PKK’yla görüstügü için mi suçlaniyor?
Yoksa ortada dolasan KCK-MIT iliskileri yüzünden mi?
Eger Oslo görüsmeleri yüzündense, bu, polis-yargi ikilisinin yetkilerini asmasi anlamina gelir.
Bu, hükümetin siyasi tercihlerine ambargo koymak ve bu tercihleri hükümetin yerine belirlemek gibi hiçbir biçimde mesru olmayan bir iddiayi içinde tasir.
Bu anlayisla, polisin ‘düsmanla’ Lozan Antlasmasi’ni imzalayan Ismet Inönü’yü de trenden inerken tutuklamasi gerekirdi, ‘düsmanla’ hem görüsmüs, hem de anlasmisti.
Devletler, ‘düsmanla’ görüsürler, buna da devletleri yöneten hükümetler karar verir.
Aksi takdirde savaslarin hiç bitmemesi, hiçbir anlasmanin yapilmamasi gerekir.
‘Düsmanla’ görüsüp görüsmemeyi, anlasma yapip yapmamayi da hiçbir hükümet polise ya da yargiya sormaz, bunlar onlarin isi degildir.
Ama baska bir söylenti, MIT’in KCK’yi fiilen yönettigini, suça ve siddete kiskirttigini hatta bazi suçlari KCK kiliginda bizzat MIT ajanlarinin isledigini, polisle savcinin bu nedenle Fidan’in pesine düstügünü ileri sürüyor.
MIT’in içindeki PKK’yla iliskili Ergenekon yapilanmasina dokunulmadigini ve Fidan’in bu yapiyi degistirmek yerine bu yapiyi korudugu iddia ediliyor.
KCK’nin aslinda bir MIT yapilanmasi oldugu da söylentiler arasinda.
Eger öyleyse MIT’teki sorusturmayi kimse engelleyemez, Fidan’i da kimse koruyamaz.
Ama bu iddialarin belgelerle kanitlanmasi gerekir.
Tabii, hükümetin Fidan’i korumak için çikartmaya hazirlandigi yasa da bir baska tuhaflik, bu yasaya göre MIT’çiler istedikleri kadar suç isleyebilecekler, kimse onlari sorgulayamayacak, kimse onlari yargilayamayacak, her sey basbakanin kararina kalacak.
Bizi yasadisi bir sekilde dinleyen MIT’çiler de, Baransu’yu izlerken yakayi kaptiran ajanlar da dokunulmaz olacak.
Devletin ve hükümetin kendi ‘siyaset belirleme ve uygulama’ yetkisini korumanin daha saglikli bir yolu bulunmali bence.
Bugün tanik oldugumuz kavga büyük bir kavga.
Basbakan Erdogan, bu kavgayi kazanmak için su andaki çarpik devleti daha da çarpitirsa bu tür kavgalar hiç bitmez, aksine gittikçe derinlesir, isin içine baskalari da karisir.
Bu devleti hukuka ve demokrasiye bagli bir devlet olmazsa bu ülkede kimse güvende olmaz.
Birçok insan bunu defalarca anlatmaya çalisti, Erdogan anlamadi, umarim simdi anlamistir.
Yeni bir anayasa, yeni yasalar, demokratik bir düzen gerekiyor bize.
Aksi takdirde, yarginin bir girisimi bütün ülkede ‘cemaat-hükümet’ kavgasi olarak algilanir, kimse devlete de yargiya da güvenmez, her sey bir iktidar kavgasina dönüsür.
Sonunda da mutlaka birilerinin cani yanar.
Isin en korkunç yani da, haksiz olanin degil, güçsüz olanin caninin yanacagi gerçegidir.
Ahmet Altan
Taraf
[email protected]
Ahmet Altan