Operasyon hatasi degil, Uludere katliami!
Bu acilarin üstüne baris kurulamaz
Sözüm, hem devlete hem PKK’ya. Silahin, siddetin, terörün kullanim süreleri bitmistir. Tek çare, parmaklari tetikten çekip ‘masaya giden yolu’ kisaltmaktir. Savas tercihi, yeni Uludere’lerin yoluna tas döser.
Tarihimize kepaze bir sayfa daha eklendi. Bu sayfada Uludere katliami yazacak, operasyon hatasi degil.
Ve bunun hesabini öncelikle sivil otorite, yani hükümet verecek.
Sonra da ‘askeri otorite’den, yani bombardiman için dügmeye basanlardan hesap sorulacak.
Yaziktir, günahtir.
35 Kürt genci, çocugu savas uçaklarinin bombalariyla gece vakti hayatini kaybediyor.
Hükümette sessizlik!
Genelkurmay konusuyor, sivil otorite suspus.
Demokrasilerde böyle mi olur?
Ilk gün Basbakan da konusmuyor. Hükümet sözcüsü de ortalarda yok. Içisleri ve Milli Savunma bakanlarindan çit çikmiyor.
Ak Parti sözcüsünün açiklamasini izliyorum. ‘Operasyon hatasi’ndan söz ederken, öylesine mesafeli ve soguk bir üslup sergiliyor ki, yasanan sanki bir trafik kazasi…
Hükümet sözcüsü ancak ikinci gün, o da ayaküstü bir seyler söylüyor, lütufta bulunurcasina…
Bir büyük aciyi paylasan insanlarin ruh hali degil, sanki devlet adami ciddiyeti gelip oturmus yüz çizgilerine…
Basbakan Erdogan ikinci gün ögle vakti konusuyor, ‘yanlisa düsüldügü’nü belirtiyor:
‘Üzüntü verici bir netice…’
Haber kanallarinin özellikle ilk günkü hallerini ise geçiyorum. Gazeteciligin sahip olmasi gereken cevvaliyetle maalesef bagdasmiyor. Bizim meslegin dilinden çok devletin dili agir basiyor.
Hükümet, televizyonlar neden böyle?
Duyarsizlik mi?
Kayitsizlik mi?
Tümüyle bilinçli bir tercih mi?
O klasik, ‘Büyütmeyelim, terör örgütüne yarar!’ tavri mi?
Hepsinin payi var.
Bunca yilin tecrübesinden sonra gelinen nokta gerçekten acikli…
Böyle bir katliamin üstü hiç örtülebilir mi?
Uludere ve çevresinde insanlarin içi buz kesmis durumda.
Insanlarin içi kan agliyor.
Sözü uzatmak istemiyorum.
Böylesine acilarin üstüne baris kurulamaz. Böylesine acilar siddeti keskinlestirir. Böylesine acilar ‘dagin yolu’nu genisletir.
Böylesine acilarla Türkiye kendini çok daha büyük bir ‘siddet sarmali’nin içinde bulur, bir cehennem çukuruna yuvarlanir.
‘Devletin elinin ne kadar agir olabilecegini Kürtlere göstererek sonuç alma’ stratejisi 1990’larin ilk yarisinda en sert biçimde uygulandi.
Sonuç alindi mi?
PKK yenildi mi?
1990’larda sonuç alinmis olsa, o tarihlerde PKK yenilmis olsa, hâlâ bugünkü acilar yasaniyor olur muydu?
Hükümet simdi yine ayni yolda.
Bu bir çikmaz yoldur.
Geçmiste denenmistir.
Ve baris getirmemistir.
Sözüm, hem devlete hem PKK’ya. Hem Ankara’ya, hem Kandil’e, Imrali’ya…
Silahin, siddetin, terörün eski deyisle miadi dolmustur, kullanim süreleri bitmistir.
Tek çare, parmaklari tetikten çekip masaya giden yolu kisaltmaktir.
Barisin yolu silahla, siddetle, terörle açilmaz.
Açilir derseniz, daha çok Uludere’ler yasariz. Savas tercihi, yeni Uludere’lerin yoluna tas döser.
Yillarin aci tecrübesi budur.
Son söz:
Namlunun ucundan baris degil, daha çok kan ve gözyasi gelir.
Barisin yolu silahla, siddetle, terörle açilmaz. Açilir derseniz, daha çok Uludere’ler yasariz.
———————————————————
Milmliyet-31 Aralik
Hasan Cemal