Makale

Ozan dolu Anadolu

Bu ‘Anadolu’ ozan dolu bir bölge.

Aydinlari dahi bir türlü Kürtler ve Kürdistan gerçegini kabul etmeye yanasmiyorlar. Ne yazik ki bugün farkli Türk siyasal anlayislarinin bil yegâne bulusma ve ortaklasma noktasi ‘Kürdistan’ konusundaki inkârci tutumlaridir. Kürt ve Kürdistan gerçegi konusunda herkesin dilinde farkli bir terane dolasiyor. Yani anlayacaginiz ‘Anadolu’ da ozan çok. Bu ozanlarin ninnileri, sarki ve ‘Türküleri” ile büyütüldük.

Bu durum bizdeki bir kisim Kürdün de kafasini karistirdi süphesiz. Bu nedenle zaman zaman birçok kisi yazdiklari yazilarda kimi kavramlari yanlis ikame etmektedir. Bu yanlis ikame dogal olarak yanlis anlasilmalari da beraberinde getirmektedir. Yanlis tespitler ise okuyucuda yanlis bilgilenme yaratmaktadir. Anadolu ve Kürdistan kavramlari,’ Kürt ve Türk’ kardesligi gibi kavramlar sik sik yanlis izah edilmektedir.

Yillarca bizim birçok Kürdün de haykirdigi gibi Türkiye’deki halklar gerçekten ‘Kardes midir?” Biyolojik olarak böyle bir gerçeklik olmadigi halde hep bu masallarla uyutulduk. Dindaslik ve kardeslik tarih boyunca bir manipülasyon araci olarak Kürtlere karsi kullanildi.

Kardeslik kavrami diger kavramlardan daha çok ‘kölelik’ içeren bir kavramdir. Böyle oldugu için, bekli de egemenler her sözün basinda Kürtlerle bin yildir ‘kardesiz’ diyorlar. Aidiyetleri manipüle ederek yok saymak, farkliliklari gizlemek için, onlara göre ‘kardesiz’ demek en dogru olanidir, belki de. Kürtlere bir de ‘din kardesligi’ dedin miydi akan sular durur.

Tam tersine ‘kardeslik’ hiçbir hukuk, özgürlük ve esitlik içermeyen, herkesi ayni kandan gören, bir anadan, bir babadan sayan, ayni dinden kabul eden, tek bir soy agacina bagli bir topluluk sayan bir kavramdir. Böyle olunca da etnik ve ulusal özelikler, haklar ve özgürlükler Sümen altidir, önemsizdir ve farkliliklarin, esitligin hak, hukuk ve adaletin bir kiymeti harbiye si yoktur. Varsa yoksa ‘din kardesligi, süt kardesligi’ ve bu kavramlar gölgesinde inkârci siyasetinin, tekçilik ve Türk irkçiligina dayali köleci sistemin idamesi. Ha keza ‘bin yildir beraber yasamisiz, kiz alip vermisiz’ teranesi de tamamen bir manipülasyondur.

Ifsa ediyorum: ‘Biz Kürtler Türklerle kardes degiliz.’ Biz ‘ötekiyiz.” Yani ait oldugumuz bir toprak, dil ve tarih var. Biz Mezopotamyaliyiz onlar Orta Asya’dan geldiklerini söylüyorlar. Ilk analarimiz farkli anakara ve ona bagli farkli topraklarda farkli dillerle kusaklar yetistirdiler ve bugüne geldik. Simdi onlar efendi biz köle. Bu nasil kardeslik? Biz Kürtler bu mevcut kosullar sürecekse kardes olmak da istemiyoruz. Ancak esit, adil ve özgür kosullarda olusabilecek bir kardeslik bizim için anlamli olabilir. Biz yüzü gülen bir kardeslik istiyoruz. Bizim literatürümüzde bu gönüllü kardesligin adi dostluktur, baristir, sevgidir, hosgörüdür. Özgür ve esit kosullarda gönüllülük temelinde bir arada birlikte yasamaktir. Özgür ve demokratik Türkiye’dir, özgür ve demokratik Kürdistan’dir.

Kürdistan olgusu hiçbir sekilde örtülemez, gizlenemez görmezden gelinemez ve kulak ardi edilemez. Çünkü Kürt sorunu özünde Kürdistan sorunudur. Kürtlerin kendi ait olduklari cografyada kolektif haklarini kullanabilme sorunudur. Bu nedenle bu olgu, yani Kürdistan olgusu yadsinamaz.

Ne var ki bugüne dek ürkek Kemalistler Türkiye’deki çogulcu, sosyo-federal yapiyi tanimlarken kullandiklari ‘Anadolu’ kavrami Kürt ülkesini kapsamamaktadir. Ben degil, bilimsel gerçekler kapsamadigini göstermektedir. Kaldi ki bu kavram bile birçok ‘apartaist’ kesimleri tedirgin etmektedir. Bu nedenle ‘Dogu ve Güneydogu Anadolu’ kavrami ile aslinda kast edilen yer Kürdistan’dir. Kürdistan’i Anadolu’nun ‘dogu ve güneydogusu’ gibi göstermek, Kürdistan cografyasinin tarihsel ve demografik yapisini sarsmaya hizmet etmektedir.

Elbet Kürdistan Anadolu’nun dogu ve güneydogusunda yer alan bir kara parçasidir. Ama o kara parçasi ‘Anadolu’ degil kendine has özellikleri olan farkli bir cografyadir ve adi tarihte ‘Kürdistan’dir.

Bir ülkenin ‘aidiyetini’ sarsmanin en temel yolu, onun gerçek adinin inkâr ile baslar. Osmanli Kürdistan adini kullandigi halde Kemalistler bu adi ‘ret ve inkâr’ ettiler ve bu durum hala da devam etmektedir.

Tarihsel belgeler irdelendiginde Cumhuriyet dönemine kadar Kürt cografyasi genel adi ile ‘Kürdistan’ eyaleti olarak anilmistir. Ancak cumhuriyetin ilerleyen dönemlerinde bu ve birçok Kürt yerlesim yerinin adi telaffuz edilmekten imtina edilmistir.1924 yilinda çikarilan bir yasa aynen söyledir:’ Türkçe olmayan ve iltibasa meydan veren köy adlari, alakadar Vilayet Daimi Encümeninin mütalaasi alindiktan sonra, en kisa zamanda Dahiliye Vekaletince degistirilir.’
Devlet kurdugu halde ulus insa etme telasinda olan Kemalistler ret ve inkari temel siyaset olarak benimsedikleri için, Kürtleri bir ‘tehdit algisi’ olarak bilmistir. Kemalistlerin Kürdistan adinin telaffuz etmemelerinin nedeni, tarih alaninda oldugu gibi cografya alaninda da tahrifat yapmak, bu yolla Kürtlerin ‘self ve determinasyon’ ya da ‘bagimsizlik ve federasyon’ hakkini ortadan kaldirmayi amaçlamis olmalarindan kaynaklanmaktadir.

Kemalistler Kürdistan yerine ‘Dogu’ ya da ‘Güneydogu’ terimlerini kullanmayi yeglediler. Dahasi Anadolu cografik terimi Kürt cografyasini içermedigi halde Cumhuriyet yönetimi ‘dogu ve güneydogu Anadolu’ terimlerini özellikle ikame etmistir. Gerçekte bu bilinçli bir tahrifat ve manipülasyondur. Bugün, Anadolu’nun yekpare adi olarak da’ Türkiye’ adi ikame edilmektedir.

Tarihçilere göre de Anadolu Kürdistan’i içermez, çünkü Anadolu: Anatolia yani ‘ön Asya’ manasina gelen Yunanca bir kavramdir ve bu cografya Kürdistan’i kapsamamaktadir.
Sayin Fuat ÖNEN’de, bir belgisinde, bu kavramlara net bir yaklasim sergilemektedir.
‘Ben ötekiyim. Siz Anadolulu Trakyalisiniz, ben de Kürdistanliyim. Kendimi Kürdistanli olarak tarif ettigim zaman Kürdistanli olmayan herkes benim ötekimdir. Ben Kürdistanli olmayan herkese öteki olarak saygi duyuyorum. Onlarin ülke aidiyetleri odur. Eger siz de bana saygi duyacaksaniz bana Kürdistanli olarak saygi duyun. Hayir, Ben Türküm, sende bizim gibi Türkiyelisin, bizdensin, biz sana asla haksizlik yapmayiz derseniz, ben bunu ret ederim. Bu kolonyalist bir saldiridir. Görünüse göre sevgi, sefkatle falan yüklüdür, ama kolonyalist bir sevgi ve kolonyalist bir sefkattir, bunu ret etmek gerekir. Ben ötekiyim.’

Türk dilbilimci Semseddin Sami’ni Kamûsü’l-alâm’ine göre,’ Anadolu’ diye bilinen bu cografyaya komsu halklar ve eski cografyacilar ‘Rom’ demektedirler. Bilindigi üzere ‘Türkiye’ adi da yakin zamanda Italyanlar tarafindan yakistirilmisti.

Arnavut kökenli Türk dil bilimcisi Semseddin Sami, Kamûsü’l-alâm adli ansiklopedik sözlügünde Kürtler ve Kürdistan’a ayrintili olarak yer vermistir. Ona göre: ” Kürdistan: Bati Asya’da, en büyük bölümü Osmanli imparatorlugunda ve bir bölümü Iran’a bagli olup, orada yasayan insanlarin çogunlugunu olusturan Kürt halki adiyla adlandirilmistir.”

Ayni arastirmaya göre ‘ Kürdistan, Urmiye ve Van göllerinin kiyilarindan Kerhe (Kerxe) ve Diyale irmaklarinin kaynaklarina ve Dicle’nin akis yatagina dek uzayip, kuzeybatiya dogru sinirlari Dicle’nin akis yatagini izleyerek, Firat’i olusturan Karasu yatagina ve oradan kuzeye dogru, Aras havzasini Firat ve Dicle havzasindan ayiran su ayirimi çizgisine kadar ulasir.’

Kürt tarihçi Mehmed Emin Zeki’de, söyle demektedir. Türkiye’de ‘Osmanli’ kavrami bütünüyle ortadan kaldirilip yerine “Türk” ve “Turan” kavramlari kullanilmaya baslandigi andan itibaren, ben de Türk olmayan her Osmanli vatandasi gibi dogal olarak Türklerden ayri bir ulusal kimligin bilincine vardim. ‘

Ayrica, Irak Tarihi Eserler Dairesi müdürü Sr. Sidney Smith’in ve tarihçi Vladimir Minorsky’nin tespitleri demografik olarak Kürt ve Kürdistan gerçegi konusunda detayli bilgiler sunmaktadir.
1640-1655 yillari arasinda Kürdistan’i dolasan burasi ile ilgili gözlemlerini Seyahatnamesinde anlatan Evliya Çelebi, Kürdistan için “Memâlik-i Azîm” ifadesini kullanmaktadir.

1074’te Kasgarli Mahmut tarafindan çizilen Dünya haritasina göre, “Erdu’l-Ekrad”ile Kürt yurdudur. Buna göre, ‘Erd’ toprak demektir.’Ekrad’ ise Kürt demektir. “Erdu’l-Ekrad” Kürtlerin topragi anlamina gelmektedir, yani Kurdistan demektir.

Bu arastirmacilarin hiçbiri Kürdistan’i ‘Anadolu’ ile es göstermemistir. Bunlara göre Kürdistan Anadolu’da degil ve tamamen ayri bir cografyadir. Bu nedenle Anadolu kavrami asla Kürdistan’i kapsamaz.

Elbet ‘Anadolu’ cografik olarak bir ‘Türk’ yurdudur. Kuskusuz ki Anadolu’da hala asimile edilemeyen ‘balkan ve Kafkas’ boylari yasamaktadir. Bu boylarin da ‘etnik ve kültürel’ sorunlari var. Ancak federal yapilanma olmadan da bu sorunlari ‘kültürel özerklik’ çerçevesinde çözmek olanaklidir. Ama Kürtlerin ve Türklerin ‘esit, adil, özgür ve demokratik’ bir biçimde yasayabilmeleri için bir’ Türk-Kürt’ federasyonuna gereksinme vardir. Çünkü Kürtler azinlik degil, topraga bagli bir dile, tarihsel ve psikolojik bir birlige ve bu birligin tescil ettigi farkli bir kimlige sahiptirler.

Kürt dili kendi ülkesinde topraga bagli bir dildir dedik. Bu nedenle Kürtlerin bilincinde yasattiklari ülkenin adi-topragi da ihtiva ettigi için- Kürdistan’dir. Dünyada Kürtlerin yasadigi dört devletin mevcut sinirlari içinde, Kürtler kendilerine ait topraga, bu topraga bagli olarak da ortak ve yaygin bir dile sahiptirler.

Dahasi Kürtlerin ülkesinin adi M.Ö.612 yilina kadar MED ülkesi iken M.S.1200 yilindan bugüne dek ise KÜRDISTAN olarak bilinmektedir. Tarihçiler ve cografyacilarin bu tespitine göre bu her iki tarihsel adla anilmis olan MED ve Kürdistan ülkesinde Kürtler nüfusun büyük çogunlugu olusturan ‘ana ulusturlar. Kürdistan da farkli kültürler gösteren ulusal azinliklarin varligi da tartisma götürmez bir gerçektir. Bu baglamda ülkesi dört parçaya bölünmüs olan Kürtler, Türkiye, Iran, Irak ve Suriye’de ‘azinlik’ statüsünde degildir.

Bu nedenle ‘Anadolu Halklari’ kavrami Kürt ve Kürdistan varligini inkârdan gelen bir kavramdir.

”Anadolu Halklar Federasyonu’, eksik ve yanlis bir kavramdir. Çünkü Federasyon, tarihsel bakimdan basli basina ‘bölgesel’ bir farkliliga denk düsmektedir. Bizim federasyondan anlamamiz gereken de tam da bu anlamdir. ‘Anadolu Halklar Federasyonu’ yerine belki ‘Anadolu ve Kürdistan Federasyonu’ ya da ‘Türkiye ve Kürdistan Federasyonu’ demek daha dogrudur.

Burada sunu da belirtmekte yarar var. Son yarim yüzyilda özellikle kuzey Kürdistan’dan Türkiye’nin ‘ yani Anadolu’nun-birçok yerlerine çok yogun bir biçimde bir göç yasanmistir. Bu duruma’ mecburi iskân’ yasasi ve çesitli zamanlardaki’ sürgünleri’ de dâhil edersek, evet dogrudur; artik Anadolu’nun birçok yöresinde Kürtler yasamaktadir. Ne var ki bu durum asla’ Kürdistan’ gerçegini degistirmemektedir. Keza Türkiye’de Kürtler artik ‘iki dilli’ bir yasam sürüyor. Ana dilleri Kürtçenin yani sira, resmi dil Türkçeyi de artik hemen tüm Kürtler biliyor. Bu durumda yine ‘Kürt dili’ gerçegini degistirmez.

Federasyon, Proudhon’a göre, ” bir veya birçok aile reisinin, bir veya bir çok komünün, bir veya bir çok komün grubunun veya devletin, bir veya bir çok özel hususlarin tahakkuku için mütekabile baglandiklari bir sözlesmedir. Federal kavrami ise, bir toplumsal örgütlenme modelini ve siyasi kültürün bir türünü ifade eder. Federe kavrami, bu modelin kurucu asli ögelerinden biridir. Federalizm kavrami ise felsefi fikir çerçevesinde toplumsal ve kültürel, siyasal ve ideolojik bir tutumun; bir istek, tercih ve iradenin ürünüdür.’

Esas itibari ile bugün Türkiye’nin sosyo-federal ve çogulcu yapisina denk düsen sistem demokratik bir federasyondur. Federasyon, topraga bagli tarihsel, etnik ve dilsel bakimdan yerellik içeren bölgesel farkliliklar temelinde ulusal varlik sürdüren ulus ve halklarin özgürlük, esitlik ve adalet ilkeleri çerçevesinde kendi aralarinda olusturduklari bir üst yönetim tarzidir.

Federatif yapilardaki ülkelerde bagimsizlik hakki her zaman saklidir. Federatif yapi, zorunluluk degil, bir ‘gönüllü birliktir’ Bu birlik istege dayalidir. Federasyon iç islerde özerklik, disa karsi ortak bir siyasal birlikteliktir. Üst devlet kurumu özerk ve bölgesel federal yapilarin ortak kurumudur. Federasyon anayasal güvenceleri zorunlu kilan ve mevcut genel anayasanin her kesimini baglayici kilan adil bir sistemdir. Federasyon anayasal ve politik bir birliktir, karsilikli çikarlara dayali gönüllü bir birlesik yasam sistemidir

Türkiye’de, daginik durumda yasayan, halklar ve kültürler için bagimsizlik ve federasyon sistemini uygulamak olanakli degildir. Bunlar ulusal özelliklerine göre ‘kültürel özerklik’ statüsü ile kendi ulusal demokratik haklarini özgürce kullanma hakkini temin edebilirler. Bu türden topluluklar genellikle göçebe topluluklar ve azinlik statüsündeki halklardir. Örnegin Türkiye’de Rumlar, Yahudiler, Çerkez boylari, Gürcüler ve Ermeniler daginik yasayan ulusal azinliklardir. Bunlarin bagimsiz ya da federe bir devlet kurmalarinin maddi ön kosulu yoktur.

Kürtlerin ‘kurucu unsur’ olduklarini irdeleyecek olursak; Türker’in ‘Anadolu’ya geçisinden’ (1071 Malazgirt) tutun, Osmanli’nin Çaldiranda Safeviler’e karsi kazanmis oldugu zafere, ondan Kurtulus savasina kadar her kritik asamada, Kürtler Osmanlinin ve Türklerin yaninda olmustur.

Kürtler, Kurtulus Savasini baslatan iradenin olusmasindaki en önemli etken olan Erzurum ve Sivas Kongrelerinin toplanmasinda büyük rol oynamislardir. Amasya Protokolü bunun sonuç belgesidir. Kürtlerin ve Türklerin bu ortak iradesinin gelecekte ortak bir devlet olusturmada da devam ettirilecegi, ikinci bir Amasya belgesi olan ‘Amasya Protokolün” de ortaya konulmustur.

Latif Epözdemir

Back to top button