ÖZGÜRLÜGÜN YOLU
Tarih bize özgürlügün yolunu gösteriyor. Bu yolu görmek isteyen gözler için, yol apaçik ve üstelikte projektörlerle aydinlatilmis ama görmek istemeyenler, ya gözlerini kapatiyor yada aydinlik dururken, gece karanliginda yola devam ediyorlar.
Dünyada halklarin tarihlerine baktigimiz zaman, bu halklarin özgürlüklerin, nasil elde ettiklerini görmek mümkün. Sadece özgürlesen halklarin degil, özgürlüklerini elde edemeyenlerin de, niye özgürlüklerini elde edemediklerini de görmek mümkün.
Yine ayni seyleri mi okuyacagiz? Bu seyleri yüz kez okuduk ve yazdik, diyen sesleri isitir gibiyim. Evet bazi farkliliklar olsa bile, bazilarimiz için ayni seyleri tekrarlamak ama bunu göremeyen veya görmek istemeyenler için bin kere olsa bile, tekrarlamaya devam edecegiz.
Tek tek incelendiginde farkliliklar olsa bile, temel olarak özgürlügün yolunu açan ya da tikayan temel etkenler sunlar olmustur.
– Egemen güçlerin gücü ve zalimlikleri
– Uluslararasi durum ve dis destek
– Ezilen halkin örgütlülügü ve birligi
Simdi bu temel etkenlere sirayla bir bakalim.
Egemen güçler güçlü ve zalimse, ezilen halkin özgürlük istemini kan ve katliamla bastirmis ve böylece ezilen halkin özgürlesmesine engel olmustur. Bu zalim egemenler, bazen zalimliklerine sinir tanimamis halklari soykirimdan geçirmis.
Bütün bu zalimlikler ve soykirimlar, halklarin özgür olmalarini bir süre engel olsa bile, tümden engel olamamislardir. Egemenler, daha yakin tarihlere kadar katliam ve soykirimla, halklarin özgürlüklerini engelleyebilmis olmalarina ragmen ve günümüzde zalimliklerine devam etmelerine ragmen, onlarin artik soykirim yapmalari zorlasmis, nerdeyse imkansiz hale gelmistir.
Teknolojik gelisme sayesinde, bu zorbalik ve soykirimlar yada soykirim girisimleri, televizyon ekranlarina sayesinde, dünyada ki her evin içine girince, dünya buna gözünü kapatamiyor ve müdahale etmek zorunda kaliyor.
Hatirlayalim! Saddam, Halepçe’de kimyasal silah kullandiginda, Iran’a karsi batinin dostuydu ve dünya buna gözlerini kapatmisti ama Körfez savasinda, Saddam Kürtlere saldirdiginda ve milyonlar dag yollarina sürüldügünde, ve bu da televizyon ekranlari sayesinde dünyadaki her evin içine girdiginde, daha önce sessiz kalan ve müdahale etmeyecegini açiklayan Amerika, televizyon ekranlarina gelen görüntüler yüzünde tavrini degistirmek zorunda kalmis ve Ingiltere ve Fransa ile birlikte, müdahale etmek zorunda kalmisti.
Elbette hala kimi egemen güçler zalimliklerine devam edebilse de, soykirim yapmalari bir hayli zorlasmistir.
Iste ikinci etken burada kendini gösteriyor ve zaman içinde özgürlük yolunun açilmasi ve kapatilmasinda önemini artiran etkenlerden biri haline gelmistir.
Birinci Dünya savasinda, kimi küçük çabalara ragmen, uluslararasi destek bulamayan Kürtlerin durumu daha da kötülesti ve ülke dört devlet arasinda parçalandi.
Ikinci Dünya savasinda ve sonrasinda da, örnegin Dogu Kürdistan’da, sartlar uygun ve örgütlenmeleri ve birlikleri de yeterli olmasina ragmen, uluslararasi destek olmayinca, özgürlüge ulasamadilar
Buna karsilik, Güney Kürdistan, uluslararasi destegi iyi yakalayip özgürlüge ulasti.
Uluslararasi destegin önemi her gün daha da önemli hale geliyor ve artik günümüzde bir halkin uluslararasi destek bulmadan, basariya ulasmasi mümkün degil.
Elbette uluslararasi destek deyince, bazilarinin anladigi gibi sinirin öteki yakasinda ki diger egemen devlet demek istemiyorum. Kürt tarihi, sinirin öbür yakasinda ki devletin verdigi sözüm ona destegin, destek olmadigi, aksine simdiye kadar görüldügü gibi, köstek oldugunu gösteriyor.
Özgürlük yolunu açan veya kapatan en önemli etkense ezilen halkin birligi ve örgütlülügü ve bu saglanmadan özgürlügü elde etmek mümkün degil.
Simdi yine kendi tarihimize bakalim.
Kürtlerin dört devlet arasinda bölünmüs olmasi özgürlük yolunda en büyük engel oldu ama parçalarda ki birlik ve örgütlenmeye baktigimizda, basari ve basarisizliklardan, dogru yolu görmek mümkün.
Kuzeyde birlik çabalari hep olmus ama ne yazik ki hala basariya ulasmamistir.
Doguda birlik büyük oranda saglanmis ama yeterli uluslararasi destek olmayinca, hem Ikinci Savasi sirasinda ve hem de 1979 da, Sah devrildiginde, özgürlüge çok yaklasmasina ragmen, basariya ulasamadi.
Bati Kürdistan’in özgürlük yolunda fazla sansi olmadi ama zaman degisti ve Esad iktidari sallaniyor ve uluslararasi destek var ama son etken eksik. Yani birlik ve örgütlülük eksik.
Gerçi Sayin Barzani’nin destegi ile bu birlikte saglandi ama unutulan bir sey vardi. Egemen güçlerin güdümündeki bir örgütle yapilan birlik, birlik degildir. Çünkü bu piyon örgütler her ne kadar görünürde Kürt halkinin özgürlügü için mücadele ettiklerini söyleseler de, bu örgütler egemen güçlerin kontrol ve yönetiminden kurtulmadan, özgürlük yoluna destek degil, köstek olurlar.
Iste bunu simdi yine Bati Kürdistan’da açikça görmek mümkün.
Bunu Sayin Barzani bilmiyor muydu dersiniz. Elbette biliyordu. Onlari egemen güçlerin kontrolünden kurtarmaya çalisti ama nafile. Kontrol egemen güçlerde oldukça, bu birlik olmaz ve olsa bile bozulur.
Oysa Kürtler burada belki bir daha yakalayamayacaklari büyük bir sansa sahipler ve bu heder edilirse yazik olur. Bunun için bu parçada ki Kürtler ve örgütleri, bu örgüt egemen güçlerin güdümünde oldukça, onlarla birligi bir yana birakmali.
Elbette bu yoldan kurtarmak için çaba ve görüsmeler sürmeli ama güdümlü bir örgüt oldugu akildan bir an bile çikarilmamalidir.
Güneyde zaman zaman birlikler olmus, dagilmis ama sonunda egemenlere karsi birlik ve örgütlülügünü saglamis ve bu sayede özgür olmustur.
Biz, diger parçada ki Kürtlerin baska bir yere bakmamiza gerek yok.
Onlarin tarihine bakarsak, onlarin birlik konusunda ki inis ve çikislarini, örgütlenme konusunda ki inis ve çikislarini ve uluslararasi destek ve çalisma konusunda ki basarilarini ve basarisizliklarini görebiliriz. Hatta onlarin, sinirin ötesinde ki egemen devletlerle olan iliskilerinde ki basari ve basarisizliklarini da görebiliriz.
Bunun isiginda tekrar, kendi parçamiza dönüp bakalim.
Uluslararasi ortam uygun. Hem Avrupa, hem Amerika ve hem de diger uluslararasi kamuoyu, Kürt sorununun çözümünü istiyor ve bunun için çaba sarf ediyor. Yani bu önemli etken olumlu.
Kürtlerin diplomasi çalismasi ya hiç yok denecek kadar az ya da PKK’nin yillarca olusturdugu negatif izlenimlerin etkisi devam ediyor.
Ikinci etken Türkiye’nin durumu. Simdiye kadar Kürt sorununu isitmek bile istemeyen ve zorla ezmeye çalisan Türk Devleti ve simdi siddeti birakmak istiyor ve çözüm yolunda kapiyi araliyor. Yani ikinci etkende, tam olmasa bile olumlu.
Peki ya Kürtlerin örgütlenme ve birligi?
Iste bu konuda fazla iyimser degilim. Kürtler örgütlenme bakimindan örgütlü ama kimin kontrolünde oldugu belli olmayan bir örgütte ve bu örgüt kendisinden ve kendisinin kontrolünde olmayan baska bir örgüte hayat hakki tanimak istemiyor. Hatirlayanlar, bu örgütün kuruldugu günde ilk hedefinin diger Kürt örgütleri oldugunu, hatirlarlar.
Peki digerleri?
Bunlardan sadece HAK-PAR ve özelliklede Sayin Burkay’in dönmesi ve Baskan seçilmesinden sonra bir canlilik kazandi ama hala etkili bir örgüt olmaktan uzak.
Digerlerinden bir kesim illegal gizi içinde ve ne yaptiklari fazla bilinmiyor. Bir kesim yillardir ögütlenmeye çalisiyor ama dernek ve grup kurmanin ötesine varamamis. Bunun disinda ki kesim ise uzaktan izlemekte ve olusmayan, ulasilamayan bir birligin kurulmasini bekliyor.
Iste bunun için genel durumu bir kez daha degerlendirmek istedim.
Iste bunun için, Güneyin hatalarina ve basarilarina bir kez daha bakmakta yarar var. Onlar tam olmasa da özgürlüge ulastilar. Onlarin özgürlük yolunu takip ederek, digerleri de özgür olabilir.
Hüseyin Kizilocak