Haber

PARTI KAPATMAK ÇÖZÜM DEGIL

Son günlerde hizli süreçler yasadik. Önce Papa Francis’in Güney Kürdistan ziyareti sirasinda kendisine verilen ve üzerinde Kürdistan haritasi olan pul bahane edilerek irkçilar kervani saldiriya geçti. Tehditler, hakaretler ve sövmelerle ‘vatan, millet, Sakarya’ naralari ile ortalik inledi. Türk siyaseti irkçilarin atistigi adeta bir arenaya zemin oldu.

Ardindan ‘Andimiz’ nedeni ile cümle irkçilar kazan kaldirarak bu yargi kararina itiraz etti. Irkçi-fasistlerin kaynattigi kazanin altina ‘solcu’ CHP de odun atarak bu irkçi dalganin harlanmasina yardimci oldu. Faik Öztirak ‘andimizi’ savundu. ‘Türküm demek ayip mi’ diyerek ‘Türk ruhunu’ çagirdi.

Türküm demek ayip degil elbet. Ama herkesi Türk kabul etmek suçtur, ayiptir. Ret ve inkar etmek suçtur, ayiptir. Kürd çocuklarina bir ömür boyu ”Türküm’ dedirtmek ayiptir demokrasiye Türkçüler empati yapmalidir. Biz her sabah Türk çocuklarina ”Kürdüm’ dedirtecek bir sistem olsaydi ona da karsi gelirdik.

Kuskusuz bir Türk için Türküm demek kabahat degildir. Kabahat olan yüzyildir Kürdlere ‘Türksün’ dedirtmektir. Oysaki makul olan, Kürd Kürd olarak; Türk de Türk olarak esit ve özgür olmali, herkes anadilinde egitim ve ögretim görmeli, hiçbir kimlik yok sayilmamali, kimse ulusal kimliginden soyutlanmamalidir. Hiçbir kimlik Türk kimligine eklenmemelidir. Esit ve adil bir yasam kurulmali, her çiçek kendi kökleri üzerinde yesermeli.

Kaldi ki ‘andimiz’ belgesi 1933 yilinda irkçi fasist Dr. Resit Galip tarafindan yazildi. Bu andimizin okullarda okutulmasinin yargi tarafindan reddedilmesinin ardindan koparilan irkçi firtinanin ardinda yine Kürd düsmanligi yatmaktadir. Lakin yillardir Kürdlerin varligini kendisi için tehdit gören Türk siyaset kurumu eski yerlesik algilarini degistirmeden itibar kazanamaz. Kürdleri bir ulus olarak kabul etmeyen Kürdlerin ulusal demokratik haklari konusunda hosgörülü olmayan kisi ve kurumlar asla demokrat olamazlar.

Tüm bu irkçi dalga henüz sönmemisken bu kez de ayni irkçi çevreler, bir süredir HDP üzerinden Kürd halkina kinlerini kusarak ‘HDP bölücüdür’ diyerek avaz avaz kapatilmasini istedi. Derken yargi siyasetin baskilarina daha fazla dayanamayarak HDP hakkinda kapatma istemi ile dava açti. Ayni zamanda HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioglu’nun kesinlesen mahkûmiyet karari mecliste okundu ve Gergerlioglu’nun milletvekilligi apar-topar düsürüldü. Tüm bunlar demokratik yasamin gelismesi yönündeki engellerin giderek çogaldigi anlamina gelmektedir.

Ömer Faruk Gergerlioglu’nun yasal süreçler tükenmeden milletvekilliginin düsürülmesi demokrasi ile bagdasmaz. Gergerlioglu’nun mensup oldugu siyasi partinin görüslerini ve politikalarini tasvip etmiyorum. Ama Gergerlioglu’na yapilan haksizliklari da asla kabul etmiyor, kiniyorum.

HDP’ye gelince; kanimca HDP kendi ipini kendi çekti. Hatirlanacagi gibi geçmiste, parti kapatmayi agirlastiran yasa teklifini vakti zamaninda AK Parti meclise sundugunda CHP ve HDP ret oyu kullanmisti. Lakin o gün bu isi güttükleri karsitlik politikasi yüzünden yapmislardi. Teklif üç oy ile yasalasmadi. Yasanin ekinde bir de söyle bir hüküm vardi. Parti kapatma konusu meclise sunuldugunda grubu bulunan partilerin her birinden beser üye olmak üzere bir komisyon kurulacak ve bu komisyon üçte iki çogunlukla karar verecekti. Ama teklif yasalasmadi. Eger yasalassaydi HDP, IP ve CHP yani muhalif üç partinin komisyona verecekleri üyelerin oyu ile HDP kapatilmayacakti. Eger yasaya HDP ret oyu vermemis olsaydi bugün kapatilamayacakti, ‘karsit siyasetçilerin’ hesabi bugünü hazirladi.

Bu nedenle eger kapatilirsa, HDP’nin kapatilmasinin tek sorumlusu HDP ve onun sürdürdügü icazetli politikalar olacaktir.

HDP ortak vatanci ve ‘tekçi ‘(tek dil, dek devlet, tek millet, tek bayrak) bir parti oldugunu haykira haykira dilinde tüy bitti. Ama Türk siyaset kurumu bilinçli olarak HDP’yi ‘Kürd partisi’ ve ‘bölücü’ olarak isaret ediyor. Çünkü HDP kurgusu böyle tasarlanmisti.

HDP Kürdlere hiçbir statü istemeyen ve programinda Kürd sorununun çözümüne dair hiçbir önerisi olmayan ‘Türkiyelilesme’ sevdasina kapilmis vekâleten siyaset yapan icazet ve vesayet altinda siyaset yapan bir partidir. O Kürd partisi olmadigini defalarca dile getirmistir.

Bu nedenle HDP’ye bölücülük isnadi ile dava açmak asla inandirici degildir, bu isnat yersizdir ve abestir.

HDP gerçeklere sirtini döndü. Kendisine destek veren kitlenin taleplerini göz ardi etti.

HDP, son kullanma tarihi önceden belirtilmis olan bu parti simdi vasileri tarafindan miadi doldugu için irkçilarin sofrasina atildi. Simdi cümle irkçilar ‘vurun abaliya’ yapiyor. Irkçilik tirmandiriliyor, Bu yüzden Kürd düsmanligi had safhaya yükseldi.

Siyasete ‘bir proje partisi’ olarak baslayan HDP kuruldugundan beri Türk siyaset kurumuna alan açmayi görev bildi. Kendisine destek sunan Kürdlerin sorunlarina egilmedi.

Besir Atalay’in da belirttigi üzere HDP, KCK’nin bir ‘projesi’ olarak dogdu. Dogal olarak HDP önüne koydugu çalisma programlari ile Türk siyasetine sürekli ‘malzeme’ sagladi, tedarikçi görevini gördü.

Kürdlerin destegi ve kredisi ile büyük bir siyasal güç haline gelen HDP’de son dönemde rota Kemalist solun eline geçince, kiyamet kopmaya basladi.

Öte yandan, devlet bir yandan HDP’yi kapatma atagina girmis diger yandan da HDP’ye 60 a yakin bölgede, Covid -19 kisitlamalarini da hiçe sayarak topluca Newroz kutlamalari için izin vermis bulunuyor. Bu manidar degil mi? Amaç HDP alanlara çiksin magduriyet propagandasi yaparak tabanini konsolide etsin. Vatandasin virüse yakalanmasi ise her iki tarafin da umurunda degil. Kürdün varligini kendi varliklarina kurban etmek istiyorlar.

Iktidar derhal Içisleri Bakanligi genelgesini yerine getirmeli ya da ülkenin her yerinde toplu gösterilere izin vermelidir.

Biz Newroz’u toplu olarak kutlamayi halkimizin sagligi bakimindan uygun görmüyoruz. Bu yüzden diyoruz ki: Ey Kürdler, devletin verdigi izin ile HDP’nin yaptigi toplu Newroz kutlamalarina sagliginiz için katilmayin, tüm toplanti ve gösteriler yasaklanmisken sizi alanlara sürmekle virüs kapmaya zorlamaktadirlar. Bu oyuna gelmeyin, bu kosullarda toplu gösterilere katilmak sagliginiz bakimindan büyük bir risk tasimaktadir.

HDP’nin kapatilma davasinin ardindaki gerçeklerden bir tanesi kanimca, Türk siyaset kurumu çok rahat kullanip yararlandigi, varligi nedeni ile siyaset malzemesi elde ettigi HDP anlayisindan yeni döneme uygun türeyecek yeni bir partiye alan açmaya çalisiyor. Bu anlayisin ebediyen Kürdlerin ‘temsilcisi’ olarak kalmasini istiyor.

Kisacasi HDP ve Türk siyasetinin çekismesi, didismesi Kürdler yüzünden degil. Çünkü Kürdler bu süreçte ne devletin ne de HDP’nin umurunda degil. Bu iki kesim de Kürdler için hiçbir statü talep etmemektedir. Her iki tarafin da ortak amaci Kürd potansiyelini eritmek, enerjisini ve hevesini tüketmek, Kürdleri ulusal aidiyetlerinden uzaklastirmaktir.

Mesele HDP nin kontrolden çikmis olmasi meselesidir. Bu didisme Kürd milli mücadelesini ilgilendirmiyor. Bu yüzden Kürdler bu olaya duygusal bakmaktan ziyade, nesnel bakmalidirlar.

Sonuç olarak Türkiye’de bu sistem ve bu yerlesik algilar durdugu sürece, onlarca HDP gider ayni anlayista baskalari gelir. Ne gidenin ardindan aglamali ne de gelenin ayaklarinin altina hali serilmeli, davul zurna çalinmali.

Tüm bu gerçeklere karsin biz asla parti kapatmalarini dogru görmüyoruz. HDP’nin kapatilmasi girisimini tasvip etmiyoruz. Siyasi partilerin kapanmasina halk karar vermelidir. Halkta karsilik bulamayan siyasetlerin zaten yasama sansi yoktur.

Iktidar hukuksuzlugu ve temel hak ve özgürlükleri gün be gün daha da kisitlamaktadir. Bu anlayis terk edilmelidir.

Türk siyaseti eski tarz siyasetini birakmadan resmi ve yerlesik ‘anti Kürd’ algilarinin esaretinden kurtulamadigi sürece daha çok bu sekil filmler izleyecegiz.

HDP meselesini Kürdlerle iliskilendirip bunun üzerinden karsitlik yaratmak, karsitlik siyasetine yeminli güçlerin isine gelmektedir. Kürdler bu kervana katilmamalidir.

HDP’ye kapatma davasi açmakla Kürdler üzerinden yeni bir ‘karsitlik’ cephesi kurulmasina ve Kürdleri de var olan kutuplasmalarin içine çekmeye zemin hazirlanmistir. Oysaki Kürdler kendisine hiçbir statü talep etmeyen kutuplardan herhangi birisine taraf olmak zorunda degildir. Kürd halki bu politik oyunlara alet olmamalidir.

Türk siyaseti Kürd meselesini ‘terör’ meselesi gibi gösterme inadindan vazgeçmelidir. Kürdlerin ulusal demokratik mücadelesi mesrudur. Her türlü siddet ve terör bu mücadeleye zarar vermektedir. Kürdlerin kolektif haklarina kavusma mücadelesi terörizm degildir.

Türk siyaset kurumu herkesi tüm politikalarini kabul etmeye zorlama anlayisini terk etmelidir.

Türk siyaseti Kürd meselesinden söz eden herkesi terörle iliskilendirme aliskanligindan vazgeçmelidir.

Hak ve Özgürlükler Partisi / HAK-PAR olarak bir kez daha yineliyoruz; parti kapatmak çözüm degildir. HDP’yi kapatarak sorunlardan kurtulamazsiniz.

Sorunlar özgürlükçü bir anlayisla ve demokratik bir düzlemde diyalogla ve ortak bir akil ile çözülebilir.

HAK-PAR Türkleri ikna ve razi edecek ve Kürdleri de tatmin ve memnun edecek yegâne çözüm olarak; demokratik federal bir yapiyi savunmaktadir. Bu sistem degismeli, yerine adil demokratik esitlikçi çogulcu âdemi merkeziyetçi bir yapilanma kurulmalidir.

Latif EPÖZDEMIR
HAK-PAR Genel Baskani

Dengê Kurdistan

Back to top button