PKK’nin siddet kullanimini mahkûm etmek için…
‘Ne ilginç dönemmis ki, iktidar partisi AKP, hiçbir iktidarin cesaret edemedigini yaparak yillardir çok seytanlastirilmis bir örgütle, PKK’yla müzakere masasina oturdu. Ama ayni iktidar, inanilmaz beceriksizlik ve basiretsizlikle askeri çözüm takintisinda israr etti ve ülkenin çok kanli bir bölünme sürecine girmesine yol açti.’
1993 yili bahariydi. Ateskes ilan etmisti PKK. Iyimser bir hava yayilmisti, baris geliyor mu diye. Herkes iyi seyler umut etmek istiyordu.
Özal Çankaya’daydi.
Demirel basbakandi.
Kapali kapilar arkasinda bana, ateskes ilan etmis olan PKK’nin üstüne tankla tüfekle gidilemeyecegini söylemisti Demirel…
1993’ün Nisan ayinda Bekaa’da Öcalan’la görüsmüstüm. Iyimser bir tablo çizmisti o da. Röportaj, Sabah’ta yayimlandigi ilk gün Özal ölünce yayini kesildi.
Arkasindan kisa süre sonra Bingöl’de 33 askerin sehit oldugu kanli PKK saldirisi geldi ve Güneydogu’da yangin yeniden parladi.
Ya herru, ya merru dedi devlet.
PKK’nin beli kirilincaya kadar mücadele karari alindi. O zamana kadar demokratik haklardan, insan haklarindan söz edilmeyecekti.
Ve devletin elinin ne kadar agir oldugu Kürtlere gösterilecek, devlet mi, PKK mi tercihini yapmalari istenecekti onlardan.
Faili meçhuller…
Köy bosaltma ve yakmalar…
Yüz binlerin evlerinden sürülmesi…
Susurluk…
Sinir ötesi operasyonlar…
DEP’in kapatilmasi…
DEP’li bazi milletvekillerinin dokunulmazliklarinin kaldirilmasi, Meclis’in önünden yaka paça polis arabalarina bindirilip hapse atilmalari…
Ve 1999’da Öcalan’in Amerika tarafindan paketlenmesi, Imrali’da yargilanip mahkum olmasi…
PKK’nin beli kirildi sanmistik.
Zaman, kirilmadigini gösterdi.
Acilar, PKK’yi küçültmemis büyütmüstü; Kürtlerin içine kök salmasina yol açmisti; yalniz dagda degil sehirde de güçlenmesine yol açmis ve Kürt sorunuyla da iç içe geçmeye baslamisti.
Simdi sil bastan yapiyoruz.
Ya herru ya merru diyoruz, önce güvenlik, önce bel kirmak diyoruz, baska çare yok diyoruz.
Sanki 1990’lari hiç yasamadik.
Yazik.
Asagidaki bölüm, Bilgi Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Murat Paker’e ait. Pinar Ögünç’ün dünkü Radikal’deki kösesinden aldim.
Lütfen okuyun, düsünün Murat Paker’in satirlarini:
‘Bugün ‘Kürtler var mi?’, ‘Kürtçe diye bir dil var mi?’ diye sormuyoruz, ama yasi yetenler 30 yil önce bunu demenin nasil problemli oldugunu bilir.
80 yil boyunca genis bir grup insanin, sadece Kürt oldugu için basina bilumum sey gelmesi ne demektir? Ne tür öfkeler, incinmeler biriktirmistir?
Geregi gibi yüzlesilmedigi için Türkiye toplumunun büyük kesimi, Kürtlerin sosyal ve psikolojik olarak ne yasadigini hissedemiyor.
Çogunluk, anadili Kürtçe olan bir çocugun döve döve Türkçe ögrenisini hissedemedigi müddetçe Kürt meselesinde iki metre bile gidemezsiniz.
Bir-iki yil önce daha iyimserdim.
Türkiye tarihinin en büyük paradokslarindan birini yasiyoruz. 30 yil sonra tarihçiler söyle yazabilir:
‘Ne ilginç dönemmis ki iktidar partisi AKP, o zamana dek hiçbir iktidarin cesaret edemedigini yaparak yillardir çok seytanlastirilmis bir örgütle, PKK’yla müzakere masasina oturdu. Ama ayni iktidar, inanilmaz beceriksizlik ve basiretsizlikle askeri çözüm takintisinda israr etti ve ülkenin çok kanli bir bölünme sürecine girmesine yol açti.’
Çözümsüzlük ihtimali artiyor ve üzgünüm bunun sonu kapsamli bir iç savas olabilir.
Öneri olarak iki önkosul var.
Bir, siddetle çözülemez.
Iki, esitlik temelinde çözülebilir.
Devlet de, PKK da bu noktaya gelmedikçe çözülemez. Diyorlar ki PKK silahlari birakmadan müzakere edilemez. Bu temenni olabilir ama PKK, binlerce kisilik, milyonlarca destekçisi olan bir yapi. Silahlari biraksinlar deniyor.
Neye göre, nasil biraksinlar?
Uygun kosullar saglamadan bunu talep etmenin pratik bir karsiligi yok. Barisçi bir çözüm çerçevesi sunarsiniz, birileri mizikçilik yaparsa o zaman lafinizi edersiniz.
Seçimden önce Basbakan, ‘Biz olsak asardik’ dedi. Ya da her vesileyle büyük bir kibirle anadilde egitim olamayacagini söylüyor.
Böyle ortak zemin bulamazsiniz.
Siz gerekli adimlari atarsaniz, diger tarafin siddet kullanimini mahkûm edebilirsiniz. O zaman herkes de arkanizda durur.
Oysa, hükümet özellikle son seçimlerden sonra ‘Kürt sorunu bitti. PKK’yi da askeri olarak bitirecegiz’ hezeyani içinde.
Kürt sorununun ne denli katmanli oldugunu idrak edebilmis degiller. Birkaç hamleyle hallederiz sandilar, kazin ayagi öyle çikmayinca eski askeri reflekslere çark ettiler.
PKK da Kürt meselesinin bitmedigini kabul ettirmek için mesrebince hamleler yapiyor. PKK’nin mesrebinin de öteden beri epeyce genis oldugunu biliyoruz. Zaman zaman sivillere yönelik, terör sinifina sokulabilecek, insanin kanini donduran eylemler de yapiyorlar.
Karsilikli bu hamleler toplumsal dokumuzu her seferinde daha da çürütüyor, aradaki mesafeyi açiyor.’
Murat Paker’in söylediklerine kulak verin.
————————————————–
Milliyet-6 Kasim
Hasan Cemal