PKK Için Yeniden Düsünme Zamani
Dünya’da uzun zamandir ciddi degisiklikler oluyor. Siyasal, ekonomik, kültürel, sosyolojik degisimler insanin basini döndürecek hizda devam ediyor. 90 yillardan bu yana, geçmiste siyasal yasamin önemli aktörlerinden olan Sovyetik cephe artik bulunmuyor. Daha düne kadar hiç yikilmayacak gibi görünen Saddam ve Kaddafi gibi önderlikler bir çirpida yikildi. Sirada Esad ve Iran var. Hiç kuskunuz olmasin bunlar da, dünyadaki degisim firtinasinin önünde kasirgaya yakalanmis bir kaz tüyü gibi savrulacaklardir.
Bütün bu olagan üstü gelismeler, tek basina bir bireyden tutalim, toplumlara, örgütlere ve devletlere kadar her kesimin yeniden düsünmesini, degisimin temel niteliklerine göre, kendilerini yeniden yapilandirmalarini zorunlu kildi/ kiliyor.
Ayak uydurabilenler, degisim iradesi gösterenler ve degisimi cesaretle gerçeklestirenler süreçten karli çikiyor. Degisime ayak direyenler, aptalca inat edenler ve karsi koyarak eski sistemleri devam ettirebileceklerine inananlar tek tek yikiliyor ve yasam sahnesinden kanli bir biçimde gitmeye zorlaniyor.
Tekçi yönetimlerin bireyi, toplumu bir cendere içine hapsetmesi ve istedigi gibi yönetmesi mümkün olmuyor. Ne bireyler eskisi gibi, ne de toplumlar. Insanlar özgür, açik ve demokratik toplumlarda saygin bir birey olarak yasamak istiyor. Düsündüklerini söyleyebilmek, örgütlenebilmek ve bunlari yaptigi için de, herhangi bir cezai yaptirima ugramamak istiyor.
Diger yandan, ulusal veya toplumsal sorunlari silahli yöntemlerle çözmek isteyen güçler, degisimi gerçeklestirenlerin onay vermesiyle mesru kabul ediliyor ve destek buluyor.
Eskiden böyle degildi, dünya’da iki kutuplu sistem vardi. Bunlardan birisine dayanmak veya bunlar arasindaki rekabetin yarattigi olanaklardan faydalanarak yürümek olanakliydi. Bir tarafin kabulü mesruluk için yeterliydi.
Simdi böyle degil, ABD ve Batili müttefiklerinin çikarlariyla bulusamayan herhangi bir silahli hareketin, nihai basari sansi görünmüyor.
Bir iki örnek vererek konuyu daha anlasilir kilmak istiyorum.
Örneklerden birincisi Güney Kürdistan: Eger orada bulunan Kürt silahli hareketinin çikarlari ile, ABD ve müttefiklerinin çikarlari Saddam rejimin yikilmasi temelinde bulusmamis olsaydi, sanirim bugün hala orada bir Kürt federe devletinden söz ediyor olmazdik.
Ikinci örnek Libya: Eger ABD ve Batili müttefiklerinin Libya’da, Kaddafi rejimini yikma plani ve müdahalesi olmamis olsaydi, Kaddafi yönetimine karsi mücadele eden silahli bir muhalif güç söz konusu olmaz, olsa bile mesru olarak kabul görmezdi.
Dolayisiyla, günümüzde silahli mücadelenin basari sansi, büyük oranda stratejik olarak dünya’nin siyasal dengelerini degistiren veya muhafaza eden güçlerin onayina ve destegine baglidir.
Sizin çikarlariniz ile, onlarin çikarlari ortak bir noktada bulusma sansina sahipse, sizin mesruiyetiniz kabul edilmis demektir. Bu adaletsiz bir yaklasim olarak görünebilir ama, dünyanin siyasal realitesi budur. Böyle anlamak ve buna göre konumlanmak ‘Akli basinda’ bir siyaset yöntemi olmaktadir. Bu denklemi anlamadan basarili olma sansi yoktur. Bu denklemi kavradiklarini gösteren Libyali muhalifler basarili olurken, denklemi kavramaktan uzak görünen Bahreyn muhalefeti basarisiz olmaktadir.
Gelelim PKK’ye
Birinci konu:
PKK, eski örgüt anlayisi, iç isleyisi, kültürel dokusu, anti demokratik niteligi ve tartisilmaz tanrisal bir irade ile örgütü vesayet altinda tutan liderlik kültü ve günümüzün siyasal niteliklerini kavramaktan uzak ideolojik yaklasimlariyla, ulusal sorunu çözme yeteneginden uzaktir. Ve bu nitelikleriyle Türk devleti ile birlikte Kürt toplumu üzerinde ikinci bir ‘sorun’ olmaya devam etmektedir.
Söyle düsünelim: Kendi içinde ve disinda farkli düsüncelere karsi siddet uygulayan, parti içinde hiç bir demokratik isteme geçit vermeyen, üyelerinin düsünsel eylemlerini teklestiren ve tek tip bir bireyler toplugu yaratmak isteyen, Biraz iktidar olanaklari buldugu yerlerde bireyler üzerinde biktirici, baskici, bunaltici yönetimler kuran, herkese ve her seye kuskuyla bakan hastalikli bir topluluk olusturan, kurduklari mahkemelerde, yargiladiklari bireyleri pesinen suçlu kabul eden ve savunma hakki tanimayan ve cezalandiran bir örgüt, mücadele ettigi devletten demokrasi, özgürlük ve bireysel haklar talep ediyor!
Kendisi anti demokratik olan bir yapilanma, demokrasi mücadelesi yürütebilir mi? Doganin özüne ters bir durum. PKK’nin düsünmesi gerekmiyor mu?
Bu ironik durumu sona erdirmesi, buna cesaret etmesi ve bunu gerçeklestirmek için ortaya bir irade koymasi ne kadar mümkündür? Yorum sizin.
Önemle vurgulamam gereken bir diger seyde, dünya’nin yeni degerler sistemine göre, mesruiyet, artik temsil ettigin kitlenin az ya da çok olusuna göre belirlenmiyor. Demokratik degerlerle bütünlesmis, insan haklarini savunan ve evrensel hukuka bagli bir yapilanma içinde olan ve bu degerler sistemini kendi içinde veya iliskide bulundugu toplumsal kesimler arasinda uygulayan, güvence altina alan güçler mesruiyet ve deger kazaniyor. Eger bu degerlerden uzak bir nitelikteyseniz arkanizda milyonlar olsa bile, uluslararasi kamuoyunda kayda deger bir destek bulmaniz imkansizdir.
Saddam ve Baas partisi Irak toplumunun çogunlugunu temsil ediyordu fakat, dünya’da mesru kabul edilmiyordu.
Ikinci konu:
Dünya degisti Türkiye dün oldugu gibi bugün de, ABD ve Batili güçlerin önemli bir müttefikidir. Ortadogu’da yasanan gelismeler, Türkiye’yi geçmisle kiyasla daha da önemsenen bir ülke konumuna getirmistir. Türkiye, tarihinin hiç bir döneminde olmadigi kadar bu dönemde, iyi imkanlar yakalamistir. ABD ve Batinin Iran ve Suriye’ye iliskin politikalarini yürütülebilmesi için, Türkiye stratejik önemde bir ülkedir. Ayrica Türkiye, dünyadaki degisimin zorunlu niteligini kavramis ve bu yönde kismen de olsa degismeye çalismaktadir. Devlet aygitini yeniden organize etmeye ve yapilandirmaya kararli görünmektedir. Türkiye’nin yeniden yapilanmasi sürecinde ortaya çikan imkanlar, Kürt ulusal taleplerinin, demokratik barisçi yöntemlerle savunulmasinin olanaklarini çogaltmistir. Silahli mücadele yöntemi, hakli olan talepleri mesruiyet sinirlarinin disina çikarmakta ve ‘Terör’ sorunu olarak kabul edilmesine neden olmaktadir. Kürtlerin haklarini vermemek için direnen kesimlere de, iyi bir dayanak noktasi sunmaktadir. PKK’nin devletten istedikleri için silahli bir mücadeleye gerek yoktur, çünkü PKK, devletten sadece kültürel haklar istemektedir. Kültürel haklarin elde edilmesi için, silahli yöntemler kullanmak mantiksiz bir yoldur.
Türkiye, PKK konusunda yeni bir konsept uygulamaktadir. Buna göre PKK’yi Iran ve Suriye eksenine iterek PKK’yi sadece kendi sorunu degil, ayni zamanda ABD ve Bati’nin da sorunu haline getirmeye çalismaktadir. PKK’de bu tuzaga baliklama atlamis, Iran ve Suriye ile yeni iliskiler gelistirerek adini daha simdiden, kaybedenler kulübüne yazdirmistir. Suriye’de Esad rejimini desteklemesi ve Esad karsiti muhalif kesim üzerinde baski ve siddet uygulamasi bu isbirliginin somut göstergesidir. Oysa yapmasi gereken, Türkiye’de silahli mücadeleyi durdurmak, Iran ve Suriye’de silahli bir muhalefet odagina dönüsmekti. Yapmadilar/ yapamadilar.
Konuyu çok daha fazla uzatmadan kisa kesmek zorundayim çünkü, bu konu bir makalenin sinirlarini asmis bulunuyor.
Son söz:
PKK düsünmelidir!
Birincisi, degiserek, demokratik bir partiye dönüserek döneme cevap verebilir.
Ikincisi: Bir çok nedenden dolayi, silahli mücadele yönteminin artik gerekli olmadigini, Kürt mücadelesine herhangi bir getirisi bulunmadigi gibi, çözüm olanaklarini tikadigini, çözümsüzlük terazisinin bir kefesinde devlet otururken, diger kefesinde silahin oldugunu anlamalidir.
Degisebilir mi?
Anlayabilir mi?
Keske mümkün olsaydi! Fakat sanmiyorum, bu tür yapilanmalar anlamaz, degismezler. Degismeleri gerektigini içten içe çürümüs bir agaç gibi yere düstüklerinde anlarlar ama, o zaman çok geç bir zamandir. 07.02.2012
www.kurdistan-aktuel.org sitesinden
Murat Dagdelen