Makale

PKK onlari tek tek öldürdü

Terör örgütü PKK’nin ölüm listesine giren Amerika’daki Clark Üniversitesi ögretim üyesi Taner Akçam, PKK’nin yalniz Suriye’de degil Almanya’da da muhalefet edenleri tek tek öldürdügünü söyledi

Örgütün iç infazlarina yönelik baslatilan sorusturmayi çok olumlu buldugunu dile getiren Akçam, devletin faili meçhulleri ile Abdullah Öcalan ve PKK’nin faili meçhulleri arasinda vicdanen ve ahlaken hiçbir ayrim yapmayan bir yaklasim sergilenmesi gerektigini ifade etti. PKK’nin 12 Eylül öncesi, hemen hemen her siyasi hareketten, örgütten insan öldürdügünü dile getiren Akçam, Öcalan’in ise siddet konusunda ‘zaman kazanma’ stratejisi izledigini belirtti.
Taner Akçam, Ermeni sorunu konusundaki çalismalariyla biliniyor. 1970’lerin ögrenci liderlerinden, Türk solunu ve Kürt siyasetini yakindan biliyor. Abdullah Öcalan’i iyi taniyan ve PKK’nin kurulusu ile büyümesini yakindan izleyen Akçam, örgütün ölüm listesinde de yer aldi. Babasi dahi PKK tarafindan öldürülmek istenen Akçam, Cihan Haber Ajansi muhabirinin sorularini cevapladi.

FAILI MEÇHULLER ÜVEY EVLAT MUAMELESI GÖRÜYOR

Türkiye’deki faili meçhul sorusturmalarin biraz ‘üvey evlat’ muamelesi gördügüne dikkat çeken Taner Akçam, “Sanki, hiç istenmeyen bir is yapiliyormus gibi bir havada gidiyor her sey. Sorusturmalarin arkasinda kuvvetli bir siyasi irade yok. Ne Ayhan Çarkin’in ifadeleri, ne Diyarbakir’da sürmekte olan mahkeme, ne de PKK faili meçhulleri, basindan, siyaset dünyasindan hak ettigi destegi elde edemiyor. Herkes, kendisinin ‘faili meçhullerini’ korur havasinda.” dedi.
1990’li yillara iliskin ciddi bir hakikat komisyonunun kurulmasini isteyen Akçam, faili meçhul sorusturmalarinda esas olanin ise toplumdaki zedelenmis adalet duygusunun örülmesi, tamir edilmesi oldugunu ifade etti. Toplumun vicdaninda ‘bu konuya tek tarafli yaklasiliyor’ intibai olusturulmasinin çok kötü olacagini belirten Akçam, sunlari söyledi: “Amacin, ‘intikam’, ‘karsi tarafa politik gol atmak’ veya ‘yaralarin desilmesi’ olmadigini açik olarak söyleyebilecek bir siyasi irade gerekir. Türkiye toplumunun vicdani, adalet duygusu çok örselenmistir. Artik neredeyse bölünmüs vicdanlara ve adalet duygularina sahip olur gibiyiz. Faili meçhullerin ele alinis biçimi toplumda yeniden güçlü, ortak bir adalet duygusunu yaratilmasina hizmet edebilir. Eger bir toplumda böyle ortak adalet duygusu gelistiremezseniz, bir arada yasamanin imkanlarini da ortadan kaldirirsiniz.”

PKK IÇINDE DEMOKRASI ISTEYEN, APO’YA KARSI ÇIKANLAR ÖLDÜRÜLDÜ

1983 yilinda Almanya’dayken ya KUK (Barzani’ye yakin Kürt örgütü) ya Kemal Burkay’in örgütünden kendisinin arandigini dile getiren Akçam, “PKK’nin bir grup elemanini hapsettigini ve içeri attigini, iskence ettigini, öldürdügünü bildirdiler. O zaman Öcalan ile yakin iliskimiz devam ediyordu ve bu haber üzerine bazi girisimlerde bulundum.” dedi.
Akçam, bir anisini söyle anlatti: “Bir gün Apo ile yemek yiyorduk. Suriye’ye gidip gelmelerimde, birbirimizin evine gidip gelir, karsilikli ziyaretlerde bulunurduk. Yine böyle bir gündü, onlarin evindeydik. Yemek sirasinda geldi, bir seyler söylediler Apo’nun kulagina. Kendisine ‘ne var’ gibi baktigimi görünce, ‘ya bizde bir kisi var, akil hastasi, gözaltina aldik, hapse attik onu. Bizden ayrilmak istiyormus, bizden ayrilmak isteyen akil hastasidir; normal adam ayrilmaz bizden’ dedi. O anda çok tuhafima gitmisti ama gene de galiba gerçekten bir saglik sorunu var ortada diye düsündüm. Çünkü, o dönemde, Türkiye’den çok zor kosullardan gelmis, ciddi psikolojik sorunlari olan insanlar oluyordu. Bizde de vardi öyle arkadaslar; bana geliyor, ‘ben buralarda yapamiyorum, Avrupa’ya çikmak istiyorum, artik bir örgütte aktif olmak istemiyorum’, diyorlardi. Bu arkadaslarin hemen tümünü Avrupa’ya yolluyorduk. Gerçi, ‘hareketin parasini niye bu insanlara harciyoruz, kendi imkanlari ile gitsinler’ gibi itiraz eden arkadaslar oluyordu ama sonuçta çikartiyorduk bu arkadaslari Suriye’den. Sonuçta ben de herhalde böyle benzeri bir psikolojik sorunu olan birisi var falan diye düsünmüstüm. Meger, ortaya çikti ki, bu PKK içinde demokrasi isteyen, Apo’ya karsi çikan insanlarmis. KUK veya Özgürlük Yolculari’nin haberinden anladim ki Apo, kendisine siyasi olarak muhalefet etmek isteyen insanlari tutuklatmis.”

PKK BENI HEDEF GÖSTEREN YAYINLAR YAPTI

Örgütün ilk olarak Zülfü Gök isimli PKK’li bir genci Almanya’nin Frankfurt sehrine bagli Russelsheim kazasinda öldürdügünü açiklayan Taner Akçam, sonra baska insanlarin da öldürüldügünü ifade etti. Akçam, söyle devam etti: “En son Çetin Güngör (Semir) diye bir arkadas vardi, bugün benim için ayri bir anlami olan Dersimli ve bir Ermeni idi. PKK’nin Merkez Komite üyesi ve Avrupa sorumlusuydu. PKK içinde demokrasi istedigi için, Abdullah Öcalan tarafindan tutuklandi. Köln’de bir eve hapsedildi. Semir bu evden kaçmayi basardi. Öldürülecegini biliyordu. Hamburg’a bizim yanimiza geldi. Bizim koruma imkanimiz yoktu. Semir’i, Af Örgütüyle, Sosyal Demokrat Parti, Yesiller Partisi gibi parti ve bazi diger kuruluslarla görüstürdüm. Koruma istedi ama olmadi. Semir’i Hamburg’da koruyamadigimiz için Isveç’e gitti ve orada siginma aldi, sonra saklandi. Zannediyorum, bir-bir buçuk yil sonra, 1985 yilinda, ilk defa bir kültür gecesine katildi ve hemen o gece onu öldürdüler. Bunun üzerine, politik çevre olarak biz ve diger bazi örgütler, Hamburg’da PKK’yi çok agir bir biçimde kinayan bir bildiri yayinladik. Ondan sonra da PKK bana ve bizlere karsi kampanya baslatti. Serxwebun dergilerinde beni ‘küçük Enver, küçük Atatürk’ olarak hedef gösteren yayinlar yaptilar ve tehdit etmeye basladilar.”

PKK’NIN ÖLDÜRMESINI PROTESTO ETTI, ONU DA ÖLDÜRDÜLER

Kürsat Timuroglu’nun da Semir’in öldürülmesini protesto ettigi için öldürüldügünü anlatan Akçam, “Ben, Kürsat’in ölümünden önce zaten saklanmaya baslamistim. Bu sirada Alman polisi, Hamburg’da yasayan babamin da PKK’lilar tarafindan öldürülecegi ihbarini aldi. Babam 1-1,5 yil, 24 saat polis korumasinda yasadi. Kürsat öldürülen sekizinci kisi idi ve bu öldürmeler diger örgütlere de sirayet ederek devam etti. Hannover sehrinde Özgürlük Yolu (Kemal Burkay taraftarlari); Isviçre’de Kurtulus adli siyasi gruptan bir baska kisiyi daha öldürdüler. Kendi içlerinden de insan öldürmeye devam ettiler. Belki 20’ye yakin siyasi cinayet islediler Avrupa’da.” diye konustu.
Hollanda’da PKK’dan ayrilan Mahmut Bilgili adli bir avukatin kendisine akrabalari üzerinden haber gönderdigini dile getiren Akçam, PKK’nin mafya gibi bir örgüt oldugunu, hakkinda bir sey söylendiginde öldürdügünü aktardi. PKK hakkinda bir sey söylememesinin istendigini ifade eden Akçam, Mahmut Bilgili’nin susmasinin onun hayatini kurtarmadigini ve Hollanda’da öldürüldügünü söyledi.
“En üzücü olani, kendi saflarindan insanlar öldürülmüs olan bazi örgütlerin liderleri Apo’ya ve PKK’ya övgüler düzen bir siyasi çizgi benimsemeye basladilar. Bunu da sol ve solculuk adina savunmaktan hiç bir mahzur görmediler. Artik neredeyse tüm Türk solunun ortak hedefi haline gelen kisi ben oldum.” diyen Akçam, Kürsat Timuroglu’nu öldüren PKK’li katilin 2000 yilinda Macaristan sinirinda bir yerde yakalandigini, Almanya mahkemesinde yargilandigini ve 15 veya 20 yil hapis cezasi aldigini kaydetti.

ÖCALAN’A ÇATLAK DIYENLER OLUYORDU

Örgüt tarafindan öldürülen PKK Merkez Komite Üyesi Resul Altinok’u tanidigini dile getiren Taner Akçam, Altinok için girisimlerde bulundugunu; ancak öldürülmesini engelleyemedigini ifade etti. 1974 yilinda Ankara Yüksek ögrenim Dernegi (AYÖD) isimli gençlik organizasyonu içerisinde Öcalan’in Siyasal Bilgiler Fakültesi temsilcisi oldugunu anlatan Akçam, o zaman Ankara’daki Kürt ögrenciler içerisinde ‘Kürt gençlerinin ayri örgütlenmesi ve Türk arkadaslarla birlikte ortak ayni örgütte olunmasi’ yönünde iki görüsün bulundugunu söyledi. Öcalan’in da Kürtlerin ayri ögrenci örgütü kurmalarina karsi oldugunu vurgulayan Akçam, Apo’ya ‘çatlak’ diyenlerin de bulundugunu aktardi.
Öcalan’in, Mahir Çayan sempatizani olduguna dikkat çeken Taner Akçam, “Öcalan, ‘Mahir Çayan’in fikirleri büyük sehirlerde uygulanamaz, bu teori Kürdistan için yazilmistir. Hepimizin Kürdistan’a gidip silahli mücadeleyi oradan baslatmasi gerekir’ derdi. Bu savunduguna inandi ve hakikaten Kürt bölgesine giderek kendi partisini orada örgütledi.” diye konustu.
1990’lardaki Kürt insanina yönelik islenen binlerce cinayet konusunda siyasi irade konmaz ve toplumda duyarlilik olusturulmazsa PKK infazlarinin üstüne gitmenin çok anlamli ve basarili olabilecegini zannetmedigini belirten Akçam, Kürt meselesinde demokratiklesme yasanmazsa PKK infazlari konusunda yapilacak her girisimin zamanla, Kürt hareketini bastirmaya yönelik bir adim olarak anlasilabilecegine dikkat çekti.
“Faili meçhuller ve PKK infazlari, Kürt açiliminin ve demokratiklesmenin olmazsa olmaz bir unsuru olarak ele alinmalidir.” diyen Akçam, faili meçhullerin savasin degil, barisin ve toplumsal huzurun olusturulmasi için bir araci olmasi gerektigini belirtti.
Geçmiste islenmis tüm cinayetlere, ‘kendi tarihimizle yüzlesmenin bir parçasi’ olarak yaklasilmasi gerektiginin altini çizen Akçam, insan sevgisini öne çikartan, ‘cani veren Allah, alan da Allah’tir’ diyen bir ahlak gelistirilmezse PKK infazlari veya devletin faili meçhulleri ile ugrasmanin çok ise yarayacagini düsünmedigini söyledi.
BDP’nin bagimsiz bir parti olmadigini vurgulayan Akçam, her söyleyecegi cümlenin basina ‘acaba PKK ne der’ kaydini koyarak konusmak zorunda oldugunu belirtti. Bu sebeple PKK infazlarinin üstüne gidebilecek siyasi basiretleri olmadigini ve olamayacagini dile getiren Akçam, devletin faili meçhulleri konusunda da çok hevesli bir tutum takinmadigina isaret etti. PKK’nin kendisini BDP üzerinden sivil siyasette temsil ettirmesi durumunda birçok sorunun çözülecegini savunan Akçam, ancak PKK’nin bunu yapamayacagini, zihniyetinin aykiri oldugunu belirtti.
Türkiye’nin adaletli bir toplum olmasi için PKK’nin ve devletin isledigi cinayetlerin açikça konusabilir hale gelmesi gerektigini vurgulayan Akçam, “Her iki tarafin isledigi cinayetlere ayni mesafeden ve ayni adalet duygusundan bakmayi beceremezsek zannediyorum toplumun vicdaninda birligi bütünlügü yaratamayiz.” dedi.

SERAFETTIN ELÇI’NIN PKK’DAN NASIL KAÇTIGINI VE SAKLANDIGINI BEN BILIYORUM

Serafettin Elçi’nin ‘PKK’nin sadece itirafçi olup ihanet edenleri öldürdügü’ yönündeki açiklamalarina tepki gösteren Taner Akçam, bu söylediklerinin ona yakismadigini, niye yalan söylemek ihtiyaci hissettigini anlamadigini ifade etti. Akçam, “Serafettin Abi, sen de az kaçip, saklanmadin PKK’dan… Kendisinin PKK’dan nasil kaçtigini ve saklandigini ben biliyorum. Gerek yoktu yalan söylemesine.” seklinde konustu.
Devletin PKK’yi kurdugu görüsüne katilmadigini ifade eden Akçam, Öcalan’in kendi hareketi içerisinde MIT’in etkisinin ve uzantisinin oldugunu bildigini aktardi. Kesire’nin babasinin MIT mensubu oldugunu bildigini belirten Taner Akçam, söyle devam etti: “Suriye’de yillar sonra karsilastigimizda bana ‘beni kullanmak istediler, ben de onlari kullanmak istedim. Canimi Suriye’ye zor attim’ demisti. Sonuçta MIT’in örgütünü kurmasinda kendisine yol açtigini biliyordu ve Apo kullandi bu imkani. Ayrica, geldigimiz nokta itibariyla bu tür teorilerin çok önemli oldugunu da düsünmüyorum. Ortada 40 binden fazla insan ölüsü var. 20 yillik savasin kendisi bir hakikat artik.”

ERGENEKON DAVASI TARIHI YÜZLESME IÇIN BIR FIRSAT

Ergenekon davasinin çok ama çok önemli bir dava oldugunu vurgulayan Akçam, “Aslinda Türkiye’nin kendi tarihi ile yüzlesmesinin ve gelecegini insa etmesinin sembolü olabilirdi ama bu firsat kaçiyor gibi. Ergenekon, Ittihat ve Terakki’nin bugünkü devamidir. Ve bu baglanti üzerinden Türkiye tarihi ile rahat yüzlesebilir ve demokratik bir gelecek kurulabilirdi. Ama siyasi iktidarin bunu yapabilecek ufku yok. Siyasi çizgi olarak da iyice Ergenekon çizgisine geldi zaten.” diye konustu.
“Gerek PKK gerek Ergenekon veya ne kadar derin oldugunu bilemedigim devlet, bu çatismadan faydalanan güçler olarak bu alanda baska güçlerin ortaya çikmasina ortakça engel oluyorlar. Aralarinda böyle bir çikar birlikleri vardir, olabilir de… Bu da savasin mantigina uygun. PKK silahli mücadeleye basladiktan sonra, Türkiye Cumhuriyeti devleti kendisine PKK’nin disinda baska bir alternatif çikmamasi için PKK’ya dolayli yardimci olmustur. Çünkü çikarlari çakisti.” diyen Akçam, devletin Kürt hareketini, demokratiklesme ile degil Kürdü Kürde kirdirarak kontrol altina alma mantigini yürüttügünü söyledi.
Ilk defa AK Parti ile birlikte devletin Kürt siyasetinde hafif bir degisiklik gözlemeye basladigini anlatan Akçam, silahli olmayan biçimlerde de Kürt probleminin üstüne gidilmesi gerektiginin konusulmaya baslandigini ifade etti.

ERGENEKON DAVASININ ÜSTÜNE PKK-BDP YETERINCE GITMEDI

Ergenekon davasinin daha siki bir biçimde üstüne gidilmesi halinde Kürt sorununun çözümüne, geçmisi irdelemesi bakimindan çok fazlasiyla katkisi olabilecegine dikkat çeken Akçam, sunlari söyledi: “Çünkü 1990’li yillarda Kürt meselesi, Ankara’nin Genelkurmay’i ile PKK’nin Kandil’i arasina sikistirildi. Ve bu iki seçenek, birbirleriyle çikar birligi içinde olduklari için Kürt hareketi içerisinde ve Türkiye’deki her türlü demokratiklesmeyi ortaklasa bastirdilar. Böyle bir çikar birliktelikleri vardi. Onun için bu anlamda üstüne gitmek Türkiye’deki demokratiklesmenin önünü açacaktir.”
PKK-BDP’nin büyük gövdesi itibariyla yeteri kadar davanin üstüne gitmediklerini ifade eden Akçam, “Üstüne gitme Kandil ile Ankara’nin Genelkurmay’i arasindaki kesisme noktalarini açiga çikacaktir. Bu iki çevrenin zihniyet dünyalarinin, insana ve topluma bakislarinin birbirine çok benzedigi görülecektir. Bu toplum olarak zihniyet dünyamizin sinirlarini gösterir bize. Ergenekon konusunun üstüne yeteri kadar gidemiyoruz, çünkü bu zihniyet dünyamizin duvarlarina çarpiyoruz. Türkiye’nin gerek bölgede, gerek dünyada ciddi bir kuvvet bir iktidar olarak rol alabilmesinin, yer alabilmesinin bir tek kosulu var aslinda. Bu zihniyet duvarlari ile hesaplasmak. Siddete bakis ve siddete tapisimizla hesaplasabilmek. Yapilacak sey çok basit aslinda, bütün ayak oyunlarindan uzak demokratiklesmeyi ve özgürlükleri gelistirmek. ‘Allah’in verdigi cani Allah’tan baska kimse alamaz’ diyebilmektir. Siyasi cinayet, kimin adina, kimin tarafindan ve kime karsi yapilirsa yapilsin, cinayettir demeyi becermek gerekir. Gerisi palavradir.” dedi.
Yeni anayasa çalismalarinin büyük bir firsat oldugunu dile getiren Taner Akçam, artik AK Parti’nin anayasa yapacagina inanmadigini söyledi. Hiçbir anayasa degisikligi beklemeden, hiç bir pazarlik, görüsme yapmadan, dil konusunda ve egitim konusunda tüm engellerin derhal ortadan kaldirilmasi gerektigini belirten Akçam, Avrupa Birligi sözlesmeleri çerçevesinde özerkligin, yerel özerkligin derhal uygulamaya konulmasi gerektigini ifade etti.
Türkiye’nin 1990’lara göre çok mesafe kat ettigini ve bunu AK Parti’nin yaptigini anlatan Akçam, söyle devam etti: “Deyim yerinde ise, frene basildi. PKK cinayetleri de faili meçhuller de geçmiste yasanmis adaletsizliklerin basinda gelir. Bu yaralarin sarilmasi gerekir. Ama dedigim gibi adaleti saglamak konusunda frene basildi. Hatta simdi dogru dürüst yargilama bile olmadan, Ergenekon ve diger saniklarin tahliye edilecekleri konusuluyor. Benim görebildigim su: ‘gene adalet saglanmadan her sey eskisi gibi olacak.’ Toplumun kalbinde, vicdaninda yine ‘yapanin yanina kar kaldi’ duygusunun yerleseceginden korkuyorum. Bence bu çok kötü. Kürt meselesinde çok iyi adim atiyoruz diye övünmek isteyenler olabilir. Ama görmeliyiz ki vicdanlarda ve kalplerde ayriligin tohumlarini ekiyoruz.”

———————————————-

Cihan Haber Ajansi

Taner Akçam

Back to top button