Polisin bilgi edinmesi

Bizim gençligimizde ‘Türk Polisi’nin degismez bir görevi vardi: Komünist yakalamak. Baska isler de olurdu ama onlar teferruatti. ‘Birinci Sube’ siyasete bakar. ‘Siyaset’ deyince, ‘C Masasi’ falan, böyle seyler de kurulmus, ama varsa yoksa Komünizm.
Kimin sol fikirli oldugu da aslinda bilinirdi. Sunun surasinda, toplasan kaç kisi zaten? Arada bir bunlari toparlayip içeri atmak gerekirdi. Onlarin sunu bunu yapmasindan ötürü degil, baska bir ise paravan olacak bir ‘sansasyon’ yaratmak için.
Her türlü ‘polisiye’ davada tek bir ‘polisiye yöntem’ vardi; iskence! Yatir falakaya, söylet. Bunun da genellikle iki amaci olurdu. Ya polis bilmedigi bir seyi ögrenmek için iskence yapardi (‘konusturmak’ üzere); ya da, kendi kurdugu bir hikâyeyi birilerinin ‘Ben yaptim’ diye üstlenmesi için (‘kabul ettirmek’ üzere).
Süphelinin ardina adam takmak, telefonunu dinlemek gibi yöntemler vardi, ama ikincil seylerdi bunlar. ‘Polis’ demek, ‘iskence’ demekti. Burada ‘ileri teknoloji’ de, elektrik vermek olmustu.
Özellikle Avrupa Birligi üyeligi ve buna benzer, dis dünya ile iliskiler önem kazaninca bu yöntemlerin ilkelligi ilgili ve yetkili erkânin dahi gözüne batmaya basladi diye –bilmiyorum da– tahmin ediyorum. Bu arada o dis dünya, sözgelisi Avrupa Birligi, ‘Biz size yardimci olalim’ diye gönüllü oldu. Örnegin yargiç, savci gruplarini alip Avrupa’ya götürdüler, bu isler orada nasil yürüyor, göstermeye çalistilar. Ayni seyi polislerle de yaptilar. Çok akli basinda bir Hollandali polisle tanismistim, birçok Türk polisiyle bu tür çalismalar yaptigini anlatmisti.
‘Çalisma’da ne konusurlar, ne gösterirler, dogrusu hiç fikrim yok, ama tahminimce, nasil iskence yapacaklarini degil, bilgiye iskence yapmadan nasil ulasilacagini anlatmaya öncelik veriyorlardi. O ülkelerde bu gibi amaçlar için seferber edilecek bir teknoloji gelismisti. Herhalde bunun nasil uygulanacagini gösteriyorlardi –diye tahmin ediyorum.
Kim demis ‘Türk, teknolojiden anlamaz’ diye? Anlar. Hem de çok sever. Kendisi icat yapmaz; ama icat edilmis olani kullanmayi hemen ögrenir. Bir uygulama teknigi gelistirir ki bunun içine katar yaraticiligini da. Örnegin, karbüratöre kirmizibiber yedirmek herhalde bir Ingiliz’in aklina gelmezdi.
Her neyse, sanirim bu gibi kurslara giden uyanik Türk polisleri olayi kaptilar. Bu teknik teçhizatla donanmak üzere, sonra da bu donanimi kullanmak üzere kollari sivadilar.
12 Eylül döneminde ‘iskenceyle söyletme’ pratigi olanca hiziyla devam ediyordu. O dönemin genel ruhu içinde bunun tek amaci ‘söyletmek’ degildi zaten; ondan da güçlü bir ‘cezalandirma’, ‘intikam alma’ güdüsü vardi. Söylenecek bir sey kalmadiktan sonra, cezaevinde de sürüyordu iskencenin daniskasi. Bir iki kusagi bu sekilde harcamayi, ‘feda etme’yi göze almisti isin basindaki generaller.
Ama sonralari –bu isler hiçbir zaman tam durulmadigi halde– kulagimiza çok fazla ‘iskence’ haberi çalinmaz oldu. Simdi düsününce, ‘Herhalde,’ diyorum, ‘Bu bir kabuk degistirme dönemiydi.’ AKP iktidarinda polis çogumuz için, örnegin benim için, oldukça sasirtici ‘enformasyon’ kaynaklariyla ortaya çikti
Mesele Hrant’in öldürülmesi olunca bu ‘enformasyon’un bazi kanallari kapanabiliyor. Ya da eskiden iskence odalarinda disavurulan siddet simdi meydanlarda, sokaklarda, gazlarla takviyeli, kullaniliyor –ki polisimizin morali büsbütün bozulmasin. Ama eskisiyle kiyaslanamayacak bir teknik donanima sahip olduklari belli.
Bakalim bu son saldirilar örgütün çalismasini nasil etkileyecek. Basbakan’in ‘paralel’ diye saldirdigi kesimin bu modernizasyonda epey payi oldugunu saniyorum.
—————————————————
Taraf-30 Temmuz
Murat Belge