Prensim, ömrümün kalani sensin!
Maïwenn’in dördüncü filmi olan Prensim’in basrollerini Emmanuelle Bercot ve Vincent Cassel oynuyor. Bercot filmdeki performansi ile 68. Cannes film festivalinin en iyi kadin oyuncu ödülünü kazandi. Bu drama filmi metafora, kelime oyunlarina, gizeme gerek duymayan yalin, güçlü, etkileyici bir akisa sahip. Oyunculuklar, müzikler, cümleler, sessizlikler bir bütün halinde uyumlu. Bir iliskinin baslangiçta huzurla sallanir görünen besiginin aslinda hiç geçmeyecek bir firtinada siddetle salindigini, geçmisten su ana ve ara ara ama hep ileri dogru esaslica anlatiyor.
Fransizlarin psikolojideki yükselisleri senaryolara da yansimaya devam ediyor ve son dönem Fransiz filmleri, insanlik hallerini yansitmakta oldukça da basarili. Bu tür filmin omurgasini psikolojik çözümlemelerden kuran Fransiz sinemacilari hem psikolojik çözümlemeler, hem de sanki ‘yardimsiz’ yolunu bulmalar üzerinde yogunlasiyor. Fransiz sinemasinin psikoloji ile bu hasir nesirligi güçlü filmler üretmeye devam ettirecege benziyor. Insani ‘oldugu gibi’ yansitan bu tarz filmler oldukça basit, sakin ve rahat dile sahip.
Filme adini veren Mon roi Fransizcada Kralim demekken, filme Türkiye’de Prensim adini vermisler olmus bitmis! Bu durum ya çeviri bilmemekten kaynaklanir ya da filmi anlamamaktan!
Bu filmi cinsiyeti öne çikarmadan tartismak gerekiyor. Tony’nin rolü sadece kadinlara ve Georgio’nun da rolü sadece erkeklere özgü degil. Film, iki kisinin inisli çikisli iliskisini, birbirlerine olan uyumsuzlugu, sabirsizligi, hirsi, anlayissizligi, saygisizligi, zamanla beliren farkliliklari, rayindan çikisi, romantizmi ya da kültür, gelecek tahayyülü, gelir, sinif, karakter, tolerans, düsünce farkliligindan kaynaklanan çatismalari tartismiyor.
Film umursamaz ve pervasiz bir kötülügü tartisiyor. Film kötüyü ve kötülügü tartisiyor evet, ama bunu yargilamadan, suçlamadan, teshir etmeden yapiyor, dogalligi bozmadan sergiliyor.
Film, asik olma ve ask halini, tensel, içsel içtenligi çok etkileyici veriyor. Filmin asil basarisi ise bir insanin yüzündeki, içindeki, zihnindeki acinin, kahrin, sizinin birazinin dozajini hissettirebilmesinde.
Tony Georgia’ya asik oluyor, evleniyorlar, kadin hamile kaliyor. Zamanla adam kadina önce aliskanliklarini, yasantisini, ardindan baglarinin kopup kopmadigi muglak birakilan eski sevgilisini dayatiyor. Sanki eski sevgilisinin kendisine olan bagliligini sona erdirmek için Tony ile birlikte olup evleniyor! Dogan bebegi eski sevgilisine gösterirken de ayni içtenlik var.
Adam, kadin kendisine asik olmadan önce kadina uyusturucudan, ekonomik problemlerinden, baska evde yasayacagindan, baska kadinlardan, eski sevgilisine bagliligindan bahsetseydi, muhtemelen kadin adamdan uzak dururdu. Iste, kötülükten kasit tam da budur: ‘Ben aslinda bildigin gibi degilim, söyle söyleyim, beni oldugum gibi kabul et ve bana göre yasa!’
Adamin uyusturucu kullanmasi, bir gecelik iliskileri, kötülesen ekonomik durumu, eski sevgilisinin aslinda her zaman karisindan öncelikli oldugu yani tüm gizledikleri zamanla ortaya çikiyor. Adam her yeni problemi açiga çiktiginda kadina kendini dayatiyor. ‘Ben böyleyim, beni böyle kabul et!’ diyor. Kadin, idealize ettigi kisinin avucuna sigabilmek, o avucu yitirmemek için elinden geldigince, aklinin yettigince deniyor ve böylece kendine yabancilasiyor. Bu sorunlarin normal olduguna ve bunlarin degismesi için savasmanin kendi payina düstügüne kendisini inandirmayi deniyor. Halbuki, Georgia son derece bilinçli olarak Tony’i istedigi kivama getirmeye ve orada tutmaya çalisiyor. Iste kötülügün diger asamasi!
Adam asil kendini gizliyor. Kadinin en büyük sansi adami kendisinin taniyabilmesi ve bu taniyis yine adam sayesinde oluyor; ne adami taniyanlara sorup durmak zorunda kaliyor ne de kendiliginden uyanip kavramak zorunda kaliyor. Kardesi de kadini etraflica uyariyor ancak kadin kapildigi heyelanda içinde çok daha önceden var olmasi muhtemel erozyonunun derecesinin artisini perisanlikla izliyor. Georgia’nin yasantisina ve kendisine dayattiklarina inanamayis, kabullenemeyis zamanla Tony’yi kendi düstügü, düsürüldügü durumu kabullenmeye ve sakince reddetmeye itiyor.
Kadin adamin arkadaslarina, adam da aralarindayken, anlatmayi deniyor. Adamin arkadaslari kadinin anlattiklariyla ilgilenmiyor çünkü adamin yanlislari kendilerinin de yanlislari olabilir ya da adamin yasantisi kendilerine de bir çikar saglayabilir, vs. Aksi taktirde, adam arkadaslariyla saglikli bir iliskiye sahip olsaydi, o arkadaslarindan bir tepki, küçük de olsa bir kiyamet görmeliydi ancak böyle bir sey olmuyor. Dostluk daha dogrusu iyilik, karsidakini zamaninda ve gerektigi gibi uyarabilmek ve bunda israrci olabilmektir, tipki kadinin kardesinin yaptigi gibi.
Tony’nin dizindeki çapraz baglarin yirtilmasi, onun tüm yasantisina egemen olan ‘ben ve biz’in kopusundan baska bir anlama gelebilir mi? Içinde bulundugunuz durumun farkina varmak ve aslinda basiniza ne geldiginden emin olmak çok agir ve çökertici ve yaralayici bir süreç. Bu farkina varis tamamlandigi anda artik gerisi size kalir; ‘Benden buraya kadar!’ mi diyeceksiniz, yoksa o yasantiya sürüklenip basiniza gelecek yenilerini de kabullenecek misiniz?
Gördügünüz zarar, ne kadar kapildiginizla ya da maruz kaldiginiz psikolojik siddetle, dozuyla ve süresiyle ilgili. Bu süre de kisinin yapisal problemli taraflariyla, idealize edisle dogrudan orantili olabilir. Sonuçta kararli duran, yasantisini sahiplenen ve devam ettiren Georgia ve buna karsilik kendini çekip almasi, korumasi gereken ise Tony! Bu asamada Georgia için ‘Tony’e karsi dürüst davraniyor!’ mu demek gerekir, yoksa ‘kadinin duygularini istismar eden ve iliskideki sorunlarin normallesmesi ve devam etmesi için sürekli sansini deneyen biri’ mi? Tony kararli durus sergiledigi anda Georgia rahatça Tony’den vaz geçebiliyor.Sorun sadece Georgia da degil, sorun belki de daha çok kralini bekleyende, Georgia’ya kralim diyende!
Belirtilerin ilkinden itibaren kadin kendini geri çekmeyi basaramiyor ve kanimca filmin gücü ve basarisi da bu geri çekilememe asamalarini ve sonra bu gidisi durdurabilmeyi, kendine dönebilmeyi, iyilesme sürecini sakince verebilmesinde. Böylesi bir iliskiye hasarli kisilik yüzünden devam ediyor olunabilir ve devam edildikçe kisilik daha fazla hasar görüyor olmali. Iste ‘dur noktasi’ ve sonrasi ya da duramama baska baska öyküler, süreçler demektir. Kadinin yüzünde, solugunda, yüzünün arkasinda sakladigi acilari o kadar insanca ki, mesele üzerine ne kadar yoruldugunu isaret ediyor.
Kimse bir digeriyle baslayan ya da devam eden iliskisinin zamanla üçüncü ve diger kisilere kapi aralayabilecegi, uyusturucu ve onun etkisinde yapilanlari vs kabullenme gibi bir baslangica sahip olmasa gerek. Buna evrilen/devrilen bir birlikteligin çesitli nedenleri olmalidir ve iliskinin baslangicindaki duygu ve düsüncelere tamamen yabanci, aykiri olan bu tür bir yasantiya yönelis, adapte olus dejenerasyondan baska bir sey degildir. Böyle yasayanlarin var olmasi bu tarzi normallestirmez, dogallastirmaz.
Tony bir prense degil, bir krala, kendi kralina, kralim dedigine karsi koyuyor, ondan kurtulmaya çalisiyor ve filmin orijinal adi bu nedenle de ‘Kralim’! Tony’nin kendisinin, çocugunun ve elbette Georgia’larin yüzüne saklamadan, saklanmadan bakabilmesi gerekiyor.
Aziz Yagan