PSK: Türkiye Kürtlerin kazanimlarini kendisi için tehdit görüyor

Sonuç bildirisi
Bir süre önce toplanan Merkez Komitemiz basta 7 Haziran seçim sonuçlari olmak üzere içerde ve disarida yasanmakta olan siyasal gelismeleri degerlendirerek asagidaki sonuçlara ulasti.
Öncekiler gibi 7 Haziran seçimleri de esitsiz, adil ve demokratik olmayan kosullarda gerçeklesti. Oldukça sert, gerilimli ve kutuplastirici bir atmosferde geçen 7 Haziran’da ortaya çikan tablo Türkiye’nin birikmis sorunlarina çözüm imkâni yaratmak yerine baska bir belirsizlige kapi araladi.
7 Haziran seçimlerinin en belirgin sonuçlarindan birisi 13 yillik tek parti AKP iktidarina son vermis olmasidir. AKP, bu seçimde bir öncekine oranla yüzde 9 düzeyinde oy kaybederek tek basina hükümet kurma çogunlugunu yitirdi.
2002 yilindan bu yana izledigi degisimci ve reformcu çizgisi nedeniyle genis toplum kesimlerinin destegini alan AKP son dönemde özellikle de Çözüm Süreci ile ilgili sergiledigi tutarsiz ve çeliskili tutumundan dolayi toplumun destegini kaybetti. Cumhurbaskani Erdogan’in siyasi ve ettik kurallari hiçe sayan agresif tutumu, tek adam olma ihtirasi, ‘Kürt sorunu yoktur’ türündeki ötekilestirici açiklamalari, hükümetin Çözüm Süreci ile ilgili tasarruflarini bloke eden çikislari, Kobani ve sonrasinda Kürt halkini inciten ifadeleri AKP’nin oy düsüsünde önemli rol oynadi.
7 Haziran seçim sonuçlarindan bir digeri de HDP’nin yüzde on barajini asarak mecliste 80 milletvekili ile temsil edilmis olmasidir. HDP’nin meclise girmesi darbe rejiminin ürünü olan yüzde on barajini anlamsiz hale getirdi. Bu sonuç, ayni zamanda baskici ve yasakçi düzenlemelerin sahiplerinin beklentilerinin aksi yönde sonuçlar ortaya çikartacagini gösterdi. HDP’nin bu düzeyde oy almasinda bizzat yüzde on barajini asma motivasyonu etkili oldu. HDP’nin ezici olarak Kürtlerden aldigi yüksek destek, onun ‘Türkiyelilesme’ gibi iç bos söylemlerinin onadigi anlamina gelmez. Kürt halki HDP’ye verdigi oy destegi ile esas olarak Kürt sorununun barisçil siyasal çözümüne sans tanidi. Silah ve siddettin miadini doldurdugunu bu tutumuyla ortaya çikardi. Kürt sorununun demokratik ve barisçil yöntemlerle çözümü için HDP’ye kredi verdi.
Gelinen asamada tek partili bir hükümet kurma kosullari söz konusu degil. Türkiye koalisyon hükümetleriyle yönetilmek zorunda. Koalisyonlarla yönetilmek elbette felaket anlamina gelmez. Tersine siyasete gerilim ve kutuplasmayi azaltarak uzlasma ve diyalog kültürüne olan ihtiyaci daha çok artirabilir.
Öte yandan Türkiye bakimindan kimin koalisyon hükümeti kuracagi degil, kurulacak koalisyonun nasil bir program etrafinda uzlasacagi meselesidir. Ülkenin birikmis sorunlarina çözüm üretmeyen, demokrasi ve Kürt sorununda irade göstermeyen hiçbir hükümet biçiminin yasama sansi yok.
Her seyden önce siyasal sürecin ve toplumsal atmosferin normallesmesi ve demokratiklestirilmesine ihtiyaç var. Silahlarin devreden çikartilmasi bu açidan son derece önemlidir. Üç yildan beri yürütülen Çözüm Süreci katilimci ve seffaf bir biçimde ve Kürt sorununun esitlik çözümü perspektifinde yeniden güncellestirilmeli.
Öncellikle eksiksiz bir düsünce ve örgütlenme özgürlügüne ihtiyaç var. 82 anayasasinin ürünü bütün yasakçi ve kisitlayici düzenlemeler degistirilmeli. Seçim ve siyasal partiler yasasi demokratiklestirilmeli, seçim baraji kaldirilmali. Cezaevlerinde, yurtdisinda ve daglardakilerin normal yasama ve siyasal sürece katilimi için kapsamli bir af çikartilmali. Bütün bu adimlarla eszamanli bir biçimde PKK Türkiye’de silahli mücadeleyi sonlandirmalidir.
Öte yandan Kürt dilinin hayatin her alaninda kullanilmasi; Kürtçenin Kürdistan’da egitim dili olarak kabul edilmesi, kamusal alanda resmi dil olarak kullanilmasi, Kürt dili ve kültürünün bütün zenginligiyle ortaya çikmasi için pozitif düzenlemelerin yapilmasi yeni kurulacak hükümetlerin önünde acil görevler olarak durmaktadir.
Bütün bu acil adimlarin ötesinde 12 Eylül darbe anayasasi tarihin çöplügüne atilmali. Bunun yerine, Türkiye’nin çok uluslu, çok kültürlü, çok dilli ve dinli gerçegine uygun katilimci, çogulcu, ademi merkeziyetçi bir yeni anayasaya ihtiyaç var. Türkiye’nin böylesi demokratik ve çogulcu bir yapiya kavusmasi onun idari, siyasi ve toplumsal açidan federal bir tarzda yeniden yapilanmasiyla mümkündür. Böyle bir hedefe varmak en basta parlamentonun ve kurulacak hükümetin görevidir. Ama ayni zamanda bütün siyasal aktörlere, sivil toplum örgütlerine, parlamento disindaki baris ve demokrasi güçlerine büyük bir görev ve sorumluluk düsüyor.
Öte yandan bölgede hem partimizi hem de Türkiye’yi yakindan ilgilendiren sicak gelismeler yasanmakta. Suriye’de yasanan iç savasin yikici sonuçlari sadece bu ülkeyi yikimin esigine getirmekle kalmamis, bu savasin istikrarsizlastirici etkisi sinirlarin ötesine tasinmistir. Iki yildan bu yana ISID denen barbar örgütün giderek artan etkisi Suriye savasini daha da karmasik hale getirmistir.
Ortaya çiktigindan bu yana ISID’in en çok saldirdigi hedefler arasinda (hem Irak’ta hem de Suriye’de) Kürtler bulunuyor. Kürtler ise basindan beri Suriye iç savasina bulasmaktan uzak duruyor ve ISID saldirilarina karsi kendi yurtlarini savunuyor. Kürtlerin mevcut durumundan rahatsiz olanlardan biri de Türkiye. Türkiye uzun bir süreden beri Kürtlerin kazanimlarini kendisi için bir tehdit olarak degerlendirmekte. Özellikle de ISID’in elindeki Telabyad’in Kürtlerin eline geçmesinden sonra Türkiye’de bu bölgeye müdahale yönünde güçlü bir algi olusturuldu ve Türkiye sinira büyük ölçülerde asker sevkiyati gerçeklestirdi.
Türkiye’nin bu bölgeye müdahalede bulunmasina açik bir sekilde karsi çikan Partimiz, çözümün Kürtlerle diyalog ve isbirliginden geçtigine olan inancini güçlü bir biçimde dile getirir.
Öte yandan, Partimiz Suriye Kürtlerinin ortaya çikan tarihi firsati degerlendirmeleri için Kürtler arasi etkin bir ulusal isbirligi, diyalog ve dayanismanin olmazsa olmaz bir ihtiyaç oldugunu vurgulamakta. Bu konudaki sorumlulugun PYD’nin ve izledigi politikalarda olduguna inanan Partimiz, PYD’ye bu politikayi terk etmeye çagirir.
Benzer bir sekilde Güney Kürdistan halkimiz oldukça hassas ve tarihi bir süreçten geçiyor. Güneyli kardeslerimiz bir yandan barbar ISID çetelerine karsi kahramanca savasiyor, öte yandan merkezi Bagdat yönetiminin baski ve dayatmalarina karsi direniyor. Böylesi bir süreçte tarihi bir rol oynadigina inandigimiz Kürdistan Bölge Baskani Sayin Mesut Barzani’nin baskanlik görevinin genis bir uzlasi ve mutabakatla uzatilmasi en büyük dilegimizdir. Içerde ve disarida karsilasilan sorunlarla bas etmek en basta iç istikrar ve barisi korumaktan geçer.
Partimiz Dogu Kürdistanli kardeslerimizin Kürdistan’daki siyasi ve askeri mücadeleyi yeniden yükseltme yönündeki kararlarini selamlar ve hakli mücadelelerine olan destegini yineler.
Partimiz Kürdistan’in her parçasinda özgürlük ugrunda yürütülen insanüstü mücadeleyi selamlar, ulusal onurlar ve serefleri yolunda yasamini feda eden bütün kadin ve erkekleri saygi ve sevgiyle anar.
07 Temmuz 2015
PSK-Kürdistan Sosyalist Partisi
Dengê Kurdistan