Referandum

Kürtler’in referandum yapmasina en siddetli tepkiyi veren Türkiye oldu. Tayyip Erdogan bir süredir rafta bekletilen ‘asiret reisi’ klisesini de durdugu yerden indirip ‘Otur oturdugun yerde’ diye dünya diplomasisi diliyle ilgili olmayan bir üslûp tutturdu. Ona göre, ‘asiret reisi’den devlet baskani olmuyor; ama bu üslûpla saga sola laf yetistirmekle ne olunuyor, bilemiyorum. Bunun da devlet adamligi ile kabili-i telif oldugu kanisinda degilim. Erdogan Barzani’e çatarken söyledigi sözlere ‘yani Barzani’nin petrolü var, parasi var, ‘al burayi yönet’ diye bir yer de vermisler, daha ne sorun çikariyor?- kendisi inaniyorsa, dünyayi anlamakta bir hayli handikapli olmali. Ama herhalde bu sadece zaptedilemeyen bir retorik coskusu.
Tayyip Erdogan’in ve hükümetin bu referandum karsisinda duydugu derin öfkeye herhangi bir sekilde katilmiyorum. -Bunun nedenini de kim bilir kaç kere yazdim.- Böyle bir referandum olmadan önce de benim tavrim belliydi. Orta Dogu dedigimiz bu karman çorman dünyada Türkler ile Kürtler’in yakin dost olarak hareket etmelerinin hem kendileri için, hem de bu bölge ve dolayisiyla dünya için yararli oldugunu, olacagini düsünüyorum. Kürt halkiyla dost olmanin Suudi Arabistan yönetimiyle asna fisne olmaktan daha iyi bir seçenek oldugunu düsünüyorum.
Dolayisiyla siyasi iktidari özellikle Haziran seçiminin arkasindan takindigi tavirla ve izledigi politikayla taban tabana karsit bir konumdayim. Haziran seçimi sonrasinda ne oldugu anlasilmaz bir ‘özerklik’ ilan edip kent sokaklarinda siper kazmak seklinde tecelli eden bir ‘Kürt politikasi’ni onaylamak mümkün degil; ama buna karsi devletin gösterdigi husuneti de anlamak bir o kadar zor. ‘Devlet’ gücünü temsil etmekle yükümlü olanlarin yazdiklari seyler Bunlari ‘vatanperver duygular’ olarak bagrina basan bir ‘ulusal kültür’ün Yeniden hiç girmeyelim bu konulara.
Yani ben ‘Baris Süreci’ günlerindeyim. O gün oldugu gibi bugün de oradayim. Baska bir yere gidecegim de yok.
Onun için ‘Efendim nerde, ben nerde?’ hesabi, referanduma karsi su tavir kabul edilir, bu tavir yanlistir gibi bir konusma mümkün görünmüyor.
Koparilan bu firtina ‘orada bir kürt devleti olursa, bizim Kürtler için çekim merkezi haline gelebilir, onun için olmasin’ diye bir cümleye indirgenebilir. ‘Böyle bir sey kimse istemiyor; istemez’ diyecek halim de yok. Elbette isteyeceklerdir. Ne var ki bu kopan yaygara karsisinda ‘Yahu bizim burada isimiz yok galiba. Bizim için böyle konusan kisilerle aramizda ne ortaklik olabilir ki?’ diye düsüneceklerin sayisinin daha yüksek olacagindan süphem yok.
Cumhurbaskani’nin Kürtler üzerinde söyleminin Kürtler’i ne derece taltif edici oldugu meydanda. Ama Türk-Kürt ‘kardesligi’ne kendi çapinda katkida bulunmaya çalisan baskalari da var. ‘Asiret reisi’ edebiyatina Sur’u, Nusaybin’i, Sirnak’i v.b. yerle bir eden güvenlik güçlerinin arkalarinda biraktiklari edebiyati ekleyin. Ama bu arada bir Kürt cenazesinin gömülmesi olayinda çikan arbedeyi ve arad kullanilan dili, sarf edilen kelimeleri de hiç unutmayin. Bu ülkede yasayan bir Kürt’ün, Kürt kökenli herhangi bir kisinin neler hissettigini, kendini nasil ‘kalbi’ duygularla Türkiye Cumhuriyeti’ne bagladigini anlarsiniz.
Bu siyasi dilin, bu gerginligin nedenlerinin ne oldugunu, daha dogrusu ‘Baris Süreci’ diye yola çikmisken buraya ‘ evet, bu noktaya- niçin ve nasil geldigimizi sorunca, bunun asil nedeninin Kürtler’le Kürtler’le ilgili bir etken olmadigi sonucuna variyorum. AKP Haziran’da bir seçim kaybetti. ‘Kaybetti’ derken, buradaki ölçüler içinde bir sey söylüyorum. Dünyadaki pek çok ülkede büyük bir zafer sayilacak bir sonuç aldi- ama kendi ölçülerine göre geriledi. Bunun üzerine- bana sorarsaniz her türlü teamüle aykiri bir biçimde – yeni seçim zorlamasina girdi. Bunu yaparken, her seyden çok gerilime ihtiyaci vardi. Doguda siper kazanlar, bu ihtiyaci giderdiler.
Onun için söylenecegi söyledik, söylüyoruz. Yalniz, su yeni ‘Kürt politikamiz’ (buna ‘politika’ denebilirse) aslinda ‘Kürt politikasi’ degildir. ‘Iktidarda kalma politikasi’dir. O tarihte o gerekçelerle bu kanala dökülen politika simdi Irak’taki referandim karsisinda da bu biçimleri aliyor. Ama burada da yalniz Türkiye, Baskalari, ayni nedenle Kürtler’e kizmak ve hakaret etmek geregini duymuyor.
—————————————————-
T24- 30 Eylül 2017
Murat Belge