Sadik bir Londra
1970 dogumlu, Pakistan kökenli, Ramazan’da oruç tutan, bes vakit namazinda Müslümanligin kurallarina göre bir politikaci. Sekiz kardesin besincisi; devlet tarafindan yoksul ailelere tahsis edilen toplu konutlarda oturan anne ev hanimi, baba ise, otobüs soförü. Ve Sadik Han, ‘Londra rüyasini’ yaratti; Avrupa’nin en baslica metropollerinden birinin ilk Müslüman, ‘Dogu göçmeni’ belediye baskani oldu.
Sadik Han’in, göçmen ve Müslüman kimligi, siyasi kariyerinde yaptiklari ve yapabileceklerinin bir dayanagi degil-onu seçen Londralilar, Sadik Han’da, dinamik ve yaratici, heyecan verici bir siyasetçiyi gördüler.
Sadik Han, dinini, Müslüman kimligini siyaseten kullanan biri degil; söylemlerinde, ‘Islamci’ bir ton hiç yok. Buna karsilik, Londra’da birinci kusak bir göçmen, yoksul bir Müslüman olmanin getirdigi deneyim, Sadik Han’a bir siyasi bakis açisi kazandiriyor. Ve o da bu bakis açisini, kendisine benzer sorunlar yasamis ve yasayan insanlarin, kesimlerin hayatlarini degistirmekte kullanmayi hedefliyor.
Sadik Han, insan haklari avukati olarak kariyer yapmis; yasami boyu da, emniyet güçlerinin orantisiz siddetinden escinsel çiftlerin evlilik hakkina, irkçiliga ugrayanlara destekten Islamcilarin politik düsüncelerinden ötürü suçlanmalarina karsi çikmaya her türlü hak magduriyetinde ‘adaletin’ saglanmasina çalismis. Sol kanadin ülkede baslica temsilcisi Labour Party (Isçi Partisi) üyesi olarak da, kendini hep bir sosyal demokrat olarak tanimlamis.
Müslüman kimligi, Belediye Baskanligi kampanyasi boyunca da, aleyhine siklikla kullanilmis. Hele ki, sag kanadin baslica partisi Conservative Party (Muhafazakar Parti) adayi, tam bir ‘mavi kanli’, seçkin ve zengin bir ailenin varisi Zac Goldsmith olunca, ‘sinif’ ve kimlik farklari en sevimsiz biçimde, kampanya boyunca Sadik Han’in önüne çikarilmis.
Sadik Han, radikallige kayan Islamcilarla da diyalog kurup, onlari özgürlükçü ve din ile politikayi ayiran bir çizgiye davet eden bir politikaci olagelmis. Fakat, Sadik Han, bu diyalogcu tavriyla, çogu kez Islamcilara da, kendi partisi ve rakip Muhafazakarlara da yaranamamis. Radikallige meyleden Islamci örgütlerden olanlar ve Islamci söylemi politik duruslarinin belkemigi yapanlar, Sadik Han’i, ‘münafiklik’, ‘Islam’a ihanet’ ile suçlamislar. Buna karsilik, siyasi rakipleri de, Sadik Han’i sürekli olarak ‘fazla Müslüman’ bir kimlige sahip diye nitelemisler.
Bu ‘çift cephe ates’ arasindan siyrilip da, Londra’nin yönetimini alabilmek gerçekten de kolay degil.
Londra’da Sadik Han rüzgari eserken, Türkiye kökenli Müslüman kimlikli politikacilarin, bu dönemde Avrupa’daki kariyerlerinde kriz yasadiklarini da unutmayalim. Isveç’te, 2014’te koalisyon hükümetinin bir parçasi olan Yesil Parti’nin Türkiyeli Müslüman üyelerinden Mehmet Kaplan, ‘ülkesinde Islamcilarla iliskili’ suçlamalari nedeniyle, bakanliktan istifa etmek zorunda kaldi. Kaplan’in, Cumhurbaskani Recep Tayyip Erdogan’in sembol hareketi ‘dört parmakli Rabia isaretini’ yapmasi da sorun oldu. Öte yandan, Yesil Parti’nin yönetimine aday olan Yasri Han, bir kadin gazetecinin elini ‘Islami hassasiyetleri nedeniyle sikmayinca’, polemikler basladi ve Han, adayligini geri geçti. Isveç Yesilleri’nin Müslüman kimlikli politikacilarina asil kaybettiren ise, Müslüman Kardeslerle baglantili olduklarinin iddia edilmesi. Türkiye’ye karsi Avrupa’da güçlenen olumsuz bakis da, etkili tabii Isveç’te olan bitende
Londra’nin en üst düzey politikacilarindan birine dönüsen Sadik Han’a kazandiran ise, politik kariyerinde, dindarligini ve siyaseti çok ince bir dengeyle ayirip, dini politikaya alet etmeyi tamamen reddetmesi. Bunun yerine de, kendine evrensel insan haklari prensipleri ve insani ilkeleri pusula almasi. Demek isteyince oluyor, samimi politikacilar badireleri atlatip kazanabiliyor.
————————————————-
Haberdar-9Mayis
Sezin Öney